Paylaş
“Balığın ruhuna Fatiha” dedi.
Geçen sezona göre örneğin yedi misli azalmış; anlattıkları karşısında irkildik.
Artık denizlerde balık filan yok. Kendi kendimizin kurduyuz ya, denizleri kuruttuk.
Japonya radar üretiyor, kendi denizlerinde kullandırmıyor.
Sözü Kadir Can’a bırakıyoruz:
“Temmuz ayının son günlerinde size uğrayıp ‘İstanbul’un İncileri Adalar’ kitabımı getirdiğimde konu ocak ayında yayınlanan ‘Balık Ağalara Takıldı’ kitabımda yer alan ve katliama dönüşen balıkçılığı konuşmuştuk. Bu konuya 28 Temmuz 2013 günkü yer verdiğiniz köşenizde, balıkçıların 2012 yılında Karadeniz’de nasıl bir katliam yaptıklarını anlatıp bir de iddia ortaya atmıştım:
“Balıkçılar, 50 kuruşa sattıkları milyonlarca palamut vonozunu (yavrusunu) avlayıp büyümelerini bu yıla bırakmadılar. Neler kaybettiklerini önümüzdeki sezon eylül-ekim aylarında göreceğiz. Balıkçılara bir sözüm var, bu sezon, geçen yıl tuttuğunuz palamutun yarısını avlayabilirseniz.”
‘Balık Ağalara Takıldı’ kitabımı Kumkapı’da
yakıp bir palamutu da çiğ çiğ yiyeceğim’ demiştim.
‘Ah palamut vah palamut’ konulu bu yazının ardından gelen tepkileri siz biliyorsunuz. Ben hepsine kulaklarımı kapatıp sabırla bekledim. Şimdi eylül-ekim ayları geçti, balıkçıların aynı dönem içinde avladıkları palamut miktarları ortaya çıktı.
YEDİDE BİRE DÜŞTÜ
Verilere bir göz atalım.
2012 Eylül: 7 milyon 555 bin
2012 Ekim: 7 milyon 990 bin
Toplam: 15 milyon 545 bin
2013 Eylül: 1 milyon 519 bin
2013 Ekim: 530 bin 882
Toplam: 2 milyon 50 bin
Görülen, İstanbulluların ilaç niyetine bir dilim palamut yiyemedikleridir. TV ekranlarına çıkıp “Bize ucuz mazot verin gece-gündüz avlanıp halka ucuz balık yedirelim” diyenler bu isteklerine kavuştular!
Bununla yetinmeyip balık bulucu sonar cihazlarının gücünü yükselttiler, tekne boylarını 50 metrenin üzerine çıkardılar. Sonuç ortada: Kumkapı Su Ürünleri Hali’ne getirilen balıkların fiyatı arz-talebe göre belirlenir. Bu sezon bir çift palamutun toptan satış fiyatı zaman zaman 45 liraya kadar çıktı. Bu rakam geçen yıl sadece 4 liraydı. Lüferin bir boy büyüğü olan kofana da bu yıl Türkiye rekoru kırıp tanesi 60 liradan satıldı. Toptan 60 liraya satılan kofananın balıkçı dükkânı veya restoranlardaki fiyatını siz tahmin edin. Balıkçılar denizlerde sorumsuzca avlanmaya, bilimadamları palamutların kıçına çip takıp eğlenmeye, devletin de olup bitenleri seyretmeye devam ettiği bir ülkede balıkçılığın sonu budur.” Bu sözlerin ardından söylenecek bir şey yok!
GÜNÜN SÖZÜ
“GENÇLER... Ev baskınlarına karşı uyanık olun, hemen imam nikâhı kıydırın!” (M. A.)
CHP’li Aylin Nazlıaka “Ankara’yı Gökçek’in elinden alacağım” diyor
Kadın devriminin zamanı geldi
CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, 1.5 ay kadar önce Ankara Büyükşehir Belediyesi başkan adaylığında iddialı olduğunu belirtmiş ve “Ankara’yı Melih Gökçek’in elinden alacağım, onu indireceğim” demişti. Şimdiye kadar sert tavırlı bir CHP adayı görmemiştik Ankara’da... Diğer aday adaylarına haksızlık yapmamak üzere bu sözleri bir kenara not etmiştik.
