Paylaş
Bunun yanıtını bilmeyen yalnız yabancılar değil, birçok vatandaşımız da bilmiyor.
Dünyada, ülkesini savaşta zafere kavuşturan birçok komutan var. Milletini daha ileri bir toplum yapmak için çalışmış birçok önder var. Ama yokluk, yoksulluk içinde, ikisini birden başarmış bir kişi var: Mustafa Kemal Atatürk.
Sıfır imkânla, işgal edilen vatanını kurtarmış, emperyalizmi ve yardakçılarını yenmiş, ülkesini tam bağımsız yapmış, bununla kalmamış, milletini çağdaşlaştırmak, kadın-erkek eşitliğini sağlamak, halkını uyandırmak, kalkındırmak için devrimler gerçekleştirmiş, bir Doğu ülkesinde demokrasinin kapısını açmış böyle bir önder, bilge, millet atası hiçbir ülkenin tarihinde yer almıyor.
Tarihimizi doğru bilsek sorunlarımızın yarısı kendiliğinden çözülür.
Sevgili gençler!
Cumhuriyet’in ne kadar büyük bir nimet olduğunu anlamak için Afganistan’ı, Irak’ı, İran’ı, Pakistan’ı, Emirlikleri, Suudi Arabistan’ı, Suriye’yi, Mısır’ı, Libya’yı, Tunus’u, Cezayir’i, Fas’ı, Müslüman Afrika’yı düşünün. Cumhuriyet’in önünde hazır bir model yoktu. Yolunu düşünerek, arayarak, deneyerek açtı. Şartlardan, ihtiyaçlardan, imkânlardan, tarihten yararlandı. Para yok, kredi yok, yetişmiş yeterli sayıda eleman, uzman yok, araç–gereç yok. Osmanlı'dan borca batık bir miras kalmış.
O altın kuşağın iki gücü vardı sadece: Akıl ve yurtseverlik. Bu iki güçle yola çıktılar.
Mucizeler yarattılar.
Her şeyi başarabildiler mi? 15 yıla sığabilecek her şeyi çok fazlasıyla başardılar. Eksiklikleri tamamlamak sonraki kuşaklara düşerdi. Sonraki kuşaklar görevlerini yaptılar mı? Bunu duygusallığa, partizanlığa kapılmadan dürüstçe sorgulamamız gerek.”
Bu satırları, Turgut Özakman’ın Cumhuriyet-Türk Mucizesi isimli kitabından aldık. Özakman’ın Türkiye Üçlemesi (Diriliş 1915-Şu Çılgın Türkler ve Cumhuriyet Türk Mucizesi I-II) olarak hazırladığı grubun içinde yer alıyor.
Bu kitapların, yaklaşan Cumhuriyet Bayramımız ve içinde bulunduğumuz sıkıntılı günlerin de dikkate alınarak tekrar okunmasında büyük fayda olduğunu düşünüyoruz.
Tülay HERGÜNLÜ
GÜNÜN SÖZÜ
“Akademik özgürlükler bir ülkenin bağımsızlığını, halkın egemenliğini, insanın onurunu korur. Akademik özgürlükleri ne kadar baskı altına alırsanız, insanları ezmeniz de o kadar kolay olur. Ülkeyi ezmek için akademik özgürlükleri ezmek şart. Sistem bu. Bu sistemden nemalananlar da buna uygun düşen hal ve hareket içindeler.”
Prof. Hayrettin ÖKÇESİZ
İlber Ortaylı’nın sözleri CHP’de ‘heyecan’ yaratmalı
ÖNCEKİ gün Hürriyet gazetesinde Ahmet Hakan’ın İlber Ortaylı ile yaptığı Çarşamba Söyleşisi, değerli tarihçi ve bilimadamının şu çarpıcı sözleriyle sona eriyor: “1930’larda o savaş yorgunu yoksul ülkede bir ilim, kültür ve irfan heyecanı vardı. Bugün böyle bir heyecan kalmadı. Biz 1930’ların heyecanına dönmeliyiz.” Sayın Ortaylı’nın övgüyle söz ettiği dönem CHP’nin tek parti iktidarı dönemi. Peki CHP o döneme sahip çıkıyor mu? Ne gezer. Tam aksine, AKP’lilerin ve liberal çevrelerin “CHP geçmişiyle yüzleşmeli ve hesaplaşmalıdır” sözlerinin etkisinde kalarak adeta reddi miras yapıyor. Genel Başkan Kılıçdaroğlu bir süre önce Diyarbakır’da yapılan Tigris Diyalogları’nda yaptığı konuşmada “Biz 1930’ların CHP’si değiliz, biz ‘Yeni CHP’yiz” demişti ve bir Alman gazetesine de aynı doğrultuda demeç vermişti. Peki CHP nasıl adam olur? CHP yönetiminin, kendi tarihine, şan ve şeref dolu geçmişine CHP’li olmayan İlber Ortaylı kadar sahip çıkması gerek. Aksi halde anamuhalefeti de kaybeder.
Mehmet LOĞ
BİLİYOR MUSUNUZ?
-İSTANBUL Yaşam Derneği’nin düzenlediği; Prof. Dr. Ahmet Ercan, Eyüp Muhcu, Mücella Yapıcı, Tayfun Kahraman’ın konuşmacı oldukları ‘Kentsel Dönüşüm ve Deprem’ üzerine ‘Geçmişten Geleceğe İstanbul’ panelinin yarın Akatlar Kültür Merkezi’nde 13.00-16.00 arasında gerçekleşeceğini...
