Veli Şakır

Adaya göre aday havası!

15 Ocak 2009
HERKESİN gözü İzmir’de. Öyle ya, liderler iddialı. CHP Lideri Deniz Baykal, "İzmir bizim. Kimse alamaz" diyor.<br><br>Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise iddialı: "İzmir’i alacağız. Hizmetlerimizle İzmirlilerin gönlünde taht kuracağız". DSP Lideri Zeki Sezer de boş durmuyor: "Biz İzmir’e hizmetimizi, varlığımızı yaşatmış bir partiyiz. Rahmetli Piriştina’nın yaptıkları ortada. İzmir’in yine DSP’ye ihtiyacı var".

Liderler bu havada, ama halkın beklentisi başka.

Yerel seçimlerle ilgili tüm sosyolojik değerlendirmeler ortaya koyuyor ki; partiler kadar adaylar da önem taşıyor.

Halk oy kullanırken, özellikle yerel seçimlerde "aday kim?" ona bakıyor.

Neredeyse yüzde 30-35 oranında.

Zaten şu ana kadar kararsızların yoğunlukta olması da bu yüzden.

Adaylar tam anlamıyla belli olsa, halk da tavrını belirleyecek, ama...

Tüm liderler iddialı olunca, tüm isimlerin açıklanması da gecikiyor.

Hatta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu bile, "Daha bana bir şey söylenmedi" diyor.

Anlaşılan o ki; CHP’de bile hala "kuşku rüzgarları" esiyor.

Bu seçime özgü bir gelişme.

AKP’de CHP adayının netleşmesini bekledi uzun süre.

Ona göre hamle yapacaktı.

Taha Aksoy mu, Nükhet Hotar Göksel mi, Cihan Büyükoral mı, Adnan Menderes mi, Cemil Şeboy mu, Mahmut Özgener mi, tartışıldı.

Başbakan, Taha Aksoy’da karar kıldı.

Hem daha önceki deneyimi, hem UNIVERSIADE başarısı, hem de milletvekili olarak elde ettiği devlet deneyimi nedeniyle.

Bakalım CHP’nin hamlesi nasıl olacak?

DSP de aday çıkaracak.

Erdal İzgi mi Büyükşehir’e kaydırılır, bir başka isim mi olur, net değil.

Ama görünen o ki, heyecan ay sonuna kadar sürecek.

AKP tamam da CHP, AKP’ye, DSP diğerlerine göre bir aday çıkaracak.

Aslında liderlerin kafasında da "alternatif isimler" olduğu biliniyor.

Biliniyor da, asıl heyecanı hala adaylıkları açıklanmayan isimler yaşıyor.

"Kabir azabı" dedikleri bu olsa gerek...

Çok önce yazdım; duyurulur.

Cemil Şeboy’a bakanlık yolu!

AKP İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Taha Aksoy, "Bu kez kaybetmek yok" diyor.

Zamanı bu kez daha geniş olan Aksoy, "İzmir’e tarihinde görmediği ciddi kaynakları getireceği, yatırımları kazandıracağı" görüşünde.

Aksoy, bir yandan çalışmaya devam ederken, AKP’de ilçelerde de isimler şekillenmeye başladı.

Çok sayıda aday için her gün onlarca spekülasyon yapılsa bile ben net tabloyu ortaya koymaya çalışacağım.

Bu arada merak edilen Buca.

Buca’nın sevilen ve başarılı Belediye Başkanı Cemil Şeboy’un durumu ne olacak?

Şeboy, Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday adayı oldu, ama...

Taha Aksoy aday olunca geri adım atabilir.

Çünkü... İkisi arasında bir saygı - sevgi birlikteliği her zaman var.

Zaten Başbakan Erdoğan’dan gelen mesaj da, "Cemil Bey bir dönem daha Buca’ya devam etsin. Ben ilk seçimde onu milletvekili olarak yanımda görmek istiyorum" şeklinde.

Ya sonrası? Siyasi kulislerde Şeboy’un adı milletvekili olursa, İzmir’i temsilen Bakan olacak isimler arasında da anılıyor.

Peki 2011’de gerçekleşecek bir seçimde Şeboy koltuğu boşaltırsa...

Yerine kimin geleceği de belli: Rifat Sait.

Balkan Dernekleri Federasyonu’nun Genel Sekreteri Meclis Üyesi olarak yerel yönetimlerle tanışacak, sonra Şeboy’un yerine geçecek!

Neden olmasın?

AKP’de diğer ilçelerin adayları şöyle:

"Aliağa; şu andaki Belediye Başkanı Tansu Kaya, Gaziemir; şu andaki Belediye Başkanı Adnan Yüksel, Karabağlar; Çalışma Bakanlığı eski Müsteşar Yardımcısı Dr. Sıddık Topaloğlu, Bayraklı; eski İl Başkanı Ali Aşlık, Konak; eski Belediye Başkanı Ahmet Sarışın ya da Belediye Meclis Üyesi Selim Gökdemir, Karşıyaka; KSK eski Başkanı Cenk Karace, Bornova; Abdullah Kavuk ya da Mustafa Seyhan, Çiğli; eski Belediye Başkanı Dr. Galip Öztürk".
Yazının Devamını Oku

Yönetici lugatında ’zorluk’ olmaz

10 Ocak 2009
Konak, İzmir’in kalbinin attığı yer. Nüfusun büyük bölümünün gün boyu koşuşturmayla yaşadığı, eğlence, dinlence, çalışma alanlarının yoğunlaştığı, kentin merkezi. Böyle bir kenti yönetmek ayrı meziyet. Hele de "devlet baba" olmak ağır sorumluluk. Bu hafta Konak Kaymakamı Ali Muhsin Nakiboğlu ile söyleştik.

