Azeri işadamı Hong Kong’da 150 bin dolarlık pırlanta aldı, ÖTV’nin acısı içimizi yaktı

SABANCI Holding’e bağlı Kordsa Global’in Tayland ve Endonezya’daki fabrikalarına yaptığımız gezinin dönüşünde Jakarta’dan 4.5 saatlik uçuş sonrası aktarma noktamız Hong Kong’dayız.

Havaalanında bilgisayarımı şarj etmeye çalışırken, üç işadamı beni tanıyınca sordu:

 Hayırdır, siz de fuar için mi geldiniz?

- Bir grup gazeteci arkadaşımla birlikte Kordsa’nın Jakarta ve Ayatthuya’daki (Tayland) fabrikalarını gezdik. Güler Sabancı ve yönetim ekibiyle bölgeyi konuştuk. Bu arada sözünü ettiğiniz fuar neydi?

 Hong Kong’ta önemli bir mücevher fuarı vardı, onun için buradaydık.

Aralarından biri iç geçirdi, yeniden söze girdi:

 Bir Azeri işadamı fuarda gözümüzün önünde tek kalemde 150 bin dolarlık pırlantayı aldı. Ödemesini yaptı. Ne vergi yükü, ne başka şey. Eğer aynı alışverişi Türkiye’de yapsaydı, 30 bin dolar ÖTV ödemek zorunda kalacaktı. Bu durumda Türkiye’den pırlanta alır mı?

- Elbette almaz.

 Türkiye’de pırlanta üzerindeki ÖTV kalkmalı, yerine KDV gelmeli. Böyle bir değişiklik, yabancıların bizdeki ağır vergi yükünü çekmesini önler.

- Haklı olabilirsiniz ama bu konuda öncelikle vergi uzmanı yazarımız Prof. Şükrü Kızılot’u ikna etmeniz gerek.

 Biz "Hiç vergi olmasın" demiyoruz. ÖTV kalksın, KDV gelsin. Kendi vatandaşlarımız pırlantayı vergisini ödeyerek alsın. Ama yabancılar Türkiye’den pırlanta almaya geldiğinde vergiden ürküp, rakiplerimize kaçmasın.

- Sanırım Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, 22 Temmuz seçimlerinden kısa süre önce sektörünüzü temsil eden örgütlerin yöneticilerine, "Ben pırlantanın vergisi konusunda size hak veriyorum ama gidin kamuoyunu ikna edin, ben de ÖTV’yi kaldırayım" demiş.

 Evet, Sayın Unakıtan’ın böyle bir sözü var. Ancak, derdimizi anlatmakta zorlanıyoruz. İşlerin tümüyle kayıt içinde yürümesi, yabancı müşterilerimizin vergiden ürkmemesi için bu düzenlemenin gerçekleşmesi şart.

ABD’de "sonu yaklaşıyor" denildikçe dev banka ve sigorta şirketlerinin batışı art arda yaşanıyor, dünya piyasaları diken üstünde duruyor, buna rağmen mücevher sektörü ÖTV acısını dile getirmek için fırsat kolluyor.

İstedikleri değişiklik gerçekten Türkiye’nin işine yarar mı?

Dışarıda krize dönüşen dalga, içerde Deniz Feneri Almanya skandalı gündemdeyken, Maliye Bakanı Kemal Unakıtan mücevhere kafa yorabilir mi?

Deniz Feneri kavgasını biz anlamadık yabancı patrona nasıl anlatalım

TÜRKİYE’de önemli alımlardan birine imza atan yabancı kuruluş yöneticileri geçenlerde durum değerlendirmesi yapmak üzere İstanbul’a geldi. Şirketin yönetimine atadıkları kendi temsilcileri ve Türk yöneticilerle dünyadaki ve Türkiye’deki gelişmeleri gözden geçirdiler.

Sonunda konu, Almanya’daki Deniz Feneri Davası’nın yansıması üzerine Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Doğan Grubu’yla başlattığı kavgaya geldi. Yabancılar, Türk yöneticilere sordu:

 Türkiye, bu kavga yüzünden yeni bir gerilim ortamına girmiş gibi. Bu kavganın nedeni nedir?

- Biz de anlamış değiliz. Çünkü, çoğunluğu Doğan Grubu’na ait gazeteler ve televizyon kanalları Almanya’daki davadan alıntıları yansıttı. Başbakan da bu duruma, "yargısız infaz" diye sinirlendi.

Şirketin yabancı patronları, Almanya’daki davanın Türkiye’de yarattığı gerginliğe anlam veremedi...

Lehman Brothers battı Mehmet Narin sevindi

TASARRUF Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) Başkanı Ahmet Ertürk’ün eski yakın dostu (şimdi araları iyi değil) Mehmet Narin, Hong Kong’tan gönderdiği mesajla sormuş: "Lehman Brothers battı, TMSF şimdi ne yapacak? Bu durumu hemşerin Ahmet Ertürk’e sordun mu?"

Mehmet Narin
, TMSF’nin "alacak satışı" ihalesiyle önce doğrudan temsil ettiği finans kurumu aracılığıyla ilgilenmiş, sonra da Merill Lynch’le birlikte hareket etmişti. 900 milyon dolarlık batık banka alacağına en iyi teklifi Lehman Brothers-Fiba Holding ortaklığı vermişti. Merill Lynch, ihale tamamlandıktan sonra teklifini artırmak istemiş, TMSF’den "ihale bitti" yanıtı almıştı. Mehmet Narin de eski dostu Ertürk’e bu ihale yüzünden bozulmuştu.

Lehman Brothers’ın batmasıyla Narin’in, "kıs kıs güldüğü", gönderdiği mesajdan rahatlıkla anlaşılıyor. Nezaket gereği, gönderdiği mesaja yanıt verdim: "Arkadaşımız Çiğdem Toker, bu konuda bir haber yaptı, sayfamızda büyükçe yer aldı."

Narin, tatmin olmadı: "O bana yetmez, sen sormalısın. O günlerde bu konuyu çok yazmıştın."

Çiğdem Toker’in haberine göre TMSF, Lehman-Fiba ortaklığına devrettiği 900 milyon dolarlık alacaktan bugüne kadar 252 milyon dolarlık tahsilat gerçekleştirmişti. Sözleşmeye göre zaten 900 milyon doların yüzde 47’si TMSF’ye dönebilecekti. Yani, TMSF alacağın yarısına kavuşmuştu. Yine de Ertürk’e ben sorup, son durumu öğrendim. Önlerinde birkaç seçenek var:

Lehman’ın iflas etmesi, TMSF açısından sözleşmeyi feshetme gerekçesi sayılabilecek. Bu durumda Lehman’ın verdiği 18 milyon dolarlık teminat tahsil edip, sözleşmeyi fesih yoluna gidebilecek.

Sözleşme feshedilirse, TMSF yeniden bu alacaklar için ihale açmayı deneyebilecek.

TMSF ayrıca, konsorsiyumdaki Fiba’ya "sözleşme şartlarını tek başına yerine getirebilecek misin?" diye sorabilecek.

TMSF, bir yandan bu seçenekleri gözden geçiriyor, diğer taraftan Merill Lynch’in de düştüğü zor durum üzerine 50 milyar dolara Bank of America’ya satıldığını hatırlatıyor.
Yazarın Tüm Yazıları