23 Ekim 2006
UÇAKLA Rize’ye gelirken, çok beğendiğim, çok da sevdiğim bir futbolcu kardeşim, "Ahh be Vedat ağabey, yine gündüz maçı. Gündüz maçlarında biz iyi oynayamıyoruz" dedi. Ben de maçı seyrederken o güzel kardeşimin laflarını hatırladım. Bundan daha kötüsü oynanamaz. Ama ben bu çocukların gece maçlarını da seyrettim. Gece ile gündüz farkı yok. Gelelim oyuna...
Hep deriz ya futbol çok garip bir oyun. 85’inci dakikaya kadar Beşiktaş’ın gol pozisyonu yok. Oyuna sonradan giren Bobo, ilk defa topla buluştu, o da gol oldu. "Bu ligdir, attığına ve kazandığına bakacaksın" diyenlere, bu işin maçlar yol aldıkça böyle oynayarak zor olacağını söylerim. Takıma şöyle bir göz gezdiriyorum, şu futbolcu bugün takımının da, sahanın da en iyisi diyeceğim bir adam yok. Tek tek yoklar da, zaten hep beraber de iyi oynayamıyorlar.
Rize de kötüydü
Rize takımı ligin mütevazı takımlarından biri. Onlar da Beşiktaş’ın kötü futboluna ayak uydurdular, kötü maça ortak oldular. Bir tek direkten dönen topları var, bir de kaleci Runje’nin son dakikada kaleyi daraltıp kurtardığı bir pozisyon var. Nobre’nin son saniyelerde çok güzel sıyrılıp vurduğu top da direkten döndü, bu da maçın süsü oldu. Hareket de şıktı, vuruş da. Maçın hakemi bir daha bu kadar kolay maç bulamaz. Hiçbir sıkıntıya girmeden maçı bitirdi.
Bu kafayla olmaz Baki!
Baki Mercimek’e bir parantez açacağım... "Bak, benim güzel kardeşim, futbolu nerede öğrendin bilmiyorum. Ama kim öğrettiyse yanlış öğretmiş. Bir defans adamı, topu yere çarptırdıktan sonra, veya rakip ayağına aldığı zaman müdahale etmeye kalkmaz. Daha rakibin ayağına gelmeden senin o topu alman lazım. Bu, futbolun anayasasına aykırı. Bu kafayla gidersen Beşiktaş’ın başına çok çorap öreceksin. Dün akşam da bunu yaptın, rakip faydalanamadı.
Dünkü oyunda gol olmasaydı hiçkimse arkasına sığınacağı bir mazeret bulamazdı. Galibiyet, hem Tigana’nın hem de oyuncuların ayıbını örttü. Ama tekrar ediyorum, Tigana yanlışlarından vazgeçmezse, futbolcular da dünkü gibi lakait olurlarsa işleri zor. Böyle oynayarak olmaz...
Yazının Devamını Oku 20 Ekim 2006
BAŞLIKTA asılı olan "Yapılacak bir şey yok" dün akşamki oyundan sonra düşündüğüm olay. Bir kere, Beşiktaş takımı Tottenham’dan iyi bir takım değil. Gözükürde kağıdın üstünde fena kadro değil. Ama Beşiktaş dün akşam eksikle yakalandı. Kleberson, Koray, Delgado’nun olmayışı büyük zaaftı. Bu 3 oyuncunun oynayacağı bir Beşiktaş takımı daha ağırlıklı oynayabilirdi. Rakip senden iyi olunca, onlar ne istediyse onu yaptı. Sana hiç gol pozisyonu vermeden 90 dakikayı bitirdi.
Berbatov farkı
Bir kere adamların futbol oynama mantalitesi üst seviyede. Top benim ayağımdayken, kaptırmam diye oynuyorlar. Bunun tam tersi Beşiktaş takımında var. O kadar lüzumsuz toplar kayıp edildi ki, bu kayıp toplar hep Beşiktaş’a hücum olarak geri döndü.
