Ancak, var olan potansiyelleri gerçeğe dönüştürebilmek çeşitli nedenlerden ötürü hiç de kolay değildir. Sürdürülebilir kalkınmada en önemli unsur planlamanın ve uygulanacak stratejilerin doğruluğu, dünya ve yaşam gerçeklerine uygunluğudur.
Ekonomik yükselişteki en temel faktör eğitimli, donanımlı, bilgili ve tecrübeli insan kaynağıdır. Bunun da yolu doğal olarak güçlü bir eğitim sisteminden geçmektedir. Eğitimde kalitenin artırılması, müfredatların günümüz gerçeklerine göre güncellenmesi ve STEM (bilim, teknoloji, mühendislik, matematik) alanlarına daha fazla önem verilmesi gerekmektedir. Sanayi ve teknoloji alanında uzmanlaşmış işgücünü destekleyen mesleki eğitim programları ve sertifikalar bu açıdan önemlidir.
İLERİ TEKNOLOJİ VE ARGE-İNOVASYON YATIRIMLARI
Gelişmiş dijital altyapı, ekonomik büyüme için başka kritik bir faktördür. Fiber optik ağların ve 5G teknolojisinin yaygınlaştırılması ve yüksek hızlı internete ülkenin her yerden erişilebilmesi gerekiyor. Ar-Ge yatırımlarını artırmak, teknoloji parkları ve inovasyon merkezleri kurmak, start-up ekosistemini desteklemek ve girişimciliği teşvik etmek inovasyonun önünü açacaktır. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, bürokrasinin azaltılması ve iş yapma kolaylığının artırılması hem yerli hem de yabancı yatırımcıların arzuladığı bir konudur. Güncellenmiş yatırım teşvikleri, vergi avantajları ve cazip yatırım kredileri gibi destekleyici mekanizmalar, yeni yatırımların önünü açacaktır.
ALTYAPI PROJELERİ
Altyapı projelerinin uygulanabileceği stratejiler arasında en mantıklısı, altyapı yatırımlarına odaklanmak olabilir. Bunun nedenlerini sıralayacak olursak:
Büyük ölçekli altyapı projeleri, ekonomik anlamdaki büyümeyi doğrudan desteklemektedir. Modern ulaşım ağları, enerji ve iletişim altyapıları, sanayi üretiminin ve ulusal-uluslararası ticaretin daha verimli ve daha düzgün çalışıp işlemesine olanak tanımaktadır. Son yıllarda Türkiye’de yetersiz de olsa altyapının iyileştirilmesinde bazı önemli gelişmeler yaşanmıştır. Güçlü altyapı aynı zamanda yabancı yatırımcıları çekme konusunda hayati rol oynamaktadır. İyi yollar, otobanlar, hızlı tren hatları, limanlar ve havaalanları yerli yabancı yatırımcılar için oldukça çekici faktörlerdir. Altyapı yatırımları aynı zamanda bölgesel kalkınmayı da destekleyerek ekonomik büyümeyi dengelemektedir. Böylelikle kırsal ve az gelişmiş bölgelerin ekonomiye kolaylıkla entegre olabilmesi sağlanmaktadır.
Büyük altyapı projeleri, inşaat aşamasında ve sonrasında birçok iş imkânı oluşturmakta, istihdamı artırmakta ve ekonomiye canlandırmaktadır. Türkiye’nin ekonomik olarak hızla kalkınabilmesi, çok yönlü stratejik yaklaşımlar gerektirmektedir. Eğitim ve insan kaynakları gelişiminden teknoloji ve inovasyon yatırımlarına, sanayi ve üretim kapasitesinin artırılmasından altyapı yatırımlarına kadar geniş yelpazede atılacak adımlar, ülkenin ekonomik büyümesini hızlandıracaktır. Belirlenecek doğru ve uygulanabilir stratejilerin etkin bir şekilde işleme alınması, Türkiye’nin dünyadaki rolünü güçlendirecek ve bölgesel liderliğini pekiştirerek ülkeyi küresel ekonominin parlayan bir yıldızı haline getirecektir.
