Paylaş
Bir gün hesap yapmış Kondakçı... Türkiye’de bir yılda adet olarak 200 milyar fındık üretildiğini hesap etmiş. “Emin olun Amerika’nın böyle bir üretim gücü olsa, bir tane fındığı allayıp pullayıp, ambalaj içinde 1 dolara satar. Çünkü bu ürün B1, B2, B6 ve E gibi vitaminler taşıyor, her derde deva... Ama biz aptalız, bunu yeterince değerlendiremiyoruz” diyor.
Kondakçı’ya “Fiskobirlik...” demeye kalmadı hemen söze başladı:
“Başbakan ile ‘başdanışmanı’nın bakışıyla Fiskobirlik tabii ki ayrı şeylerdir. Fındık, Fiskobirlik’ten ibaret değildir. Fiskobirlik’e yönelik eleştiriler başkadır. Hükümetle sorunları olabilir. Ne derse denilsin, Fiskobirlik’in eli kolu bağlıdır. Hükümet gene de böyle bir ürüne sahip çıkmak zorundadır. Fındığın üreticisi 600 bin çiftçi ailesidir; 3 milyonu direkt, 6 milyonu da endirekt olarak ilgilendirir. Ordu, Giresun’un tamamı, Trabzon’un üçte ikisi, Samsun, Bolu, Sakarya, Düzce’nin yarısı, İzmit, Kastamonu, Rize, Artvin ve Zonguldak’ın bir bölümü fındıktan geçinir. Üreticinin eline para geçmezse, buzdolabı satılmaz, İstanbul’daki Karadenizli fındığını toplamak için Giresun’a gelmek için otobüs bileti alamaz, ayakkabı boyacısı bile iş yapamaz.
Yoksa, meselenin ortada bırakılması büyük bir ‘tsunami’nin Karadeniz kıyılarına vuracağının işaretidir.
Tablo ortada, bugün 2.4 YTL’ye düşen fındığın maliyetinin devletin yetkili kurullarınca 3.5 YTL civarında olduğu bildirilmektedir.”
RAKİBİMİZ YOK
Fındıkta Türkiye’nin rakibinin olmadığının altını özellikle çizerken şunları anlatıyor Kondakçı:
“İtalya’da fındık üretimi 50 yıldır aynıdır. Çünkü fındığa ayıracak toprakları yoktur. Sanayi toplumundan tarım toplumuna tekrar geçilir mi?
Azerbaycan ve Gürcistan alternatif olabilir mi bize diyorlar. Bunların coğrafi büyüklüğü ve ekonomik şartları Karadeniz’in bir ilçesindeki üretim kadardır. Zaten bu bölgede aranan fındık üretilemez, rutubetlidir. Küflenir, alfatoksinlidir. Yani bize hiçbir zaman rakip değillerdir.
Fındığın kullanıldığı her üründe %50’ye yakın şeker vardır. Onun için vazgeçilmezdir. Şeker, kakao ve krema ile en iyi uyumu sağlar. Ceviz, badem ve fıstık bu nedenle rakip olamıyor. Bu nedenle çikolata sanayiinin lokomotifidir. Çerez olarak tüketimi Avrupa’da yüzde yarım bile değildir. Yani bir anlamda sanayi ürünüdür fındık.
KARADENİZ BOŞALIRDI
Bizim içinse bir kere fındık her zaman devletten alacaklıdır, geçmişten itibaren muhasebesi yapılırsa, toprağı erozyondan korumuştur. 70-80 eğilimli arazilerde insanı tutmuştur, göçü önlemiştir. İki yıl içinde bu politikalar devam ederse, Karadeniz insanı İstanbul ve Ankara’ya göçer; hükümet bu kadar insanın getireceği ekonomik ve sosyal sorunları niye düşünmüyor?"
ATATÜRK VE BAYAR NE DEMİŞTİ?