İzmir’in merkezi kabul edilen Konak’ın mülki amiri olmanın zorlukları ve avantajları nelerdir?

- Konak, İzmir metropolünün en merkezi konumundaki ilçesi. Başta valilik olmak üzere ilin idari, ticari, kültürel ve her alandaki en önemli kuruluşları Konak’tadır. Hizmet verirken tüm bu merkezi ve yerel nitelikteki kuruluşlarla uyumlu çalışılması yetki ve sorumlulukların karşılıklı anlayışla yürütülmesi, zorlukları avantaja çevirmektedir. Vatandaş adil, tarafsız ve süratli hizmet bekler. Vatandaşta bu güveni yaratan, yönettiği ve diğer kurumlarla uyumlu çalışan yöneticinin lugatında "zorluk" kelimesi olmaz. Çözerim, yaparım, sonuçlanıncaya kadar takip ederim yapısında olmalıdır. Konak tüm birimleriyle böyle hizmet vermektedir. Bu çizginin dışında kalan bizimle çalışamamıştır.

Konak Kaymakamlığı sivil toplum örgütleriyle sinerji içerisinde. Önümüzdeki günlerde sizin de katkı koyacağınız projeler olacak mı? Konak’taki sivil toplum gücünü nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Sivil toplum kuruluşları demokratik yaşamın olmazsa olmazlarındandır. Konak’ta özellikle eğitim, sağlık ve sosyo kültürel konularda bazı sivil toplum kuruluşları çok hizmet gerçekleştirdi. Ancak yeni projeler üretip bizlerle veya uygun görülecek diğer proje ortaklarıyla fonları kullanarak uygulamalarını beklemekteyiz. Çünkü Konak, sivil toplum gücünün en üst seviyede olduğu bir ilçedir.

SANAT VE SPOR EN BÜYÜK HOBİM

Yılların biriktirdiklerini hayatta da uyguluyor musunuz?

- Görev dışında aileye ayıracağınız, hobilerinize kullanacağınız zaman bulursunuz. Hobilerimin başında sanat ve spor gelir. Sanatsal etkinlikleri mümkün olabildiğince izlerim. Fertlerin sporu erken yaşlardan itibaren düzenli yapması, sağlıklı olmaları ve zararlı konulardan uzak kalmaları yönünden önemlidir. Özellikle ilköğretimdeki yavrularımızın spora yönlendirilmeleri, yetenekleri doğrultusunda branşlarda eğitilmeleri yönünde hep destek vermişimdir. Basketbol ve voleybolda Türkiye şampiyonluğuna ulaşmış ilköğretim okulları, atletizm ve halterde olimpiyat ve Avrupa şampiyonalarında madalya alan sporcular ülkemize kazandırılmıştır.

HİZMET FELSEFEMDE ATATÜRK’ÜN SÖZÜ

Yoğun iş temponuz var. Bu yoğunlukta ailenize ve kendinize yeterli vakit ayırabiliyor musunuz?

- İş yoğunluğundan hiç yakınmadım. Öğle tatilinde, akşam mesai bittikten sonra en az bir-iki saat daha çalışmanız halinde yoğunluk söz konusu olmuyor. Bazı konularda mütevazı olmamak, iddialı olmak gerektiğini düşünüyorum. Benim hizmet felsefemde tek ölçü vardır, o da Atatürk’ün söylediği söze láyık olmak: "Millet sevgisi kadar büyük mükáfat yoktur." Bu sözü düstur alarak çalışırsanız ve hizmet üretirseniz başka hiçbir yorum hiçbir değerlendirme sizi etkilemez.

Sporla içiçe bir kaymakam

Ali Muhsin Nakiboğlu, 1944 İstanbul Üsküdar doğumlu. Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin 1966 mezunlarından. Mülki idare amirliğinde 43’üncü yılını yaşıyor. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, Galatasaray Spor Kulübü, Taekwondo Federasyonu üyelik ve yöneticilikle Alsancak Spor Kulübü Başkanı olan Nakiboğlu, evli ve 4 çocuk babası.
Yazının Devamını Oku

Yine kadının adı yok!

8 Ocak 2009
LAFA gelince güzel de... Listelerde yine "kadının adı yok!"<br><br>Perşembenin gelişi, çarşambadan belli! Parlamentoda kadının temsil oranı "yerle bir".

Ancak yüzde 9,1. Aslında bir utanç tablosu.

Durum yerel yönetimlere gelince daha vahim.

3 bin 225 belediye başkanı arasındaki kadın belediye başkanı sayısı 18.

Bu da ayrı bir bir utanç tablosu.

Şimdi kadınlar ayakta. Başlatılan kampanyalarda "kadına destek aranıyor".

Son dönemlerde büyük kentlere asılan afişlerde CHP, AKP ve MHP liderleri "üçümüz de aynı fikirdeyiz" diyor.

Hiciv dolu bu afiş bir anlamda siyasi partilere "kadına destek verin" çağrısı.

Kadınlar yarı yarıya temsil istiyor, ama... Zor olduğu ortada.

Seçimlere gerçi 2 aydan fazla süre var, ama...

Aday adaylarına bakınca durumun "kötü" olduğu ortada.

Yine listelerde kadının adı olmayacak anlaşılan!

Kadınlar olabildiğince tepki içindeler... Bir şey değişmiyor.

