Yalçın Bayer

Türkiye dünya tarımının neresinde?

17 Kasım 2021
Antalya’da hafta sonu yapılan Türkiye Hububat Kongresi’nden sonra bugünkü yazımıza bir soru ile başlayalım:

“Türkiye dünya tarımının neresinde?” diyelim.

Bu sorunun yanıtını, Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu Genel Sekreteri İlknur Menlik’ten alalım. Kongrede onun ilgiyle dinlenen konuşmasında yer alan bir veri ile başlayalım.

2020 yılında dünya genelinde tarım ve gıda ürünlerinin toplam ithalatı 1.6 trilyon doları aştı. Yani 2020 yılında dünya ülkeleri kendileri dışındaki ülkelere tarım ve gıda ürünleri için 1.6 trilyon dolar ödedi. Bu ödeneğin yüzde 75’lik kısmını dünyanın dört önemli ülke grubu yaptı. Bunlar “Avrupa Birliği, Amerika, Ortadoğu ve BRICS (Rusya, Çin, Hindistan, Güney Amerika ve Brezilya)”.

Bu grubun içinde 600 milyar dolarlık aslan payını Avrupa Birliği alıyor.

Arkasından da 299 milyar dolarla Amerika geliyor.

BEŞ ÜRÜN GRUBU

Bu para (1.6 trilyon dolar) ise beş ürün grubu içinde dolaştı; yaş meyve ve sebze, et ve sakatat, meşrubat ve alkollü içkiler, yağlı tohumlar ve bitki tohumları, balık ve deniz kabukluları. Asıl sorun dünyanın en çok para ödediği ürün gruplarında Türkiye olarak nerede olduğumuz. Yaş meyve ve sebzede ilk beşte yokuz, et ve sakatatta zaten yokuz. Üç tarafımız denizlerle çevrili ama balık ve deniz ürünlerinde de yokuz.

Yağlı tohumları konuşmuyoruz bile, zaten dünya da yağlı tohum üretiminde olmadığımızı kendimiz de biliyoruz. Yağlı tohum üretimimiz bize yetmiyor. Meşrubat ve alkollü içkilerde olabilir miydik? Belki ama orada da yokuz.

Yazının Devamını Oku

Hem stokçuluk yok hem de zam

16 Kasım 2021
Türkiye Hububat Kongresi 2021, 11-14 Kasım tarihleri arasında Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) ve Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF) işbirliği ile Antalya’da yapıldı. Antalya’da Merdan/Titanik ve Trendy otellerinde 1.000’den fazla delege, akademisyen ve iş insanının katıldığı kongre, pandemi süresince tarım ve gıda sektörünün heyecanını doruk noktasına getirdi. Önümüzdeki günlerde turizmciler de kendi sorunlarını masaya yatırdıklarında aynı heyecanı yaşayacaklar.

En doğru sözü söyleyen TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, “Amacımız piyasada dengeyi sağlamaktır” ifadesiyle buğday ithalatçısı değirmencilere ve fırıncılara ‘derin’ bir uyarı yaptı diyebiliriz. Arkadan, iktidarın talimatlarının ‘zam’dan endişe duyulduğu izlenimi açıkça dikkat çekiyordu. Bir de bunun gerisinde kuraklık var.

KITLIK OLMAZ

Ama bugüne kadar ‘kıtlık’ belirtilerinin olmaması sevindirici sayılıyor diyebiliriz.

Başta buğdaydan bakliyata, fındıktan kuru üzüme, pirinçten haşhaşa kadar 20’ye yakın ürünün hem alıcısı hem de satıcısı olarak piyasaların en önemli düzenleyicisi olan Toprak Mahsulleri Ofisi dev bir kamu kurumu. Gerekirse piyasayı tanzim ederken ‘zarar’ da ediyor; bu yetkiyi de iktidardan alıyor. Kimseye de ‘avanta’ vermiyor! TMO Genel Müdürü Ahmet Güldal, Kongre sırasında çok şey anlattı; kendisine özellikle yükselen gıda fiyatlarını sorduk.