Hiçbir Beşiktaşlı oyuncunun, oyundan kaytardığını görmedim. Dünkü skor farkı, sırf kalite farkından dolayı. Beşiktaşlı futbolcu da çok koştu, iyi şeyler olsun istedi ama kapasitesi müsaade etmedi. Adamların Berbatov diye bir futbolcuları var. Tek başına Beşiktaş’ın defansını dağıttı. İlk golü attırdı, ikinci golü attı. Baki Mercimek, bu tip oyuncularla oynarken, iyi oyuncunun yüzünü döndürmeyeceğini bilmeli. Mercimek’i resmen katladı.
Hedef üçüncülük olmalı
Hakem için, kimse vıdı vıdı yapmasın. Hatta, adamların bir penaltısını da vermedi. Beşiktaş’ın bu grupta işi tabii ki zor. Üçüncü olup, Avrupa kupalarına devam etmek hedef seçilmeli. Dün akşamki maçta, iyi oynadı diyeceğim bir futbolcu yok. Serdar’ı yabancısı olduğu yerde beklediğimden daha iyi buldum. Nobre için söyleyeceklerim hiçbir zaman değişmeyecek. Aşk olsun bu adama.
Dünkü maçın, bana göre en önemli tarafı, seyirci tarafı. Beşiktaş’ın muhteşem bir taraftarı var. Stadı doldurmuşlar, 90 dakika takımlarının yanındaydılar. Bir tek küfür olmadı, en ufak bir şey atılmadı. Takım 3 puanı kaybetti ama 3 puanı seyirci kazandı. Hepsine helal olsun.
DİPNOT: Bu büyük taraftar, kaleciye takmış durumda. Kanları, bu kaleciyle tutmadı. Tamam, bu kaleci güven vermiyor ama maçın ortasında protesto etmek, bu büyük seyirciye yakışmadı. Bu da benim büyük seyirciye sitemim.
Yazının Devamını Oku 16 Ekim 2006
BU ülkenin ciddi takımlarından biri de Gençlerbirliği. Gençlerbirliği’yle top oynamak zor. Çünkü basketteki taktik fauller gibi, tehlikeyi hissettiklerinde hemen faul yapıyorlar.
Hem oyun soğuyor, hem de oyuna çabukluk getirmek zorlaşıyor. Beşiktaş’ın dün akşamki zorluğu hem Kleberson’un hem de Koray’ın olmayışı. İki tane ön liberon yokken, mecburen kendi yeri olmayan Serdar’ı orada kullandı. Serdar kötü mü oynadı? Öyle bir şey demiyorum. Oynayabileceğinin en iyisini oynadı. Ama ürke ürke oynadı. Hiç top kaybı yapmayayım, hemen en yakınımdakine topu vereyim, oyuna da fazla katılmayayım ama defansın önünde bir duvar öreyim diye oynadı.
Zaten 4’lü olan defanstan ileriye katkısı olan oyuncun yok. Bir de Serdar’ı oynattın, etti 5. 5 oyuncuyla, defansta kalındı. Bir de kaleci etti mi 6. Böyle olunca ne oldu? İlerideki 5 oyuncu, 8 kişiyle mücadele etti. Takımın dün akşamki kazanma hırsına şapka çıkarıyorum. Bu zor maçı 3 puana çevirdiler. Bu çok önemli.
Gelelim Tigana’ya. Yaptığı değişiklikler doğru. Zaten o ara oyuna bir tempo geldi. Gol de bulundu. Ama ilk 11’i yanlış. Sonradan oyuna soktuğun 3 kişi başta oynar. Hele hele Ricardinho’yla Delgado’yu, ikisini bir düşünüp oynatmayacaksa, bu takım iyi futbol oynayamaz. Bu takıma bir lider lazım. Lider tek. O da Ricardinho. Dün sahanın en iyi oyuncusu Gökhan Zan’dı. Attığı gol ona hediyesi oldu. Tabii ki Beşiktaş’a da. Bu çocuk çok iyi bir defans oyuncusu. Maçlar yol aldıkça bu çocuğun futbolu da büyüyecek.
