Yalçın Bayer: 10 Kasım'da liderler Ata'ya ne diyecek acaba?

Yalçın BAYER
Haberin Devamı

2001 yılına iki ay kala, ülkemiz tarihinin en karanlık ve bunalımlı günlerini yaşamaktadır. Siyaset, hukuk, eğitim, ekonomi, sağlık ve sosyal güvenlik sistemlerimiz bozulmuş, çürük kokular dayanılmaz boyutlara ulaşmıştır. Bilinçli olarak şartlandırılan insanlarımız, sanki 'robot'laştırılmışlar. Gazete sayfalarında cinayet, soygun ve intihar haberleri daha çok yer almaktadır. Devletin trilyonlarını çalıp yurtdışında paşalar gibi yaşayanlar 'gurur duyulan insan'(!) olarak nitelenirken, çoluk çocuğuna bir lokma helal ekmek yedirebilmek amacıyla yaşam savaşı veren insanlarımız, 'vatan haini' damgası yemektedirler!

Susurluk olayı tarihin karanlıklarına gömülmeye çalışılırken, suçlusu bulunamayan cinayetler Medyum Memiş'in kehanetine terk edilmiştir. Antidemokratik engeller nedeniyle örgütlenme durmuş, sendikal hareket felç edilmiştir. Kayıtdışı ekonomi denetlenemez olmuş, sigortasız işçi çalıştırmak adeta bir kural olarak benimsenmiştir. Yargı o hale getirilmiş ki, yargı mensupları bile dayanamayıp TV ekranlarından 'Yargı bağımsız değildir' demek zorunda kalmışlardır. Toplumun çeşitli kesimlerinin sorunları patlama noktasına gelmişken, ülkemizi yönetenlerin yapay gündemlerle zaman öldürmeleri gerçekten düşündürücüdür.

Sorunlarımıza her gün bir yenisi eklenir, dertlerimiz çoğalırken, Meclis'te temsil edilen siyasi parti başkanlarına bir yurttaş olarak sormak istiyorum. Acaba günlerini nasıl geçiriyorlar? Görevlerini yapmış insanların mutluluğunu duyabiliyorlar mı vicdanlarında? Milyonlarca işçi, memur ve emekli çok zor koşullarda yaşam savaşı verirken, kendileri aldıkları milletvekili maaşlarını hak ettiklerine inanıyor ve huzur içinde harcayabiliyorlar mı?

Merak ediyorum, sayın başkanlar 10 Kasım'da Ata'nın huzuruna çıkıp Anıtkabir defterine neler yazacaklar? Yazdıklarına kendileri de inanıyor mu acaba?

Bekir ARDA-İSTANBUL

Maden İşleri'nden ‘dolomit’ açıklaması

ENERJİ ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Maden İşleri Genel Müdürü Fahrettin Cevher, ‘‘Duraklar'ın ruhsat oyunu’’ (11.10.2000) başlıklı yazıyla ilgili olarak bir açıklama gönderdi. Adana'da Durak Ailesi'ne ait 'Akdeniz Petrolleri İnşaat, Taah. Tic. AŞ'nin 2.7.1998'deki başvurusu üzerine, Ceyhan'ın Çokçapınar Köyü sınırları içindeki alana maden arama ruhsatı, 5.7.1999'da da 188.75 hektarlık alanda 10 yıl süreli Mg (Dolomit) işletme ruhsatı verildiği bildirilen açıklamada daha sonra şöyle deniliyor:

‘‘Milli Emlak Genel Müdürlüğü'nün yazılarından dolomit ruhsat alanının bir bölümünü kapsayacak şekilde Nur Kireç Ltd. Şti. adına dolomit madeni işletme ruhsatından önce, 478 dönümlük taşocağı ruhsatı verildiği tespit edilmiştir. Maden ruhsat sahibi ile taşocağı ruhsat sahibi arasındaki ihtilaflar nedeniyle çeşitli tarihlerde mahallinde tetkikler yapılmış, numuneler alınarak analizler yaptırılmış ve Akdeniz Petrolleri A.Ş. tarafından çalıştırılan ocakta Maden Kanunu'na tabi kireç taşı -kalker- malzemesinin bulunduğu ve Nur Kireç'in kendi ruhsat sınırlarının dışına taşarak ruhsatsız ve izinsiz olarak faaliyetini sürdürdüğü görülmüştür. Nur Kireç'in taşocağı ruhsat alanının büyütülmesi yönündeki 28.6.2000'deki talebine istinaden, bakanlığımız heyetince yeniden tetkik yaptırılmıştır. Tetkik sonucunda büyütülmesi istenen sahanın kalkerli seviyeler dışında dolomitli kesimleri de kapsadığı görülmüş ve ayrıca dolomit ruhsat sahibinin aldığı orman izni içine girdiği anlaşılmıştır.

