Alanyaspor enteresan bir takım. Geçen sezon da bu aşamada liderdiler ama bu kez sanki farklı. Çünkü haftaya yüzde 54 topla oynamayla, maç başına 17 şutla, yüzde 87 pas isabetiyle tüm bu istatistiklerde zirve ortağı olarak girdiler. Üstelik Gençlerbirliği’yle birlikte ligin en az hava topu alan takımı da onlar. Israrla yerden ve pozitif oynuyorlar, geride kapanıp çabuk hücumcularımı koşturayım değil dertleri. Hocaları Çağdaş Atan’ın deyimiyle ‘pahalı bir oyun’ bu. Önde basıyorlar, bu da tabii bir geri koşma bedeli doğuruyor. Bence de pahalı, ama takdire değer bir oyun bu kesinlikle.
11’E 11’KEN DAHA KÖTÜYDÜ
Galatasaray için 45 dakikasını eksik oynadıkları bir maçta kaybettikleri 3 puan muhtemelen olağanüstü can acıtıcı olmayacaktır. Ancak terim’in ilk devredeki 11’e 11 oyundan da memnun olmaması lazım. Galatasaray 11’e 11’ken de büyük takım hüviyetinden uzaktı, ikili mücadelelerin çoğunluğunu kaybetti, serseri topları kazanamadı. Kırılgan bir görüntü verdiler ilk devrede de. Elbette ana odağı kalite olan bir takım yaratabilirsiniz, ama bu ligde sahipsiz toplar ya da ikili mücadelelerde zayıf kalırsanız galip gelmeniz zorlaşır. Zira ağırlıklı olarak organizasyon odaklı değil, kaos odaklı bir turnuva bu.
MUSLERA’YI ARIYORLAR
Tabii ki dünü sadece oyun değil, aynı zamanda oyuncu detaylarıyla da ele almak şart. Galatasaray, 2010’lardaki en büyük yıldızını, Muslera’yı şüphesiz ki arıyor. Fatih’in ligde Gaziantepli Maxim’den de, Kasımpaşalı Yusuf’tan da, Alanyasporlu babacar’dan da yediği gollerde az ya da çok hatası var. Dün yediği gole dikkat edin, top direğin dibinden filan değil, 60-70 santim solundan buluştu çizgiyle. Maxim’in golü de üzerine gelmişti aslında.
BAKASETAS BiR BAŞKA
Alanya cephesinde Salih, Davidson, Babacar gibi birçok iyi var ama ekstra parantezi Bakasetas için açmak lazım. Geçen sezon başında iki Yunan Siopis-Bakasetas’ın toplam 1,2 milyona Alanya’ya getirilmesi muazzam bir transfer başarısı. Bakasetas çok leziz bir on numara. Topa dokunuşuyla, oyunu okuyuşuyla, araya oynadığı toplarla tam bir maestro. Bu ligin izlemesi en keyifli adamlarından.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiI4YUZWRzBKcSIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
F.Bahçe dün ilk 45 dakikayı sahanın ortasında sanki bir büyük çukur varmışçasına yalnızca kenarlardan oynadı. Merkezde adeta 50 metreye 50 metrelik, yani neredeyse iki buçuk dönümlük bir alan kullanılmadı, tüm hücumlar Caner ve Nazım üzerindendi. Pozisyonlar da oradan geldi zaten. Ancak ikinci yarıyla beraber oyun çizgilerden merkeze kayınca hücum varyasyonları arttı, pozisyonlar çeşitlendi, gelecek için daha fazla umut veren bir Fenerbahçe çıktı ortaya.