3 ÖNEMLİ ETKEN VAR

Güldal, fiyatların tüm boyutları ile irdelendiğini ve takip edildiğini kaydederek, “Hububat fiyatlarının yükselmesine üç önemli etken sebep oldu: Birincisi, dünyanın birçok bölgesinde yaşanan ve ülkemizi de ciddi şekilde etkileyen kuraklık. Kuraklık özellikle hububat ürünlerinde ciddi rekolte kayıpları yaşattı. İkincisi; dünya fiyatlarındaki artışlarla beraber döviz kurundaki yükseliş. Üçüncüsü ise pandeminin de etkisi ile yapılan stokçuluk faaliyetleri oldu” dedi.

Yanı sıra Ahmet Güldal tarafından ayrıca gündeme getirilen önemli konu başlıklarını şöyle sıralayabiliriz:

ÇİFTÇİYİ KORURUZ

Yazının Devamını Oku

Gıdada dev kongre

12 Kasım 2021
Antalya’da bugün ve yarın hububat ve un sektörünün kalbi atacak. Türkiye’nin 7 yıldır un sektöründe dünyanın ihracat şampiyonu olmasında büyük katkı sunan Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu (TUSAF), Antalya Titanic Mardan Palace’da 16. Uluslararası Kongre ve Sergisi’ni düzenliyor.

Yerli ve yabancı 1000 delegenin ağırlanacağı kongrenin bu seneki teması ise ‘İklim Değişikliği ve Küresel Salgın’. Ticaret Bakanı Dr. Mehmet Muş’un, Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli’nin, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun ve Toprak Mahsulleri Ofisi Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Ahmet Güldal’ın katılım göstereceği kongrede, buğday ve un piyasaları, tarımda sürdürülebilirlik dinamikleri gibi pek çok konu, uzman isimlerin panelistliğinde masaya yatırılacak.

2020 yılında 3 milyon ton un ihracatıyla 1 milyar 100 milyon dolar gelir sağlayarak, 7 yıldır Türkiye’nin dünyanın un ihracat şampiyonu olmasında büyük katkı sağlıyor TUSAF. Dev kongrede, aynı zamanda 50 sergi alanı bulunacak. TUSAF Başkanı Dr. Eren Günhan Ulusoy: “18 milyar TL büyüklüğe sahip un sanayi sektörü, Türkiye’yi dünya liginde birinciliğe taşıyan nadide sektörden bir tanesidir. Sanayicilerimiz şu anda 163 ülkeye ihracat gerçekleştiriyor. Un sanayisi, 11,6 milyon tonluk dünya un ticaretinin yüzde 30’unu gerçekleştiriyor. Başka bir deyişle dünyaya satılan her 3 kilogram unun 1 kilogramını Türkiye satıyor. Dünyanın ihracat şampiyonu un sanayicilerimiz, 2020 yılında da yeni bir dünya rekoruna imza attılar. 2020 yılında 3 milyon ton ihracat gerçekleştirerek Türkiye’nin kasasına 1 milyar 100 milyon dolar girmesini sağladılar” dedi.

Kongrede, un üreten ve un ticareti yapan Türk firmaları, Avrupa, ABD, Karadeniz, Ortadoğu ve Afrika Bölgeleri un ithalatçıları ve hububat ihracatçılarının yanı sıra un üretim makineleri alanında önemli firmalar, tedarikçiler, mühendislik şirketleri, bankalar, borsalar, tüccarlar ve diğer pek çok firma da katılım gösterecek.

GÜNÜN İSTEĞİ

TÜM Emekliler Eşgüdüm Kurulu Dönem Sözcüsü İsmail Tutoğlu diyor ki: “Emekliler yüzde 50’den az olmamak kaydıyla maaşlarının artırılmasını istiyor.”

ASGARİ ÜCRETLİ, 122 GÜN VERGİYE ÇALIŞIYOR
PATRONLAR İNSAFA GELDİ

ASGARİ

Yazının Devamını Oku

Yürek parçalayan bir göç sahnesi

11 Kasım 2021
Göç bir anlamda bir evvelki hayatınızı bitirip, yok sayıp yeni ve belirsiz başka bir hayata tutunma zorunluluğudur. Ve içinde büyük bir acı barındırır.