Lokman Kondakçı, “Cumhuriyet döneminden beri ilk bir üründe dünyada bu kadar etkinliğimizin olmadığını” belirtirken, fındığın ‘milli’ vasfının ta 1935’te yapılan ilk Fındık Şûrası’nda belirlendiğini anlatıyor: “Bugün olumsuz ne söyleniyorsa, o gün görülerek gündeme getirilmiş, fındığa badem ve fıstığın dünyada alternatifi olmadığına vurgu yapılmış. Avrupa’da fındık işleyen firmaların Türkiye’deki adamlarının, komisyoncularının, fiyatları düşürmek için ne gibi oyunlar tezgahladıkları tek tek sıralanmış...
Gazi Paşa da söylemiş, Ticaret Vekili Celal Bayar da...
Celal Bayar, şûranın açılışında diyor ki:
'Fındık bizim milli ürünümüzdür, milli meselemizdir.'
Atatürk de 'Fındık başta olmak üzere tarım ürünlerimizin himaye altına alınacağını ve birlikler kurulacağını' söylüyor.
Fındık, son 30 yılda 21 milyar döviz girdisi kazandırdı bu ülkeye. Politikacılar, yönetimler akıllı olsaydı bu miktar 40 milyar dolar olurdu. Ama yapamadık."
Tüzmen: Avcı başarılı bir müdürümüzdür
DEVLET Bakanı Kürşad Tüzmen, “Kürşad Tüzmen bunu hep yapıyor” başlıklı yazımız üzerine 'fazla ayrıntıya girmeden' bir açıklama gönderdi. Tüzmen şöyle diyor:
"TMO'dan ihraç kaydıyla satın alınıp iç piyasaya sürülen buğday ile ilgili yapılan operasyonla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtlarken Gümrük müfettişlerinin 2006 Şubat'tan itibaren konu üzerinde çalıştıklarını ve 15 gün önce de düzenledikleri adli soruşturma raporunu Edirne Cumhuriyet Savcılığı’na verdiklerini söyledim. Edirne Emniyet Müdürü Hanefi Avcı ilebasına yansıyan ve yansımayan birçok çalışmamız olmuştur. Avcı’ya söz konusu operasyonla ilgili olarak hakkını vermediğim iddiası doğru değildir.
Avcı başarılı çalışmalara imza atmış bir emniyet müdürümüzdür. Bundan sonra da ortak çalışmalarımız sürecektir.
Olayın Edirne Gümrüğü’nde olduğu şeklinde bir ifadem olmamıştır. İhbarın ilk olarak Edirne’de yapıldığını söylemişimdir. Sanırım ihbarın Edirne’de yapılması ve operasyonda Edirne Emniyet Müdürlüğü’nün görev alması yanlış anlaşılmalara neden olmuştur.
Kapıkule Operasyonu'ndan aylar önce Hanefi Avcı ile görüştüm ve gizlilik içerisinde operasyon sonuçlandı.
YENİ OPERASYONLAR GÜNDEMDE
İstanbul’da yakalan bazı askeri mühimmat ile ilgili operasyon da fiyasko ile sonuçlanmamıştır. Bu konuda şimdilik sadece bunu söyleyebilirim.
Cep telefonu kaçakçılığı ile ilgili yaptığımız operasyonda da söylediğiniz gibi Hazine'ye bir dolar bile girmediği doğru değildir. Bu operasyonda sonra yapılan ithalatlarda telefonların ithalat değerleri normal seviyeye gelmiş ve bu nedenle de ithalattan alınan vergi artışları açıkladığımız rakamları karşılayacak düzeye ulaşmaktadır. Ayrıca daha önce yapılan ithalattaki sahteciliğin kayıtları elde olduğu için işlemler ve yargı süreci devam etmektedir.
Şu anda Gümrük Müsteşar Vekilliğini yürüten Mehmet Şahin'in kararnamesi Cumhurbaşkanlığı’ndan dönmemiştir.