İKİ PERDELİ MAÇ
İki perdeli bir maç izledik dün Gürsel Aksel Stadı’nda... İlk devrede Fenerbahçe sadece kenarlardan oynadı. Caner zaten hep etkili. Nazım da Caner’e ayak uydurdu ve özellikle hücum katkısıyla büyük takım oyuncusu olduğunu bir kez daha gösterdi. Buraya kadar sıkıntı yok gibi görünüyor aslında. Ancak problem, Fenerbahçe’nin sürekli kenardan hücum etmesinin bir orta zorunluluğu doğurmasında yatıyor. Bu ortalara ceza alanında vurabilecek tek adam Samatta. Zira oralara ikinci santrfor koşusu yapacak bir adam yok. Dev Atınç da Samatta’ya karşı havada bir üstünlük kurunca belki tabela olarak değil ama oyun olarak ilk devrede işler Göztepe’nin istediği gibi gitti bence. Ancak Erol Bulut devre arasında belli ki bir taktik değişikliğe gitti. İkinci yarının başlamasıyla beraber sol açık Pelkas ve sağ açık Valencia daha fazla merkeze girmeye ve orayı kalabalıklaştırmaya başladılar. Zaten bu anlayış değişikliğinin sonucu olarak Pelkas, 45’le 60 arası üç şut fırsatı buldu, golle tanıştı.
LEMOS OLMAYINCA
Göztepe'nin iki farklı geriye düşüp savunmayı öne çıkarmasıyla da Erol Bulut takımlarının en sevdiği senaryo oluştu zaten. Göztepe ön tarafta daha çok gözüktü ama geniş alanda Fenerbahçe de 3-4 net pozisyon yakaladı bu bölümde. Fenerbahçe, Karagümrük’ten sonra Göztepe’yi de nefes nefese bir son bölümün ardından yendi ama bu galibiyetler, bazı aksaklıkların üstünü örtmemeli:
1- Altay kale atışlarını genelde uzun kullanıyor. Fenerbahçe bu topları alamadığı gibi, dönenleri de toplayamıyor.
2- Lemos varken sağ stoper oynayan Tisserand, dün sol stopere geçti. Fenerbahçe göbeğindeki aksaklıklar sürdü.
UEFA, bu Uluslar Ligi’ni hazırlık maçlarının alternatifi olarak planlamamış mıydı? Öyleyse ne oldu da ülkeler, 12 günlük araya ikisi resmi, biri de özel 3 maç sıkıştırma alışkanlığına geçtiler? Yoğun lig temposundan gelen oyuncuları Çarşamba-Pazar-Çarşamba peş peşe oynatmanın maksadı nedir ki? Her şeyden önce UEFA’nın bu iki haftalık araya yalnızca iki müsabaka takvimi koyması, bu günlerin de Perşembe ve Salı olarak belirlenmesi gerek. Bu futbolcuları 12 gün milli maç takvimine sokup üçer gün arayla üç maç oynatmak akıl dışı. Sadece biz değil, onlarca ülke, bu 12 günlük araya 3 maç sıkıştırdı. Bizimkiler de dahil birçok milli futbolcu sakatlandı bu süreçte. Biz en büyük kâbusu savunma göbeğinde yaşadık. Çağlar’dan hiç faydalanamadık. Kaan, Almanya maçında sakatlandı. Ozan Kabak da cezalı duruma düşünce en önemli maçımıza, belki de 2020’nin en kritik milli müsabakasına savunma göbeğinde devşirme ön liberoyla çıktık. Şenol Güneş’in şu soruyu yanıtlamasını da çok isterdim doğrusu: Üç maçlık bir seri için ulusal takıma neden yalnızca 4 stoper davet edildi? Üstelik bunlardan birinin (Çağlar’ın) sağlık probleminin olduğu daha maçlar oynanmadan bilinirken... Eğer Mert Müldür beşinci stoper olarak kadroya davet edildiyse dün neden ilk 11’de o başlamadı? Mert’i oynatmayacaksanız, neden başka ekstra bir stoper davet etmediniz?