1930’larda ‘Denuzlu’ olarak anılmak istemediklerinden isim değişikliği talep etmişler, bakanlık da ses benzeşim kuralı ile Denizli’ye çevirmiş, bunu dostumuz Şeref Oğuz anlattı. İstanbul’dan sabah erken saatlerde Çardak’a indik. Uçak yolculuğumuz 50 dakika, Çardak’tan Denizli kent merkezine ulaşmamız bir saat sürdü. Burası yılda 5 milyar dolara yakın ihracat yapan, Türkiye’nin ev tekstili ‘başkenti’ Denizli’nin dünyaya açılan noktası... Dağlar arasında büyük bir alan; Aydın, Uşak, Afyon, Manisa Muğla, Burdur’a komşu. THY, Ajet, Pegasus uçakları günde birer sefer yapıyor. Biz indiğimizde Orman İdaresi’nin kiraladığı iki helikopter gördük. Bu sene kuraklık nedeniyle orman yangınları daha çok olmuş. Çardak son yıllarda yeni OSB’nin kurulması ve uzun yıllar beklenen talebi görmeyen serbest bölgenin işletme ihalesinin yapılmasıyla Denizli’nin son yıllarda gelişen bölgelerinden biri.
İNANÇ TURİZMİ
Denizli antik çağda bir ticaret merkezi olarak bilinen Frigya, Lidya ve Karia bölgeleri içinde yer alıyor. Geçmişi M.Ö 4000 yılına kadar dayanan Denizli birçok medeniyete ev sahipliği yaptı. Bu medeniyetler günümüzde Denizli’ye çok büyük bir kültürel miras bırakmış. Denizli il sınırlarında başka hiçbir ilde olmayan 19 antik kent bulunuyor. Bunların en büyükleri döneminde zenginlik ve ihtişamı ile göz kamaştıran Laodikya, Unesco Dünya Kültür Mirası listesine alınan travertenleriyle her yıl 2.5 milyon turisti ağırlayan (1 milyonu yabancı) Pamukkale’nin de bulunduğu Hierapolis ve Buldan sınırlarında yer alan Tripolis antik kentidir. Kutsal Haç Kilisesi’nin bulunduğu iki amfi tiyatrosu olan inanç turizmi açısından da büyük bir potansiyele sahip. Pamukkale Üniversitesi kazı ekibi tarafından gün yüzüne çıkarılan bu kilise İncil’de adı geçen 7 kiliseden biri ve Anadolu’da ayakta kalan en eski kilise olma özelliği taşıyor. Burayı Fener Rum Patriği Bartholomeos da ziyaret etmiş. Ayrıca Hierapolis antik kenti içinde İsa’nın havarilerinden St. Philippus’un mezarı da bulunuyor.
Ama Denizli inanç turizminde bu potansiyelini yeterince değerlendirilemiyor.
Bu arada Pamukkale Üniversitesi kampüsünde bulunan Müftü Ahmet Hulusi Efendi Camisi ve Külliyesi büyüklüğü, mimari yapısı ile Denizli’nin son döneminde yapılan en önemli eserlerden birisi olmuş. Denizli Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Osman Nuri Boyacı, Denizli’nin sanayi şehri olmasının yanı sıra önemli bir tarım şehri olduğunu, kentte 126 farklı tarım ürününün 375 bin dekar alanda üretiminin yapıldığını, pamuktan sofralık üzüme, tütünden şeftaliye geniş yelpazede ürünlerin olduğunu söyledi. Türkiye’nin en büyük kapasiteye sahip jeotermal elektrik santrali Denizli’de bulunuyor.
Denizli’nin geniş bir potansiyeli var; her alanda öne çıkabilecek bir şehir ama şimdiye kadar sadece Pamukkale’si ile anılmış. Bu şehrin marka olabilecek bir doğa güzelliği ve değerleri var. Bağcılık, şarapçılık çok gelişmiş. Denizli’de aktif 13 adet şarap üreticisi bulunuyor. Çal Bağ Yolu’nda ise dört adet (Küp, Erdel, Kuzubağ, Lermonos) şaraphane yer alıyor. Çal bölgesinde üreticilerin yaklaşık 40 bin ton kapasitesi bulunuyor. Türkiye’de tüketilen şarabın yaklaşık yüzde 40’ı Çal bölgesinde üretiliyor.
