3 Aralık 2006
BAZI maçlar vardır; köşenin başıdır. Dönmeyi becerebilirsen yolun önü açılır. Beşiktaş dün akşam öyle bir oyun oynadı. Virajı alamadı ama bana göre de çıkmaz sokağa girdi. Ben de diyorum ki, beceremediniz beceriksizler. Bugün oynanacak derbiden bir beraberlik çıkarsa ne ala. En azından zirve patinaj yapmış olur. Yoksa tersi olursa, zirve ile ceyranlar kesilir. Hemen de şunu söylemek isterim. Beşiktaş için Ankara deplasman değil. Kendi yeri. Bütün gürültü Beşiktaş’ın. Şöyle de bir şey ileteyim, maça girerken Ankaraspor formalı bir taraftar, "Vedat ağabey, bugün (dün) kazanırız değil mi?" dedi. Kardeş dedim, "İyi oynarsanız kazanırsız" dedim. O da, "Yok be ağabey ben Beşiktaşlıyım, belediyede çalışıyorum. Bana bilet verdiler maça geldim ama sesimi çıkarmadım." Onun için büyük gürültü Beşiktaş’tan geldi. Böyle bir ortamda da Beşiktaş oyunu kazanacak. Benim de aklım başka bir şeye ermez.
Ricardinho’suz olmaz
Beşiktaş’ın oyuncuları galibiyeti istemediler mi? Tabii ki istediler. İstemekle, kazanmak çok ayrı iki şey. Kazanacak kadar hiçbir şey yapmadılar. Ricardinho bu takımın olmazsa olmazı. Dün akşam iyi işler yaptı ama oyunu sırtlayacak fazla bir şeye dokunamadı.
Ankaraspor ligde en fazla berabere kalan bir takım. İlk önce yemeyeyim, sonra da atarım diyen bir takım. Bütün oyunu da öyle götürdü. Girdikleri tek pozisyon 83. dakikada oldu.
Ama Beşiktaş’ın ah bu da kaçar mı dediği pozisyon yok. Ancak son dakikada direkten dönen bir topu var, o kadar. Hani bir yerde 40 gün 40 gece oynansa bu maç berabere biter dediğim bir karşılaşma.
Nerede Delgado
Maçın hakemi, Sadık Deda’nın oğlu. İşin aslını biliyor. En azından babasıyla antrenman yapıyor herhalde. Pratiğini de üst seviyeye taşırsa bu ülkenin iyi hakemlerinden biri olacak. Ne oynayanı, ne de seyredeni hiç rahatsız etmeden maçı bitirdi.
Beşiktaş’ın Delgado diye bir oyuncusu var. Ona takılmış durumdayım. Ligin ilk yarısı bitti, adamın oynadığı tek deplasman maçı var. Kayıp aranıyor. Bu işte bir arıza var.
Oyunculara tek tek bulaşayım da istemiyorum. Ne çok kötüsü vardı, ne de çok iyisi. Esasında iki takımın da kalecilerine büyük iş düşmediğine göre maçı anlamakta zorluk çekmek de mümkün değil.
Yani dün gece Beşiktaş açısından hasar büyük.
Yazının Devamını Oku 30 Kasım 2006
BEŞİKTAŞ’ın Avrupa sıcaklığında kalması için kazanmaya mecbur olduğu bir oyundu. Kazandılar ama zor bir futbol akşamı oldu. Belki rakip, Avrupa’da üst seviyede top oynayan bir takım değil. Ama ne olursa olsun Avrupalı. Bir de üstüne üstlük öne geçmiş bir takım. Bu maçı oradan çevirmek, kolay olmadı. Belki çok çok iyi top oynanmadı ama kazanmayı bildiler, tebrikler...
Göz ardı etmemek lazım. Beşiktaş’a gol atan takım, makım yok. Beşiktaş, golleri kendi yiyor. Runje, kale içi, çizgi kalecisi... Tigana’ya bir önerim olacak. Runje’yi belinden iple kaleye bağlayacak. Yoksa bu adam zamanlama hatası yüzünden bu tip golleri yiyicek. Tekrar ediyorum. Kalenin içinde iyi kaleci...