Tigana farkı görürKaptan İbrahim, milli maçta tutturduğu çizgiyi devam ettirdi. Dün akşam onu da çok beğendim. Nobre benim adamım. İyi de oynasa, kötü de oynasa, çok beğeniyorum. Çok faydalı bir oyuncu. Rakipleri ısına ısına oynuyor. Delgado zaman zaman çok iyi işler yaptı. İbrahim Toraman’da düşüş var. Zaten sağ bek değil. Fakat bu kadar dağınık olmasına hayret ediyorum. Oyuna dalıp gidiyor. Onun tarafından rakip, gol yerine taşınıyor. Ali’yle değiştirilmesi çok doğru. Ali’nin orijini sağbek. Oyuna girdikten sonra iki futbolcu arasındaki farkı inşallah Tigana görmüştür. İbrahim oynayacaksa stoper oynar. Başka bir yerde düşünmek lüks.
Yazının Devamını Oku 7 Ekim 2006
Tigana, takımın üstüyle, başıyla çok oynuyor. Her hafta bir veya iki tane sürpriz oyuncu yaratıyor. Zannedersin, rakipler rahat etsin istiyor. Böyle gider mi? Bence gitmez. Elbet fren yapılır diye düşünüyorum. BEŞİKTAŞ, yeni sezona, yeni bir heves, yeni bir nefesle başladı. Yapılan transferler var, bence geçerli. Tribünde oturan insan iyi olan şeylere hep prim verir. Şimdiye kadar, kombine bilet satışı ve forma tüketimi en fazla bu sezonda oldu.
Bu şu demek; taraftar umutlu, yapılan transferlerden memnun, keyifle takımlarını seyredecekler. Buraya kadar tamam da, tamam olmayana gelelim...
Ligde oynanmış maçların karşılığı 24 puan, kayıp 11 puan var. Bu çok. Eğer şampiyonluğa soyunan rakipler de kaybetmeseler, lig zirvesi içinde olunmazdı. Futbolda iyi şeyler de, kötü şeyler de kendiliğinden olmaz.
Tuhaf adam
Tigana için şu güne kadar sabırla bekledim. Elindeki kadro, iyi futbol oynamaya çok müsait.
Ama adam tuhaf. Takımın üstüyle, başıyla çok oynuyor. Her hafta bir veya iki tane sürpriz oyuncu yaratıyor. Kendi takımı rahat etsin diye düşünmüyor da zannedersin rakipler rahat etsin istiyor.
Böyle gider mi? Gitmez. Elbet fren yapılır diye düşünüyorum. Freni kim yapacak? O da yan sütunlarda...
Kulübeden çık Ali!
BAK benim güzel kardeşim. Sen bu camiada yalnız benim için değil, her Beşiktaşlı için çok önemli bir adamsın. Bu formada büyük emeğin ve terin var. Slogan olmuş nadir futbolculardan birisin. Sen ’ALİ DESİDERO’ değil, Gültiken’sin. Futbolcuyu tanıma özürlü Tigana’yla beraber kulübeye çıkıyorsun. Orada ne yapıyorsun? Bana göre hiç.
Futbolculuğundan sonra antrenör oldun. Denizli’nin yanında da mutlak süslenmişsindir. Bu adamı, yanlışlarını görmemen mümkün değil. İçin içini de yiyordur biliyorum.
Hatta görüyorum. Son Kayseri deplasmanına giderken, o her zaman gülen yüzün dönüşte tanınmayacak haldeydi.
"Benim belli mesuliyetlerim var. Takıma karışmak gibi bir lüksüm yok" diyorsan onu bilemem. Ama ben olsam, kulübeye çıkmam.