Şöyle bir listelere göz attım, Ege ve İzmir’de durum ne diye. İşte ilk sonuçlar, kesinleşince tam listeyi de vereceğim:

CHP: Ayten Karadağ (İzmir-Buca), Şenay Çetinsoy (İzmir-Bayındır), Sakine Kılıç (Balıkesir-Erdek), Sevgi Alaca (Balıkesir, Zeytinli), Ayla Kara (Muğla).

AKP: Perihan Genç (İzmir-Büyükşehir), İpek Özgür (İzmir-Bayraklı), Funda Beşgül Yenisey (İzmir-Buca), Gökçe Yıldız (İzmir-Çiğli), Nebahat Yangöz (İzmir-Çiğli), Ayşe Neşe Edebali (İzmir-Karabağlar), Nilüfer Kurtkaya (Aydın-Didim), Nebahat Yıldırım (Muğla-Ortaca), Canan Sarı (Çanakkale), Betül Uçman (Çanakkale), Melek Eraslan (Balıkesir-Erdek), Şerife Tiryaki (Balıkesir-Havran).

DP: Gülüm Cantürk (İzmir-Karabağlar), Necla Köşger (Balıkesir-Balya).

DSP: Nazire Kösten (İzmir-Dikili), Emine Bölek (Manisa-Akhisar)...

MHP ve DSP’de son dakika...

İZMİR ve Ege Bölgesi’nde CHP ve AKP arasında yerel seçimlerde ciddi bir yarış yaşanacağı gün gibi aşikar!

Herkes bir fazla peşinde. Olanı korumak, yeni yerler eklemek. O kadar kolay mı?

AKP ve CHP’yi zorlayan parti ise MHP.

Müsavat Dervişoğlu MHP’nin İzmir Büyükşehir Belediye Başkan adayı.

Otobüsleri giydirdi, gazeteler çıkardı. Kampanyası dolu dizgin.

Ama hafta sonu MHP Lideri Devlet Bahçeli, görkemli bir toplantı ile birçok adayını açıkladı.

Özellikle de İstanbul ve Ankara adaylarını. Bahçeli bir de mutlaka istediği kentleri saydı.

Saydı saymasına da bu kentler arasında İzmir de ilçeleri de yok. Bursa var, İstanbul var, Ankara var...

Nerede İzmir?

Teşkilattan da çok sayıda telefon geldi. İzmir’de MHP’nin yüzde 14’ler civarında bir oyu var. Yerel seçimlerde bunu artırıp artırmayacağı merak konusuydu. Şimdi keyifler biraz kaçtı.

Yine de Dervişoğlu, "Mücadeleye devam" dedi.

MHP’nin İzmir’de iddialı göründüğü tek ilçe de Bayraklı. Buradaki performans Bayraklı’yı almaya yetecek mi?

DSP’de ise kafalar karışık.

Bu seçim Genel Başkan Zeki Sezer için de hayat-memat meselesi.

Konak’ta sevilen eski Belediye Başkanı Erdal İzgi ile bir çıkış yakalandı.

Bazı ilçelerde de hareketlilik var. Ama olayı sürükleyecek Büyükşehir.

"İyi bir isim"le DSP’nin İzmir’de ciddi bir yükselme yaşayabileceği konuşuluyor.

Parti tabanında şu görüş hakim:

"Biz eskiden İzmir’de bir numara değil miydik? İzmirli bize oy vermedi mi? O halde aynı çizgiyi yakalamalıyız".

Bu yüzden de Büyükşehir için aday arayışları devam ediyor.

Zeki Sezer’in bu ayın son haftasında "görüşmeler yaptığı bir ismi" İzmir Büyükşehir Başkan Adayı olarak açıklayacağı ifade ediliyor.

DSP; CHP’nin tabandaki karışıklıklarından, Aziz Kocaoğlu’nun su, metro, ulaşım gibi büyük projelerdeki yetersizliğinden yararlanmaya çalışacak.

Sloganları da belli gibi:

"Piriştina ruhu ile yeniden..."
Yazının Devamını Oku

170 milyar dolardan pay almak istiyor muyuz

3 Ocak 2009
İZMİR kabuğunu nasıl yırtacak? Birçok çözüm önerisini beraberinde getiren bir soru. Cevapların odaklandığı en önemli nokta ise turizm. "İzmir turizm kenti" deniliyor, peki de ne isteniyor? Bu hafta İzmir ve turizmi, Crowne Plaza Genel Müdürü Faik Alsaç ile konuştuk.

Æ İzmir’de turizmin gelişmesi açısından sizce nasıl açılımlar gerekli? Önerileriniz?