İştahlı oynayınca
İbrahim Akın, daha 5 gün önce lig maçında iki sarı karttan atıldı. Dün de oynadığı topu, attığı golü alkışlamaya hazırlanırken, sitemlerimi yolluyorum. İbrahim kardeş, bu kadar mesuliyetsizlik olmaz. Takımını 10 kişi bıraktın. Ya puan kayıp edilse, ne yapacaktın?
Ricardinho diye bir usta var. Tigana, onu ilk geldiği günden bugünlere kadar sıcak tutsaydı, Beşiktaş’ın ligde de Avrupa Kupası’nda da sıkıntısı olmazdı. Hatta şu gruptan çıkılmıştı bile...
Burak, oyuna girdikten sonra maça ağırlığını koydu. Penaltıyı yaptırdı, oyunu da dikine oynadığı için, Beşiktaş takımı da rakip sahaya kolay girdi.
Maçın da bir hakemi var. Namuslu çıktı, namussuz. Deplasmana gelmiş bir takımın bu kadar rahat edeceği bir yer olamaz. Ne gördüyse onu çaldı. Halbuki Avrupa’da oynanan maçlarda ev sahipleri biraz daha kayrılır. Beşiktaş, hem Almanya’ya hedef taşıdı, hem de ülke futboluna puan...Bundan iyisi can sağlığı. Fazla oyuncuların arasına giripte, dolaşayım istemiyorum. İştahsız oynayan futbolcu yoktu. İştahlarının karşığılını da aldılar.
Yazının Devamını Oku 25 Kasım 2006
GÖRDÜN mü Tigana efendi... "Bu takımın iyi top oynaması için Ricardinho’nun iyi oynaması lazım" diyordum. Sen inadın inat, adamı yanında oturtuyorsun. Delgado ile Ricardinho’nun beraber oynayıp iyi de oynadığı bir maç kayıpla kapanmaz. Futbol usta işi. Tabii ki, çıraklar olacak ustalara yardım etmek için. Çıraklar bir maçı kurtarmaz. Maçına göre kaybettirmez. Dün iki ayrı yarı, iki ayrı Beşiktaş seyrettim. İlk yarı tek iyi oynayan bir futbolcu yok. Gol pozisyonu yok. Tam tersi rakibe verilmiş birçok pozisyon ve yenilmiş bir gol. Beşiktaş’ın yediği ilk golü ilkokul takımları yemez. Oyunun ilk yarısında Koray’ı da, Gökhan Zan’ı da bu kadar savruk oynarken görmedim. Zaten Sinan’a da gol pasını Koray verdi.
İkinci yarı ikisi de toparlandı. Bursa’ya sadece bir tane pozisyon verdiler. Kaleci Runje’nin yediği golde yapacağı hiçbir şey yok. Kalede iki kaleci olsa o top yine gol olur. Top öyle bir yere gitti ki, oradan çıkmaz.
Ricardinho değiştirdi
Ricardinho’nun oyuna girişi Beşiktaş’ı bambaşka bir havaya soktu. Top Beşiktaş’ta daha çok kaldı. Gol attı, attırdı. Bu arada iki tane de gol kaçırdı. Bir adam, bir takımı bu kadar değiştirebilir. İnşallah Tigana’nın gözünden kaçmamıştır. Gerçi gözünden kaçması mümkün değil, adamın gözü çıkar. Üç İbrahim’den Akın olanı, ikinci yarıya çok iyi başladı. Çok da iyi oynuyordu, fakat ortada fol yok yumurta yokken rakibin formasını çekti, atıldı. İbrahim kardeş, tam kendine demir ayak, böyle amatör çerçeve içinde böyle kart görülür mü? Sana da yazık, takımına da.
Bursa takımı ligin ciddi ekiplerinden biri. Beşiktaş’ı ilk yarı abondone ettiler. İyi pas yaptılar, sahayı daralttılar. Beşiktaş iki topu bir araya getiremedi. Ama ikinci yarı Ricardinho usta, sazı eline alınca şemsiye tersine döndü. Yapacakları fazla bir şeyleri kalmadı, yapamadılar da. Oyuna sonradan giren Ali Tandoğan’ın katkısı çok büyük oldu. Attığı golde tecrübeli adam işi. Attığı gol için iyi oynadı demiyorum. Çok olumlu işler yaptı.