Zira beğenseniz de beğenmeseniz de kendi anavatanınız, töreniz, o güne kadar biriktirdiğiniz her şey size aittir. Ve siz peşinen özlemi de cebinize koyarsınız. Zira artık her şey mazidedir. Bir de üstüne üstlük nerede kalacak, ne iş yapacak, hangi dili konuşacak, acil yaşam şartlarını nasıl sağlayabileceksiniz. Soru ve endişeler sonsuzdur. Bizler geçmişi tarihe mal olmuş, Kavimler Göçü’nü başlatan ırkın torunlarıyız. Belki de bu yüzden empati, merhamet ve zorluklarla mücadelede genetik olarak şerbetliyiz. Doğal olan göç, bu dünyadan ahirete olanıdır. Onun haricindekiler genelde çok kötü beyinlerin dayatması gerçeğidir ki sessiz kalmak, yok saymak insani değildir.

Yandaki tabloyu Ayşe Gürdeniz Narin yaptı. 3-7 Kasım tarihlerinde İstanbul Antika ve Sanat Fuarı’nda katılımcı olan resim ve heykel sanatçısı Ayşe Gürdeniz Narin’in yağlı boya göç tablosu ziyaretçilerin dikkatini çekmiş. Bunu bize aktarırken “Hürriyet’teki küçük bir göç haberi ve fotosundan etkilendim. Bu konunun bütün dünyada artık ne kadar çığırından çıktığının bir feryadı olarak bu tablo üzerinde aylarca çalıştım” dedi. “Resmi yaparken acı çekmedim değil” diye de ekledi. Çeşitli atölyelerde resim ve heykel üzerine çalışmaları bulunan Narin, şimdiye kadar 10’un üzerinde karma sergiye katılmış.

ARI YOKSA YAŞAM DA YOK!

ÇİÇEKLİ bitkilerin tozlaşmasını sağlayan arıların yokluğunun telafisi mümkün değil. Hızla yok olan arıların sevdiği bitkileri ek, tarım zehiri (pestisit) kullanma!

Buğday Derneği “Arıları yaşatalım” çağrısı yapıyor. Arıların sevdiği bazı bitkiler: Erguvan, biberiye, yıldız, kekik, kedi nanesi, mavi çam, ayçiçeği, güneş şapkası, ekinezya, koni, adaçayı, baz karabaş, mine, lavanta, penstemon, civanperçemi.

CHP’Lİ BELEDİYEYE YAKIŞMIYOR

BAKIRKÖY

Yazının Devamını Oku

‘Atam İzindeyim! - Evindeyim’

10 Kasım 2021
Bugün yakın tarihimizin en büyük kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün aramızdan ayrılışının 83. yıldönümü. “Atamızın hayata gözlerini yumduğu günü/dönemi değil, bir güneş gibi hayata ‘merhaba’ dediği Selanik’te doğduğu evi anlatmak istiyorum. Biz Türkler için, ziyaret edilmesi gereken en önemli yerlerin başında geliyor. Çeşitli restorasyonlar geçirmiş ve beyaza boyanmış bu tarihi ev, günümüzde ‘Selanik Atatürk Evi Müzesi’ olarak hizmet veriyor.”

Bu tarihi binayı gazetecilik ve dergicilik yapan, şimdilerde Urla’da oturan Fulya Omaç anlatıyor. Birçok kez Selanik’e gitmiş, uzun süre binanın gelişimini araştırmış herkesin merak ve ilgi ile okuyacağı bir yazı ortaya koymuş. Yerimiz ölçeğinde bazı notları aktarıyoruz:

Selanik, 1912’de Yunanistan yönetimine geçene kadar 482 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyetinde kalmış. Selanik Belediyesi 1937’de Ata’mızın doğduğu bu evi satın alarak Türkiye’ye hediye etmiş. Atatürk’ün talimatı ile bitişikteki ev ve arsalar satın alınmış ve yerlerine Başkonsolosluk binası inşa edilmiş.

Ev, Atatürk’ün ölümünün 15. yıldönümünde naaşının ‘Anıtkabir’e taşınması ile eşzamanlı olarak, 10 Kasım 1953 günü törenle müze olarak açılmış. O tarihten bu yana da 68 yıldır Selanik Atatürk Evi Müzesi olarak hizmet veriyor.