Æ Her şeyden önce turizmi istemek lázım. İstemeyen var mı? Yok. Ancak ben başka bir şey söylüyorum, istememek konumuz değil, özellikle istemek lazım. Bunu nereden anlarız? Turizm, şehri yönetenlerin gündemine girer, turizmciler şehri yönetenlerle görüşebilmek için aylarca beklemez, sektörle sık sık çalışma toplantıları yapılır, basında turizm konuşulur, üniversiteler paneller düzenler vs. Çalışacaksınız, planlayacaksınız, görevlendireceksiniz ve en önemlisi para harcayacaksınız. Bu bir ticaret, çok para olan bir ticaret. Konuyu yakından bilmeyenler, "Oteller, acenteler kendi işlerini yapsın, neden devletten yardım bekleniyor" diyebilir. Sebebi şu; Turizm, yılda 54 sektörden 11,2 milyar dolarlık mal ve hizmet alıyor. 400 odalı ve yüzde 65 dolu olan bir otel yılda; 58 ton kırmızı, 40 ton beyaz et, 400 ton sebze-meyve, toplam bin ton yiyecek, 600 ton içecek tüketiyor. Turizmde "1" birimlik talep artışı diğer sektörleri de hareketlendiriyor ve global ekonomideki artış 1,7 birime ulaşıyor. Konaklama sektörü zarar etse bile global ekonomiyi sübvanse etmeye devam ediyor. Kısaca turizm neredeyse herkesi besliyor. İstihdam sağlıyor. İzmir gibi adı turizmle anılan bir kentin bu işte çok gerilere düşmüş olması sadece turizmcilerin kabahati değildir. Türkiye’ye gelen yabancı turist sayısının 20 milyonlara ulaştığı günümüzde İzmir’e 1 milyon bile gelmediğini, bir kısmının da gemiyle sabah gelip öğleden sonra gidenlerin olduğunu söylersem neden sektör-devlet çabası gerektiğini daha iyi anlatabilirim.

Turizmin her kademesinde görev aldı

1958 İstanbul doğumlu, Turizm Otelcilik Meslek Lisesi’ndeki eğitiminin ardından Atatürk Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu’nu bitirdi. Öğrencilik zamanından başlayarak turizmcilik hayatında birçok pozisyonda görevler aldı. İstanbul ve İzmir’de çeşitli otellerde üst düzey yöneticilik yaptı. Alsaç, evli iki çocuk babası.

SKAL’ın da İzmir başkanı

Æ Skal International’ın İzmir Kulübü başkanısınız. Yaptıklarınızdan ve hedeflerinizden bahseder misiniz?

Æ Skal International, dünyada 20 bin, Türkiye’de 700 civarında üyesi olan bir örgüt. Sadece üst düzey turizm çalışanları üye olabiliyor. Amacı üyeler arasında dostluk ve arkadaşlığı geliştirmek, bu sayede birbirleriyle iş yapabilmelerini sağlamak. İlk bakışta çok anlamsız gibi geliyor, ama rakiplerinizle dost olabilmeyi sağlaması sektörde bir araya gelmeyi ve dayanışmayı sağlıyor. Hedefimiz üye olabilecek herkesi derneğimiz çatısı altına almak.

Kent turizm için cazip hale getirilmeli

Æ Turizmci olarak İzmir’e baktığınızda neler eksik, nelere önem gösterilmeli ya da üzerine düşülmeli?

Æ Önce İzmir’in "turistik kent" olmadığını kabul etmek lazım. İzmir; ticari bir liman kentidir. Bu nedenle turist getirecek sebepler yaratmak lazım. Aklıma ilk gelenleri sıralayayım. Kent görsel açıdan güzel olmalı, müzesi olmalı, tarihi, turistik yapılar ve binalar iyi korunmuş, gezilebilir nitelikte, otoparktan tuvalete her ihtiyaç düşünülmüş olmalı, havalimanından otele, müzeden lokantaya kadar turistin gezeceği güzergáhlarda güvenlik ve sağlık tedbirleri alınmış, olası aksiliklerde turistin özellikle emniyet ve sağlık ekipleriyle anlaşabilmesi (Salt İngilizce bile yeterli) sağlanmış olmalı. Kent cazip hale getirildikten sonra, mutlaka turizm politikası olmalı. Gerçekçi olup elimizdeki ürüne dikkatli bakmalıyız. İzmir, beş üniversitesi olan, yakın çevresi tarihi zenginliklerle dolu, kolay ulaşılabilen, dünya standardına güvenli, büyük bir liman kenti. Bu özellikler kongre turizmini işaret ediyor. Dünyada kongre turizminde dönen para 170 milyar dolardır. Türkiye bu pastanın ancak yüzde 1’ini yiyebiliyor. İzmir? Hiç. Normal bir turist günde ortalama 100 dolar harcarken, kongre katılımcısı 4 bin dolar harcıyor. Spor salonundan dönüştürme İstanbul Lütfü Kırdar’a yer sorun, 2012’ye bulursanız ne álá. Kongre turizmi bu kadar verimliyken, İzmir’e neden kongre merkezi yapılmaz? Anlamak mümkün değil. Özetle bence İzmir’in çıkışı kongre turizmindedir. İzmir’e en kısa zamanda en az 10 bin kişilik bir kongre merkezi kazandırılmalı, turizmin diğer dalları için de ayrıca çaba gösterilmelidir. Termal zenginliklerimiz mutlaka değerlendirilmeli, inanç turizmi gözden kaçırılmamalıdır.
Yazının Devamını Oku

Birileri oynuyor, birileri kaybediyor da...

31 Aralık 2008
İZMİR’in önemi malum. Sadece CHP için değil, AKP için de. Bu yüzden de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın "gözdesi". İnce eleyip sık dokuyor. İzmir’in yapısı ile örtüşen bir aday arayışında.

Bu konudaki kararını da ocak ayının ikinci haftasında verecek.

AKP’nin planı; CHP’nin çarşaf açılımına karşı İzmir’de sosyal demokrat açılım.

CHP’de ise tablo netleşmedi.

CHP Lideri Deniz Baykal, İzmir çıkarmasında Aziz Kocaoğlu’na övgüler düzdü, ama başka yerlerde yaptığı gibi "Adayımız Aziz" demedi.

Hatta, "Erkek mi, kadın mı olacak? Fark etmez. Erkek bile olabilir" cümlesi kafaları ciddi ciddi karıştırdı.