Beşiktaş’ın sevineceği bir şey daha var. O da Runje ile tribünlerin barışması. Adam alıştıkça daha iyi oynamaya başladı. Beşiktaş için önemliydi, sahanın içinden de 3 puanı çıkardılar. İlk yarı zorlandılar, ikinci yarıyı hafta sonu şenliğine çevirdiler.
Maçın hakemi bildiği kadar düdük çalıyor. Ama fazla birşey bildiğini de zannetmiyorum. Öyle ters düdükler üfledi ki, seyredeni de oynayanı da rahatsız etti. Maçın neticesine tesir mi etti? Hayır.
Yazının Devamını Oku 20 Kasım 2006
BEŞİKTAŞ için çok önemli bir maçtı. Ya lige devam, ya da tamam maçını oynadılar. Ve ligin zirve sıcaklığı içinde kaldılar. Fenerbahçe için kayıp da önemli değildi. Onlar zaten ligi başta götürüyorlar. Yani Fenerbahçe için telafisi olan bir maçtı. Beşiktaş’ın öyle bir şansı yoktu. Tigana ilk önce kaybetmeyeyim diye bir senaryo yazmış. Tuttuğuna göre fazla vıdı vıdı yapmanın anlamı yok. Oyunu yanlış düşünse de, sahanın içinden istediğini çıkardı. Bir kere dünyada ofsayt taktiği ile oynayan bir takım kalmadı. Bu, çok yanlış bir düşünce. Tamam Fenerbahçe takımı çok ofsayta düştü ama yardımcı hakem veya hakem bir tanesini atlasa yandı gülüm keten helva...
Hakem demişken adaşımı çok beğendim. Yardımcıları da çok iyi yardım ettiler. Hemen hemen sıfır hatayla maç yönettiler. Bir kere Vedat Kardeş, oyunda topu hep diri tutma çabasında. Avantaj kaidelerine 10 numara itibar ediyor. Çok da iyi yapıyor.
Tuhaf lig
Oyun tabii ki mücadele açısından üst seviyede... Ama kalite açısından bu büyük maça, bu kalite yakışmadı. İki tarafın da kalecilerinden dolayı korkusu vardı. Ancak dün iki kaleci de çok iyi oynadı. Tigana’nın orta sahada 3 genç adamla oynaması hayret verici bir şey. Elinde Ricardinho gibi bir adam var yanında oturtuyor. Bu da yanlış. Serdar’ın orta sahanın ortasında oynaması çok yanlış. Bu çocuk, çok iyi niyetli ama top Beşiktaş’ın ayağına geldiğinde üretici değil. Takıma katkısı yok. Oynatırsın sağbekte Toraman’ı Koray’ın yerine, Koray’ı da Serdar’ın oynadığı orta sahanın ortasına..
Delgado, çok top kaybıyla oynadı. Dün çok kötüydü. Ama dün kötü diye dışarıda tutulacak adam değil. Bu Beşiktaş takımı iyi futbol oynayacaksa, Ricardinho ile Delgado’nun beraber iyi oynaması şartıyla olur. Burak, çok futbol molası verdi. Hayretler içerisindeyim. Bu kadar yetenekli bir çocuk, nasıl bu kadar kişiliksiz oynar?
Zaten çok tuhaf bir lig yaşıyoruz. 3-5 hafta puan kaybeden takımlar bile zirvenin içinde. Galiba bu ligi, kayıp puanlar ligi olarak yaşayacağız. En az kaybeden de bu işten kazançlı çıkacak. Beşiktaş’ın bundan sonra ligde oynayacağı 3 maç var. Bu üçünden tam puan alınırsa Beşiktaş bu işin içinde olur. İşte onun için dün akşamki beraberlik, Beşiktaş adına iyi oldu...