Atatürk Müze Evi restore edilerek, 2013’te ziyarete açıldı. Müze pazartesi günleri hariç, resmi tatiller dahil, haftanın altı günü gezilebiliyor, giriş ücretsiz.

Üç katlı evin duvarlarında Atatürk’ün hayatının muhtelif dönemlerine ait fotoğraflar ve Yunanca, Türkçe ve İngilizce olmak üzere üç dilde bilgilerin yazılı olduğu ışıklandırılmış panolar asılı. Bu panoların birçoğunun altında yine üç dilde ‘Her şeyin başlangıç noktası... Bir umut doğdu’ yazıyor. Bu cümleler aslında her şeyi çok güzel özetlemiş.

Atatürk ve annesi Zübeyde Hanım’ın balmumu heykelleri, Türkiye’den getirilen Atatürk’ün 50 parça özel eşyası; Atatürk’ün asker şapkası, yeleği, ayakkabıları, terlikleri, kravatı, yemek yediği çatal bıçak takımı, bastonu ve piposu, ilk Cumhurbaşkanlığı mührünün kopyası, okul çağlarına ait belgeler, yabancı devlet adamlarının Atatürk için söylediği anlamlı sözler, Selanik, Manastır, Ankara ve İstanbul şehirlerinin Ata’mızın hayatında rol oynadığı dönemlere ait bilgiler, Zübeyde Hanım ve Ali Rıza Efendi’nin resimleri, Atatürk’ün nüfus cüzdanı örneği, Manastır Askeri İdadisi, Selanik Rüştiyesi ve Harp Okulu’ndan aldığı notları gösterir karneleri, kurmay sınıfına devam ettiğini teyit eden belge ve Harp Okulu talebelik yılları ile bitirdikten sonraki döneme dair fotoğraflar bulunuyor. Osmanlı İmparatorluğu Devri’nde Atatürk’ün Şam’da, Çanakkale’de ve Yıldırım Orduları Komutanlığı’nda çektirdiği resimler de var. Her yer tertemiz, müzede istediğiniz kadar kalabiliyorsunuz, fotoğraf çekmek serbest.

Fulya Omaç, binanın her katından ve oda detaylarından da bahsediyor. Ev, 1966’da araştırmacı Mehmet Önder tarafından düzenlenmiş. Müze-ev, 2010-2013 arasında yeniden restore edilmiş; bazı modern müzecilik anlayışına göre yeniden tefriş edilmiş.

Omaç

Yazının Devamını Oku

Atatürk yaşıyor!

9 Kasım 2021
Atatürkçü Düşünce Derneği, Atatürk’ün ölüm yıldönümü olan 10 Kasım için yaptığı açıklamada özetle şöyle diyor: Değişmez önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün bedenen aramızdan ayrılışının üzerinden 83 yıl geçti.

Onu suikastlarla, ihanetlerle yok etmeye çalışanlar da ebediyete intikalinden sonra yalan ve iftiralarla unutturacaklarını sananlar da başaramadılar. Tersine iç ve dış bedhahlar saldırdıkça büyüdü, yalancılar unutturmak istedikçe güçlendi. Çünkü; haklıydı, ahlaklıydı, namusluydu, aldanmıyor aldatmıyordu, bilimi rehber edinmiş katıksız devrimciydi!

Dünya çok devrimci gördü, çok devrim yaşadı. Zaman içinde devrimlerin birçoğu tükendi, yapanlar kendi yurttaşları tarafından unutuldu, lanetlenenler bile oldu. Oysa her geçen gün, ona ve eserlerine saldırı ve ihanet arttıkça halkımız, daha büyük bir özlemle ‘Anıtkabir’e koşuyor. Dünyada örneği yok. 10 Kasım 1938’den bugüne pek çok kişi ve siyasi akım kendi Atatürk’ünü üretmeye çalıştı. Artık çok iyi tanıdığımız kimileri saldırılacak, hakaret edilecek, bazıları da sahip çıkar gibi yaparak, en önemli özelliklerini gizleyip sadece kendi çıkarlarına yarayacak Atatürk’ler yarattıklarını sandılar.

Askeri dehasını över gibi yaparken Meclis’e verdiği önemi, antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı Atatürk’ü anlatmadılar.

