Son 3-4 yılda ligin çehresi olağanüstü değişti. Yabancı sınırı kalktı, Anadolu takımlarıyla İstanbullular arasındaki fark azaldı. Yıllanmış teknik adam çetesinin nispeten dağılmasıyla yeni nesil pırıl pırıl hocalar girdi sisteme. Beş büyük lige tonlarca oyuncu ihraç ettik. Süper Lig’de de son çeyrek yüzyılda görmediğimiz türden bir rekabetçilik oluştu. Herkesin herkesi yenebildiği, neredeyse hiçbir maçın favorisinin olmadığı bir lig.
Dün de böyle bir maç oynandı Esenyurt’ta. Karagümrük ligin en kompakt takımlarından. Hem grup halinde hareket etmeyi biliyorlar, hem de her mevkiiyle koşan/ısıran/rahatsız eden bir takım. Savunmaları gerçekten de santrforlarından başlıyor. Bir süredir Premier Lig’de bu işi çok iyi yapan Firmino’ya ‘defansif santrfor’ diyorlar.
DONK’U OYNATMADILAR
Dün Sobiech bu anlamda bir Firmino esintisi yarattı sahada. Aatif’la birlikte o kadar iyi önde baskı yaptılar ki, Donk-Marcao’ya bir kere rahat oyun kurma imkânı tanımadılar. Oysa Galatasaray’ın bir süredir alametifarikası buydu: Rakipleri Marcao’ya baskıyı yoğunlaştırmış ama sahneye Donk çıkmıştı. Deneyimli kaptan adeta hücumu stoperden başlatıyor, Galatasaray’ı bir fazla oynatıyordu. Dün Karagümrüklüler, Sobiech başta olmak üzere oynatmadılar Donk’u.
BEK KATKISI(ZLIĞI)!
G.Saray’ın dün ofansta kısır gözükmesinde bir diğer önemli faktörün de bek katkısı(zlığı) olduğunu not etmek gerek. Karagümrük’te bekler Ramazan-Balkovec mükemmel oynadılar. Balkovec ayrıca uzun taçlarıyla da ekstra bir silah. Galatasaray’ın bekleri çok geride kaldılar bence rakip mevkidaşlarından. Tüm bu aksaklıkların yanına Emre Akbaba’nın inanılmaz kırılgan futbolu, zaman zaman topa ayağının ucunu dahi sokmamasını da eklemek gerek.
Son bölümdeki oyuncu değişiklikleri sonrası Galatasaray’da kırılganlar çıktı, hücumda daha yoğun bir takım izledik ama savunmada derin boşluklar da geldi beraberinde. Son 20 dakika bir Rus ruleti gibiydi tam anlamıyla. Galatasaray rakip ceza alanında daha kalabalıktı ama tamamlayamadıkları her hücum bir kontra atak fırsatı oldu Karagümrük’e. Mevlüt de son sözü böyle söyledi zaten.
Süper Lig ilk çeyrekte aynen önceki üç sezonda olduğu gibi fena halde rekabetçi. Gol ortalaması 2,6 civarında seyrediyor, maç başına 27 faul yapılıyor ki bu istatistik yine can sıkıcı. Peki hâlâ kemik kemiğe oynanan, çok fazla duran, lüzumundan fazla faul yapılan Süper Lig’de taktiksel olarak bir dönüşüm var mı? Bu sezonu, geride kalan sezonlardan ayrıştırabilecek detaylar neler?
