Paylaş
Emniyet Genel Müdürlüğü’nün sorunları neler? Avusturya’da üretilen Glock tabancaları, KOM’a yani Kaçakcılık Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı dışında personele neden verilmiyor? Polislere ikinci ‘Şark görevine’ neden ihtiyaç duyuldu?
Bütün bunları, Ankara’dan eski bir emniyet mensubuyla konuşuyoruz.
Çünkü huzursuz olan personelin aydınlatılması gerekiyor.
Soruyoruz:
Önce niye sadece Glock tabancaları tercih edildi de başka marka modeller tercih edilmedi?
Evet, Devlet İhale Kanunu’na göre devlet bir mal satın alırken ihaleye çıkılması gerekiyor. Burada bu koşul yerine getirilmedi, göz ardı edildi.
Sonra bu tabancalar sadece KOM birimlerine tahsis edildi?
Buradaki amaç KOM Daire Başkanlığı’nın görev ve yetkilerinden biri olan yurda kaçak yollarla giren her türlü silahın menşeini tespit etmek ve kaçakçıları yakalamaktır. Ancak burada böyle bir durum yok. Glock tabancaların ülkemize Irak’tan, Amerikan ordusunun kullandığı silah depolarından Amerikan askerleri tarafından ‘çalınıp’ PKK’lılar üzerinden Türkiye’ye sokulması gibi yaygın bir iddia vardır. Bu da doğrudur. Türkiye’de fahiş fiyatlarla satılmaktadır. Elde edilen gelirin bir kısmıyla PKK terör örgütüne kaynak yaratılmakta ve terörist faaliyetlerde kullanılmaktadır. Organize suç örgütlerinde de kaçak birçok Glock yakalandığı unutulmamalıdır.
Nerelerde yakalandı şimdiye kadar?
Danıştay saldırısında Alpaslan Aslan’da, Trabzon’da rahip Santoro cinayetinde O.A.’nın üzerinde, hatta İbrahim Şahin’in ev aramasında bulunduğunu basından öğrendik.
Ne kadar kaçak Glock silahı vardır?
Son yedi-sekiz yıldaki operasyon ve genel uygulamalarda 5-6 bin Glock’un yakalandığı kayıtlara geçmiştir. Bunun dışında tahmini, Amerikan’ın Irak’ı işgalinden ve Afganistan’daki operasyonlardan bu yana askeri depo sayımlarında yaklaşık 50-60 bin tabancanın eksik olduğu biliniyor.
Niye Glock? ‘Uluslararası rüşvet’ ifadesini duymuştuk...
Bu kaçak Glock silah olur mu? Tabii bundan Avusturya’nın rahatsız olduğu kesindir. Çünkü Avusturya’nın terörü, kayıt dışılığı destekliyor imajı oluştuğu için denilebilir. Makina Kimya Endüstrisi, bu silahı yaklaşık piyasa fiyatından, 4.500 dolardan satıyor. KOM personeline ise 750 dolardan (yaklaşık 1.350 TL) veriliyor. Bu da, yasadışı silahların Türkiye’ye girişini araştırmakla görevli olan KOM biriminin Glock tabancaların girişini izlediği yolu tespitinin biraz daha ‘yumuşatılması’ amacına dönük bir ‘kıyak’ olabilir mi? Bunun emniyet koridorlarında konuşulduğunu duyuyoruz.
Ayrıca bu silahın kaçakçılık birimlerine ‘taltif/ikramiye’ adı altında verilmesi, diğerlerine verilmemesi huzursuzluk yaratıyor. Niye ayrımcılık yapılıp ‘imtiyazdan’ yararlanamıyoruz diye soruluyor.
‘Polisimiz Glock’lanıyor’ başlığı ile 27.03.2012’de köşemizde bir yazı yer almıştı. 09.12.2012’de Oya Armutçu‘nun haberinde de, bir polisin Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle dava açtığı yazılıyordu. Bilindiği gibi daha da sonra Ovacık Savcısı Murat Uzun’un şehit edilmesi üzerine ayrım gözetilmeksizin hâkim ve savcılara 13 çeşit silah içinden birini tercih ederek satın alma hakkı tanınmıştı.