Gümrüklerde yasadışı işlere bulaşanlara karşı mücadelemiz devam etmektedir. Önümüzdeki günlerde yeni operasyonlar da gündeme gelebilir."
Orjin Grup’un ortaklarından Zafer Kurşun:
Kazıklandık ama helal olsun
“ İSTİNYE’de, Pınar Mahallesi'nde (İstinye Yokuşu’nda, (İMKB’nin karşısında) 135.5 dönümlük arazi üzerinde Doğuş Holding’le hasılat paylaşımı esasına dayalı olarak alışveriş merkezi ve rezidans yapan firmayız. Projemiz dünya çapındadır, 2007 ağustosunda bitirilecektir. İlk önce bunu söylemek isterim.”
Orjin Grubu ortaklarından Zafer Kurşun, “İmar rantı gözleri kamaştırıyor” (23.7.2006) başlıklı yazımızın satır aralarında, İstinye’de bir okulun yerine talip olduğumuzu yazdınız. Evet doğrudur; ama öyküsü başkadır ve bunun da maliyeti çok büyüktür” dedi. Yasadışı hiçbir işlerinin olmadığını vurgulayan Zafer Kurşun gelişmeleri
şöyle özetledi:
“Bu okul işini baştan anlatmak gerekiyor. Projeyi başlattığımız alt kesimdeki gecekondu bölgesinde bir ilkokul bulunuyor. Her sınıfta 50-55 kişi ile öğrenim yapılıyor. Tabii bizim projemiz gecekondu bölgesini yukarıya çeken bir proje... Bir bütünlük arz etmesi lazım. 11 dönümlük okul sahasına daha sonra gecekondu yapılmış, yol geçirilmiş, bugün 3.9 dönüme düşmüş. Proje grubumuz, bu okul yerini, zaten içimize girmiş bir parsel, bunu ya bedelini vererek alalım, ya da takas edelim dediler.
İstanbul Milli Eğitim Müdürüne (Ömer Balıbey) öneriyi getirerek kendisini davet ettik. Bu işlemi yapmak sorun, olabilir dedi. Bu kez Vali Muammer Güler’le buluştuk, (hatta gelip gördü), yeşil alan yapın burasını, dedikodudan kurtulalım, dedi. Arazi değerini nasıl tespit edeceğiz. Proje dahilinde bina yapsak ne olur? 2 bin m2’lik tek bir blok
yapsak ve m2’sini 2.700 dolardan satsak 5.3 milyon dolar toplarız.
BİZE GASPÇI DEDİLER
Bir an düşündük; biz devlet bankasıyla çalışmayan bir grubumuz. Peki burasını alırsak devlet malına göz koymuş duruma düşmüş olmaz mıyız? Nitekim İl Genel Meclisi’nde bazı AKP ve CHP Meclis üyelerinin itirazı ile karşılaşıldı; bizi gaspçı olarak ilan edenler de oldu.
Buna çok üzüldük; çünkü biz İstanbul’da dört okulu seve seve yapıp Milli Eğitim’e teslim eden bir grubuz. Şişli’de yaptığımız Halit Rıfat Paşa Okulu'ndan bugün matematikte, resimde Türkiye birincileri çıktı. Böyle bir anlayış içinde olamazdık.
15 TRİLYONA MALOLACAK
Sonuçta, hiçbir şeyin pazarlığını yapmadık. Devlete 32 derslik iki okul yapalım dedik, ki bu 2005 Bayındırlık fiyatlarıyla 6.7 trilyon ediyor. Ancak Sayın Vali Güler, “Tekrar yükseltin lütfen, sen ağasın” diye ricada bulundu. Biz anti-okulcu değiliz, bu ‘gazla’ üç okul yapmayı kabul ettik.
