25 Mart 2006
GEÇEN hafta, kendine rakip seçtiğin Kayseri’yi, gidip orada yeniyorsun, lig üçüncülüğü için de hevesin kabarıyor... Ama şimdi yaptığına bak. Hep diyorum, "Bu işin Avrupa’ya çıkış yolu iki türlü... Ya lig üçüncülüğü ya da kupa şampiyonluğu."
Bu durumda hemen aklıma şu geliyor, çocuğun biri babasına, "Para buldum baba" demiş.
- Aferin evlat nerede para?
- Düşürdüm.
Beşiktaş’ın işi de öyle oldu. Geçen hafta altın buldu, dün akşamki oyunla altını tenekeye çevirdi. Kendiliğinden mi oldu? Tabii ki hayır. Beşiktaş öyle bir ilk yarı oynadı ki, anlatılması çok zor. Çünkü anlaşılması daha da zor.
Kleberson’un dışında futbolcu yok. Her top kaybı Beşiktaş’ın kalesinde gol pozisyonu oldu. Bir de ortada fol yok yumurta yokken kendi kalelerine attıkları bir gol var. "Düzeldi" dediğimiz Beşiktaş savunmasının önemli ismi İbrahim Toraman, dün akşam kendi kalesine akıl almaz bir gol attılar.
Hakem değil ki
Konya takımı ilk yarı iyi top oynadı, Beşiktaş’a da oynatmadı. Pozisyonlar da buldular. Ama iki ayrı devre, iki ayrı Beşiktaş seyrettim. İkinci devre seyircisini de arkasına alan Beşiktaş, oyunu öbür onsekize yığdı. Konya da savunmaya gömüldü mecburen, hiç çıkamadılar. Ama Beşiktaş’ta da girilen pozisyonları gole çevirecek beceri de oyuncu çıkmadı.
Son kupa oyununda Beşiktaş’ı beğenmemiştim. Tur geçildiği için gözardı edildi ama oradaki Beşiktaş ile buradaki Beşiktaş’ın arasında hiçbir fark yoktu.
Maçın hakemi nasıldı? Hakem değil ki, iyisi kötüsü olsun. Beşiktaş oyuncularını da, tribünde oturan insanlarını da verdiği ters kararlarla çılgına çevirdi. Ama yine ekleyeyim, maçın neticesine direkt tesir edecek bir hatanın içinde olmadı. Ama bu kardeş futbolu bilmiyor. Ali Güneş’e gösterdiği bir sarı kart var, işte bir tek orada bile bu işten çakmadığını anladım. Neticede Beşiktaş’ta hasar büyük. Ligin üstüne herhalde battaniye çekilecek. Kupaya bakalım kupaya..
Yazının Devamını Oku 22 Mart 2006
YUKARIDA attığım başlık, işlem tamam. Kolay mı oldu? Yok öyle bir şey söylemiyorum. Benim beklediğimden daha zor. Beşiktaş’ın 90 dakika boyunca rakip kalede, "Ah şunu da nasıl kaçırdım" diyeceği bir pozisyonu yok. Tabii ki, herkesin bildiğini ben de biliyorum. Bu yaşıma geldim, avantajın kötüsüne rastlamadım. İlk maçtaki 2-0’lık avantaj Beşiktaş’ın oyun rahatlığı idi. Tabii ki, her azalan dakika Beşiktaş’ın kar hanesine yazıldı.
Ama rakip 10 kişi kaldıktan sonra golü buldu. Beşiktaş da sıkıntılı bir gecenin içinde boğuldu. Hem avantajlı gelmişken hem de top senin ayağında fazla kalmıyorsa bu sıkıntı olur. Benim aldandığım yer bu. Ben, her Beşiktaşlı oyuncunun topu dolaştırıp, oyunun her dakikasını kendi elinde topla geçirmesini bekliyordum. Hiç de öyle olmadı. Ama bir şeyin hep tarafında olurum. Yine söylüyorum. Beşiktaş ne kadar kötü olursa olsun, ilk maçta yakaladığını ikinci maçta vermedi.