Emniyet’te personel arasında ayrım yapılırken ve tek tabanca tercih edilirken, Adalet Bakanlığı personeli hâkim ve savcılara görev unvanına bakılmaksızın 13 tabanca içinden birini seçme hakkı verilerek mensuplar arasında eşitlik sağlandı ve Kamu İhale Kanunu’na uygun alım yapıldı.
Benden daha fazla anlatım istemeyin...
2015 Nobel Ödülü
ORTADOĞU üzerine çalışmaları bulunan ABD’li samimi bir akademisyen arkadaşım son Erdoğan-Öcalan görüşmelerini sormak için gönderdiğim e-postama, “ABD ve AB ülkeleri Türkiye’de federal bir yapıyı istediklerini çeşitli platformlarda dile getirdiler, hâlâ anlamamakta direnmenizin bir anlamı yok (Federal bir yapı iyidir de, sizden arz yokken dışarıdan talep edilirse size iyi olmaz). PKK ancak ABD ve AB onay verirse silahları bırakır. Bırakmanın karşılığında da federatif veya yarı federatif bir sistem gelir.
Öcalan ve Erdoğan ‘30 yıllık savaşı sonlandırmış kahramanlar’ olarak Nobel Barış Ödülü’nü alırlar. Bu savaş bitmiştir ama günü kurtarırken ülkenizin çocuklarının kaldıramayacağı tavizlerle bitmişse bu ne kazandırır, o anda düşünülmek istenmez. Erdoğan’a başarı % 70’e yakın oy getirir ve tek başına güçlü bir başkanlığı alır, ‘Dünyanın alkışladığı (ki alkışlayanlar istediğini elde edenlerdir her zaman) Türk siyasetçi’ kimliği milliyetçi muhafazakâr kitle için Öcalan’ın hapisten çıkmasını bile gölgede bırakır. Öcalan için ise Ortadoğu’daki Kürtlerin liderliği tescillenmiş, Barzani’nin önüne geçmiş bir kimlik gelir. Çok muhtemel ki, Öcalan ülkeniz siyaset sahnesine çıkacak ve halkının ve dünya kamuoyunun ‘Nelson Mandela’sı olacak, Öcalan’ın hayatını ve başarısını anlatan Hollywood filmleri ile Ortadoğu dünyanın gözünde daha da şekillendirilecek. Siz Türkler, dünyanın size hayranlık duyduğunu, size gıpta ettiklerini duymaya açsınız, bu zafiyetinizde Batı’nın elindeki en önemli kozu!” cevabını verdi.
Sahneye bakınca haksız diyebilir misiniz?
Okan ÖZTÜRK
Peruklar fora!..
CUMHURİYET döneminin kanayan yarası türbana nihayet son nokta konuldu, yükseköğrenim kurumlarında akademik ve idari personel de artık ‘türban’ takabilecek.
İlk önce öğrenciler türbanlı olarak derslere girebiliyorlardı.
Şimdi de öğretim üyeleri.
Artık peruklar atılıyor.
Milli Görüşçüler, “Biz türbanla derslere giriyoruz, bunun yolunu türbanın üzerine peruk takarak bulmuştuk” diyerek, bir anlamda iktidara göndermede bulunuyorlardı. Hatta “Bizim çözüm bulduğumuz konuyu niye kaşıyıp kaşıyıp Türkiye’nin gündemine sokuyorlar” diyorlardı.
Üniversitelerimiz artık daha ‘bilimsel’, daha ‘özgür’ ve daha ‘demokrat’ çalışma ortamına sahip olacaklar!
Bakalım öğretim elemanı kadınlarımız, iktidarın ‘türban açılımı’na ne ölçüde katılacaklar?
Bu da ‘mahalle baskısı’ndan sonra yeni bir ‘kampus baskısı’na dönüşebilir mi?
Türbanlı kız öğrenciler ‘türbansız’ hocalarını ‘ihbar’ ederler mi?
Paylaş