Bir de derslik sayısı 40 olarak istedi; ama yan dersliklerle bu sayı 60 dersliği buluyor. Bu okul ise 16 derslik Milli Eğitim’in tek tip projesine göre, 26.250 m2’lik üç okul inşaatı, bahçe duvarları hariç, m2 maliyeti en az 500 dolar... Toplam 15 trilyon
tutuyor, anlaştık. Vali Bey, 15 trilyonluk teminat mektubunu hemen istedi. Devlettir, ister dedik, tabii buna da evet dedik. Söyleme istemem ama bugün o okulun teknik sorunlarını biz hallediyoruz, hademe paralarını biz ödüyoruz.
SORULAR VE YANITLAR
- Bu durumdan çok mutlu olmalısınız! Çünkü, alacağınız okul yerine 5 katlı 10 daire, bunun karşılığında da 15 trilyonluk üç okul inşaatı yapacakmışsınız...
- Ne diyeyim, eğitimin her türlüsüne katkı bizleri mutlu eder.
- İl Genel Meclisinde ve Sarıyer Belediye Meclisinde bazı üyelerin, bu uzlaşma konusunda tepkileri ne oldu, durdu mu?
- Biz gaspçı olduk, onlar ise vatansever... Bu proje maksatlı şekilde hep yanlış anlatıldı.
- Vali Bey, sizinle inanılmaz bir pazarlık yapmış. 3.9 dönümlük bir arsa karşılığında 15 trilyonluk bir okul yatırımı yapmak zorunda kaldım duygusuna kapıldınız mı? Kazık yedim, diye düşünüyor musunuz?
KAZIKTAN MUTLUYUM
- Kazık yedim ama kızamıyorum. Çünkü okula zaafım var. Samimi olarak söylüyorum, devletin malına sahip çıktıkları, bana kazık attıkları için bir anlamda kendilerini de kutlamak isterim. Ancak bu iyi niyetimize karşın hala önyargılı bakılıyorsa, il genel
meclisinde ve Sarıyer belediyesinde bilgisizce konuşuluyorsa, bu katkıdan vazgeçmeyi düşünebiliriz. İnanın bunu samimi olarak söylüyorum.
Anlatmaya devam ediyor Kurşun:
“Bu konuda iyi niyetli de kötü niyetli de insanlar var. Biz menfaat peşinde değiliz, yatla katla gezen kişiler de değiliz. Hafta sonralarını bile inşaatta geçiririz. Ancak bazı kişilerin bizim menfaat peşinde koştuğumuz yolundaki iddialarını üzülerek reddediyorum.
- Sarıyer’in AKP’li Belediye Başkanı Yusuf Tülün’le ilgili bazı iddialar var.
- Yusuf Bey ile tanıştım. Her konuda delikanlı adam; tek kuruş kuruş talep etmedi belediyeye… Yeter ki okul yapılsın dedi. AKP’liler durumu anladıklarında itirazlarından vazgeçtiler, çünkü her şeye vakıf oldular. Ama CHP’liler öyle değil.
- Sonuçta bu üç okul karşılığında bu arsayı almayı Özel İdare kabul etti mi?
- Etti ama daha kendi meclislerinden geçmedi. Şunu hatırlatmak isterim; üç okulu yapıp teslim ettikten sonra o araziyi projemize alacağız. Ama bu iş devletin lehinedir. Her okulda 1600 çocuğun okuyacağını düşünürsek 4800 çocuğa istikbal sağlamış olduk.
- Üç okulun inşası ne zaman biter?
- İl Genel Meclisi’nden karar çıktı, Sarıyer’den çıkmadı, oradan da onaylanıp çıkarsa, gösterilecek yerlere altı ay içinde yaparız. Orjin Alışveriş Merkezi ve rezidans 137 bin m2’lik bir proje; 240 milyon dolara mal olması bekleniyor. Bilinen alışveriş merkezlerinin dışında farklı bir proje... Kurşun,”Yerimiz açık havalı bir yer; Levent Çarşısı’na biraz benziyor. Ünlü yabancı markalar dışında çeşitli etkinlik alanları var. İnşallah 30 Ağustos 2007’de bitecek” diyor.
