Paylaş
Yazılardan birinin başlığı, “Alım garantisi olmadan elektrikli oto aküsü üretirsek batabiliriz” şeklindeydi. Bu sözler, İnci Akü CEO’su Göksel Paker’e aitti:
- Elektrikli oto aküsü için bir-iki prototip yaptık. Lityum-iyon bazlı akünün seri üretimi için ilk yatırımın 20 milyon dolarla başlaması gerekir. 100 milyon dolara doğru da çıkar. Ancak, bu üretimi tek başımıza yapmak istemeyiz. Yılda 10 bin adedi bulacak alıcının olması gerekir. Yoksa bu iş şirket batırır.
Ardından Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan aradı:
- Elektrikli oto aküsü üretilmesi için her türlü desteği vermeye hazırız.
Bu yazılar üzerine sektörün önemli oyuncularından Yiğit Akü’nün Genel Müdürü Hulki Büyükkalender’den mektup aldım:
- Elektrikli araçlar önümüzdeki 20 yıl içinde sektörün en az yüzde 30’unu kapsayacak. Bu durum, akü sektörünün omuzlarına önemli yük bindiriyor.
Lityum-iyon akü üretimi konusunda planlarını aktarmış:
- 2015 yılı sonuna kadar lityum-iyon akü konusunda geliştirme çalışmalarımızı tamamlamış, üretime de geçmiş olacağız. Hedefimiz, Avrupa-Ortadoğu-CIS (Rusya) coğrafyasında bu konuda üretim merkezi haline gelmek.
Hulki Büyükkalender, “alım garantisi” konusuna da değinmiş:
- Otomotiv üreticilerinden gelecek “alım garantisi” destekleyici ve rahatlatıcı olur. Ancak, teknolojiyi geliştirirken bu garantiyi bulmak çok zordur. Biz ön talep gelmese de bu işe girip, lityum-iyon akünün ticari üretimine geçeceğiz.
Sonra kendi kendine şu soruyu sorup, yanıtını vermiş:
- Bu işin riski yok mu? Risk herkes için var. Hiçbirşey yapmadan beklemenin de riski var.
Yiğit Akü Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Mahmut Yiğit’in vizyonunun bu konuda karar almalarını hızlandırdığını vurgulamış:
- Önümüzdeki yılları kapsayacak şekilde 25 milyon dolarlık yatırımı göze aldık. Bu doğrultuda lityum-iyon bataryalarını geliştirme çalışmalarını yürütecek bir Ar-Ge laboratuvarını 1 milyon dolara kurduk.
Bu konuda üniversite-sanayi işbirliğinin bir örneğini de ortaya koymuşlar:
- ODTÜ Metalurji Mühendisliğindeki araştırmacılarımız ve hocalarımızla birlikte 2 yıldır çalışıyoruz.
Büyükkalender, hükümetin teknolojiye dönük desteğine değinmeyi de ihmal etmemiş:
- Hükümetimiz ileri teknoloji konusunda iyi bir sofra hazırladı. Bizim de ileri teknoloji iştahımız yerinde.
Çok da iddialı bir öngörü ortaya koymuş:
- Önümüzdeki 10 yıl içinde dünyanın en önemli 50 markası arasında Türk sanayi şirketlerini görürseniz şaşırmayın.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, Türkiye’nin dünyada “elektrikli oto”ya geçişi fırsata çevirmesi gerektiğini sıklıkla dile getiriyor.
Akü sektörünün bu adımları atmaya hazır olduğu görülüyor.
Öyleyse zaman geçirmeden adımları hızlandırmak gerekiyor...
50 lira sermayeyle kuruldu 90 milyon doları yakaladı
YİĞİT Akü Genel Müdürü Hulki Büyükkalender, şirketin kısa öyküsünü mektubuna eklemiş:
- Yatırımcılarımız Hamit Yiğit, Mahmut Yiğit ve Eyüp Yiğit.
- İş hayatına 1972’de oto elektrikle başladılar. 1976’da 50 lira sermaye ile bir akü imalat atölyesi kuruldu.
- Merkezimiz Ankara 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde 40 bin metrekarelik alanda kurulu.
- Mısır, Azerbaycan ve İran’da işletilen fabrikalar var.
- Merkez fabrikada yılda 3.5 milyon akü üretiliyor. Mısır, Azerbaycan ve İran da eklenince üretim 5.1 milyon adete çıkıyor.
- 2009’da 80 milyon dolar olan ciromuz, 2010’da 90 milyon dolara çıktı.
- Cironun yüzde 55’i ihracattan sağlanıyor. 58 ülkeye ihracat yapıyoruz.
- 420 kişi çalışıyor. 4 bin bayimiz var. Bağlı şirketlerin sayısı da 10’a ulaşıyor.
- Markalarımız Yiğit Akü, Tunç Akü, Platin Akü, Macpower ve Helden’den oluşuyor.
- Doğrudan üretim yaptığımız ana firmalar arasında Renault, Nissan, Peugeot, Kia, Hyundai, Fiat, Türk Traktör ve Karsan var.
- Savunma sanayiinde Türkiye, Fransa, Cezayir gibi bazı NATO ülkelerinin orduları için aküde “resmi tedarikçi” konumundayız.
Alman Bosch’un dünyadaki pazarlaması Karakaş’a emanet
GEÇEN hafta içinde 4 yıldır Almanya’da bulunan Gürcan Karakaş’tan bir mesaj aldım:
- 4 yıla yakın bir süre Karlsruhe’de Bosch Automotive Aftermarket biriminde dünya çapındaki satış sorumluluğum 1 Temmuz 2011’den itibaren noktalandı.
Bu, Gürcan Karakaş’ın daha üst bir göreve geçtiğinin işaretiydi:
- 1 Temmuz’dan itibaren Stuttgart’ta Bosch genel merkezinde tüm Bosch Grubu Satış ve Pazarlama biriminin başına atandım.
Bosch Türkiye Genel Müdürüyken tanıdığım Karakaş’a hemen sordum:
- Yeni görevinizle ilgili bir duyuru yapıldı mı? Yapıldıysa görmemiş olabilirim.
- Mesaj gönderme nedenim yazmanız için değil. İletişim bilgilerimi yenilemek içindi. Sadece grup içi duyuru yapıldı. Türkiye’de basına ayrıca duyuru yapılmadı. Bosch’da bu tür işler genelde sessiz sedasız yürür.
- Yeni görevinizin çerçevesi nedir?
- Bosch Grubu’nun satış ve pazarlama stratejisini çizmek ve yönetmek. Şimdiki konumumda Bosch Grubu Yönetim Kurulu’na raporlama yapacağım.
Gürcan Karakaş’a olağan gibi görünen yeni görev, benim açımdan “Bir Türk’ün daha dünya devi grupta yükselişi” anlamına geliyor ve heyecanlandırıyor.
Muhtar Kent’in The Coca-Cola Company’nin Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su olmasına, Ümran Beba’nın PepsiCo’da yükselişine nasıl alkış tutuyorsak, Karakaş’ın Bosch’da daha üst göreve atanmasını da alkışlamak gerekiyor...
Çoğumuz farkına varmasak da, dünya devi şirketlerde üst düzey görev yapan Türkler, ülkemizin birer elçisi gibi uluslararası düzeyde “etkili” oluyor...
Paylaş