Yazının Devamını Oku 12 Kasım 2006
LİGİN kendine göre bir hesabı kitabı vardır. Bunu tutacak olan adam, Beşiktaş adına Tigana. Bu nasıl hesap kitap be kardeşim? Bu ligde en büyük rakibin Fener, evvelki akşam kayıpla bitiriyor. Haftaya da Fener’le maçın var. Dün akşam kazansan, rakiple kafa kafaya geleceksin. Koca hafta bu önemli virajıa böyle mi hazırlandın. Yanlış yerlerde yanlış adamlar oynata oynata, işi içinden çıkılamaz hale soktun. Ligin son 3 sırasındaki takıma son 3 hafta verdiğin puanlarla bu takımı çıkmaz sokağa soktun. Seyirci ’istifa’ diye bağırıyor. Yöneticiler ne yapsın? Sana takımı verdiler, bir sürü de kalabılığı transfer ettin. Kaldı ki, benim bildiğim kadarıyla yöneticilerin içinde santrfor olanı yok. Çıkıp onlar mı gol atacak. Bu işin ayıbı Tigana’dır.
Defans cami avlusu
Bir paragraf da futbolculara açmak istiyorum... Bakın güzel adamlar, adam sizi yanlış yerde oynatabilir. Ki öyle de oluyor. Ama Beşiktaş’ın oyuncusu kendiliğinden bile şu maçı kazanır. Hiçbir Beşiktaşlı oyuncuyu dün akşam için beğenmedim. Al birini vur ötekine. Bu kadar top kaybıyla oynayan bir takımın kazanma şansı sıfırdır. Oyun 1-0 bitti, öpüp başlarına koysunlar. Benim saydığım Sivasspor’un 8 tane yüzde 100 kaçırdığı gol var. En azından 5’lik, 6’lık olurdu. Sivasspor’u tebrik ediyorum. Beşiktaş’ı iyi tahlil etmişler. Bütün zaaf noktalarına uzun ve tek toplar göndererek, bol pozisyon buldular. Beşiktaş’ın dün akşamki defans görüntüsü cami avlusu. Giren çıkanın haddi hesabı yok. Haftalardır söylüyorum, Tigana’nın bu kafasıyla bu düşünce yapısıyla Beşiktaş’ın düzlüğe çıkması zor.
İki üç lafım Burak kardeşe var. Sana ne oldu be kardeş? Sezon başı ısıra ısıra oynuyordun. Dişlerin döküldü. Sana çok iyi futbolcu dedim. 3-5 maç yaşadın. Maçın hakemi bu ülkenin üst düzey hakemlerinden biri. Tabii ki, birkaç hatalı düdük üfledi. Buraya kadar tamam. Tamam olmayan çok iyi top oynayan kaleci Petkoviç’e vakit geçirdiğinden dolayı göstermediği kart. Uzatmalarda gösterdiği sarı kart, kızartma sarı kartı. Göstermeseydi daha iyiydi.
Yazının Devamını Oku 6 Kasım 2006
DÜN akşamki oyun, anlaşılır gibi değil. Anlatılır gibi de değil. En azından ben anlamadım. Bir anlayan varsa, parmak kaldırsın. Ben yazlık maçlarda, hani şaka diye baktığımız maçlarda bile böylesine kolay yenilmiş golleri seyretmiş değilim. Süper Lig diyoruz, böyle goller amatör çerçevede nasıl yenilir, aklım basmış değil.
Bu söylediklerim iki taraf için de geçerli. Beşiktaş arkaya düştü, iki farkı buldu. Üstüne üç gol yedi. Sonra sonlara bir tane sıkıştı maç berabere bitti. Tribünde oturan insan olarak bir deyimimiz vardır. Yine onu kullanacağım; 40 gün, 40 gece oynansa berabere bitecek bir maç izledim. Çok gole kimse aldanmasın. Hiçbir golün keyfi yok. Niye mi yok? Gol atan yok ki. Gol yiyen var.
Beşiktaş, haftaarası oynadığı Avrupa maçında taraftarına bir kaşık bal verdi. Kaybetti ama iyi oynadı. Niye iyi oynadı? Tek santrforla ve kalabalık bir orta sahayla. Dün akşam, yine Tigana efendi, çift santrfor ve tenha bir orta sahayla maçı götürür zannetti. Zannettiği gibi olmadı. Bundan sonra da böyle düşünüyorsa yine olmayacak.