SAVUNMA UYUMSUZ
Dün maça Mahmut sol, Merih sağ stoper başlıyor. Sonra 40’ta (sarı kartı da olan) Okay sağ stopere, Merih sola geçiyor. Maçın başından sonuna kadar uyumsuz ve kararsız bir savunma göbeğiyle oynamanın bedelini de 50 dakika boyunca ödüyoruz misliyle... Elbette dünkü müsabakanın hikayesini yalnızca stoperler üzerinden okuyamayız. Her maça kötü başlamayı, ilk devreyi feda etmeyi huy edindik. Bir omurga oturtmamanın, aşırı rotasyonun bedelini kazanma alışkanlığımızı yitirerek ödedik. 333 gündür milli maç kazanamıyoruz. Euro 2020’ye artık 8 aylık bir zaman kaldı ve bu süreçte planlarımızı omurgamızı oturtma, ana oyunumuzu ezberletme üstüne kurmalıyız artık.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJuV0Q0RGtZOSIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
Sezonun ilk 4 haftası itibariyle performans/beklenti paritesinde zirve yapmaya aday enteresan isimler ortaya çıktı. Son derece etkileyici işler yaparak 4 haftaya damga vurdular.
Süper Lig’e bu sene Loic Remy, Biglia, Khouma Babacar, Nuri Şahin gibi güçlü CV’li oyuncular da geldi. Norveç gol kralı Torgeir Börven ve Polonya’da yılın futbolcusu seçilmiş Felix gibi orta sınıf liglerin yıldızları da. Ancak tüm bunların dışında bir de nispeten düşük beklentiye rağmen, 4 haftada etkileyici işler yapmış olanlar var. Son iki sezondur 500 dakikadan fazla topa vuramamış Paraguaylı Bareiro ya da milli takımdaki yerini kaybedip 250 bin Euro’ya Erzurum’un yolunu tutan Novikovas gibi... 4 haftalık görüntüleri itibariyle performans/beklenti paritesinde zirve yapmaya aday enteresan isimler çıktı Süper Lig’den...
ADAM BAREIRO: iNiŞLi ÇIKIŞLI BiR KARiYERE SAHiP
Alanyaspor’un Monterrey takımından kiraladığı Paraguaylı santrfor Bareiro’nun hikayesi inişli çıkışlı. 20’li yaşlarının başında kendi liginde parlıyor, 2018’de rotayı Meksika devi Monterrey’e çeviriyor.
BiR TANE iYi SEZONU VAR
Orada bir sezon kalıyor, tutunamıyor, sadece 7 maçta sahaya çıkıp bu kez Arjantin’e kiralanıyor. Arjantin Ligi’nde San Lorenzo’da da istediği ortamı bulamıyor, yine 500 küsür dakika gibi kısıtlı bir forma şansından sonra Meksika’ya dönüyor. Aslında o noktada transferi riskli bir oyuncu
gibi. Hiç milli olmamış. Kariyerinde sadece ülkesinde geçirdiği tek bir iyi sezonu var. Onun dışında Meksika ve Arjantin’de kendisine güvenilmemiş, kıtası dışına da hiç çıkmamış 24 yaşında bir genç adamı Avrupa’ya getirmek riskli gibi duruyor.
ÇABUK UYUM SAĞLADI
Dün sahaya çıkan Rusya 11’inin toplam market değeri yaklaşık 62 milyon Euro iken, bizimki 116 milyondu. Hatta Cengiz Ünder girince 140 milyona çıktık. Rus futbolu öyle harika bir dönemden geçmiyor, dünkü 11’lerindeki tek lejyoner Antalyasporlu Kudryashov’du. Bizimse Juventus’lu Merih’ten Lille’li Burak’a, Leicester’lı Cengiz’den Milan’lı Hakan’a gayet havalı bir takımımız var şu sıralar. Ancak maçın ilk devresinde tanınmaz haldeydik, sahada fark yaratan da tek bir adam vardı: Sankt Petersburg’un Zlatan’ı... Yani 1,96’lık dev adam Artem Dzyuba...