Bak Ali, yine söylüyorum. Bu adamı yalnız başına bırakırsan, şimdilerde dar sokaklarda gezinen takım, çıkmaz sokağa girer. Sen şimdi diyeceksin ki, "Ahh be Vedat Ağabey. Bunları seninle teke tek konuşsaydık ya..." Ben de sana diyorum ki: "Ne yapayım Ali? Benim de eve ekmek buradan geliyor."
Vedat Özdemiroğlu
BAŞLIKTA asılı isim, Beşiktaş’ın yeni santrforu değil, Beşiktaşlı doğmuş şair bir kardeşimiz. İsim babası da benmişim.
Babacığı, "1968 senesinde Fenerbahçe maçında golü kim atarsa doğacak çocuğuna onun ismini vereceğim" demiş. Golü ben atmıştım. Bu şık adam, adaşım olmuş. "Deniz Tarafındaki Kale" adlı bir şiir kitabı var. Yeni elime geçti. En az 10 defa tekrar tekrar okudum. Beşiktaş’ta top oynayan oyuncuların, tek tek isimlerine şiirler yazmış. Şifo için yazdığı şiir, benim hislerimle aynen örtüşmüş. Sizlere de aktarmak istedim.
ŞİFO...
Türkiye’nin en golcü orta sahası
Işıl ışıl devirdi 13 yılı
İnönü’de bambaşka gece
Eşber ağabeyimle beraber
Ben de vardım jübilede
Tek hatasını Kadıköy’de yaptı
Mehmet suçsuz, çelmeyi Şifo taktı
Beşiktaş ilk 3’e sıkışır...
BEŞİKTAŞ, iki ayrı kulvarda kupa serüvenine başlıyor. UEFA ile başlayalım, kolayına sonra geliriz. Bu yazacaklarımı, Tigana’nın şimdiye kadar yaptığı yanlışları tekrarlamayacağını umut ederek dile getiriyorum.
Beş takımlı gruptan ilk 3’e girenler, "yola devam", son ikiye kalanlar "tamam" diyecek. En zayıf halka Brugge. İçeride geçilir. Leverkusen dışarıda ama deplasman değil. Tribünleri, gurbetçilerimiz doldurur.
İlk maç Tottenham’la. İnönü atmosferinde yenilmeyecek takım değil. Kötü takım mı? Öyle de değil. Ama ilk maçlar önemli. İyi başlamak, iyi yol almak demektir. Handikap, Bükreş’te oynanacak maçta. Dinamo Bükreş, bilhassa içeride iyi oynayan bir takım. Liglerinde de 10’da 10 yaptılar. İşime gelen hesaba göre Beşiktaş ilk 3’e sıkışır.
Eczacı Tigana
Beşiktaş geçen sezon ilk oynanan Fortis Türkiye Kupası şampiyonu. Bu kupa, hem maddi, hem manevi açıdan önemli. Beşiktaş, burada da 4 takımla eşleşti. Statü değişik, ilk 2 takım devam edecek. Görünürde Beşiktaş bu işi halleder.
Sıkıntı, her 9 günde 3 maç oynamakta. Bir ikinci sıkıntı da Beşiktaş’ın revire dönme durumu. Milli maç dolayısıyla futbola verilen mola hem sakatlıkların geçmesi, hem de takımın hazırlanması açısından ilaç gibi geldi.
Bakalım eczacı Tigana ne yapacak?
Yazının Devamını Oku 2 Ekim 2006
DÜN akşam öyle bir maç seyrettim ki, "40 gün 40 gece oynansa berabere biter" diyordum, öyle de oldu. Çünkü iki taraf da galibiyeti hak edecek en ufak bir şey yapmadı. Son sezonlarda bu kadar kötü bir maç seyretmedim. "Çabuk oynasalar da, çabuk bitse" diye dua ettim.