Yönetim baskı yapmalı
Delgado’nun yokluğu tabii ki büyük zaaf. Ama Beşiktaş’ın kadrosu Antalya’dan daha iyi bir kadro. Sen istediğini rakibe kabul ettirsen, hele hele 2 farklı öne geçtikten sonra istediğini yaptırsan, bu maç böyle bitmezdi. Bu Tigana esnek adam. Benden güvenoyu kayıp. İnanmıyorum. Yönetimden muhakkak bir baskı gelmeli.
Bu takım iyi futbol oynayacak kapasitede bir takım. Ama fren yapan Tigana. Çift santrfor oynattığı Bobo’ya bir şey demiyorum. Dün işini gördü, üç gol yaptı. Yanında Gökhan Güleç’in ne işi var. Gökhan takımla, maçtan önce resim çektirdi. Bir tek orda gördüm. Maçın içinde ara ki bulasın. Gökhan Zan’a da bir sitemim var; Rahatladı, çok iyi oynuyor diyoruz. Ama bu kadar rahatlık da fazla. Yedirdiği gol, dilim pek varmıyor ama ukalalık. Defans oyuncusunun ilk işi, golü yedirmemek. Oyuna katkı ikinci lüks iş. İkisini birbirine karıştıran oyuncu, işin içinden çıkamaz.
Maçın hakemine gelelim. Hakemleri hep oyuncu gibi görürüm öyle de dile getiririm. Eğer bu hakemse, ben de Alain Delon’um. Eğer, topa vurmuş ise ben hiçbir şey bilmiyorum. Kitaptan hakem olmuş. Ayağı topa sürmemiş. O kadar belli ki. Bütün üflediği düdükler yanlış. Faul müdür, değil midir, seçimi sıfır. Hele Beşiktaş’ın yediği 2. golde, İbrahim’e öyle bir düdük üfledi ki, öyle bir faul artık basket maçlarında bile çalınmıyor. Mustafa Çulcu’ya inanırım, severim de ama bu adamın elinden düdüğü alsın.
Yazının Devamını Oku 3 Kasım 2006
TIGANA, bu sezon ilk defa Beşiktaş’ın iyi top oynamaya müsait bir takım olduğunu anlamış bir onbir sahaya sürdü. Onu tamam, biri yanlış. O yanlış da adamda değil mevkide. Serdar’ın oynadığı yerde Koray oynardı, Koray’ın oynadığı yerde de Serdar. Başka hiçbir yanlış yok. Yaratıcı oyuncuların geri gelirken fazla taktik disiplini yoktu. Bu dünyada da böyle. Marifetli iki adamın varsa, ki sende var. Tek santrfor kullanıp, iki marifetli adamı arkalarına takarsın.
Futbolda kollektif bir oluşumun içinde olmayı beceren takımlar, iyi futbol oynar. Böyle iki adamı şimdiye kadar hiç böyle düşünmedin. Tigana, ilk defa da dün akşam iyi kullandı. Çok geç kaldın, boşu boşuna da zaman harcadın. Maşan varken, ateşi elinde tutmaya çalıştın. Olmadı. Tren hem Avrupa’da hem ligde kaçmış değil. Dün akşam yakaladığın futbol oynatma, aklını kaçırmazsan bu takım hem ligde hem Avrupa’da iş yapar. Avrupa’da yapmanın hesabı üçüncülükten geçiyor. Dün akşam kullandığı kadro ve düşünce tarzı, kalan 2 maçtan 6 puan çıkarır. 6 puan da seni Avrupa’ya taşır. Rakipler birbirleriyle oynayacaklar, birbirlerini kıracaklar.
Tuhaf oyun
Dün akşam Beşiktaş’ın biraz şansı, biraz da becerisi yanında olsaydı, oyun 40 gün 40 gece oynansa Beşiktaş kazanırdı. Ama hep derim futbol tuhaftır. Tuhaflığını dün akşam bir defa daha gösterdi.
