Gökçek’in amacı ODTÜ’yü AKP’nin önünde çöktürmek

ÖZEL bir kanunla 1959’da kurulmuş, 50 yıllık geçmişe sahip ve Türkiye’nin en önde gelen üniversitelerinden biri olan ODTÜ, 1983 yılından bu yana 25 yıldır Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisine alınmış bulunmakta.

50 yıldır sorulmayan, son 25 yıldır düzeltilmeyen ve 10 Temmuz 2004’te kabul edilen Büyükşehir Belediyeleri Kanunu’nun getirdiği düzenlemeler e göre 4 yıldır gereği yapılmayan imar uygulamaları olası bir seçime veya bilinen yerel seçimlere aylar kala hatırlanarak trilyonları bulan büyüklükte cezalandırmalar ve yıkım tehditleri nereden kaynaklanmaktadır?

Bu sorunun yanıtı çok açıktır: Siyasetini kurnazlık, demagoji, saptırma ve abartı üzerine kuran Melih Gökçek’in yeni bir medya gösterisiyle karşı karşıyayız.

Bu gösterinin zamanlamasının Ankara’da Kızılırmak Suyu tartışmalarının ODTÜ’yü de içine alarak çok yoğun bir biçimde yapıldığı bir dönemin ardından gelmesi ve ODTÜ’lü bilim insanlarının Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin sorumluluğundaki ruhsatsız kaçak yapılar konusundaki bilirkişi raporlarıyla Melih Gökçek’in canını yaktığının bilinmesi bu zavallı girişimin anlamını çok daha net ortaya koymaktadır.

Çok önemli bir başka nokta da Melih Gökçek’in yasaları araç olarak kullanmak yoluyla tıpkı Ergenekon Davası’nda yapıldığı gibi AKP iktidarı muhaliflerine diz çöktürme amacıyla böyle bir operasyona giriştiğinin oldukça belirgin olduğudur.

Melih Gökçek’in çözüm olarak önerdiği "İktidara gitsinler ODTÜ’ye özel bir yasa çıkartmasını istesinler" şeklindeki yol, AKP iktidarının gerek ülke genelindeki gerekse YÖK ve üniversitelerdeki laiklik ve cumhuriyet karşıtı, yanlı ve yanlış uygulamaları karşısındaki muhalefetin temel unsurlarından biri durumunda olan ODTÜ’ye ve rektörüne iktidar karşısında ’diz çök’, ’biat et’ önerisidir.

Belirli bir zihniyetin temsilcisi Melih Gökçek, ODTÜ’yü, ODTÜ Rektörü’nü ve ODTÜ üzerinden yıldırılmaya çalışılan; demokratik ve laik cumhuriyet yanlılarını asla durduramayacak ve bezdiremeyecektir.

ODTÜ’
nün rektörü, senatosu, bilim insanları, öğrencileri ve çalışanlarının yanında mücadelede yer alacağımızı bildirir, kamuoyunun bilgilerine sunarız.

Bülent GÜRSOY-

Türkiye Mühendisler Birliği Derneği Genel Başkanı


Meğer sokak düğünleri zabıtaya emanet edilmiş!

ANKARA’
nın göbeği İskitler’de oturmaktayız. Yazın hemen hemen hergün semtimizde sokak düğünleri oluyor. Yaşlı, bebek, taziye evi vs dinlemeden gece 24.00’lere kadar sokaklara kurulan anfilerden yüzlerce kişi rahatsız oluyor.

Düğün sahiplerinin umursamazlıgı devletın bu işlere taviz vermesinden kaynaklanıyor. Geçen aksam sokağımızda 2 düğün vardı. Magandalar silahın yanı sıra 2-3 kez de yeni moda havaii fişek attılar. Bebeği annesi yatıramadı. Önce Anafartalar Polis Karakolu’nu aradım. 155’i arayın dediler. 155’i aradık ekip göndereceğiz dendi. 30 dakika gelmeyince tekrar aradık, yoğunuz denildi. Gelen lmayınca 155’e mail attık. 15 dakika sonra gelen maılde "Artık biz bakmıyoruz, Zabıta’yı arayacaksınız" dendi.

153 Zabıta’yı aradık. Semtimizi sorup farklı bır numara verdıler. O numarayı da aradık. Ekip göndeririz, dendi. Aradan iki gün geçti, ekip felan yok. İş poliste iken kısmen de olsa düğünler uyarılıyordu

Şimdi işimiz iyice Allaha kaldı. Sözüm ona Ankara Valiliği sokak düğünlerini yasaklamıştı ama bu yasak bizim buralara uğramıyor olsa gerek. Yetkilileri semtımize davet edıyoruz. Özellikle akşamları gelip bir çağyımızı içsinler ki, halimizi görsünler.