Beklemek gerekiyormuş... Nazlıaka ciddi bir çaba içinde... Klasik ‘aday’lık anlayışının çok ötesinde...
Temposunu giderek arttırmış; ciddi bir örgütlenme yapmış; uzun süreden beri sokak sokak dolaşmaya başlamış... Açık bir şekilde “Kadın devriminin zamanı geldi” dedi. Ciddi bir örgütlenme yaptığını, uzun süreden beri sokak-sokak dolaştığını ve kadınlardan da karşılığını gördüğünü anlattı.
Bazı TV programları için İstanbul’a gelmişti önceki gün... Bazı görüşmelerinden sonra 1.5 ay öncesi sözünün arkasında olduğunu göstermek için ziyarete gelmişti.
“Ankara’yı alınabilir diye görüyorum. Bu iddiamın da arkasındayım.”
“Neden önce Pursaklar, Sincan ve Etimesgut’ta bürolar açtınız” deyince, şöyle konuştu: “Buraları İstanbul’un Fatih’i gibi semtler sayılır yıllardır. Ama çok aydın insanı var; biz de kendimizi tanıtmak istiyoruz. Onlar da rahatsız ‘Fatih’ nitelemesinden; gerçekten durum bir süre sonra değişiyor sizin için de... Kaynaşıyorsunuz.”
Aylin Nazlıaka, “odak çalışması yaptıklarını” vurgularken, şunu gördüğünü anlatıyor:
“Melih Gökçek, bugün 22 yaşında olan bir gence 2 yaşındayken top hediye etmiş. Bu gerçeği iyi görmek lazım. Artık samimi şekilde konuşuyorlar; hep Gökçek’le ‘büyümek” istemiyorlar. Onlarla samimi konuştuğumuz zaman ‘Gökçek’in yönetiminden memnun değiliz’ diyebiliyorlar. Bir kere kendisini bölücü ve partizan buluyorlar. Beceriksizliğinin esas nedeni... Yıllardır bir metre bile metro yapamamış.
BALIKADAMLAR ŞEHRİ
“Üç gün önce ODTÜ’deki ‘inat yolu’ çöktü. Bir yıl önce Hava Kuvvetleri önündeki yol da bir vatandaşı yutmuştu. Ankara, denizi olmayan ama balıkadamları olan tek şehir konumuna düşürüldü. Bunun ‘mucidi’ de Melih Gökçek’tir. Bir belediye başkanı, Tayyip Erdoğan’ın sözcüsü gibi olamaz.”
Aylin Nazlıaka’dan başka Ayaş Belediye Başkanı Ali Başkaraağaç da ilk aday adaylığını açıklayan isim olmuştu. Geçmiş dönemlerde Çankaya’dan aday olan Murat Gütoklusu ile emekli Prof. Tabip Albay Servet Harputluoğlu da aday adaylık başvurusu yaptı.
Rakip partilerin adaylarını yakından gözlüyor, Melih Gökçek’in de kendisini yakından izlediğini biliyor.
“Endişeli mi?” dediğimizde, “Bilemem” diyor. MHP’nin adayı Mevlut Karakaya’yı yakından tanımıyor. Mansur Yavaş’ı ‘iyi bir kişi’ olarak duyduğunu söylüyor. “BBP’den olabilir mi?”, “Ben de duydum”, “Turgut Altınok?”, “Keçiören’den, partisi belli olmamakla birlikte, teklif bekliyor diye söyleniyor.”
Evet siyaset kızışmaya başladı derken, Nazlıaka güzel dileklerde bulunuyor:
“Güzel bir dönemece giriyoruz. Ankara’da sıkı bir çalışma, iyi bir örgütlenme, doğru bir kampanya
ile kimseyi ötekileştirmeyerek akılcı dil kullanarak, bu işe gönül koyduğumuzda bu iş tamamdır.”
Paylaş