Paylaş
- Mehmet Bey, çocuğumuzu size emanet ettik ama o kadar da değil.
Anne Uçan’ın ses tonu onu tedirgin etti:
- Buyurun, bir sorun mu var?
Anne Uçan sürdürdü:
- Bir haftadır haritada Kazan’ın yerini arıyoruz. Oğlumuzun o kadar uzağa gitmesini istemeyiz.
Özkan, Salih Uçan’ın “Rubin Kazan” kulübüne transferini kabul etmiş, aileden böyle itiraz gelmişti. Hemen menajerler Ömer Uzun ve Batur Altıparmak’ı aradı:
- Salih’in ailesi Kazan’a gitmesine izin vermiyor. Fenerbahçe’nin teklifi geçerliyse el sıkışalım.
Salih Uçan, 2012’de 1.4 milyon Euro’ya Fenerbahçe’ye transfer oldu. Anlaşma gereği, transferden küçük bir bölüm, Bucaspor Akademi’ye aktarılacaktı. Ancak, kulüp yönetimi bu kurala uymadı:
- Mehmet, sende para var. Buradan gelen paraya kulübün ihtiyacı var. Bu kez vermeyelim. Sen Akademi’ye desteğe devam et.
Özkan’ın transferden Akademi’ye pay aktarılmasındaki ısrarı, futbol altyapısına dönük kurduğu sistemin sürdürülebilir olduğunu göstermek içindi. Transferden sembolik bir rakamın Buca Futbol Akademisi’ne aktarıldığı duyurulacak, Türkiye bir ilke adım atacaktı.
Süreç hedeflediği gibi yürütülmeyince Özkan ertesi gün ceketini alıp Bucaspor Akademi’den çıktı. Cebindeki son parayla hayalindeki modeli kuracağı bir kulüp aramaya başladı. İZVAK, Isparta Emrespor ve İstanbul Tepecikspor’la yaptığı görüşmelerden olumlu sonuç çıkmadı.
O günlerde Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) satış gündeminde olan Göztepe teklif edildi, Özkan’ın yanıtı şu oldu:
- Hedeflerimi gerçekleştirmem için yarışmacı değil, yetiştirici bir takıma ihtiyacım var.
Derken karşısına kuruluş tarihi 1923’e uzanan Altınordu çıktı. Kulübü devralırken şartını koydu:
- Kulüp için bir şirket kurulacak, tüm haklar buraya devredilecek.
4 Ağustos 2012’de Altınordu AŞ kuruldu, Özkan 3 milyon liralık borcu üstlenerek kulübü devraldı. O sezon şampiyon olup, 3. ligten 2. lige yükseldiler. Özkan, futbolculara şu mesajı verdi:
- İyi birey, iyi vatandaş, iyi futbolcu...
Ekibine futbolcu seçiminin şifresini şöyle açıkladı:
- Her şey aileden başlar... Yetenek gördüğümüz çocuklara haber vermeden ailelerle görüşülecek. Ailelerle yemeğe çıkılacak. Yemekte anneler mutlaka bulunacak. Annenin kaşığı, çatalı, bıçağı kullanma şeklinden, garsondan bir şey istemesine kadar her şeye titizlikle bakılacak.
Şu ayrıntıya da dikkat edilmesini istedi:
- Eğer bir anne, “Benim çocuğum...” diye başlayan cümleyi sıkça kullanıyorsa, çocuğunu akademiye almayacağız.
Bunun gerekçesini de şöyle açtı:
- Çocukların 15 yaşındayken bile sorumluluk sahibi olması lazım.
Altınordu ekipleri 3.5 yılda 16 bin maçta 310 bin oyuncu izledi. 3 bin amatör kulüple temasa geçti, yetenekli olduğu düşünülen 3 bin 300 öğrenci takibe alındı. 115 küçük çocuk akademiye kazandırıldı, 150 oyuncuya lisans çıkarıldı.
Çocuklar kitap okuyor, İngilizce öğreniyor, satranç oynuyor, medya eğitimi alıyor, tarımla uğraşıyor, judo öğreniyor, mevkisine göre antrenman yapıyor.
Altınordu’yu 3 milyon liralık borçtan, 50 milyon Euro’luk değere ulaştıran Özkan’ın öyküsünü, Hürriyet Ekonomi Servisi’nin başarılı editörü Ceyhun Kuburlu’nun “Deli Misin Sen?” kitabında okudum.
Hürriyet Kitap’ın yayınladığı “Deli Misin Sen?” kısa sürede ikinci baskıya ulaştı...
‘YER TUTUCUYUM’ DİYORDU TARİHE SON BAŞBAKAN OLARAK GEÇTİ
CUMHURBAŞKANI Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen yılki “30 Ağustos Zafer Bayramı” resepsiyonu, Beştepe... Resepsiyonun sonlarına doğru Cumhurbaşkanı’nın basından sorumlu Başdanışmanı Lütfullah Göktaş’tan sinyali aldık:
- Cumhurbaşkanımızın sorularınızı cevaplama ihtimali var.
Görevlilerden yardım istedik, kokteyl masalarından birkaçını birleştirip, meslektaşlarla hazırlığımızı yaptık. Tam o anda Başbakan Binali Yıldırım yanımıza uğradı, espriyi de patlattı:
- Ben gelince hayal kırıklığına uğradınız değil mi?
Fırsatı değerlendirelim diye düşündük:
- Sohbete sizinle başlayalım.
Espriyi sürdürdü:
- Ben “yer tutucuyum” arkadaşlar...
Binali Yıldırım, İDO Genel Müdürülüğü ile İstanbul’a, daha sonra AK Parti hükümetlerinde Ulaştırma Bakanı olarak Türkiye’ye damgasını vurdu.
2 yıllık Başbakanlığı sırasında Türkiye, yönetim sistemi değişikliğine gitti. Böylece Türkiye Cumhuriyeti tarihine “Son Başbakan” olarak geçti...
Şimdi de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi döneminin ilk TBMM Başkanlığına hazırlanıyor...
Başbakan iken, “Yer tutucuyum” diyebilecek kadar espriye açık olan Yıldırım, yeni dönemde TBMM’deki oturumların renkleneceğinin işaretini veriyor...
Paylaş