Mehmet DEĞİRMENCİ

Güvenpark tam bir rezillik

GÜVENPARK,
Ankara’nın en merkezi parkı. Ancak şu anki görüntüsü tam bir rezillik. Güvenpark anıtı pislik içinde ve bakımsız. Anıtın önündeki fıskiyeli havuz (ki fıskiye demeye bin şahit ister) ise en geri ülkelerde bile örneği görülmemiş derecede ilkel ve bakımsiz. Mermerden yapılan oturaklar da son derece zevksiz, çirkin ve mikrop yuvası olmuş durumda. Güvenpark’ın arka kısmı ise olmuşların işgali altında. Dolmuşa binmek için dolmuşların arasından geçmeniz gerekli ve her an gürültüyle üzerinize bir dolmuş atak atak yapabilir. Buradaki dolmuş park alaninda derhal bir yaya yolu yapılmalı ve dolmuşların park yerleri acilen düzenlenmelidir. O kadar sıkışık duruyorlar ki aralarında geçmek imkansız ve o bölge yaya güvenliği acısından çok tehlikeli. Büyükşehir Belediyesi’nin ve diğer ilgililerin Ankara’nın göbeğindeki Güvenpark rezaletine bir son vermelerini talep ediyoruz. Tuna Y.

Dolmuşlarda gürültü ölçümü yapılmalı

ANKARA’
da dolmuşlar, metro olmadığı için önemli bir ulaşım görevi üstlenmiş durumdalar. Ancak, dolmuşlar son derece gürültülü çalışıyor ve etrafa önemli ölçüde kirli egzos dumanı saçıyorlar. Dolmuşların içerisinde oturduğunuzda ise gürültüdena adeta travma geçiriyorsunuz ve bu sıcaklarda klimasız oldukları için özellikle yaşlılar ve çocuklar için sağlık acısından da son derece olumsuz... Her türlü araçta emniyet kemeri zorunlu iken dolmuşlarda emniyet kemeri bile yok. Ayrıca yolda yürürken yanınızdan bir dolmuş geçtiğinde inanılmaz bir gürültü çıkarıyor ve trafik kurallarına genellikle uymuyorlar.

Belediye yetkililerine soruyorum: Dolmuşlarin standartlarının yükseltilmesi mümkün değil mi? AB’ye girmeye hazırlanırken dolmuşlara neden bir standart getirilmiyor? Klimalı, sessiz çalışan, emniyet kemeri olan trafik kurallarına saygılı ve güvenli dolmuşları Ankara halkı haketmiyor mu acaba? Valiliğe soruyorum; dolmuşların gürültü desibel ölçümü yapılıyor mu? Bu kadar yüksek bir gürültüyle çalışan onbinlerce araça kent içinde nasıl izin veriliyor? En kısa sürede dolmuşların standardının yükseltilmesi ve eski-bakımsız olanların trafikten men edilmesini ümit ediyoruz.

Osman DROP

Gazi’de ’es’ geçilen şeyler var

BEN
Gazi Üniversitesi Resim-İş öğretmenliği yüksek lisans öğrencisiyim. Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Kadri Yamaç her hafta gazetenizde üniversitede yapılan yeniliklere yer veriyor. Unuttuğu, es geçtiği şeyler de var. Bunlardan biri sağlık hizmetleri... Ben Enstitüye gidip vizite kağıdı istedim. Ancak yüksek lisans öğrencilere artık sağlık hizmetleri anlamında bakmadıklarını söylediler. Böbreklerimden sorunum var. Acı içinde kıvranıyorum ama "yok mümkün değil" dediler.

Yüksek lisansı laf olsun diye yapmıyorum. Akademisyen olmak için, ülkeme, üniversiteme, bilime, katkı sağlamak için yapıyorum. Bu nedenle de başka bir işte çalışmak gibi bir kaygı gütmedim. Rektörlerimizin çoğu üniversitelerin özerkliğinden bahseder, eğer bu özerklik bir universitenin öğrencilere vermesi gereken en önemli hizmet olan sağlık hizmetini vermemekse ben istemiyorum özerkliği...

Soruyorum rektörümüze kaç tane yüksek lisans öğrenciniz var, bu öğrencilere sağlık hizmeti vermek maddi anlamda ne kadar yük veriyor üniversiteye?

B.B.

GÜNÜN SÖZÜ

"Melih Gökçek bir belediye başkanı sorumluluğuyla değil ihtiras ve intikam hırsıyla davranmaktadır. Kendisini sorumluluğunun bilincinde bir belediye başkanı gibi davranmaya davet ediyoruz."

(TMMOB Mimarlar Odası Ankara Şubesi Yönetim Kurulu)
Yazarın Tüm Yazıları