Kulislerde, "Kadın da olabilir. Peki bu kadın kim" sorusu gecelerce tartışıldı. CHP’de hareketlenen bir kadın aday yok.

İsmi geçenler var; biri eski bakanlardan Işılay Saygın, diğeri de Dokuz Eylül Üniversitesi rektör seçimlerinde ilk sırada çıkan ama atanmayan Prof. Dr. Sedef Gidener.

Ama "erkek de olabilir" değerlendirmesinin gittiği yerde Aziz Kocaoğlu ile başka adaylar da var.

Peki, "Başkanımız efendi olacak" sözünü nasıl yorumlamalı?

Partililer bunu da iki gündür tartışıyor. Bir grup partili, "Aziz Kocaoğlu, Bülent Baratalı’ya küfretti, partililerle dalaştı, örgüte dil uzattı. Efendi tanımlamasına giremez" görüşünde.

Bir grup partiliye göre ise; değerlendirmenin adresi Aziz Kocaoğlu.

Deniz Baykal, 50 yıldır siyasetin içinde. Onun önünden; Ajda Pekkan’ın şarkısındaki gibi kimler geldi, kimler geçti?

Bu yüzden de "okumak" zor.

Anlamak daha da zor.

Anlayacağınız kafalar karışık.

Kulislerde Aziz Kocaoğlu’nun düştüğü durumun da "hayli zor" olduğu konuşuluyor.

Birileri hem Başkan Kocaoğlu ile hem diğer adaylarla da eğleniyor da... Kim? Neden? Nereye kadar?

Çok bilinen bir atasözü; "son gülen iyi güler" der.

Bu "eğlenen" bu tarihi gerçeğin farkında mı peki?

CHP’nin ağır toplarından birine "Ağabey bu nasıl iş" diye sordum.

Yanıtı veciz:

"Veliciğim, her kafadan bir ses çıkıyor. Kim doğru söylüyor, anlamak imkansız. Benim diyeceğim şu: Başkan Piriştina olsa, Deniz Baykal böyle davranabilir miydi? Piriştina alır başını giderdi. Aziz Kocaoğlu’nun durumu da zor. Eğer ismi açıklanırsa, onun da sonra eğleneceği kişiler olacak herhalde".

Kim bilir!

Ağır topların değerlendirmelerini dikkate almakta yarar var!

Ne de olsa "deneyim".

Dört parti ortak aday arayışında

Ege’de seçim telaşı başladı da.

Her nedense gözler İzmir’de.

Oysa Ege illerinde de adaylar ya da aday adayları belirmeye başladı.

Onları şöyle bir irdelemekte yarar var:

Aydın: AKP; Yalçın Pekgüzel, Şevket Kaya, Mustafa Ancın, Rıdvan Eşin, Fuat Aktaş. CHP; Cem Cemil Öztürk, Mustafa Müftüoğlu. MHP; Erkut Ceylan, Nail Kaplı. (Mevcut Başkan İlhami Ortekin DP’den aday olacağını açıkladı.)

Balıkesir: AKP; Sabri Uğur. CHP; Naim Durmaz, İsmail Sarsılmaz. MHP; İsmail Ok.

Çanakkale: AKP; Murat Efe, Haluk Cihat Temiz, Mustafa Bayer, Canan Sarı, Betül Uçman, Ethem Hırçın, Nihat Parlak, Kamil Özler. CHP; Ülgür Gökhan. MHP; Rıdvan Uz.

Denizli: AKP; Nihat Zeybekçi. CHP; Çetin Ata, Süleyman Boz, Adil Demir, Kazım Arslan. MHP; Ümit Bahtiyar.

Manisa: AKP; Bülent Kar, Orkun Şıktaşlı. CHP; Semih Balaban, Kadri Kocabaş, Özgür Özel. MHP; Cengiz Örgün.

Muğla: AKP; İskender Gencer, Seyfi Terzibaşıoğlu. CHP; Osman Gürün. MHP; Saim Gürsoy.

Uşak: AKP; Mesut Apaydın, Ramazan Toker, Hilmi Alper. CHP; Talat Avcı. MHP; Ali Erdoğan.

Ama dedim ya; varsa yoksa İzmir.

İzmir’de AKP - CHP ekseninde kilitlenen seçimlere DP, ANAP, GP ve DSP’den itiraz var.

DSP, DP ve ANAP geçmişte İzmir’de Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanan partiler.

"Evet gücümüz azaldı, ama bitmedik herhalde. Sıfırlanmadık. Bizim hizmetlerimizi hatırlayanlar elbette var" görüşünde.

Doğru yanlış, bu 4 parti de yerel seçimlerle ilgili hazırlıklar içinde.

İlçeler de çalışmalar daha hızlı yürüyor.

Ama Büyükşehir için acele yok.

22 Temmuz seçimleri irdelendiğinde DSP, ANAP, GP ve DP’nin yüzde 20 dolayında bir oyu olduğu gözlemleniyor.

Kaldı ki; 22 Temmuz’da DSP ve ANAP yoktu.

Yani oyları ile ilgili tahmin "göreceli".

Şimdi bu partiler de "merkezi derleyip toparlayacak", "İzmir’i kucaklayacak" ortak bir aday arayışında.

Böyle bir aday bulunur bulunmaz!

Ama görünen o ki; "Meydan bizim" diyenlere karşı daha şimdiden "dur bakalım" diyenler de çıkacak.

O zaman seçimler daha heyecanlı geçecek!