Türkiye’de yetiştirilen şaraplık üzümün yaklaşık yüzde 20’i Çal bölgesinde üretiliyor. Hem Çal’daki hem de Türkiye’deki diğer şaraphaneler tarafından işleniyor.
İklim değişikliği ve küresel ısınma hızla sürüyor. Bunun başlıca sorumlusu ise petrol, doğalgaz, kömür gibi fosil yakıtların tüketilmesiyle atmosfere yayılan karbondioksit gazıdır. Çevrebilimciler doğal kaynakların insanlar tarafından ne kadar tüketildiğinin ölçüsü olarak “Ayak İzi” kavramını geliştirip Karbon Ayak İzi (KAİ), ekolojik ayak izi ve su ayak izi adı altında üç ayrı ölçüm önerdiler.
Günlük yaşantımızda yeme, içme, barınma, giyinme, ısınma, aydınlanma, ulaşım gibi tüm faaliyetlerimizle ürettiğimiz ve tükettiğimiz ürünler, hizmetler sonucu ortaya çıkan karbondioksit toplam Karbon Ayak İzi’mizi oluşturuyor.
Sera gazlarının salınımının azaltılması için çaba harcayabiliriz. Yaşantını Karbonsuzlaştır / Azalt-Yeniden Kullan-Dönüştür / Yeşil Üret-Yeşil Tüket / Çevresel Katma Değer Yarat gibi yaklaşımların yanı sıra Karbonunu Telafi Et ya da Karbon Ayak İzini Sil amaç olmalıdır. Tatil, dinlenme, geziler söz konusu olduğunda bu alanda faaliyet gösteren kurumlar, seyahat acentaları özellikle kara, deniz, hava araçlarının yaydığı karbondioksiti telafi etmek için bazı yollara başvurabilirler.
KAİ konusunda dikkat çekmek, bu alanda farkındalık yaratmak ve bu farkındalığı toplum bilincine taşımak amacıyla yola çıkan, ‘Sorumlu Turizm’ ve ‘Sürdürülebilir Turizm’ ilkelerini kendine amaç edinen, BM Dünya Turizm Örgütü’ne (UNWTO) üye 37 yıllık FEST Seyahat Acentesi ile gelecek yıl 20. yılını dolduracak Kültür Bilincini Geliştirme Vakfı’nın birlikte geliştirdikleri Karbon Ayak İzi (KAİ) Ormanı 1 milyon metrekareye ulaştı.
İki kuruluşun daha önce İzmit Yarımadası ve Trakya’nın değişik yerlerinde kurdukları toplam 15 hektar ve 22 bin ağaçlık 4 ayrı orman Kırklareli Lüleburgaz Karahalil Köyünde 100 hektarlık bir alana taşındı. Şu anda bu birleşik ormanda 1 milyon metrekarelik alanda 150 bin 685 ağaç bulunuyor.
İki kuruluş COVID-19 nedeniyle ara verdiği çalışmalarına devam edecek. KAİ Hatıra Ormanı 2 için İstanbul Orman Bölge Md. Ağaçlandırma Şube Müdürlüğü’nün tahsis edeceği yeni bir alana 2023 içinde 70 bin ağaç daha dikilecek. ‘Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz’ düsturu ‘Sürdürülebilir Türkiye’miz için bir başlangıç olmalıdır.
Evet ne yapalım biliyor musunuz; KAİ ormanlarımızı genişletelim!
GÜNÜN SÖZÜ
Geniş bir kadro ile oluşturulan yol haritasına ‘Halkçılık Programı’ adı verildi. Bu Atatürk’ün 1920’de Meclis’e sunduğu metnin adıydı. Herkes birbirine ‘lider’in kim olduğunu soruyordu. Bir kesim “Ekrem İmamoğlu artık CHP’nin lideridir” dedi; ancak bir grup da ‘liderlik’ ifadesinin henüz kullanılmasına gerek olmadığını savunuyor.