Bütün “izm”leri ezberlediler de ‘Kemalizm’i yok saydılar, ‘Mustafa Kemal Paşa’ dediler de, zorda kalmadıkça ‘Atatürk’ diyemediler. Bütün bu sinsi ve açık saldırılar Atatürk’ü daha da büyüttü. Ona olan özlemi artırdı.

Milletimizin büyük çoğunluğu Atatürk’ü daha iyi anlıyor, daha çok özlüyor artık. Ama sadece anlamak ve özlemek yeterli değil elbette, gereğini yapmak, hep birlikte Atatürk olmak zorundayız. ADD olarak varlık nedenimiz bu ve görevimiz de; Kemalizm’i kutup yıldızı bilip Aydınlanma Devrimleri’ni sürdürmek, devletimizi yeniden hukuk devleti yapmak, üretim tesislerimizi, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızı yeniden harekete geçirmek, köylümüzü yeniden efendi yapmak, kadınlarımızı yeniden özgürleştirmek, gençlerimizi, çocuklarımızı laik ve bilimsel eğitimle buluşturup yeniden geleceğe güvenle bakar hale getirmek, “Tam Bağımsız ve Gerçekten Demokratik Türkiye” hedefini yeniden önümüze koyup Kemalist Cumhuriyet’i yeniden kazanmaktır.

GÜNÜN SÖZÜ
“İKTİDAR cenahına soracak olursanız, AKP’nin oy oranı yüzde 40’ın üzerinde seyrediyor. Yani yerel seçimden bu yana ekonomik göstergeler gün geçtikçe bozulurken AKP’nin oy oranı artmış. Dolayısıyla ‘Ne kadar çok enflasyon, ne kadar yüksek döviz kuru ve ne kadar çok işsizlik varsa oy oranı da o kadar artar’ şeklinde bir yeni seçmen davranışı teorisi ile karşı karşıyayız. İnanıp inanmamak tabii ki size kalmış.” Dr. İbrahim USLU

ODTÜ YOLLARINDAKİ DETAY!

Yazının Devamını Oku

‘Bürokrant-Kölelenmiş Unvanlar’

5 Kasım 2021
Gazetecilik yaşamımda gördüğüm kadarıyla kamu malını rant çetelerinden korumak ve daha yaşanabilir bir çevre bırakmak amacıyla zorlu mücadele veren bürokratlar çok azdır; siyasetçilere karşı direnemezler.

Çok az istisnası vardır; bunlardan biri Orman Mühendisi Faruk Çebi’dir. Ömrü boyunca mücadele eden Çebi, geçenlerde bir kitap getirdi: ‘Bürokrant-Kökeleşmiş Unvanlar’ (Parola Yayınları), 252 sayfalık metinde neler yazmış neler... En önemlisi de toprak döküm rantı peşkeşine ‘hayır’ demesinin öyküsü. Başta belgeler, haber kupürleri ve fotoğraflar. Hepsini kişisel arşivinde muhafaza ediyor. İstanbul’un eski Orman Bölge Müdürü Çebi’nin, İstanbul’un suyu, toprağı, madeni, ağacı ve boğazında oluşan rant kavgası, bize Helmut von Moltke’nin “Savaşta en akıllıca davranış, en cesur kararı vermekle olur” sözünü hatırlatıyor. İşte Çebi, geleceği yarına taşımak amacıyla kaleme aldığı bu kitabında vatanı ve milleti uğruna bir ömür geçiren devletin üst düzey bürokratının kamu malını korumak için işbirlikçi çetelere karşı nasıl mücadele ettiğini anlatırken şunu da ekliyor yazısına: “Hayatı başarılarla geçmiş, yeri gelmiş o çok sevdiği ve güvendiği devleti uğruna kurşun yemiş, yeri gelmiş haklı mücadelesini siyasi iktidara anlatamamış ama hiçbir zaman devletine küsmeden, azimle mücadelesini sürdürmüş, vatansever bir bürokratın bazı zamanlar acı, bazı zamanlar tatlı yaşam hikâyesine tanıklık ediyorsunuz.”