Ve daha adil!
Yazının Devamını Oku

Sorunların çözümünde etkin olmak önemli

27 Aralık 2008
SİVİL toplum örgütleri, yaptıkları araştırmalar, gerçekleştirdikleri sürdürülebilir projelerle çözüm üretiyor... Son yıllarda etkinlikleri artıyor. Her ne kadar Avrupa ve gelişmiş ülkelerdeki yapılanmalara ulaşamasak da iyi yolda olunduğu ortada. Sivil örgütlenme açısından İzmir, Türkiye’nin önde kentlerinden birisi. Ve buna güzel bir örnek... İzmir Sivil Toplum Örgütleri Platformu. Projeler, araştırmalar ve sorunların takibi anlamında kente önemli katkıları olan bir güç birliği. Bu hafta İSTÖP Genel Başkanı Mehmet Aydoğan’la söyleştik.

Æ İSTÖP nasıl oluştu? Amaçlarınız ve şu anki üye profilinizden bahseder misiniz?

Æ Günümüzde giderek zorlaşan toplumsal sorunların çözümünde devlet ve kurumlarının tek başına yeterli olamadığı görülüyor. Bu noktada sivil toplum kuruluşlarına önemli görevler düşüyor. Bazı sorunların, tek sivil toplum örgütünün uğraşılarıyla çözülemeyeceği görülünce daha büyük organizasyonlar halinde bir çatı altında bir araya gelmesi zorunlu hale geldi. Biz de bu fikirden yola çıkarak, İzmir’in sorunlarına karşı güç birliği oluşturmak amacıyla, 1999’da 30 civarında sivil toplum örgütüyle İzmir Sivil Toplum Örgütleri Platformu (İSTÖP)’ü kurduk. Şu an platformumuz çatısı altında 70’in üzerinde dernek, vakıf, federasyon ve sendika yer alıyor. İSTÖP, toplumsal sorunlara el atarak, araştırmayı, projelendirmeyi, bilimsel raporlar hazırlayarak karar organlarına aktarmayı ve sorunların takipçisi olmayı amaçlamıştır.

Halen iki başkanlığı bir arada yürütüyor

1956 İzmir doğumlu Mehmet Aydoğan, Ege Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu. Çeşitli sektörlerde çalıştı. Birçok şirketin kurucusu olan ve yönetim kurulu başkanlığını yürüten Aydoğan, 20’nin üzerindeki sivil toplum örgütünde görev aldı, yönetimlerine girdi. Aydoğan, halen İzmir Valiliği Sosyal Hizmetler Vakfı Mütevelli Heyet üyeliği ile İzmir Sivil Toplum Örgütleri Platformu (İSTÖP) ve Konyalılar Dernekleri Birliği Federasyonu (KONFED) Başkanlığı görevlerini yürütüyor.

Kentimiz için çalışıyoruz

Æ İzmir ile ilgili ne tür çalışmalar yürütüyorsunuz?

Æ Türkiye’de ilk kez bilim danışma kurulu kuran, AR-GE ve proje faaliyetlerinde bulunan sivil toplum örgütü olan İSTÖP, birçok önemli projeye imza attı. 100’ü aşkın akademisyen, sivil ve askeri üst düzey bürokrat, işadamı ve uzmanlardan oluşan Bilim Danışma Kurulu, halen toplum, sağlık, çevre, enerji, istihdam ve kentsel dönüşümde proje çalışmaları yürütüyor. Birçok konuda önemli projeler üreten İSTÖP’ün Konak Projesi, İzmirlilere sunduğumuz en önemli hizmetlerden biri. Türkiye’nin ihtiyacı olan genç liderler yetiştirilmesi için hazırladığımız "İnovatif Genç Lider Siyasetçi Yetiştirme" ve Avrupa Birliği’ne bu güne kadar bir sivil toplum örgütünün sunduğu en başarılı sosyal içerikli istihdam projesi seçilen "İzmir’de Yaşayan Roman Gençlerini Girişimci Yapmak" önemli çalışmalarımızdan birkaçı. Ulaşım master planı olmayan İzmir için geliştirdiğimiz yeni modelle kentimizin daha yaşanır bir şehir haline geleceğine inanıyoruz. Bunun dışında daha önce Seferihisar Jeotermal Alanı’nda olduğu gibi inceleme ve değerlendirme raporları hazırlayarak, kamuya yardımcı oluyoruz.

Projeler hayata geçerse herşey güzel olur

Æ İSTÖP’ün yeni projelerini ve hedeflerini anlatır mısınız?

Æ Proje bazında İzmir’i bir dünya kenti yapmak amacıyla birçok öneri dile getirdik. Gecekondulaşmaya, engelli vatandaşlarımızın karşılaştıkları zorlukların kaldırılmasına, kentin daha yaşanır hale gelmesine yönelik çözümler önerdik. Ancak öneri yeterli değil. Projelerin hayata geçmesi önemli. Bunun için projelerimizin takipçisi olmayı sürdüreceğiz. Sağlıktan çevreye, eğitimden istihdama ve ekonomiye kadar birçok alanda çalışıyor, Türkiye’nin uluslararası platformlarda en iyi şekilde temsil edilmesine önem veriyoruz. İSTÖP, İzmir’deki hastanelerin yenilenmesine, kentimizdeki, ilçelerdeki kamu binalarının depreme karşı güçlendirilmesine yönelik yapılması gerekenleri proje bazında hazırlayarak ilgili makamlara sunuyor. Ülkemizin AB fonlarından yeterince yararlanabilmesi için iyi hazırlanmış projelere ihtiyaç olduğundan ilköğretim öğretmenlerine "Bilimsel Proje Hazırlama Metod ve Teknikleri" konusunda eğitimler düzenliyor. Sokak çocuklarına destek oluyor, engellilerin iş gücü olarak ekonomiye kazandırılması için projeler geliştiriyor. Yeşil kuşak projesiyle 100 binin üzerinde fidan dikilmesine ön ayak oluyor, İzmir’in suyuna, doğasına sahip çıkıyor. Yeni rekreasyon ve sosyal alanların oluşturulmasına, kırsal kalkınmaya, toplumsal bütünleşmeye yönelik projeleri hayata geçirmeyi hedefliyor.
Yazının Devamını Oku

AKP çevreci! Ya diğerleri...