“Liderlik için daha başka ‘başarılar’ yaşanması gerekiyor” diyenler de vardı.
Partinin Genel Başkanlığı Özgür Özel ile tam oturmuş sayıldığından kimsenin bir itirazı yok. Cumhurbaşkanlığı ise bugünden hesap edilecek bir durum değil. Bu makam üzerinde değişik gelişmeler yaşanacağından CHP içinden içsel yapısının oturması için daha zamana ihtiyaç olduğu konuşuluyor. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş kenarından köşesinden ‘göreve’ hazırım derken, parti dışındaki güçlerin kendisine ‘ikram’da bulunması da hiç şaşırtıcı olmamalıdır.
SAĞLIKLI ANALİZ GEREK
Bu nedenle ciddi analizlerin yapılması gerekiyor. Bu konuda ‘üfürme’nin hiç gereği yok deniliyor. Kılıçdaroğlu’nun partideki ağırlığı da gündemde yer alan konulardan biriydi. Kemal Kılıçdaroğlu kendisini çok ‘zedeledi’, bugün partide kendisini destekleyen milletvekili sayısının 40 dolayında olduğu söyleniyor. Delegasyonda il başkanı düzeyinde de Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir ağırlığı yok.
1300 dolayındaki Kurultay delege sayısından Kılıçdaroğlu’nun hesabına 200’ü düşeceğini söyleyenler hiç de şaşırtıcı değil.
CHP’nin program için 6-10 ay arasında büyük bir çaba içinde olacağı anlaşılıyor.
Sorun tespit edilmeyecek, masaya çözüm getirilecek.
Özgür Özel, 81 il başkanı ile gücünü pekiştirmiş mi oldu?
Hafta sonu yapılan Tüzük ve Program Kurultayı’nda ilginç gelişmeler yaşandı. Günlerdir 52. Madde üzerinde yoğun tartışmalar yaşanıyordu. 52. Maddenin sırrı; milletvekili sıralamasında hâkim gözetiminde önseçim mi yapılmalı yoksa adeta bir ‘temayül‘ yoklamasını çağrıştıran ‘önseçim mi‘ yapılmalı tartışması... Oylamaya bir gün kala 81 il başkanı ile yapılan toplantıda CHP Genel Merkezi’nin hazırladığı ‘temayül’ yoklamasını çağrıştıran önseçim yoklaması ile milletvekili aday sıralamasının belirlenmesi yönünde karar alındı.
81 il başkanı bu karara imza koydu. İl başkanlarının imzasını taşıyan Tüzük Taslağı, Genel Kurul’a geldi. Genel Kurul’da bu madde müzakereye açıldığında sadece aleyhte Tunç Soyer, Ali Öztunç, Oğuz Kaan Salıcı, Orhan Sarıbal, Aykurt Nuhoğlu ile Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, gazeteci Recep Bulut konuştu. Önerilen tüzük değişikliği ile partinin yargı gözetimden kaçtığını, Genel Merkez’in tüm yetkilerini elinde toplamak istediğini, il başkanlarının da kendilerinin milletvekili aday sıralamasında ön plana çıkarılacağı beklentisinde olmalarının ‘hüsranla’ sonuçlanacağını dile getirdiler. Ve parti gözetiminde milletvekili aday sıralaması anlayışından vazgeçilmemesi yönünde beyanda bulundular. Denizli İl Başkanı Ali Osman Horzum’un “Düne kadar tüm yetki sizdeydi; şimdi çıktınız demokrasi havarisi kesildiniz, siz daha önce niye yapmadığınız?” sözlerine Milletvekili Deniz Demir ayağa fırlayarak sert bir dille cevap verince bir anda salonda gergin bir hava yaşandı. Divan Başkanı Gökhan Zeybek ortalığı sükûnute davet etti, salon yatıştı. Bunun üzerine söz alan Kayseri delegesi Recep Bulut, “Dünün muktedirleri sizler değil miydiniz? Sayın Özgür Özel siz o dönem bu partinin grup başkanı değil miydiniz? Sayın Veli Ağbaba siz o dönem milletvekili adaylarını belirlemiyor muydunuz? Sayın Seyit Torun, Sayın Ali Mahir Başarır, Sayın Tekin Bingöl siz o dönem etkili ve yetkili konumda değil miydiniz?” sözleriyle (Kemal Sunal’ın filmindeki repliğini çağrıştıran) “Ağam bizimle eğlenir” esprisi dikkat çekti: “Değişen ne oldu? Bir tek Oğuz Kaan Salıcı günah keçicisi ilan ediyorsanız, biz de sevmiyorduk, günlerce kendisiyle görüşebilmek için kapısında yatıyorduk.”
