Biri taşkın, biri zehir

SU taşkınlarını iyi anlayabilmek için Trakya Bölgesi’ni coğrafi olarak iyi tanımak gerekiyor. Çerkezköy-Çorlu ve Lüleburgaz ekseninde yüzlerce tekstil fabrikası var; bunlar yeraltından çekilen sularla üretim yapıyorlar, atıkları da, bir iç nehir olan Ergene’ye veriliyor.

Meriç, Tunca ve Arda nehirleri de Bulgaristan’dan doğuyor. Özellikle Meriç, Türkiye-Yunanistan sınırını oluşturarak, İpsala bölgesinde birleştiği Ergene ile birlikte Ege’ye dökülüyor.

Edirne’de yaşanan sel felaketi ise bir yanda Meriç’in Bulgaristan’daki yağışlarla debisinin yükselmesi ve buna bağlı olarak bu ülkenin beş barajının sularını Meriç’e vermesi sonucu meydana geldi.

Olaya geçen cumartesi ve pazar günkü özellikle Bulgaristan’daki şiddetli yağışlar yol açtı.

Türkiye, Trakya bölgesindeki 9 dokuz baraj ve onlarca göletle bu suları, Bulgaristan’a göre daha iyi zaptedebiliyor.

Felaket, Trakya’nın batısında yaşanıyor.

Başta Edirne bölgesi olmak üzere Pehlivanköy, İpsala ve Uzunköprü kesimlerindeki araziler su altında kaldı; bunun miktarı 700 bin hektar. Tarımda, Türkiye ortalamasının üstünde bir gelir kaynağı.

Bölgede ekili buğday ürünü mahvolmuş; ayçiçeği ve çeltik gibi ürünlerin ekimi için hazırlanan tarlalar ise en az yarım metre su altında..

Pehlivanköy’de bölgeyi gezerken, sanki yapay bir deniz oluşmuş; ağaçların dallarından suyun derinliği hesap edilebiliyor. Bazı yerde 3 metre su var. Ancak 36 saattir sular çekilmeye başlamış.

Tarım kesimindeki zararı henüz kimse hesaplayamıyor; bunun için en az iki üç hafta geçmesi gerekiyor, o da yeni bir yağmur yağmazsa.

Bölgedeki üreticilerle konuşurken, kayıplarının şimdiden en az 100 milyon doların üzerinde olduğunu söylüyorlar.

DSİ’nin yıkılan seddelerinin getireceği maliyet bunların dışında sayılmalı.

TEK PANAYIR KENTİ

Kırklareli’
ne bağlı Pehlivanköy 3.200 nüfuslu bir ilçe. Geçmişten beri tek ulaşımı; tren...

Trakya Bölgesi’nde tek kalan tarihi ’Pavli Hayvan ve Emtia Panayırı’ 1910 yılından beri sürüyor. Kaymakam Ahmet Türköz ve Belediye Başkanı Hüseyin Açıkel, Pehlivanköy’ün hemen dibindeki taşkın suları göstererek "İşte her yıl eylül ayında kurulan tarihi panayır yerimiz burasıydı, sağı ve solundaki ’deniz’ de ekili tarlalardı" diyorlar.

Uçsuz bucaksız bir alan; tepelerin arasında sağı ve solu sularla kaplı.

İlçeye yakın olan kesimde derelerin getirdiği sular akıyor. Az ilerdeki tarihi köprünün üzerine gelince söylediklerinden irkiliyoruz:

"Bu sular da Ergene; fabrika atıklarını da getiriyor. Uzunköprü ve İpsala’ya kadar inen Meriç’in taşıdığı sular nedeniyle akışı yavaş oluyor. Çünkü Meriç, bu suları geri tepiyor. Deniz gibi manzara da bu yüzden oluştu. Aslında bu sular siyah akardı ancak Kırklareli sınırlarındaki Kuşyalı ve Kırklareli barajlarındaki fazla su salınınca rengi çamurlu gözüküyor."

ASİTLİ TARLALAR

Kaymakam, "Yazları, hafta sonu ve geceleri Ergene’nin kokusuna dayanılmıyor. Nedeni de, Doğu Trakya’daki fabrikaların kirli atıklarını nehre basmaları. Tarlaları asitli sular basıyor, daha sonra da toprak kendine gelemiyor. Yeraltı sularına karışıyor."

Bu arada bir köylüden öğreniyoruz: DSİ üç yıl kadar önce Ergene’yi iş makineleriyle ’temizleme’ işlemi sırasında kıvrımlı akışları düz hatta indirilmiş; bundan dolayı nehrin dengesi bozulmuş.

Uzunköprü sınırında bağları ile dikkat çeken Kırcasalih beldesi üzerinden Edirne’ye geliyoruz. Sel suları sonrası kentin yolları toz-toprak içinde.

’A be aga; açız biz’

YUNANİSTAN’a açılan Pazarkule sınır kapısına giderken, karaağaçları ile ünlü ’Karaağaç’ bölgesi sebze ve meyve bahçeleriyle bilinen bir bölge... Burada yetişen ’ayşekadın’ fasulyesinin tadı bir başkadır. Kaçak gecekondusu çoktur; genellikle Roman vatandaşlar oturur burada. Çok mağdur oldular bu kez.

Selden yaşadıkları barakalar ve gecekondular su altında kaldığından 200 aile bir ilkokula yerleştirilmiş. Şikayetlerini art arda sıralıyorlar (özetle): "A be aga... Açız biz... Kızılay bize bir battaniye bağışladı ama soğuktur, yetmiyor... Elektrik yok, elektrikli soba verdiler bize. Günde bir ekmek bize yetmiyor. Devlet bize yeterince yardımcı olmuyor... Bize çadır versinler. Çocuklarımız hastalandı. Bizi bir otele yerleştirsinler ya da kiralık ev versinler... Eşim hapiste; 7 çocuğum aç... Görümcemin kocası da hapiste..." Askerin yaptığı yardımlardan çok memnunlar... "Eğer askerlerimiz olmasaydı, biz ölmüştük" diyenler çok.Önceki gün Çorlu’daki 5. Kolordu Komutanı Korgeneral Metin Yavuz Yalçın, beraberindeki komutanlar ile bölgeye gelmiş; taşkınlardan zarar gören bölgelerini ziyaret etmişler.Tank ve kariyerler olmasaydı, bölgedeki bu insanlar nasıl kurtarılacaktı?

SORUN, NEHİRLERİN ISLAH EDİLMEMESİ

CHP
Edirne Milletvekili Nejat Gençer, bölgede olduğumuzu haber alınca Ankara’dan telefonla arıyor:

"Sorun sadece Tunca Nehri üzerine baraj yapma meselesi değildir; Meriç ve öteki nehirlerin ıslahı ve ilave seddelerin yapılması meselesidir. Kapıkule yolu üzerindeki sedde de patlayınca ciddi bir tehlike doğdu yeniden. Konuyu Meclis’e getireceğim."
Yazarın Tüm Yazıları