AİHM'e mi gidelim
DEVLET Su İşleri (DSİ) bir yıldır kamulaştırma paralarını ödemiyor. DSİ, Küçükçekmece'de bir yıl önce kesinleşmiş mahkeme kararlarına rağmen kamulaştırmasız el koyduğu arsaların bedellerini icra takibi olmasına karşı ödemiyor. Kendi ülkelerini AİHM'e şikayet etmek istemeyen arsa sahipleri son derece mağdur durumdalar. Tüm hukuki yollar tükenmiş durumda. Bir hukukçu olarak, bu durumdan üzüntü ve utanç duyuyorum.
Yusuf İ. DOĞAN-Avukat
Mesaj Panosu
- IHLAMURKUYU Mezarlığı'nda şu sıralar tapulu mezarlara dahi defin yapılamıyor. Büyükşehir Belediyesi bu mezarlıkla ilgili olarak bir kişi ya da kurumla davalık olmuş ve mahkemeyi kaybetmiş. Dava temyizdeymiş. Rahmetli babam vefat ettiğinde 2 kişilik yer satın aldık. Annem şimdi 96 yaşında ona bir hal olsa demek oraya gömemeyeceğiz. Bu nasıl bir iş? Büyükşehir bir açıklama yapabilir mi?
İsmet ATAM
- ATAKÖY Galleria'nın alt katındaki restoranlar bölümünde 'sigara içilmez'
tabelaları var. Ama buradaki işletmeler masalara kül tabakları koyarak insanları adeta sigara içmeye teşvik ediyorlar. İnsanlar bu tabelaların altında sigara içiyorlar ve yemek yiyorlar. Böyle bir manzaranın görülebileceği ender ülkelerdeniz herhalde!
Yiğit GÜMÜŞ
Kapıcıoğlu'nun haberi olmalı
GEÇİRDİĞİM küçük bir göz rahatsızlığı sonucu geçtiğimiz pazar sabahı Ataköy'deki Dünya Göz Hastanesi'ne gittim. Acil servistekiler ilk önce 'şikayetiniz nedir' diyecekleri yerde 'burası ücretli bir yerdir ve ücretimiz 110 YTL'dir, paranız var mı' gibilerinden bir tutum takındılar. Halbuki ben 'bana bedava bakın' demedim. Rahatsızlığım bulunmasına rağmen benimle tartışan Korhan Vural isimli çalışan türlü zorluklar çıkardı. Hastanenin Yönetim Kurulu Başkanı Eray Kapıcıoğlu'na buradan duyurmak isterim.
Engin V. UĞUR (0538-578 80 99)
Pendik’te 17.5 metre yükseklik nasıl 15 kat oldu
‘ÇORLU Park’ ile ilgili yazılarınızı okudum. Ben Pendik Alt Kaynarca'da Deniz Park sitesinde oturmaktayım. Site bildiğim kadarıyla 1999 yılından itibaren yapılmaya başlanmış ve son iki sene içerisinde dairelerin tamamı yerleşime hazır hale getirilerek satılmış. Biz, evi 2005 yılının mayıs ayında aldık. Tren yolunun hemen üstündeki bu site pazarlanırken tren yolunun altında kalan sahil bölgesine hiç bir suretle yüksek kata imar izni verilmediği söyleniyordu. Bu yılın Mart ayından itibaren ise bahsedilen alana The Green Park Otel inşaatının yapımı başlamış durumda. Edinilen bilgiye göre Borusan'a ait olan bu alanı Green Park Otelleri geçtiğimiz yıl sonunda satın almış. Belediyenin ilk resmi yazısına göre otel 17.5 m yüksekliğinde olacaktı. Sonraki bilgi ise 21 m olacağı idi. Şu anda ise aslında 3 projenin olduğu ve 12 kat üstte 3 kat altta olmak üzere 15 kat inşa edileceği. Bu demektir ki yine ciddi bir rant ve kanunsuzluk söz konusu.
Paylaş