TEK DEVRELiK OYUN
Bu maça çıkarken yüzde 57 ile grubun en fazla topla oynayan, yüzde 85’le en isabetli pas yapan, 25’le de en fazla şut atan takımı bizdik. Bizi biz yapan özelliklerden biri kesinlikle bu, topla iyiyiz. Topu rakibimize bıraktığımızda pragmatik bir futbol oynamakta güçlük çekiyoruz. Zaman zaman uyuyoruz ve rakiplerimiz de dün olduğu gibi değerlendiriyorlar bu fırsatları. İlk devrede uyurgezer halimizi Ruslar iyi değerlendirdiler, Dzyuba’nın da müthiş oyunuyla soyunma odasına haklı bir üstünlükle gittiler. Şu sıralar çokça yaptığımız gibi devre arasında doğru oyuncu değişikliği ve doğru momentumla sahaya döndük. İkinci 45’te Cengiz Ünder önderliğinde sahayı adeta Ruslar’a dar ettik. Cengiz girince Hakan da, Ozan da canlandı ancak maalesef yine beraberliğe yetti tek devrelik oyun.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJuV0Q0RGtZOSIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
Geride hâlâ üç maçımız var, Rusya ile içeride oynayacağız, matematiksel olarak liderlik şansımız var. Bence kalan bu maçlarda lüzumsuz bir rotasyon içine girmemeliyiz, kadro istikrarı olan bir milli takım izlemek istiyoruz artık. Zaten bu yıl futbolcular, lig-Avrupa temposu içinde haftada iki maç oynamaya daha fazla alışık olacaklar. Milli takımda da pekalâ bir kadro istikrarı yaratabiliriz artık.
ULUSLAR LiGi NEDEN ÖNEMLi?
2022 Dünya Kupası’na gidebilmek için üç yol var: Ya martta başlayacak elemelerde grubunuzu birinci bitirerek direkt bilet alacaksanız. Ya o elemelerde grubunuzu ikinci bitirerek 10 play-off biletinden birini kazanacaksınız. Ya da UEFA Uluslar Ligi’nde grubunuzu lider bitirerek son iki playoff biletine talip olacaksınız. Uluslar Ligi’nde A kategorisi takımlarının hemen hepsinin normal elemeler yoluyla ilk ikiye girecekleri düşünülürse, o son iki play-off bileti için esas savaşanlar bizim gibi B kategorisi ülkeleri... Yani bu Uluslar Ligi önemsiz değil, hatta en çok da B kategorisi takımları için önemli. Umarım kalan 3 maçımıza mümkün olan en iyi kadrolarla çıkıp, o müsabakaları kazanıp liderlik şansımızı sonuna kadar kovalarız.
G.Birliği’nin bedavaya aldığı Furman, Polonya Milli Takımı’nda oynuyor. A.Gücülü Börven, Norveç Ligi’nde gol kralı oldu. Denizlisporlu Pantilimon, M. City geçmişi olan bir kaleci. Alanyalı Davidson ise geçen sezon Avrupa Ligi’nin yıldızıydı.
Süper Lig’de ilk 40 maç geride kaldı; Biglia, Etebo, Samatta, Baker gibi birçok uluslararası oyuncu Türkiye’de ilk kez sahne aldı. Bu sezon ligimizde daha fazlası da var, Lennon’ları, Babacar’ları, Remy’leri, Nuri Şahin’leri izleyeceğiz hepimiz merakla ve heyecanla.
iLK 4 HAFTA ÖNE ÇIKANLAR
Ancak bu yüksek bütçeli ‘olağan şüpheliler’ dışında, daha az parıltılı, nispeten ucuz kimleri dikkatle izlemeliyiz bu sene? İlk 4 haftanın öne çıkan ‘ucuz’ yıldızlarını seçtim bugün.
1- DOMINIK FURMAN (GENÇLERBiRLiĞi)
Furman’ı Süper Lig’de henüz sadece 68 dakika izledik. Beşiktaş’a karşı ofansif orta saha rolünde oynadı, Bogdan Stancu’nun golünün de asistini yaptı. Ancak Furman’ı bu listeye almamın tek sebebi bu 68 dakika değil, transfer tipolojisi olarak doğru metot olması. Daha 20 yaşında bile değilken Legia Varşova’yla yıldızı parlıyor, 2014’te Ligue 1’e transfer oluyor.