24 Aralık 2008
BİR yandan adaylarla ilgili spekülasyonlar, bir yandan çeşitli kampanya hazırlıkları. 29 Mart seçimlerinin özellikle İzmir ve Ege illerinde hayli çetin geçeceği ortada. Adayların gücü. Başarısı. Ekranları kullanma özelliği. Projeleri. Halkla bütünleşmesi.

Daha birçok unsur.

Bunlar elbette adayların başarısında rol oynayacak.

Ama bugüne kadar pek de dillendirilmeyen bir şey var:

Seçim kampanyaları.

Ve o kampanyalarda yaşanan kirlilik.

Her anlamda. Gürültü kirliliği. Çevre kirliliği.

Heba olan giden milli servet.

Doğanın kirlenmesi.

Her bir posterde ormanlarımızdan eksilen ağaçlar.

Kimyasal maddelerin doğaya, çevreye ve insana zararı.

Bunlar hep unutulur nedense!

AKP İzmir İl Başkanı Aydın Şengül, önemli bir çıkış yaptı bu konuda.

Herkes adayları tartışırken, "en iyi, en büyük benim" derken, Şengül farklı bir pencere araladı.

Başkan’la konuştum:

"Kampanya elbette olacak. İnsanlar kendini tanıtacak. Ama çağ değişti. Artık teknolojik avantajlar var. Bu yüzden de ben İzmir İl Başkanı olarak, çevreye zarar veren tüm kampanyaları yasakladım. Tüm teşkilatı da uyardım. Bu konuda Başbakanımız da çok hassas. Kampanya yürütülür de, zarar gören çevre nasıl tedavi edilecek? Nasıl korunacak? Kazanılacak? Bunları da gözardı etmemek gerek. O yüzden de çağrım açık: Gelin kampanyalarımızı çevreci yapalım. Çevreye zarar vereni de hem teşhir edelim, hem de cezalandıralım".

Güzel bir yaklaşım.

Bu sese hem kulak verilmeli, hem de destek olunmalı.

Öyle ya, ünlü Kızıldereli atasözünde olduğu gibi; "Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, biz onu çocuklarımızdan ödünç aldık."

Adaylarda heyecan dorukta, ama bekleyecekler!

YEREL seçimlerde özellikle büyük kentlerde adaylık mücadelesine girecek isimler ocak ayında netleşecek.

En büyük yarış da İzmir’de.

Özellikle CHP ve AKP birbirine yakın markaj uyguluyor.

Adaylar da "adaylara göre değişecek".

Yani her adayın bir adayı var.

Bu yüzden de "büyük isim" son dakikaya saklanıyor.

AKP’nin İzmir Büyükşehir başkan adayını 15 Ocak’ta açıklaması bekleniyor.

Çok sayıda isim var; ama netlik yok.

İsimleri daha önce sıralamıştık; ama yine güncelleyelim:

"Nükhet Hotar Göksel, Cemil Şeboy, Ekrem Demirtaş, Süha Tanık, Mustafa Altınok, Mahmut Özgener, Taha Aksoy".

Bana sorarsanız; son günlerde Taha Aksoy ismi ağırlık kazandı.

EXPO’da önemli katkıları olan, UNIVERSIADE oyunlarını AKP adına yöneten, yürüten isim.

Tabii, güç dengeleri sürekli değişiyor.

CHP’de yarış sürüyor.

Önceki hafta İzmir’de "yeni başkan"dan söz eden CHP Lideri Baykal, geçen hafta Aziz Kocaoğlu’nu öne çıkardı.

Mehmet Ali Susam, Yüksel Çakmur, Dr. Hakan Tartan, Hüseyin Aslan diğer adaylar.

Yarış sürüyor. Kıran kırana.

CHP örgütü, ilçe başkanları, kurultay delegeleri, hafta sonu Genel Sekreter Önder Sav’la bir görüşme yaptı. Görüşmede, Aziz Kocaoğlu şikayet edildi ve "işimiz zor" denildi.

Bu görüşme sonrası İzmir’de Kocaoğlu’lu gerçekleşen seçimlerle ilgili sonuçlar da elden ele dolaşmaya başladı.

Parti tabanında "Belediyemiz başarılı olsaydı, genel seçimlerde yüzde 35 oyda kalmazdık" yorumları yapılıyor.

Rakamları hatırlamak da yarar var.

Yorum sizin!
Yazının Devamını Oku

İzmir güzel şeyleri hak ediyor

20 Aralık 2008
ORDUDAN sonra profesyonel yöneticilikle başladığı gazetecilik serüveni. Yerel bir televizyonda konuk ettiği birçok önemli isimle 10 yıldır kentin nabzını tutuyor. Kendi ifadesiyle "Amatör bir ruhla ve profesyonel bakışla, ama ilk günkü heyecanla"... Bu hafta Kemal Kamburoğlu’yla konuştuk.

