HESAP Uzmanları Kurulu (HUK) 1945’te özel bir kanunla kuruluyor.
Alman faşizminden kaçarak Türkiye’ye sığınan Prof. Neumark,HUK’un temelini atarken isim babalığını da yapıyor. Kuruluş felsefesi, ekonomik ve siyasi güç odakları karşısında devletin gücünü gösteren ve inceleme alanındaki büyük mükelleflerin gücü karşısında görevini yapmaktan alıkonmayacak bir denetim birimi olmasına dayanıyor. Yani kurul üzerinde ekonomik ve siyasal güç merkezleri etkide bulunmayacak; Maliye Bakanı’na bağlı çalışacak.
HUK’ta görev yapacaklar, en iyi üniversitelerin en iyi öğrencileri arasından seçilir, zor bir seçme sınavına alınıyor, ailesi ve çevresi bizzat kurul üyelerince araştırılıyor; ’yardımcı’ sınıfına geçtikten üç yıl sonra yine zorlu bir eğitim sürecinin ardından yeterlik sınavını kazandıktan sonra üçlü kararname ile hesap uzmanı olabiliyor.
Kurulduğundan bu yana 1100 hesap uzmanının görev yaptığını, bugünkü kadrosunun ise 250 kişi olduğunu anlatan emekli bir grup hesap uzmanı, hükümetin bu kurulu dağıtmasına karşı tepkili oldukları kadar da üzgünler. HUK’u şöyle tanımlıyorlar:
"Hesap uzmanları, devlet memuru olarak kimseden emir almaz, tek emri kanundan alırlar. Bu şekilde yetişen ve davranan hesap uzmanları, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a göre ’atanmış’ kişilerdir ve hatta ’bürokratik oligarşidir’. Peki, Erdoğan’ın demokrasi kuramına sığınarak ’seçilmiş’ saydığı ve dolayısıyla her şeyi yapmaya muktedir bulduğu vekillerinden tamamı değil de herhangi bir tanesi, vekillik konusunda herhangi bir okul bitirmiş midir? Herhangi bir sınav kazanmış mıdır? Binlerce başarılı kişi arasından seçilmiş midir? Ailesi ve çevresi hakkında herhangi bir araştırma yapılmış mıdır? Hakkında güvenlik soruşturması yapılmış mıdır? Uymak zorunda olduğu asgari standart var mıdır? Emri hukuktan ve kanundan mı alır?
Tabii ki hiçbiri olmaz."
BAKKAL MI, BANKA MI
"Evet, Başbakan’ın vekilleri ’seçilmiş’, yukarıdaki nitelikleri taşıyan hesap uzmanları ’atanmış’tır. Fakat tek farkla; vekilleri ’seçen’ Başbakan, hesap uzmanlarını ’atayan’ devlettir.
- İşte bu ’seçilmişler’ ve ’seçilmişlerin başı’ Erdoğan, şimdi ’atanmış’ hesap uzmanlarını sorguluyor ve kurulu kapatmaya çalışıyor. Çünkü Hesap Uzmanları Kurulu’nu,geçmişte olduğu gibi yarın da ’ayakbağı’ olacak ve hesap soracak devlet aygıtı olarak görüyorlar. Bunları yaparken de, her konuda olduğu gibi takıyye yapıp doğruları söylemiyorlar."
Uzmanlar, iddianın aksine Türkiye’de vergi denetiminde ’çokbaşlılık’ değil, denetlenecek mükelleflerin gücü ve boyuna göre bir kademelendirme olduğunu belirterek Maliye Bakanlığı’nın (Hesap Uzmanları Kurulu, Maliye Müfettişleri, Gelirler Kontrolörleri ve Vergi Denetmenleridir); İçişleri’nin (mülkiye ve polis müfettişleri, mahalli idareler kontrolörleri), Çalışma’nın (bakanlık, iş ve SSK müfettişleri), Gümrüklerin (gümrük müfettişleri, gümrük kontrolörleri, gümrük uzmanları...) ’tek başa’ bağlı olduğunu bildirerek şöyle diyorlar:
"Yani, ’banka’yı inceleyecek birim ile ’bakkal’ı inceleyecek birim aynı değildir, akıl ve mantık da bunu gerektirmektedir. ’Çokbaşlılık’ kaldırılıyor adı altında yapılmak istenen, ’banka’yı inceleyen hesap uzmanlarını ’bakkalı’ inceleyecek duruma ve seviyeye getirmektir."