Beşiktaş’ın arkasına sığınacağı hiçbir mazereti olamaz. "Hafta arası 120 dakika, ağır bir sahada, ağır bir Avrupa maçı oynadık. Yorgunuz" mazereti benim için geçersiz. Karşımdaki rakip, antrenörü olmayan, futbolcularının kendi kafalarına göre takıldığı bir takım. Son dakika golüne kadar, senin 18’ine girememiş. Tek pozisyonları golde oldu. Beşiktaş’ın pozisyonu koca maç, gol dahil iki tane. Böyle bir Süper Lig maçı oynanır mı?
Beşiktaş takımında Gökhan Zan’ın dışında oyunu ciddiye alan oyuncu da yok. Nobre, işini gördü, sakatlandı, çıktı. Nobre’ye söylenecek laf yok. Ama koca Beşiktaş takımı böyle mi futbol oynar? Buna diyecek şey çok. Bu Beşiktaş’ın puan kaybı değil, ayıbı. Ayıbın ağa babası da Tigana.
Resim çektirdi
Her maç, bir veyahut iki sürpriz oyuncu oynuyor. Ricardinho, ne kadar yavaş da oynasa topu okşayarak oynuyor. Top sende kalıyor, sen niye çıkarıyorsun be adam? Bobo’nun, 90 dakika bittiğinde aklımda kalan bir tek iyi yaptığı şey yok. Maçta sadece takımla resim çektirince gördüm, o kadar. Gökhan Güleç de oyuna girdikten sonra saklandı durdu. Futbol değil saklambaç oynadı.
Genç Serdar, Beşiktaş’ın orta sahasında oynayacak futbolcu değil. O kenar oyuncusu. Rakipten ne kadar top kaptıysa o kadar da geri iade etti. Fahri, bu takımda forma bulamıyordu. Dün buldu ama iyi kullanamadı. Ben Fahri’nin futbolcu sikletini biliyorum. Daha iyi oynayıp, formayı bulmalıydı.
Maçın hakemi, hakemlik hayatı boyunca bir daha bundan kolay yöneteceği maç bulamaz. Ne seyirci baskısı var ne futbolcu. Elini kolunu sallaya sallaya maçı bitirdi.
Beşiktaş, lig için yara aldı. Ama dün akşamki gibi oynarsa, alırsın be kardeşim.
Yazının Devamını Oku 29 Eylül 2006
YUKARIDA asılı başlık, futbolcular için atılmış bir başlık. Sakın ola bu işin içine Tigana karıştırılmasın. 2-0 arkaya düşene kadar Tigana’nın senaryosu sınıfta kaldı. Düşünce yanlıştı, tertip yanlıştı. 2-0 geriye düşen takımın oyuncuları "Yahu ben Beşiktaş’ın futbolcusuyum. Karşımda üçüncü sınıf bir takım var. Bu kadar kalite farkıyla biz kendi kafamıza göre takılalım, hem yakalarız, hem de öne geçeriz" diye düşündüler. Aynen de öyle oldu.
Bunlar uzun boylu oyunlar. Hep deriz ya, avantajın kötüsü olmaz. Futbolda hakikaten 2-0’ı yakalayan bir takımın avantajı büyüktür. Hele büyük takımsan küçük düşünmeye hakkın yok. Tigana "0-0’a bağlayayım, turu da geçeyim" diye düşünmüş. Yanlış kere yanlış. Bir gol bulmak baştan işi bitirir. Karşındaki takım Beşiktaş’ın kalitesiyle kantara çıkacak bir takım değil ki. "Azalan her dakika, benim avantajım, rakibin sıkıntısı" olur diye düşünmüş.
İflas eden düşünce
Beşiktaş’ın bu defansıyla, böyle bir düşünce iflas eder. Etti de. Beşiktaş’ın arkadaki adam paylaşımı sıfır. Belki tek tek iyi oyuncular ama birbirleri ile iyi eşleşemiyorlar. Yenilen iki golü de mektep takımları yer. Beşiktaş yemez, yememeli. Birinci golde kaleci çıkmadı, Baki seyretti. Sonra top kaleye geldi. Bu kalecinin eldivenleri sabunlu herhalde. Ama yine de bir alkışı var. Oyun 2-0 iken çıkardığı top Beşiktaş’ı hayata döndürdü.