Taşocağı sahibi Nur Kireç'in, sahasını büyütme talebine ilişkin işlemler devam etmekte iken, Ceyhan Kaymakanlığı'nın bakanlığımıza gönderdiği 3.10.2000 tarihli yazıda ilçe Özel İdare Müdürü ve Milli Emlak Müdür Yardımcısı'nın raporundan bahisle Nur Kireç'in müktesep taşocağı sınırlarının genişletilemeyeceği, bu konudaki talebin reddedilmesi gerektiği belirtilmiştir. Taşocağı ruhsatları verme yetkisinin valiliklere ait olması nedeniyle, Ceyhan Kaymakamlığı'nın yazısı üzerine söz konusu taleple ilgili bakanlığımızca yürütülmekte olan işlemler durdurulmuştur.

Haber konusu işlemde Maden Kanunu'na ve mevzuata aykırı hiçbir işlem yapılmamıştır.’’

YÜZ KIZARTICI GEÇMİŞİM YOK

Bu arada, madenin işletecisi Akdeniz Petrolleri Şirketi'nin sahibi Erdoğan Durak da yazılı bir açıklama yaparak, ‘‘Geçmişim itibarıyla atadan, dededen kalma maddi malvarlığı olan bir aileye mensuyum. Vergi sıralamalarında ön sıralarda yer almaktan dolayı da mutluyum. Siyasi bir geçmişim de vardır. Allah'a şükür ne siyaseten, ne de hukuken yüz kızartıcı hiçbir geçmişim olmamıştır’’ dedi.

MEB ne yapmaya çalışıyor

İSTANBUL Üniversitesi Fen ve Edebiyat Fakültesi öğrencilerinin önemli bir açıklaması var: Gelecek yıl 12 yıllık zorunlu eğitime geçileceği ilan edildi. Bizler İstanbul Üniversitesi Edebiyat ve Fen Fakülteleri öğrencileri olarak bunu duyduğumuzda çok şaşırdık. Neden mi?

Bakanlığın ‘Öğretmen İhtiyaç Projeksiyonu’na göre 1998-2003 yılları arasında 450 bin öğretmen ihtiyacı mevcut; bunun önemli bir bölümü mesleki teknik eğitim alanında. Sınıf öğretmeni ihtiyacı 69.087; ilköğretim 6, 7, 8. sınıflar ile lise branş öğretmen ihtiyacı 169.543'tür.

8 yıllık zorunlu eğitime ise yalnızca káğıt üzerinde geçilebilmiştir. Bugün yüzlerce okulda öğretmen ve derslik eksikliğinden kalabalık ve birleştirilmiş sınıflarda eğitim-öğretim yapılmaya çalışılmaktadır.

Durum böyleyken YÖK 1997'de uyarı yapmaksızın Fen ve Edebiyat Fakülteleri'nde 4 yıl içinde verilmekte olan branş öğretmenliği formasyonu derslerini kaldırdı ve bu derslerin yüksek lisans düzeyinde verileceğini ilan etti. Kaydolanlarımız dahi bu uygulamaya dahil edildi. Sınıf öğretmenliği formasyonu dersleri ise tamamen kaldırıldı. MEB ve YÖK'ün gerekçesi ise şöyle: Çoğu alanda öğretmen açığı olmadığı ve öğretmenlerin yalnızca eğitim fakültelerinde yetişeceği... Bunlar haklı gerekçeler değil çünkü yalnız bizim alanımızda 210 bin öğretmen açığının olduğunu MEB kendisi söylüyor.