450 bin YTL geldi
Neticede hem cebine 450 bin YTL para koydu hem de turu geçti. Futbolcuların hiçbirine ne kadar iyi oynadılar, ne kadar kötü oynadılar diye bir yorum getirmeyeceğim. Zor da olsa, işlerini gördüler. Kayseri takımı bu sezonun iyi top oynayan takımlarından biri. 10 kişi kalmalarına rağmen, skoru da turu da zorladılar. Ama onlar için olmadı. Ama bu Kayserispor’un kötü top oynadığı manasına gelmez.
İlk oynanan oyunu düşünüp, çok rahat geçilecek bir turu Beşiktaş zora sokup geçti. Bilmiyorum kenarda duran Sergen sakat mı? Bu tip oyunların ilacı Sergen. Sergen’li bir Beşiktaş topu ayağında tutan bir Beşiktaş olur. Maçın hakemi bana göre bu ülkenin en inanılır hakemi. Ama bir hakem hatası yaptı. Okan sahadan çıkmadan, Ali Tandoğan oyuna girdi. Beşiktaş 12 kişi oldu. Hem yardımcılar nerde, hem 4. hakem nerde?
Yazının Devamını Oku 18 Mart 2006
BEŞİKTAŞ, Kayseri’ye gelirken "3 puan kazanırım" hesapları yapmış. Doğrusu da bu. Beşiktaş belli bir trend yakaladı. Tabiki 3 puan dışında hiçbir şey düşünmeyecek... Kaldı ki Kayserispor, Beşiktaş’tan 4 adım önde başladı. Her iki takım da hem ligde hemde kupada kol kola girdiler. 5 gün içinde 2 defa karşılacaklardı. Dün oynanan maçta iki taraftan birinin yarım gol bile atsa işine gelirdi. Beşiktaş attı işine geldi.
Salı günü maç öyle bir maç değil, yarım gol yetmez. Kayseri’ye 3 gol lazım. Onun için diyorum ki, dünkü maça bakıp salı günkü maça yorum getirilmez. Ben de getirmiyorum. Her maç ayrı ayrı oynanır. Ben öyle bakarım.
Üst seviyedeydiler
Biraz sahanın içine bakalım. Kaleden başlayıp en ileri uca kadar bir tur atalım... Yöneticilere bir tavsiyem var. Bu Cordoba futbolu bırakana kadar değil, ölene kadar Beşiktaş’ın kalecisi olsun. Daha ne diyeyim ki... İbrahim Toraman’la Koray’ın futbol uyumları üç maçtır çok üst seviyede. Bu iki kardeş rakibe pozisyon değil, su vermiyor. İkisine de bravo.
Orta sahada Kleberson, Okan, Ahmed Hassan ve İbrahim Üzülmez 4’ü birden büyük bir iş ahlakında top oynuyorlar. Kleberson ilk geldiği günlere döndü. Dün akşam da çok iyi işler yaptı. Bobo çok güzel bir gol attı. Düşünceleri de hep iyiydi. Gözlerden de kaçmasın, Beşiktaş’ın top kaybında rakip ilk önce Bobo’yu karşısında buluyor. Hücum pres yapıp yıpratıyor.
Presle bitirdiler
Gökhan Güleç dün akşam iyi oynamadı. Ama bir futbolcu iyi oynamazken nasıl takımına katkısı olur, onu gösterdi. Rakiple didişti, kolay top yapmalarını önledi. Ve bu sezon seyrettiğim Kayseri’nin bu kadar kötü oynamasına da Beşiktaş’ın yaptığı pres sebep oldu. Kayseri takımı Beşiktaşlı oyuncuların metre kare metre kare daralttığı sahanın içinde boğuldular. Topu arkadan şişirerek Gökhan’ın kafasında buluşturmak istediler. O da olmadı.