Beşiktaş yalnız turu almadı, ülkeye de puan kazandırdı. İtibarını yitirecekti, ayakta tuttu. İki lafım da Burak’a var. Oyun 0-0’ken kaçırdığı bir gol var, ayağı kaydı. Böyle ıslak bir havada naylon kramponla oynanmaz kardeş. Futbol oynamak için ilk önce ayakta durmak ilk şart. O pozisyon gol olsa, Beşiktaş bu sıkıntıyı yaşamazdı.
Çocuklar sazı ele aldı
Beşiktaş’ın bu aralar başında sakatlıklar dolaşıyor. Beşiktaş, hastaneye döndü. Bir takımın bu kadar sakatlığı üst üste nasıl gelir, aklım sırrım ermedi. Oyun uzatmaya gittiğinde, oynayan çocukların sazı eline aldığını gördüm. "Bu takım penaltıya kalmadan bu işi bitirir" inancını taşıyordum, öyle de oldu. Çünkü bu takım bir de penaltı özürlü. O da ayrı bir konu.
Maçın hakemine de kimse vıdı vıdı yapmasın. Adam her topun başındaydı. Bana göre de hiç yanlış düdük üflemeden maçı bitirdi. Beşiktaş bundan sonra oynayacağı grup maçlarında bu maçtan ders almalı. Tabii başta da Tigana.
Yazının Devamını Oku 25 Eylül 2006
DÜN akşamki oyunda, iki ayrı devrede iki ayrı Beşiktaş seyrettim. Ben Beşiktaş’ın kötü oynadığı maçlarda bile iyi yapılan şeyleri öne çıkarıp, kötüleri arkaya bırakırım. Dün akşamki oyunda ilk yarıda kötü bir şeyler aradım, bulamadım. Çok iyi oynayan bir Beşiktaş. Oynadığını rakibine kabul ettiren bir Beşiktaş, 2 gol bulup, çok da pozisyona giren bir takım. İkinci yarı nasıl bu kadar değişir, aklım sırrım ermedi.
Rahatlamışsın, daha iyi top oynama imkanın var. Lüzumsuz bir stres, eski hastalık, bol bol top kaybı ve oyunu sıkıntıya sokuyorsun. Her maç, ders alınacak maçtır. İnşallah Tigana da futbolcular da dünkü maçtan ders çıkarmıştır. İlk yarıda oynanan futbolu çok beğendim. Beşiktaş böyle oynamalı. Ama ikinci yarıdaki Beşiktaş, hep sıkıntıya düştü. Bu takımın daha iyi oynamasını Tigana istiyorsa, iki ustayı da aynı kadroda kullanmak mecburiyetinde. Çünkü, bu takım iyi oynamaya müsait bir takım. Daha da iyi oynar.
Burak çok iyi
Tüm futbolcuları bir tarafa ayırıp, Nobre’yi başka bir yere koymak istiyorum. Nobre’nin ne oynadığına bakmamak lazım. Rakibe ne oynatmadığına bakmak lazım. Burak, çok iyi futbolcu. Hem Beşiktaş’ın hem Türk futbolunun önemli bir futbolcusu olacak. Bu çocuk her türlü futbolcu. İki ayağıyla oynuyor, iyi şut atıyor, süratli. Bir futbolcuda olması lazım her şey var. Futbol topu için yaşarsa, çok büyük oyuncu olacak.
Koray, sakatlanıp çıktıktan sonra ilk yarı içinde denge bozulmadı ama ikinci yarıda bozuldu. Ankaragücü fizikli bir takım. Futbolun müsade ettiği faullerin dışında sert oynuyorlar. Karaman bu takımı toparlar. Ceyhun, diye bir oyuncuları var, zaten ben çok beğenirim. Dün akşam da ikinci yarıda sazı eline aldı, Beşiktaş’ı silkeledi.