-A.Ü. DTCF Sosyoloji Bölümü’nün düzenlediği, Behice Boran ve Niyazi Berkes’in başlattığı sosyoloji programının 75. yıldönümünde, dün başlayan ‘DTCF’de Sosyolojinin 75. Yılı’ sempozyumunun bugün 09.30’da yapılacak bölümünde ‘Değişen Gündemler, Değişen Eğilimler ve Türkiye’de Sosyal Bilimlerin Refleksleri ve Geleceği’ konusunun konuşulacağını...
-KADIKÖY Belediyesi’nin düzenlediği şair-yazar Ataol Behramoğlu ve gazeteci-yazar Mine Kırıkkanat’ın katılacakları ‘Cumhuriyet Değerleri Yarınlarımızın Güvencesidir’ başlıklı söyleşi ve imza gününün yarın 14.00’te Caddebostan Kültür Merkezi’nde yapılacağını...
Bu ‘açılım’ denen şey nedir
ÜLKENİN yarısı bu suali sormaya gerek görmüyor. Zira o kadar meraklı değil. Nasılsa oyunu vermiş. ‘Ne çıkarsa bahtıma’ diye tevekkül içinde. Bu tavra tabii ki saygı duyulur. Ama bir diğer yarısı var ki önceleri birbirlerine fısıltı halinde sorarlardı. Şimdi daha açıktan sormaya başladılar. Bu açılım nedir? Herkes birbirine soruyor. Cevap yok. İkna olmaz bir merak içindeler.
Ey; eski-yeni başbakanlar, bakanlar, eski-yeni siyasi parti başkanları, eski-yeni askerler, aydınlar, gazeteciler, tapucular, kadastrocular, köşe yazarları ve nihayet adını zikretme imkânı bulamadığım kalan tüm vatandaşlar! Bilen varsa lütfen söylesin.
Nedir bu ‘açılım’ denen şey?
Şu an ülkemizde cevaplanması ve bilinmesi gereken en hayati konu budur. Zeki ÖZEN
Ataması yapılmayan öğretmenler:
“Okuduk ama mesleksiziz”
ÜNİVERSİTEYİ okurken yaşadığımız ve ailemize yaşattığımız maddi ve manevi zorluklar mezun olduktan sonra katlanarak arttı. Çok fazla emek vererek hazırlandığımız bir sınav sonuncunda bütçe yetersizliği bahane gösterilerek birçok arkadaşımızın gelecek planları, hayalleri ve umutları yarınlara kaldı. Ülkemizde öğretmen açığı yetkili bakanlıklar tarafından yüz binlerle ifade edilmesine rağmen kısıtlı bir sayıda öğretmen ataması yapılmıştır. Sadece gönül verdiğimiz mesleği yapmak için çektiğimiz sıkıntılar görmezden gelinmiştir. Sınava hazırlanırken mesleğini yapmak için çocuklarıyla ilgilenemeyen ,dershane ücretini karşılamak için alyansını satan ,gecesini gündüzüne katarak ders çalışan, atanmadığı için evlenemeyen, çevrenin baskısına maruz kalan, gerekli donanıma ve puanlara sahip olduğu halde kontenjan sınırına takılıp ataması yapılmayan branş öğretmenleriyiz. Bu uğurda varını yoğunu ortaya koyan insanların emeklerinin karşılığı eğitimde yapılan ücretli öğretmenlik tasarrufu ile nasıl açıklanabilir ? Bizler sadece emeğimizin karşılığını istiyoruz. Bu kutsal mesleğin itibarının yerle bir edilmesine isyan ediyoruz. Dört yılımızı verdiğimiz , gelecek nesiller yetiştirmek adına yaptığımız çabaların görmezden gelinmesine artık dur denilmesini bekliyoruz. Okuduk ama mesleksiziz çünkü bir avukat ,bir mühendis, bir doktor gibi mezun olduğumuzda biz öğretmeniz diyemiyoruz.
Her türlü yeterliliğe sahip olmamız, tüm sınavlarda gerekli başarıları göstermemize rağmen atamaların yapılmamasına mantıklı bir açıklama bulmakta zorlanıyoruz. Toplumdaki genel kanının aksine bizler atanamayan öğretmen gibi yetersizlik ifade eden bir düşünceyi asla kabul etmiyoruz. Bizler ataması yapılmayan öğretmenler olarak artık bu mesleği yapmamız için bizlere bahaneler yerine çözüm önerileri bulmanızı bekliyoruz. Ataması yapılmadığı için hayatına son veren 39 arkadaşımızın vicdanlarda açtığı derin yaranın hesabını kimlerin vereceğini merak ediyoruz. Bu ülkenin geleceği olan öğretmenler olarak sadece gönül verdiğimiz bu mesleği yapmak istiyoruz. Bizler öğretmeniz “Başka işlere bakın” gibi bir ifadeyi asla kabul etmiyoruz. Artık bu büyük problemin son bulmasını, geleceğe daha da umutla bakarak hayatlarımıza yön vermeyi istiyoruz.
Bizim ve ülkemizin geleceğinin bu mektubun zarfı gibi kararmasını istemiyoruz.
ATAMASI YAPILMAYAN BRANŞ ÖĞRETMENLERİ
Paylaş