Paylaş
Diyarbakır'daki sahte raporcular hesap veriyor
Diyarbakır’daki okuyucularımız Remzi B.’nin bayan öğretmen ve kız çocuğuna yaşattığı acıları ve sorumluları hakkında bizi sürekli bilgilendirmişti. Bayan öğretmen ve kızına acı yaşatanlar yargı huzurunda suçlarının hesabını vermeye başlamışlar. Şimdi Diyarbakır damgalı mektuba kulak verelim:
“Yalçın Bey, Diyarbakır’daki sahte rapor çetesinin hukuksuz eylemlerine köşenizde geniş yer vermeniz ve konuyu ısrarlı takip etmeniz amacına ulaştı. İşadamı Remzi B. bayan öğretmen N.B.’ye devletin ruhsat verdiği silahla senetler imzalatması ve devlet içindeki işbirlikçileri aracılığıyla bayan öğretmenin yaşamını karartmak için sahte sağlık raporu düzenletmesinin hesabını artık yargı huzurunda vermeye başladı. Hani bir yazınızda, ‘Savcılık çalışıyor, bürokrasi küllendiriyor’ demiştiniz ya... Gerçekten Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı kılı kırk yaran titizlikteki soruşturması ile adaletten kaçış olmadığını gösterdi. Başsavcılık sahte rapor çetesinin başı Remzi B. ve kamu içindeki işbirlikçileri aleyhine Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı. Şimdi söz ve hesap sorma sırası Türk yargısında. Yargı Remzi B.’nin Diyarbakır Savcılığı adli emanetindeki suç aleti silahına ruhsat verenlerden de hesap soruyor. Savcılık, sahte rapor çetesinin lideri konumundaki Remzi B.’nin yanı sıra 5 kamu görevlisi hakkında da ‘Resmi evrakta sahtecilik, görevi kötüye kullanma, resmi belgeyi yok etme, senet yağması’ iddiası ile dava açtı. Suçluların hesap vermek üzere yargı huzuruna çıkarılması sürecinde TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu, Başbakanlık Bilgi Edinme Kurulu, Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı olağanüstü gayret gösterdiler. Sayın Cumhurbaşkanımız Gül ile Başbakanımız Erdoğan’ın da mağdur bayan öğretmenin feryat dilekçeleri konusunda, olayın tarafsızca soruşturularak suçluların cezalandırılması için talimat vermelerini unutmamak gerekiyor... Bu soruşturma sırasında Diyarbakır Valisi olan Hüseyin Avni Mutlu, kendisine gelen dilekçeleri hemen işleme koydurmasaydı, bu olay küllenip gidecekti; ona da teşekkür edilmesi gerekiyor.”
Okuyucumuzun anlattıkları bu olaydan herkesin dersler çıkarması gerekiyor. Bürokrasi ne kadar küllendirmeye çalışırsa çalışsın, görüldüğü üzere suçlular er ya da geç yargı huzurunda suçlarının hesabını veriyor.
Biri bedava, biri KDV’li
SİGORTALI birçok hastamıza yurtdışından gelen binlerce TL bedelinde ilaçlar ücretsiz dağıtılıyorken, kalp ritmi bozukluğunu tedavi amacı ile ülkemizde satılan ilaçların yan etkisi (tiroid de nodül) olması dolayısı ile yurtdışından Türk Eczacılar Birliği tarafından getirtilen MULTAQ adlı ilacı kullanmak zorundayım ve geçen ay bu ilacın 2 kutusuna 472.82 Euro (920 TL civarı) ödedikten sonra bu paranın 35.92 Euro’sunun (70 TL civarı) devletçe kesilen KDV olduğunu gelen faturada gördüm. Şaşırdım. Binlerce dolarlık kalp pilini bedelsiz veren devlet, zorunlu olarak getirttiğimiz ilacı ücretsiz vereceğine bir de KDV kesiyor.
Bu yanlış düzeltilmeli.
Selçuk ALAGÖZ
Allah taraf mı tutsun
BEŞİKTAŞ’ı yenmek için Aziz Yıldırım’ın Eyüp Sultan’a gidip kurban kestirmesine ‘Galibiyet duası’ başlığını atmış bir gazete... Yılmaz Dağdeviren bunun için diyor ki:
“Allah’tan başkasına (E. Sultan dahil yatıra, türbeye) dua İslamiyet’te şirktir. Büyük günahtır. (Bu herkes için geçerlidir. Yani türbelerden medet umanlar büyük günah içindedirler. Arabistan’da türbe yasaktır, yoktur. Hz. Muhammed’i de kaldırıyorlardı ama para geliyor diye kaldırmadılar.
İslamiyet’te ruhban yasaktır. Ama ne yazık ki en çok ruhban Müslümanlarda var.
Beşiktaşlılar da dualar ediyorlar. Allah taraf mı tutsun? Böyle yapıp Allah’ı güç duruma düşürmeye kalkmayın. Allah böyle şeylere karışmıyor. Karışıyorsa -tüm sporları düşünürsek- % 99.9 ‘gâvurlar’ kazanıyor, yani Allah gâvurları tutuyor demektir. Avrupalıların ortaçağdan kurtulduğu gibi aklımızı kullanıp gerçek Müslümanlığı öğrenince biz de aydınlanacağız.”
TRT’de geçmişte önemli görevlerde bulunan Dağdeviren’in ‘not’u da şöyle:
“Duaları doğrudan Allah’a ve Türkçe yapın. Arapça ne söylediğini hem bilemezsin hem de yanlış telaffuz ederek akım derken kakım dersin. Allah Türkçe de biliyor.”
Onurlu bürokrat soruşturmanın saptırılmasına dayanamadı ve gitti |
ÖSYM Başkanı Prof. Ünal Yarımağan Hacettepe’nin düzgün bir öğretim üyesiydi; kopyacılar olayını çözdükten sonra ayrılacağını açıklamıştı.
Ama bir anda çekti gitti... Ayrılırken “Koşullar böyle gerektirdi” demesinin ardında çok şeyler olmalı. YÖK, hırsızlık olayını kurumuna yükler gibiydi; ama Prof. Yarımağan restini istifa ile gösterdi.
Yarımağan, olayı çözemeyeceğini mi anladı da torununun yanına gitti? “Koşullar böyle gerektiği için istifa ettim” sözünün arkasındaki gerçekleri kamuoyunun öğrenme hakkı vardır. TÜMÖD Genel Başkanı Prof. Dr. Alpaslan Işıklı durumun ne kadar vahim olduğunun işaretini “Gerçek suçluların tarikatlarla kol kola olduğu bilinmesine karşılık, henüz bu yönde bir adım atılmamıştır ya da atılmak istenmemektedir” sözleriyle ortaya koydu. Ve son sözü şöyle Işıklı’nın:
“Eğitim gibi kutsal bir uğraş, kâr amacını esas alan ve geniş paraların rol oynadığı bir sisteme teslim edilince, bu sonucun doğmuş olmasına şaşmamak gerekir.”
Paylaş