1 Mart tezkeresine dair derin çelişkiler

TEZKERENİN geçmesiyle birlikte, önce 91 Körfez Savaşı’na gittik. Sonra da 2003 Irak İşgâli’ne.

Haberin Devamı

Ve o günleri anlamaya çalıştık. 91’de Washington Büyükelçisi olan Nüzhet Kandemir, 1 Mart 2003 tezkeresi görüşmelerini yürüten heyetin başındaki emekli Büyükelçi Deniz Bölükbaşı ve dönemin Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’la konuşarak.
Bugün ise sıra, 1 Mart’ta Hükümet Sözcüsü olan, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener’de.

‘Tezkere bakanların çoğunu tatmin etmemiştir’

YAKIŞ ve Bölükbaşı, tezkerenin reddini Kürt kökenli AKP

vekillerinin çekimser oy kullanmasına bağlamışlardı. Şener ise farklı görüşte. O bunu asıl, Fazilet ve Refah kadroları üzerine kurulan AKP’nin anti-emperyalist refleksine, Amerika’ya karşı çekincesine bağlıyor.
Tezkereyi basına nasıl açıklayacaklarını, o dönem Başbakan olan Abdullah Gül’le başbaşa istişare ettiklerini hatırlıyor. Ve sonunda, “Bu tam mutabakat metni bakanların çoğunu tatmin etmemiştir” ifadesini kararlaştırdıklarını ve kendisinin o dönemki Hükümet Sözcüsü olarak bu açıklamayı yaptığını anlatıyor. Tezkereyi hararetle savunan tek kişinin ise o dönem siyasi yasaklı olduğu için süreci dışarıdan yöneten AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan olduğunu ekleyerek.
Yakış ise, Parti içindeki görüş ayrılıklarına rağmen son kertede mutabakat sağlandığını ve tezkerenin reddinin bu nedenle büyük sürpriz olduğunu söylemişti.
Şener, AKP’nin kuruluş aşamasında ABD ile yaşanan “çok yoğun” görüşme trafiğini de bu sürece bağlıyor: “Belki de ABD müdahaleye hazırlandığı için bu görüşmeleri arttırmıştı.” Kasım 2002 seçimlerinden çıkar çıkmaz AKP’nin ajandasındaki ilk gündem maddesinin tezkere olduğunu da ekliyor.

Haberin Devamı

‘Asker AKP’yi ‘evet’ demeye yönlendirdi”

PEKİ asker, Bölükbaşı’nın dediği gibi tezkereye karşı değil miydi? Ya da Yakış’ın söylediği gibi kendi içinde ayrışıyor muydu? Şener’e göre asker, AKP’yi tezkereye ‘Evet’ demeye doğru yönlendirdi. Hatta tezkere müzakerelerinde, ABD ile işbirliğinin gerekli olduğunu söylediklerini söylüyor.
Ancak bu tutumlarına aykırı iki olaya dikkat çekiyor: Biri, Aytaç Yalman’ın daha önceki yazılarda anlattığım Milliyet’e verdiği “asker rahatsız” demeci. Diğeri de yine bir önceki yazıda aktardığım, askerin tezkere lehinde görüş bildirmediği o meşhur MGK bildirisi. Zira Şener’e göre o bildiriden, askerin hükümete tezkerenin kabulü yönünde hiçbir tavsiyede bulunmadığı anlamı çıkıyordu.
Peki asker olumlu beyanda bulunup MGK’da tavsiye kararı alsaydı? “O zaman bu devlet politikası hâline geleceği için, tezkere geçerdi. Oysaki Erdoğan tek başına bu tezkereyi geçirmeye çalışıyor gibi algılandı” diyor.

Haberin Devamı

‘Balyoz ve Ergenekon ABD’nin askere kestiği faturadır’

O da Yakış gibi, ABD’nin sonuçtan askeri sorumlu tuttuğu görüşünde. Faturayı askerin ödediğini söylerken, çarpıcı bir iddia ortaya atıyor: “Balyoz, Ergenekon süreçleri bununla bağlantılı olabilir.” Bunu Yaşar Yakış’a soruyorum. Yakış, 1 Mart’ı bu süreçlerin sebebi olarak görmüyor. Ancak ekliyor: “Her ülke başka ülkelerdeki gelişmeleri kendi çıkarına kullanmak için çaba gösterir. ABD de bu süreçlerden yararlanmış olabilir.”
Peki nasıl? “Askerin, Türkiye’den daha demokratik ülkelerdeki konuma gelmesi için. Ayrıca ABD, AKP’ye çok güveniyordu. Askeri-polisi-yargısıyla Batı normlarına uygun bir Türkiye yaratabileceği düşüncesiyle. O nedenle AKP’yi kollamak istemiş olabilir.”

Haberin Devamı

‘1 Mart kırılma noktasıdır’

Son olarak Abdüllatif Şener, 1 Mart’ın AKP’nin hem Türkiye kamuoyunda, hem de bölgede algısını olumlu yönde etkilediğini ve Parti’ye güveni arttırdığını söylüyor. Yakış’ın şu sözlerine paralel olarak: “1 Mart bir kırılma noktasıdır. Hem daha önce hâkim olan “asker ne derse o olur” inancı kırıldı. Hem de Türkiye’nin ABD’den bağımsız hareket etmesi açısından bir ilkti.”

Yazarın Tüm Yazıları