Maçın hakemi Kayseri seyircisine anti-patik gelmiştir. Çünkü bu iş böyledir. Takımın mağlupsa hakemin arkasına saklanmak istersin. Ben de diyorum ki, dün akşamki hakem çok iyi maç yönetti. Tabii ki gözler hem Kayseri’de hem de Gökhan Ünal’daydı. Dün iyi oynamadı, ama iyi futbolcu. Bir kere düşüncesi iyi. Kendini çok çabuk gol yerlerine sokabiliyor. Ama yukarıda da söyledim ya, Beşiktaş defansı iyi oynadı.
Neticede Beşiktaş üçüncülük için Avrupa biletinin ucunu Kayseri’de gördü. İşini görmüş bir takım olarak da salıyı bekleyecek.
Yazının Devamını Oku 13 Mart 2006
BEŞİKTAŞ yarım takımla geldiği Samsun’u 3 puanla geçti. Bu nasıl oldu, kendiliğinden değil... Tigana’nın oynattığı oyun şablonu Beşiktaş’la geç de olsa iyi buluştu. Sergen’in Tümer’in olmadığı bir takımla, bu deplasman zor diye düşünüyordum. Ama bütün forma giyen çocuklar, o kadar beraber oynayıp o kadar beraber düşündüler ki, iğneli fıçının içinde olan Samsun, koca 90 dakika bir tek gol pozisyonu buldu. Bu da Celil’in kendi yeteneğinden.
Gönlünü koydu
Ahmed Hassan diye bir adam var, dibine kadar top oynuyor. Attığı gol için bunları söylemiyorum, oyunun tam ortalık yerine gönlünü koydu. Her taşın altından Ahmed Hassan çıktı. Aferin bu kardeşe. İyi oynayanlar listesinin başında İbrahim Toraman’la, Koray Avcı da var. Beşiktaş o kadar gönülden oynadı ki, dün akşamki oyunda Bobo bile bana sempatik geldi.
Zaten Cordoba diye bir kalecin var, o iyiyken beraberliği cebine koyup sahaya çıkıyorsun. Gökhan golcü, son vuruşlarda iyi. Tabii bu da kendiliğinden olmuyor, o kulvarı kendine yaratıyor. Bu genç adam herhalde Beşiktaş’ın 10 sene işini görür.
Aferin Mustafa’ya!
Maçı bir kenara bırakıp hakem Oktay Demiray’a değinmek istiyorum... Hani hakem şansı derler ya, işte o hakem şansı dün yanında değildi. Kocaman 90 dakika çok iyi maç yönetti, hep avantajların yanında oldu. Bir hatası vardı, "Şifo Mehmet hatası"na benzetiyorum. Şifo Mehmet de hayatında bir defa faul yaptı, ama başına neler geldi. Beşiktaş dün kazanamasaydı, bu hakemin de başına gelen farklı olmayacaktı. Pozisyon bitsin be kardeş bekle, bekle... Kart senin cebinde, 15 gün sonra göstersen sana kim ne der. Bir de Mustafa Doğan’ın kendi kalesine attığı gol var, benim de defansa sitemlerim. Mustafa’yı tutamadınız arkadaşlar... Mustafa da öyle yere vurdu ki, değil Cordoba iki kaleci olsa çıkaramaz. Aferin Mustafa’ya!
Neticede Beşiktaş, lig üçüncülüğü için çıkmaz sokağa girmedi. Samsun takımı iğneli fıçıda olduğu için kaskatı top oynayan bir takım. Yetenekli oyuncuları bile rahat değil. Bu haleti ruhiye ile top oynamanın zorluğunu bilirim. Bu ligde işleri kolay değil.
Yazının Devamını Oku 10 Mart 2006
BUNLAR uzun boylu oyunlar. 90 dakika değil, boyu 180 dakika. 180 dakikanın sonunda ayakkabıları bağlıyor. Ama dün akşamki oyunda Beşiktaş, iki ayaklı maç için büyük avantaj sağladı. Sene başında çok iyi bir Beşiktaş seyretmiştim. Dün gece ilk yarıdaki Beşiktaş’ı beğenmedim. Tek gol pozisyonu yok. İlk yarı için söylüyorum, rakibe verilmiş gol pozisyonu da yok. İşin o tarafı iyi.