Bu tartışmaların ışığında yapılan oylamada 52. Madde 81 il başkanının önerdiği şekilde oyçokluğuyla kabul edildi. Böylece, CHP Genel Merkezi milletvekili aday sıralamasında tüm yetkiyi kendi bünyesinde toplamış oldu.
İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, Ankara İl Başkanı Ümit Erkol, İzmir İl Başkanı Şenol Aslanoğlu’nun 52. Madde ile ilgili aleyhte konuşması beklenirken, özellikle Erkol’un “52. Madde’yle değişiklik önerisini biz hazırladık” demesi beklentileri boşa çıkardı.
Bu tablo, bu madde ile ilgili İstanbul, Ankara ve İzmir gibi önde gelen illerin Genel Merkez ile uzlaşmaya vardığı sonucunu ortaya koydu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da tüzük görüşmeleri boyunca Genel Başkan Özgür Özel’le yan yana oturarak sohbet ve muhabbet etmesi 52. Madde konusunda uzlaştıkları kanaatini uyandırdı. Kılıçdaroğlu’nun kurultaya katılmaması taraftarların beklentilerini boşa çıkardığı gibi, bundan sonra CHP üzerinde gücünün kırıldığı izlenimini yarattı. Kılıçdaroğlu’nun “Tüzük Tasarısı bana gece 12.00’ye doğru geldi” demesi de tepki yarattı ancak kurultay salonundaki havanın değişmesine yol açmadı.
En ilginç gelişme ise ertesi gün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun kürsüye davet edilerek hem siyasi gelişmeleri uzun uzun anlatması hem de ABB Başkanı Mansur Yavaş’a konuşma yapacağının bir saat önceden haber verilmesini kürsüden dile getirmesinin yeni bir tartışma konusu olmasıydı. Bu yaklaşım Mansur Yavaş’ın ‘üvey evlat’ muamelesi gördüğü yorumlarına neden oldu.
Bu katılımcılar arasında önemli sayıda genç ve kadın da vardı. Kısa sohbetler yaptık çoğuyla,“Kötü giden bir şey yok” diyorlar. Her şeyi ciddiye alıyorlar, motive olmuşlar. Cinsiyet ve gençlik kotalarının artırılması partiye kazanç sağlayacaktır. Hele bunun kademeli ve belli bir hazırlık sonucunda ortaya çıkacak olması kadın ve gençlerin söz sahibi olmasının önünü açacaktır.
’ŞAHA KALKMA’
Partinin ‘adam olma’ beklentisi herkesi ateşlemiş durumda. Konuşmaların bir kısmında eleştiri olsa bile partinin ‘bütünlüğü, kucaklayıcılığı’ gözardı edilmedi. Sorumlu davranılması çok önemliydi. Bu sorumluluk duygusuyla öneri yapmayı da ihmal etmediler. Birlik ve beraberlik duygusu ön plandaydı. Geçen tüzük maddelerinde içlerine sinmeyen maddeler olsa bile -ileride düzeltme umuduyla- birliği bozmadılar. Bu müzakereler, Türkiye’de eşi benzeri az olan ve örnek alınması gereken müzakereler oldu. Bu uygar müzakere ortamı CHP’ye çok şey kazandırmış gibi görünüyor. İstanbul Kadıköy’den bir delege grubu, bizim ‘sıkıştırıcı’ sorularımız karşısında “Bu tüzük değişikliğiyle bu parti şahlanır, ayağa kalkar “şeklinde konuşsalar da demokratik maddelerin gelmesi gerektiğine samimi olarak inananlar da var.