Æ SKY TV’deki programınızda Türkiye ve İzmir’e yön veren birçok önemli ismi ağırladınız. Birikimlerinizden yola çıkarak İzmir’le ilgili neler düşünüyorsunuz. İzmir’in vizyonu nasıl olmalı?

Æ 1993’ten beri İzmir’de yaşıyoruz. İzmir çok güzel bir kent ama hala vizyonu yok. İzmir neyle marka olmak çabasında, sağlık turizmi mi, üniversiteleri, kongreleriyle bir bilim şehri mi, fuarlarla bezenmiş bir ticaret merkezi mi? Görünen o ki bu konuda bir konsensüs yok. EXPO büyük umuttu ama olmadı. Öyle insanlar tanıyorum ki, İzmir’i bir Melbourne, bir Sydney, bir Amsterdam yaparlar. Ben, neden her sorunu çözülmüş, trafiği, altyapısı, ulaşımı, yerleşim düzeni Avrupa standartlarına gelmiş bir şehirde yaşamayayım? Yurtdışından her dönüşte içim burkuluyor. Benim ülkem neden oralar gibi değil diye? Tek cevap geliyor aklıma "eğitim". İzmir çok daha güzel şeyleri hak ediyor diye düşünüyorum. Eskişehir mucizesi her yönüyle örnek olmalı. Ama bunlara rağmen İzmir’de de güzel şeyler oluyor. Üniversitelerinin sayısı artıyor. Bu çok önemli. İzmir’de, Türkiye’nin hiçbir kentinde olmayan, nitelikte sivil toplum kuruluşları var. Bunlar da kentin vizyonunun oluşmasında önemli etkenler. İzmir çok fazla göç alıyor. Ve bu göç kentin kimliğini, dokusunu bozuyor. İmarını da bozuyor. Örneğin Roma’nın 2.5 milyon nüfusu var. Ama şehrin kapladığı alan İzmir’in 4 katı bir arazi. 4 kattan yüksek birkaç bina var. Onlar da devlet kurumları. Şimdi yeni göçler için ciddi tedbirler olmalı ve bu şekilde gelen yurttaşlarımız da daha iyi koşullarda yaşamalı diye düşünüyorum.

Özel istekle emekli oldu

1954 doğumlu Kemal Kamburoğlu, Kuleli Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulu’ndan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri’nde göreve başladı. 1993’te Bornova Tugayı’na atanan Kamburoğlu, yarbaylığa kısa süre kala İzmir Ticaret Odası’nın talebiyle emekli olup genel sekreter yardımcısı görevine geldi. Ordudayken A.Ü. İktisat Fakültesi’ni bitiren Kamburoğlu, bir yüksek öğrenim kurumunda öğretim görevliliği yaptı.

Kesintisiz 10 yıldır TV programı yapıyorum

Æ Önemli yayınlara imza attınız. Gazetecilik ve televizyonculuk geçmişinizden bahseder misiniz?

Æ Yaklaşık 12 yıldır gazete köşe yazarlığı yürütüyorum. Ekonomik Gündem ve Gün Boyu’nda yazdım. Beş yıldır da Dokuzsütun’da "Hayatın Nabzı" köşesini sürdürüyorum. İzmir’in ilk televizyonu olan SKY TV’de 10 yıldır, "Hayatın Nabzı" programının yapımcı ve yöneticiliğini devam ettiriyorum. Tabii ’Anchorman’liğini de. Türkiye’de 10 yıldır aynı kanalda kesintisiz süren tek yayın sanırım "Hayatın Nabzı." Kameranın önünde olmak başka bir duygu, büyük bir haz. O sırada izleyici ile bütünleşiyorsunuz. SKY TV tam bir aile ve ben ferdi olmakla hep onur duydum. Bu güne kadar başta Süleyman Demirel ve Rauf Denktaş olmak üzere cumhurbaşkanları, başbakanları, bakanları, milletvekillerimizi, meslek kuruluşlarının liderlerini, akademisyenleri, üst düzey bürokratları, seçkin sanatçıları spor adamlarını, hayatın her kesiminden yüzlerce konuğu ağırladım. Diğer televizyonculara göre ekrandaki en önemli avantajımız galiba gazeteciliğimiz ve televizyonculuğumuzun yanında başka birkaç şapkamızın olması.

Deniz ve müzik en büyük tutkum

Æ Kemal Kamburoğlu’nun bilinmeyen yönlerinden, hayallerinden bahseder misiniz?

Æ 1954’te İstanbul Beşiktaş’ta doğdum. Büyükbabam Beşiktaş Kulübü’nün kuruluşuna harç koyanlardan. Ailemde cumhuriyetin kuruluşuna tuğla koyan var. Bir asker olarak uzun yıllar Anadolu’da, Güneydoğu’da dağ taş gezdim. Terörle mücadelede uzun yıllar görev aldım. Hayatta en önemli varlığım 32 yıldır evli olduğum eşim Eczacı Hale Kamburoğlu, çocuklarım ve ailem. Bunun yanı sıra en büyük tutkularımın başında deniz ve müzik geliyor. Bir deniz aşığıyım. Bu aşkımı eşimin adını taşıyan teknemizle dalış yaparak, balık avlayarak yaşıyoruz. Uzun yıllar müzikle ilgilendim. Çocukluğumdan kalan bir şey herhalde. Müziği çok seviyorum. Çocukken, en büyük isteğim baterist olmaktı. Sonra rahmetli anacığımdan yediğim dayakla kendimi askeri lisede buldum. En büyük hayallerimden biri de bir gün sinema projesi gerçekleştirmek.
Yazının Devamını Oku