Sahanın en iyilerinden Gökhan Zan, öyle amatörce düşürüp, öyle de hareket edince penaltı oldu. Haa, penaltı çok mu net? Bana göre yarısı doğru, yarısı yanlış. İnce bir darbe var ama adamın da kendini atışı var. Düşme benim bildiğim yere doğru olur. Adam yukarı doğru düştü. Hakemi aldattı. Ama Gökhan da bilmeli ki, bir Avrupa maçı oynuyorsan ceza sahasının içi yangın yeridir. Her zaman için rakip avantajlıdır. Hakem, rakibe göre düdüğü üfler. Ben de hakemi, Fenerbahçe’nin Avrupa maçında da seyrettim. Fenerbahçe’yi de budamıştı. Dün akşamki oyun, bir futbol maçıysa, tabii ki tabelada yazanlar geçerli. Ama kurul kararıyla da olsa, jüride de 10 kişi olsa 5 kişi Beşiktaş’ın galibiyetine el kaldırır. Maçın içine girip, tek tek oyuncuların arasında dolaşayım istemiyorum ama futbolcularını birbirinden ayırmıyorum. Hepsi ellerinden geleni yaptı. Liste başı Delgado. Oyuna sonradan giren Burak, listenin en sonuncusu. Sonradan girdiği oyunda diri kalır diye düşündüm, 10 saat oynamış gibi oynadı. Bu çocuğa bir şeyler oldu. Sezona ilk başladığı gibi olsun.
Yazının Devamını Oku 30 Ekim 2006
CUMARTESİ günü Beşiktaş’ın Efes maçına gittim. Orada bir antrenörün bir takım olma, yaratma keyfini yaşadım. Kendinden daha iyi bir takımı, oyuncularını motive ederek hazırlayan bir antrenör, o maçı kazandı. Hiç de kolay değildi. Dün akşamki oyuna bakıyorum. Beşiktaş takımına kenardan hiçbir katkısı olmayan bir antrenör görüyorum. Düşüncede yanlış, yanlış yerlerde adam oynatmalar var. Böyle olunca nasıl kazanacaksın ki... Beşiktaş yönetimine bir tavsiyem olacak, Murat Didin kardeşim bu futbol takımını alsın, 15 gün sonra takım yapmazsa ben adam değilim.
Yahu, böyle şey olmaz. Rakip 10 kişi kalmış, çerçeveyi bulan top 70. dakikada geliyor.
Tabii ki Sakarya’da top oynayan çocuklara bir laf etmek haksızlık olur. 10 kişi kaldıktan sonra öbür kaleyi hiç düşünmeden 1925 model top oynadılar. Yere yatan kalkmadı, zamana oynadılar. Onların da en doğal hakkı. Müsaade eden adam haksız. Kaleciye son 5 dakika kala bir kart gösterdi. Halbuki, ikinci yarı başladıktan sonra oyundan çaldığı, en az 10 dakika var. Ben bu hakemin et mi balık mı olduğunu anlamış değilim. İyi yönettiği maçları da seyrettim, dünkü gibi ipin ucunu kaçırdıklarını da...
Devamlı patinaj
Sakarya’dan attığı oyuncu kırmızı kartlık bir şey yapmadı. Faul de var, sarı kart da var. Ama kırmızı kartlık bir şey yok. Beşiktaş kötü oynuyor. Bu düşünceyle iyi oynaması da mümkün değil. 5-6 pas yapılıyor, gidilen mesafe 1 metre değil. Devamlı patinaj. Oynar gibi yapıp oynamayan bir takım. Serdar, diye bir kardeş orta sahanın ortasında. Kötü bir şey demek pek işime gelmiyor ama orada oynaması mümkün değil. Yerine yabancı!!!
Hep diyoruz, Delgado ile Ricardinho beraber oynasınlar, ileri giderken daha iyi iş görülür. İkinci yarı beraber oynadılar. Ne oldu, maç berabere bitti. Demek ki, onları da Tigana havaya sokamıyor. Kimseyi sokamadığı gibi...
Böyle seyirci dostlar başına. Takımının yanında değil, üstünde başında. 90 dakika hiç susmadılar, takımı iteklediler. Ama takımda hayat yok. İki pası bir araya getiremiyorlar. Hücuma çıkarken bu kadar top kaybı yapan bir takım bu ülkede yok. Dedik ya, böyle olacaksa iyi olmaz.
Yazının Devamını Oku