Yarın: Hesap uzmanları, neleri ortaya çıkardı?
TOKİ Başkanı: Başkanlık talebim yok
TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, dünkü "TOKİ’ye ilk kez ret’ yazısı üzerine "Müezzinin (Etter Karabıyık) aldığını söylediğiniz Boğaz’ın geri görümündeki arsa bizden önce 2002’de satılmış. İmarı iptal edilince yargıya gitmiş ve kazanmış. Büyükşehir Meclisi’nde reddedilen imar dosyasının bizimle alakası yok. Ataköy’den bizden aldığı arsasının imar durumunun halledilmediğini biliyorum. Yani Büyükşehir’den biz kazık yemiş değiliz" dedi.
Bayraktar’ı yakalamışken birkaç soru soralım:
-İstanbul’a belediye başkanı olacağınız söylentileri...
- Aday değilim, ne beklentimiz, ne de talebimiz var. Kadir (Topbaş) Abi ile gayet iyi çalışıyoruz. Bana her işimde yardımcı oluyor.
- Ataşehir’deki ’Finanskent’ için ne diyorsunuz?
- TOKİ olarak Merkez Bankası ile ne görüştük, ne de İstanbul’a geleceğini biliyorum. Aslında TOKİ olarak, Sayın Nazım Ekren’in başkanlığında Ziraat, Vakıfbank ve Halkbank yöneticileri ile daha önce görüşmüştük, onlara yer ayırttım. Merkez Bankası isterse onlara da veririz.
- Bu yerlerin arsa bedelleri nasıl tespit edilecek?
- Bakanımızın başkanlığında ortak bir ortak komisyon kurulacak. Bedelleri bu komisyon belirleyecek. Kamulaştırma Yasası’na göre, kıymetini takdir edip pazarlıkla vereceğiz.
- Binalarını da siz mi yapacaksınız?
- TOKİ olmayacak, kendileri yapacaklar.
- 300 milyon gelir sağlayabilir misiniz?
- Yok canım, daha fazla bekleriz.
Bayraktar, İstanbul’a yaptıkları hastane, köprülü kavşak gibi yatırımları anlatıyor; "her yöreyi de yeşillendiriyoruz" diyor.
Biliyor musunuz
ERDOĞAN ve Gül haklarında yazdığı kitaplarla tanınan ve ’Ergenekon Operasyonu’ kapsamında 22 temmuz seçimlerinden önce tutuklanan yazar Ergun Poyraz’ın avukatı Mustafa Hüseyin Buzoğlu’nun, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı’na başvurarak "Rahatsız olan müvekkilinin haksız bir şekilde tutuklandığını, soruşturmanın geçiktirildiğini ve kendisine Genelkurmay’ın mı, Jandarmanın mı adamısın?" diye sorulduğunu... BÜYÜKŞEHİR Meclisi’nde; Sarıgazi’de cami yeri olarak ayrılan alanın İSKİ’nin Elmalı barajı koruma alanında bulunduğu yolundaki itirazın reddedilerek imara açıldığını ve CHP’lilerin ’cami düşmanı’ ilan edilebileceği korkusuyla İSKİ’den yana tavır koyamadığını; ŞİLE’de, turizm ve 2. derece konut alanı olarak gözüken şahıs mülkiyetinde, dere yatağındaki 11 dönümlük yerin alışveriş merkezine dönüştürülerek bu ilçenin de ’imar hançeri’ yediğini; AKP milletvekili Recep Koral’ın işlerini takip ettiği konuşulan GOP Küçükköy’de, ilköğretim alanı olarak gözüken yerin ’konut’a dönüştürülmesi ile ilgili talebin yeni planlara işlenmesi şartıyla kabul edildiğini...
SİYASİ simgeye elbette yasak olmaz ama türban siyasi değil, dinsel bir simgedir. Tıpkı faşist Hitler rejiminin gamalı haçı gibi... Dinsel simge, laik demokratik bir rejimde olmaz, olmamalıdır. Bu arada, Türkiye Cumhuriyetinin tek simgesi bayrağımızdır.
B.Uğur BANOĞLU
BU ülkede başını örten hanımefendiler de örtmeyen hanımefendiler de bizim. Sen insanımızın dininden, inancından, başörtüsünden elini çek. Bu konuda hiçbir sorun kalmaz.