Çebi kitabının sonunda, “Bu bir bürokratın ‘Bürokrant’a dönüşmeme mücadelesinin iz düşümüdür. Asla rövanşist duygular ile kişilerden ya da kurumlardan öç almak değildir”, vurgulamasını da yapıyor.

Çetelerin en güçlü oldukları ve değişik yöntemlerle de herkesi susturdukları bir dönemde (2008-2012) susmayarak yaşadıklarını deşifre eden Çebi, bürokrat olarak tarih sayfalarında yerini almıştır, diyoruz.

GÜNÜN UYARISI

NASA: “2023’te Türkiye su fakiri olacak. Göller yok oluyor, yeraltı suları azalıyor. Türkiye kuruyor.”

Prof. Dr. Övgün Ahmet ERCAN

KURUYAN GÖLLERE ANTALYA’DAN SU

ÇORUM

Yazının Devamını Oku

Suda yüzde 40 tasarruf projesi

4 Kasım 2021
Bilinçsiz su tüketimi herkesin düşündüğü bir sorundur. Tasarruf için ne yapıyoruz? Genç Türk mühendisler tarafından geliştirilen Gristek Modül ürünü pasif tasarruf sağlama noktasında su sorununa ciddi bir çözüm sunuyor. İnsan tenine değdiği anda gri su durumuna düşen suları geri dönüştüren Gristek Modül, bu anlamda önemli bir tasarruf sunuyor. El yıkamada kullanılan suyu yeniden kullanıma uygun hale getirerek klozet temizliğinde kullandıran girişim bu anlamda hem su tasarrufu hem de fatura tasarrufu sağlıyor.

Yıllık su tasarrufu hedefiyle ilgili konuşan Gristek Kurucusu Yunus Burak Özcan, “Dünyada olduğu gibi ülkemizde de bilinçsiz su tüketimi büyük sorun oluşturuyor. Ülke olarak su tasarrufunu önemseyen bir anlayışa sahibiz. Son yıllarda atılan kamusal adımların da etkisiyle su sorunu gündemde tutuluyor. Biz Gristek olarak geliştirdiğimiz Modül ile bu soruna önemli bir çözüm üretiyoruz. Ev, işyeri, kamu kurumları ve ortak yaşam alanları için hedeflediğimiz Gristek Modül ile hanelerin hem su tüketimini hem de fatura tutarlarını yüzde 40 oranında azaltıyoruz. Gri su teknolojisi olarak adlandırdığımız bu sistemi önümüzdeki bir yıl içerisinde 100 bin lavaboya kurmayı hedefliyoruz. Bu hedef doğrultusunda yıllık iki ‘Ömerli Barajı’nı dolduracak 700 milyon metreküp suyu kurtarmak istiyoruz. Ürettiğimiz bu cihazın önce ülkemizdeki daha sonra su kıtlığı çeken ülkelerdeki su sorununa çözüm olacağına inanıyoruz.” dedi.

Gristek Modül’ün üretim süreci Çorumda kurulan fabrikada tamamlanıyor ve kurulumlar A’dan Z’ye Gristek ekibi tarafından sağlanıyor.

GÜNÜN SÖZÜ

“SEN doğru yolda ol da varsın sanan eğri sansın, sen kendini bildiğin sürece doğru insansın.” Yunus Emre

CHP’DE BİR ADAY İSMİ DAHA

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu aslında cumhurbaşkanı adayı olmak istemiyor ama çevresi zorla onu aday yapmaya çalışıyor! Kılıçdaroğlu da tüm bu gelişmeleri inceden inceye süzerek bir taraftan B ve C planları oluşturmaya çalışıyor. Damga gazetesi sahibi Mehmet Mert’in edindiği kulis bilgilerine göre Kılıçdaroğlu’nun, “Olur da ben aday olamaz isem bari istediğim aday olsun” düşüncesiyle daha önce partide ‘Genel Sekreterlik’ de yapan, CHP’de 3 dönemdir milletvekilliğinde bulunan eski İstanbul Defterdarı Mehmet Akif Hamzaçebi’yi ‘yedekte’ tuttuğu konuşuluyor.

SİYASİ İRADE 5 MİLYON EMEKLİYİ UNUTMASIN

Yazının Devamını Oku