26 EKİM 2005 saat 19.00, Fransa Dışişleri Bakanlığı... Fransa Dışişleri Bakanı Philippe Douste-Blazy, Ömer Sabancı Başkanlığındaki Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) heyetini kabul ediyor...
Heyette Ömer Sabancı’ya, Pekin Baran, Arzuhan Yalçındağ, Ümit Boyner, Jak Kamhi, Naim Koçer, Eşref Hamamcıoğlu, Haluk Tükel ve Bahadır Kaleağası eşlik ediyor.
Blazy, ‘Gümrük Birliği’nde Türkiye’nin eksik bıraktığı noktalar var. Artık onları da çözmeniz gerekiyor. Ayrıca, Fransa’yla ikili dış ticaretin artırılması için daha fazla çaba harcayın’ diyecek oluyor. TÜSİAD heyeti yanıtı yapıştırıyor:
‘Daha müzakereler başlamadan, ufukta tam üyelik görünmeden Gümrük Birliği’ne giren tek ülke Türkiye. Önümüzdeki dönemde ikili ticari ilişkilerimizin daha fazla gelişmesini istiyorsanız, sizin de birşeyler yapmanız gerek. Müzakereler sırasında Fransa’nın ‘destekleyen’ tarafta olması ikili ilişkilerin daha da gelişmesine vesile olabilir...’
Philippe Douste-Blazy, TÜSİAD heyetinin yanıtı üzerine gülümsüyor: ‘Anlaşıldı. ‘Fransa bizi desteklesin, biz de daha fazla ekonomik ilişkinin önünü açalım’ diyorsunuz. Bu mesajı aldım.’
Bu aşamada Ömer Sabancı, heyet olarak daha önce kararlaştırdıkları daveti Blazy’e iletiyor: ‘Sayın Bakan, biz de Fransa ile Türkiye arasındaki 10 milyar Euro’luk dış ticaret hacmini yeterli görmüyoruz. Türkiye’ye teşrifinizin iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin daha da gelişmesine katkı yapacağını düşünüyoruz.’
Blazy, TÜSİAD’ın davetine teşekkür ediyor, ancak o anda olumlu-olumsuz bir yanıt vermiyor. Çok samimi bir havada gerçekleşen görüşme, Balzy’nin de hoşuna gidiyor: ‘Bir kamera koyup, görüşmeyi Fransa halkına seyrettirsek, aramızdaki samimiyet herkesi şaşırtır, inanamaz. Bazı Fransızlar şaşkınlıktan küçük dilini yutacak gibi olur.’
Ömer Sabancı, fırsatı değerlendiriyor: ‘İç kamuoyunu Türkiye konusunda ikna etmek de siz politikacılara düşüyor.’
TÜSİAD Heyeti, Blazy’nin yanından çok olumlu izlenimlerle ayrılıyor...
Ertesi gün TÜSİAD’ın Uluslararası Geleceğe Yönelik Araştırmalar ve Bilgi Merkezi’yle (CEPII) ortaklaşa düzenlediği ‘Türkiye’nin Avrupalı Geleceği’ semineri OECD binasında gerçekleşiyor. Seminer sonrasında OECD binasına yürüme mesafesinde bir restorandayız.
Masada Türkiye’nin Paris Büyükelçisi Uluç Özülker de var. Özülker, Ömer Sabancı’ya takılıyor: ‘Ömer Bey, Fransa Dışişleri Bakanı’nı çok etkilemiş olmalısınız. Bu sabah Fransa Dışişleri Bakanlığı bizi resmen aradı. Sayın Blazy’nin bir heyetle birlikte aralık ayında Türkiye’ye gelmek istediğini bildirdi. Ayrıntılar ve ziyaretin tam programı önümüzdeki dönemde netleşecek. Ama Sayın Blazy, Türkiye ziyaretini programına almış bulunuyor.’
Özülker’in verdiği bu haber, Fransa’da iki gün boyunca yoğun bir lobi turu yapan TÜSİAD heyetini mutlu ediyor.
TÜSİAD, önceki Başkan Tuncay Özilhan’ın, ‘Bu bizim için askerlik görevi, vatana hizmet gibi’ tanımlamasını hatırlatan çabayla Avrupa Birliği’ne (AB) dönük lobiyi aralıksız sürdürüyor.
Ömer Sabancı, ‘Şimdi gün, Avrupa ülkeleri vatandaşlarına Türkiye’yi anlatma günü... Artık tanıtıma yükleneceğiz’ diyor...
TÜSİAD, AB yolunda üstüne düşeni fazlasıyla yapıyor...
Ya diğer kurumlar?..
Galatasaray lobisi Paris’te iş başında
TÜRK Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (TÜSİAD) Paris’te lobi yapan heyetine dikkat ettim, Başkan Ömer Sabancı ve Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner dışında tümü Fransızca biliyordu.
TÜSİAD Başkan Yardımcısı Pekin Baran’a bunu hatırlatınca, gülümsedi, hemen okuldan Galatasaraylı oluşunu öne çıkararak, şaka yollu yanıt verdi: ‘Aslına bakarsanız bir anlamda Galatasaray lobisi iş başında. Fransızca bilen arkadaşlarımızın çoğu Galatasaray Lisesi kökenli...’
Aynı konuyu Ömer Sabancı’ya da sordum: ‘Fransızlar kendi dillerinden konuşulmasını önemsiyor. Bu heyeti Fransa’yı, kültürünü iyi bilen, Fransızca konuşan arkadaşlardan oluşturmamızda bunun etkisi elbette var.’
İşin Galatasaray şakası bir yana, TÜSİAD hem mektup bıraktığı Fransa Başbakanı Dominique de Villepin’e, hem de diğer görüştüğü hükümet üyelerine, ‘İstanbul’da Yaşama Sanatı’ kitabı hediye ediyor... Villepin’e mektubunda da, ‘Türkiye, Osmanlı’dan buyana tarih boyunca Fransız kültürüyle yoğruldu’ hatırlatması yapıyor...
Fransa’nın da müzakere boyunca bunları görmesi gerekiyor...