Maçın hakemi, belki neticesine tesir edecek bir düdük çalmadı ama gösterdiği sarı kartlar, çok kolay, basit. Sarı kart, kredi kartı değil ki ceza kartı. Kaldı ki, esas kart çıkarılacakları da es geçti. Beşiktaş’ın hafta arası Avrupa Kupası maçı var. Dünün ilk yarısı gibi rakibe oynadığı topu kabul ettirirse, hiç sıkıntıya düşmez. Bunlar lig maçı, karşılığı da 3 puan. 3 puanı aldılar. Bir yerde işleri gördüler, tebrikler.
Yazının Devamını Oku 18 Eylül 2006
DÜN akşamki oyunda Beşiktaş adına kayıp da yok, ayıp da... Utanılacak bir oyun oynanmadı. Ligin matematiği içinde tabi ki kayıp var. Ama bu derenin altından daha çok su geçer. Dün akşamki kazanma iştahı devam edecek ise, Beşiktaş zirvenin sıcaklığının içinde kalır. Kayıp yok, ayıp da dedik ama hata var. Hata Jean Tigana’da...
Bu takım bu tip maçları tek santrfor oynar. Orta sahayı da çok kalabalık tutarak, marifetli adamlarını araya dereye sokar. Kendi oynadığını da rakibine kabul ettirir. Bunu ben söylemiyorum. Futboldan anlayan bir ilkokul çocuğuna söylesen, bunu böyle söyler.
Beşiktaş’ın 2 hafta üst üste oynadığı Trabzon ve Galatasaray maçları köşe başı maçlarıydı. Ben de diyordum ki, Beşiktaş her 2 rakibini de yenerse, belki erken ama, zirveye oturur, bu rakipleriyle de puan farkını açar. Öyle olmadı. Lig patinaj yaptı. Fenerbahçe’nin kaybıyla beraber, bu 4 büyük takımda bu işin içinde olur.
Kazanmayı bildiler
Dün akşam keyifli bir futbol akşamı yaşadım. Her 2 takımın futbolcularının ayaklarına sağlık. Her 2 takımın oyuncularına bakıyorum. İyi niyeti olmayan bir tek adam yok. Maçın hakemine bakıyorum. Maçın önüne geçmemiş. Birkaç yanlış düdük çaldı. Maçın skoruna tesir edecek en ufak bir yanlış düdüğü yok. Buna çıkardığı sarı kartlar da dahil. Bir tek sitemim var. Çok ayak altında dolaşıyor. Yakından takip edeceğim diye her topun içinde olunmaz. Verdiği penaltı doğru. Yanlış Mercimek’te. Sabit ayağın rakiple top arasında durur. Sabit ayağını araya koyamazsan, yardımcı ayağın otomatikmen faul yapar. Aynen de öyle oldu. 18 dışında yaparsan faul, içinde yaparsa penaltı.
Bu sene lig dişe diş geçecek. Hiçbir takım maç oynanmadan, "Ben bu maçı kazanırım" diyemezse, bu ligden hayır gelir. Ben öyle görüyorum. İnşallah da böyle olur. Bu işin tadı tuzu burada. İkinci yarı Beşiktaş’ın oynadığı futbol, en azından bu maçı kazandıracak kadar üst seviyedeydi. Direkten dönen bir top var. Ama onun dışında da, "Ahh bu da kaçar mı?" denilecek bir pozisyon yok. Buradan da şu çıkıyor. G.Saray ilk yarı kafa kafaya götürdüğü oyunu, galibiyete bağlamaya oynadı. Rakibi biraz fazla üstüne aldı. Kazanmayı da bildiler. Kazanana ne denir? Tebrikler...
Yazının Devamını Oku