İkinci yarı Beşiktaş, biraz sallandı, iki de gol buldu. Tabii ki, bu sallanışta Ahmed Hassan’ın büyük emeği var. İlk golde getirdiği top, ancak Hassan’ın taşıyacağı toptu. Gökhan da topu iyi yerde birleştirdi, gol oldu. İkinci atılan golde de o kadar çabuk tacı kullandı ki, Kayseri defansı geriye oturmadan Bobo da golü attı.
Bütün oyun sürecinde sahanın en iyi oyuncusu Koray’dı. Çok akıllı top oynadı. Bu ülkenin gol krallığı tahtında oturan santrforuna da hiç boş alan bırakmadı. Kleberson, 3 haftadır çok iyi top oynuyor. Futbol kalitesi kadar takımına da faydalı oluyor. Sergen, pazar-çarşamba ha babam top oynayacak fizikte değil. Dün akşam maça eli hiç değmedi. İbrahim Akın’la değiştirilmesi zaman olarak akılcı. Tigana’ya iki lafım var; Bu zor maça Mehmet Sedef’i sokmak pek akılcı değil. Çocuğu ateşe attın. Böyle zor maça sonradan oyuna girmek zaten zordur. Hele hele çok gençken daha zordur.
Bravo Sağlam’a
Kayseri, taş gibi bir takım. Bravo Ertuğrul Sağlam’a. Çok iyi bir takım yaratmış. Maçın hakemi, iddia ediyorum ki, halı sahada bile top oynamamıştır. Bu işten hiç anlamıyor. Her çaldığı düdük, yarısı doğru yarısı yanlış. Yanlış anlaşılmasın kötü niyetli demiyorum. Futbolu hiç bilmiyor diyorum. Çağdaş kardeş. Bir sarı kartın var. Top rakibin sahasında orda gidip, ikinci sarı kartı görüyorsun. Bu takım üst üste kazanıyorsa, oturmuş bir takımın hep beraber oynamasından dolayı.
Lig maçında aynı şeyi Tümer yaptı. Dün akşam da sen. Gökhan Zan da sakat. Üçünüz birden Samsun maçında yoksunuz. Bu nasıl profesyonellik? Olmadı Çağdaş. Neticede, üstte söylediğimi dibinde bağlayayım. Beşiktaş dün akşam için işini görmüş bir takım. Haa, kolay mı oldu? Tabii ki, zor ama oldu.
Yazının Devamını Oku 6 Mart 2006
BEŞİKTAŞ, dünkü oyunda Beşiktaş gibi oynadı. Çok iyi bir rakiple oynadılar. Oyunun son 5 dakikasına kadar bir tek gol pozisyonu rakibe vermediler. Bu şu demek; Futbolun iki tarafını da iyi oynayacaksın. Yalnız ileri giderken iyi, yalnız geri gelirken kötü olursan, dengesiz bir takım oluyor. Beşiktaş’ın bu sezon çektiği sıkıntı hep bu dengeyi ayarlayamamaktan. Dün akşamki oyundan rakip kaleye her gidildiğinde bir hadise yarattılar. Tabii ki, her zaman iddia ettiğim gibi Sergen’in, Tümer’in, Kleberson’un iyi oynadıkları bir oyunu Beşiktaş zor kaybeder. Bu üç usta oyunu hamur gibi yoğuruyor. İstediklerinde frene basıyorlar, istediklerinde takımı en kısa yoldan öbür kaleye götürüyorlar.