BEDELSiZ GELDi
Toulouse ve Verona’da işleri iyi gitmiyor, 2017’de ülkesinin düşük profilli bir takımı olan Plock’a kaptan
Bu koşullarda Almanya ile hazırlık maçı oynuyor olmamız iyi bir fırsat. 9 ay sonra katılacağımız EURO 2020’de ne kadar ileriye gidebileceğimizle ilgili de ölçüdür bu maç bir bakıma. Alman Milli Takımı’nın işleri şu sıralar çok iyi gitmiyor. 9 ay sonra Fransa ve Portekiz’le birlikte Euro 2020’nin ‘ölüm grubu’nda yer alacaklar. Ve bu 9 ayı iyi değerlendirip ölüm grubundan bir kaza yaşamadan çıkmak istiyorlar. UEFA Uluslar Ligi gruplarında ilk iki maçta İspanya ve İsviçre ile berabere kaldılar. Ama onları beraberlikten daha fazla yaralayan şey, oyun anlamında da gerilemeleriydi. Topla rakiplerinden daha az oynadılar, rakiplerine daha fazla şut imkânı verdiler. Önümüzdeki bir hafta içinde oynayacakları Ukrayna-İsviçre maçları o yüzden normalden biraz daha önemli onlar için.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJEckxWUlEweiIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
İDEAL 11'LERİ DEĞİLDİ
Önümüzdeki cumartesi-salı iki resmi maça çıkacakları için doğal olarak Almanlar’ın da ideal 11’lerinin yarısından çoğu Köln’de değildi. Ama şunu da unutmamak gerek: Asla bir C takımı değildi dün forma giyen... Havertz, Emre Can, Neuhaus gibilerin önlerindeki 2 resmi maçta ilk 11’de olmaları beklenebilir. Sane’nin yokluğunda Draxler de oynayabilir. Yani dün akşam karşımızda hiç fena olmayan bir Alman 11’i vardı kesinlikle. Dünkü müsabakayı birkaç kelimeyle özetlemem gerekirse, bir ‘hücum pres düellosu’ oldu diyebilirim iki teknik adam arasında. Düellovari görüntüye rağmen iki hoca da geriden pasla çıkmaktan vazgeçmedi, bu da zaman zaman maçı adeta bir Rus ruletine döndürdü. Hem Ozan Tufan’ın, hem de Efecan’ın gollerini ön alan baskısının sonucu olarak bulduk. Üstelik de üçlü savunma oynamalarına, yani geriden çıkarken bir ekstra adam kullanmalarına rağmen.
EFECAN ÇOK İYİYDİ AMA...
Ozan Tufan, aynen Sırbistan maçında olduğu gibi Almanya önünde de takımının en iyilerindendi. 31 yaşındaki Efecan belki de hayatının maçını oynadı, defalarca başarılı olduğu hücum pres sonucunda nihayet hak ettiği golü 67’de attı. Ama gönül ister ki Efecan gibi değerli bir oyuncu daha fazla ayakta kalsın, kendini yere bu kadar kolay bırakmasın. Sahanın iyilerinden biri de Kaan Ayhan’dı, sakatlanarak çıkması elbette üzücü. Umarım rahatsızlığı ciddi değildir. Onun yerine giren Bundesliga oyuncusu Ozan Kabak şüphesiz ki üzgün. Bu moralsizliği sahada da hissediliyor. Belki de bu maça ilk 11’de başlasaydı, ligdeki ceza sürecinde iyi bir moral olurdu Ozan için
EROL BULUT:
Şu hayatta alternatifin kadar güçlüsün ve en alternatifli kadro şu an Erol Bulut’un elinde.
FATİH TERİM
Galatasaray’ın ana iskeleti yaşlı ama Terim’in dünyada kimsede olmayan kredisi var. kredi de özgürlük getirir.
SERGEN YALÇIN:
Sergen Yalçın, gidenlerin yerinin dolmamasının sıkıntısını yaşıyor. Ancak 21 günlük ara onun için müthiş fırsat.
Ben Fatih Terim ve Sergen Yalçın’ın mutsuzluğunu biraz da izledikleri oyundan keyif almamalarına bağlıyorum. Onların aktif futbolculuk döneminde Yusuf Tunaoğlu’lar, Cemil Turan’lar Hagi’ler, Alex’ler, Sergen’ler, Tümer’ler, Tugay’lar, hatta Anadolu takımlarında Ali nail’ler, Feyzullah’lar vardı.
KALiTE VE AKIL VARDI