İKTİDAR BEKLENTİSİ
Dikkat çekici vurgulamaya göre; herkes iktidar beklentisini koruyor. Kurultay’da Kemal Kılıçdaroğlu yoktu. Söz verildiği halde önceki akşama kadar Kılıçdaroğlu’na kurultay taslağının kopyası verilmemişti. Bu burukluğa yol açmış. Bir otelin bahçesinde, kırgınlık bu noktada odaklanıyordu. Bir delege “Dileriz sıcak hava soğuğa dönüşmez” dedi. Uzun süredir görüşmediğimiz eski il başkanı ve milletvekili Berhan Şimşek’e birçok partili “Geçmiş olsun” diyordu. Biz ne olduğunu baştan anlamadık. 1.5 ay önce Edremit’te bir ifade verme işlemine gitmediği gerekçesiyle bir otelde gözaltına alınmış: “Bunu gazetede okuyan dostlarımız geçmiş olsun diye telefon ettiler.”
Ama ne yazık ki partiden hiçbir telefon gelmemiş. Şimşek’in alındığını anladık. Aralarından biri “Partide ruh kalmadı” demez mi!
Anlaşılan ‘yeni yapılanma bütünlüğü sağlansın’ isteniyor. Bazı delegeler bu lafı biraz ağır buldu. Bir partili, “Ben bu görüşü destekliyorum” dedi.
Baktım aralarında Alevi partililer de var. CHP-Alevi ilişkileri konusunda laf edenler ile
Grup ve kişiler tüzük konusunda hala çalışmalarını sürdürüyor. Evet, tüzükte öncelikler ne olmalıdır?
Siyasal İletişimci Erdal Tekin; “Tüzüğün 3 temel ilkesi nedir?” diye sorarak diyor ki:
“CHP’nin demokratikleşmesi demek, Türkiye’nin demokratikleşmesi demektir.
Partinin yapacağı Tüzük Kurultayından demokratik bir tüzüğün çıkması büyük bir beklentidir.”
Peki nasıl bir tüzük ve öncelikleri neler olmalıdır?
“Öncelikle üç temel esas üzerinden gidilmelidir.
-Zamanı anlamak ve iyi okumak.
-Temel değerler ve kollektif siyaset.
Kurultayın ilk gününde tüzük değişiklikleri görüşülerek karara bağlanacak. 7-8 Eylül’de de program geliştirme çalışmaları kapsamında yuvarlak masa çalışmaları yapılacak.
CHP TARİHİ SERGİSİ
CHP’nin kuruluş yıldönümü olan 9 Eylül’de ise Pembe Köşk’te ‘CHP Tarihi Sergisi’nin açılışı yapılacak. Aynı gün akşam genel merkez önünde sanatçı Şevval Sam konser verecek.
REFORM NİTELİĞİNDE TÜZÜK ÇIKIŞI
Tüzük Kurultayı için birçok kurum ve kişi çalışmalar yaptı. Belediye başkanlarından Antalya Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, “Kurultay delegeliğinde PM’de kadın kolları ve gençlik kolları başkanının oy hakkı olsun. En çok tartışılan konular arasında hakim denetiminde ön seçim, 3 dönem sınırı, güçlendirilmiş parlamenter sistemin tüzüğe eklenmesi yer aldı. Bir karşı çıkış değil. Parti içinde herhangi bir grupla ortak hareket değil. CHP’den yanayız. Türkiye’den yanayız” dedi ve şunları ekledi:
“PM üye sayısı 60’tan 100’e çıkarılmalı. MYK üyeleri 2/3’si uzmanlık alanlarına göre PM’de oylama ile seçilmeli. Adayların belirlenmesinde genel merkez kontenjanı yüzde 3 olmalı. Temel prensip adayların ön seçim ile belirlenmesi tüzükte açık şekilde yer almalı.”
GÜNÜN SÖZÜ
“