3 ustanın hüneri
Atılan ilk iki golde Sergen’in büyük payı var. Tümer’in attığı gol, tamamen Sergen-Tümer elektriğinin bir sonucu. Yalnız Tümer’e iki lafım var. İkinci yarı İbrahim Akın, boş kaleye topu yuvarlayacak. Tümer, senin gibi bir usta bunu nasıl yapmaz? Gol attırmak, gol atmaktan daha keyiflidir. Dün, Mustafa’yı oynadığı topla liste başı yapıyorum. 90 dakika sıfır hata ile top oynadı. Hiç top kaybı yapmadı. Mustafa’yı Beşiktaş’a geldiğinden bu yana bu kadar iyi görmemiştim. Çok iyi profesyonel olduğunu biliyorum ama dün Beşiktaş’a büyük katkısı oldu.
Aferin Gökhan Zan’a
Maçın hakemi bana göre bu ülkenin iyi hakemlerinden biri. Birkaç yanlış faul süzmeleri oldu ama o kadar olacak. Oyun bu kadar tempoluysa hakemin de eli değmiştir. Gökhan Zan da Ersen Martin’i paketledi. Ambalajını yaptı, üstüne de fiyonk attı. Ersen Martin pek topa vuramadı. Ne yerden, ne havadan Gökhan su vermedi. Aferin Gökhan’a.
Beşiktaş, tabii ki, ligin zirve sıcaklığında değil. Ama hem lig üçüncülüğü hem de Türkiye Kupası var. Birinden biri kazanılabilirse Beşiktaş bu sezonun ayıbını kapar. Futbolcularının da dünkü oyunda bunu kafalarına soktuklarını gördüm. Eğer böyle devam edecekse ben ’olur’ diyorum. Neticede Beşiktaş’ı beğendim. Ama genç Mehmet’e bir şeyler söylemek isteyip, bitireyim. Mehmet kardeş, oyun içinde olmuyorsun. Bu dalgınlığınla Beşiktaş takımında forma bulamazsın. Çok gençsin, bu eksikliğini çok çabuk zamanda hallet.
Yazının Devamını Oku 4 Mart 2006
TİGANA, hem oynarken hem oynatırken ezberimde olan bir futbol adamı. Beşiktaş’a ilk geldiği gün iyi seçim diye dile getirmiştim. Vazgeçmem mümkün değil. Öndeki sezon için de Beşiktaş’ta kalıyor olması yönetimin yaptığı iyi bir iş. Seneye ayağa kalkılacaksa, Tigana ile olur. Aldığım duyumlar hep pozitif. Dünya markası bir adamın tabi ki, futbolcu portföyü vardır. Beşiktaş’ın yapısına uygun en az dört tane yabancı, Tigana tarafından bu takıma monte edilecek. Beşiktaş maalesef iki sezondur yabancı yönünden arızalı. Şu an kullanılan kadroda, üç yabancı iş görür görünümünde. Cordoba, Kleberson ve Ahmed Hassan, iyi bir kadro yapılır ise üçü de iş görür. Matematikte de şu çıkıyor; "Dört değil üç iyi yabancıya ihtiyaç var." Cordoba, ciddiye aldığı oyunların en iyi kalecisi. İyi bir kadroda neler yaptığını 100’üncü yıl şampiyonluğunda gördük. Kleberson, çok iyi oyuncu ama takımın tamamı iyi oynuyorsa o da iyi oynuyor. Ben Ahmed Hassan’ı tutarım. Çok değişik adam. Rakibi rahatsız eden, hep oyunun içinde olan, olmadık yerlerde kendinden başka kimsenin yapamayacağı golleri yapan bir oyuncu. Beşiktaş’ın yapacağı ideal bir kadroda Bobo da olmaz, Jun da. Çok ucuz masrafla denenmiş olmaları, zarar hanesine ağır bir yük değil ama yine olmaz.
SERGEN-TÜMER
BAŞKALARINA sataşmak pratiğimde olan bir şey değildir. Konuşurken de yazarken de, hep beni bağlayan şeyler dile getiririm. İyi futbolun iyi futbolcuyla oynandığına inanırım. Portekiz’de Guimaraes maçı sonrası Tigana’ya sordum: "Sergen ile Tümer’i niye ilk 11’de oynatmıyorsun?"
Aldığım cevap kısa ve öz oldu:
"İkisi de hazır olduğu halde oynatmayan hocaya aptal derler."