YÖK ve MEB'in kararlarına karşı dava açtık; 2 yıldır sürüyor. Ama dava bitene kadar biz okulu bitirip ortada kalacağız.

2-3 Kasım günlerinde okulumuzda sanatçı ve yazarların da katılacağı şenlikler yapıp bu konuda sesimizi kamuoyuna duyurmak istiyor ve geleceğin eğitimcilerinin seslerine kulak verilmesini istiyoruz.

Ya bizim borcumuz?

DEVLETİMİZ ekoomik sıkıntı içine giren bankaların yönetimine el koyarak zararlarını üstleniyor. Devlet vatandaş Mehmet Efendi'nin kötü giden bütçesine el koysa, bakkala, kasaba, manava olan borçlarını üstlense ne güzel olur...

Başar ERGÜN-KADIKÖY

HAVA-İş Sendikası Antalya Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Ünal Pakir, ‘‘THY ne olacak?’’ (28.10.2000) yazımız için teşekkür ediyor, bu tür konuların işlenmesini diliyor. Pakir bunları diliyor da, sendika genel merkezi THY'nin sorunları, özelleştirilmesi gibi konularda acaba neden sessiz kalıyor?

Lütfen bu haberi bizimkiler okusun

TAYVAN, General Electric ve Toshiba firmaları tarafından üçte biri yapılmış olan 4. nükleer santralının yapımından, güvenlik ve çevre konusundaki kaygılarla vazgeçti. 5.6 milyar dolara yapılacak olan bu nükleer santral ülkede büyük tartışmalara yolaçtı. Geçen ayın başında Başbakan Tang Fei, santralın yapılması konusunda Cumhurbaşkanı Chen Shui-Bian ile tartıştıktan sonra istifa etmişti. Yeni Başbakan Chang, üç gün öneki Bakanlar Kurulu toplantısının ardından yaptığı açıklamada şunları söylemişti:

‘‘Çocuklarımız ve dünya için akılcı, sorumluluk taşıyan ve vicdani bir seçim yapmak zorundayız. Nükleer santral güvenliği, yalnızca ekonomik bir sorun değil, Tayvan'da yaşayan 23 milyon insan için bir ölüm kalım meselesidir.’’

Geçtiğimiz günlerde nükleer enerjinin pahalı ve dışa bağlı yatırımlar olduğu yolunda Çin ve Pakistan'dan gelen açıklamalardan sonra özellikle nükleer atıklar konusunda büyük sorunlar yaşayan (nükleer atıklarını para karşılığında Kuzey Kore'ye yollamakta başarısız olan!) Tayvan'ın bu kararı, Türkiye'nin temmuz sonunda Akkuyu nükleer santral ihalesini iptal etmesinin arından, nükleer endüstriye büyük bir darbe oldu.

Bu olumlu haberin ardından Tayvan'daki nükleer karşıtı gruplar yeni sorumluluklarının ülkelerini nükleer enerjiden arındırmak olduğunu ve bu amaçla mücadelelerini sürdüreceklerini açıklamıştır.

Hálá nükleer enerji ‘ucuzdur, iki yılda santral yapılır, güvenlidir’ diyebilenlere bu haberi lütfen iletin. Melda KESKİN-İSTANBUL

Teşekkür

HER zaman şikayet mi edeceğiz? Bu sefer teşekkür etmek istiyorum. Bu teşekkür. Kadıköy Belediyesi Veteriner Kliniği'ne. Hiçbir kar amacı gütmeden bu kadar temiz, titiz, kibar ve özenli oldukları için...

Geçen gün bir kedi yavrusu buldum. Söz konusu yere götürdüm. Dr. Muharrem Kaman ve yardımcıları ilk tedaviyi yapıp kediyi 10 gün sonra getirmemi istedi, kuyruğun ancak o zaman ameliyat edebileceğini söylediler. Yavru sarman ameliyat edildi, enfeksiyonları için iğneler yapıldı. Sokak kedisi olduğu için tüm bunlar için benden hiçbir ücret talep edilmedi. Ancak buna rağmen lüks özel hayvan hastanelerinde rastladığım ilgi ve özeni gösterdiklerini söyleyebilirim.

Yazarın Tüm Yazıları