Sakın ola son Fener maçı bana bunları yazdırıyor zannedilmesin. O maç, günü birlikti. İkisi de büyük top oynadı. Benim iddiam ikisinin birlikte çok şeyler yapacağıdır. Daha da ileri gideyim. İllaki ikisi birden oynasın diye birinden birini kaleci bile oynatırım. Yeter ki, ikisi de fizik ve kafa olarak hazır olsunlar.
Sergen’e özel bir paragrafım var. Bak güzel evladım, seninle baba-oğul gibiyiz. Maç sonrası röportajını dinledim. ’40 yaşıma kadar top oynayacağım’ diyorsun. Keyif aldım. Oynayacağına da inancım büyük. Yeter ki, sen iste. O yaşın üstüne bile çıkarsın. Çünkü sen başka bir şeysin. Ben şimdiye kadar senden başka hiçbir futbolcu için ’göz keyfim’ demedim. Ne beni ne Beşiktaşlılar’ı ne de futbolseverleri bu keyiften mahrum etme.
Yazının Devamını Oku 27 Şubat 2006
BEN derbi oyunlarına hep bir futbol bayramı olarak bakarım. Tadı da başkadır tuzu da. Dün akşamki oyundan da büyük keyif aldım. Tam bir lig maçı oldu. Fenerbahçe’nin yabancılarından dolayı bir fazlalığı var. Beşiktaş’ta oynayan 3 yabancı oyuncu var. Bir tanesi kalede. Zaten maçtan önce %60’ı yabancı olan Fenerbahçe, favori gösteriliyordu. Benim işim Beşiktaş’la.
Beşiktaş dün akşam çok akıllı, çok yürekten top oynadı. Zaten Fenerbahçe Stadı’nda oynamak pek kolay iş değil. Ama Beşiktaş öne de geçtiği maçı kurtaramadı. Tabii ki hepsi çok yürekli oynadılar ama yenilen 2 golde ailece defansın hatası var. Tigana, maçtan önce, maç senaryosunu iyi yazmış. Kullandığı onbir de iyi düşünülmüş. Bir tek genç Mehmet maçın ağırlığının ismini kaldıramadı.
Yürekten oynadı
Tigana, ilk yarı bittiğinde İbrahim Akın’ı alır diye düşündüm. 20 dakika rötar yaptı. Sergen, Tümer, Kleberson, üçü de üst seviye oyuncular. Beşiktaş dün akşam bu üç ustanın iyi oyunlarıyla ayakta kaldı. Öbür oyuncular da ustalara yardım etmede kusur yapmadılar.
Cordoba, hep dediğim gibi işi ciddiye aldığında bu ülkenin en iyi kalecisi diyorum. Bana göre maçın hakemi topu oyunda tutmakla bu zevkli oyuna katkısı oldu. İlk yarıda Tümer’in bir pozisyonu var, faul var ama penaltı yok. Çünkü top dışarda, hareket de dışarda. Sergen başka bir alem. Koşmaz, koşamaz diyen herhalde utanmıştır. 90 dakika sahada kaldı. Hem koştu, hem didişti hem de iki gol yaptı.
Sergen’in resitali
Büyük maçların büyük oyuncuları olur. Dün akşamın en büyüğü Sergen. Ben Fenerbahçe’nin Ganalısı Appiah’ı ilk defa çıplak gözle seyrettim. Her eve lazım eşya gibi. Çok beğendim. Onun da hakkını yemeyeyim. Beşiktaş için bu başlangıç olursa, lig üçüncülüğü için umudu var derim. Beşiktaşlı futbolcular unutmasın ki, böyle yürekten oynarlarsa üçüncü olurlar. En kısa yoldan da Avrupa’ya çıkış üçüncülükte. Oyunun bir sevindirici tarafı da tribünlerden hiç küfürlü ses çıkmadı. Neticede şampiyonluğa oynayan bir takımın kendi sahasında çıkan bu puan Beşiktaş’ın prestijidir.
Yazının Devamını Oku