DERİN OYUN KURUCU MODASI
Belki de bu sezonun en dikkat çekici ve en sevindirici gelişmesi bu. Son çeyrek yüzyılda Türk futbolunu esir alan ‘ön libero’ yani aslında ‘ön stoper’ rüzgârı yavaş yavaş tarihe karışıyor. Uzun yıllar boyunca Süper Lig’de iki stoperin önüne bir de kesici ön libero koyma alışkanlığı, futbolumuzu gerileten unsurlardan biriydi.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJ0cERYZ0JGVSIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
PIRLO TAKLİDİ
Bu yıl Antalyaspor’un ön libero rolünü Nuri’ye, Başakşehir’in Berkay’a, Galatasaray’ın Taylan’a, Trabzonspor’un Abdülkadir Parmak’a vermeleri çok önemli. Bu yetenekli orta saha oyuncuları geçmişte Pirlo’nun Juventus’ta yaptığını taklit ediyorlar; geriden akılcı oyun kurmaya çalışıyorlar. Böylece kulüplerimizin geriden oyun kuramama problemini bir derece çözdüğünü görüyoruz bu tercihlerle.
GÜNEŞ DE VAZGEÇMELİ
Hatta Milli Takımda da Şenol Güneş’in Okay-Mahmut tipindeki oyuncu ısrarından vazgeçip, bu yönde tercih yapması gerektiğini düşünüyorum ben.
Gerek savunmada bir türlü idealin bulunamaması, gerekse hafta sonunda rakibin Gaziantep olması tetiklemişti bu tercihi. Üstelik 3-5-2, bence Fenerbahçe’nin kadro listesine bakınca makul bir formasyon gibi de duruyor. Beşli orta sahanın kanatları olarak iki yönlü oynayabilecek Gökhan, Caner, Nazım, Novak’ınız var.
Caner’in savunmasından şikayetçisiniz, arkasında bir sol stoper bulunması hayırlı olabilir.
Bolca santrforunuz var, kanat forvet sayınız da kısıtlı. Dolayısıyla mantıklı görünüyordu bu 3-5-2 testi Fenerbahçe için... Fena da başlamamışlardı, Nazım’ın bindirmesiyle galibiyet golü de gelmişti. Ancak ne olduysa ilk yarım saatin sonunda oldu. Bir kontra atakta Altay son derece gereksiz bir çıkış yapınca bütün planlar bozuldu. Fenerbahçe güle oynayan bitireceğini sandığı 90 dakikayı sıkıntı çekerek tamamlayabildi ancak.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJtajEwcUxSZCIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
EROL BULUT'A SORULAR
Tabii ki bu maçın ardından bence sorulması gereken birkaç soru var Erol Bulut’a:
1- Tüm takımlar, rakibiniz Karacabey dahil kupada yedek kaleci kullanırken siz neden Altay riskini aldınız?
2- Takımda garip bir şekilde birkaç oyuncu gergin. Biri hata yaptığında başka bir tanesi kollarını iki yana açıp tepki gösterebiliyor. Bu gerilim neden?
Darıca Gençlerbirliği, genç oyunculardan kurulu bir 3. Lig temsilcisi. Bütçeleri kısıtlı. Sezon başı transfer tahtaları da kapalıymış. Ender Alkan’ın belki çok yetenekli oyuncuları yok ama bir şema takımı yaratmış. Organizasyonlarına sadık, yürekli bir grup vardı 90 dakika boyunca sahada. Terim’in alternatif kadrosu bu yürekli gruba karşı aynı tutku düzeyinde değildi. Ne başlayan 11, ne de ligde oynayan asların katıldığı son yarım saat ekibinin göz doldurduğunu söylemek güç.
Takımın en isteklilerinden biri, sakatlık sonrası henüz formasını devralamayan Luyindama idi. Duran toplarda bolca kafa vurdu ve şunu düşündürdü bana ister istemez: Üçüncü sezonlarına giren Marcao ve Luyindama’nın henüz Süper Lig’de golleri yok. Oysa pekalâ her ikisinin de duran toplarda atabilecek hava hakimiyetleri var.
ÇAĞATAY DA DiKKAT ÇEKiCiYDi
Formayı zorlamak için ekstra oynamalarını bekleyeceğiniz Sekidika ve Şener yine sıradanlardı. Belhanda maça fena başlamadı ama 69’da frikiği Emre Akbaba’ya bırakmamak için alelacele bir vuruş yapması enteresan. Genç santrfor Ali Yavuz’un da en gayretlilerden biri olduğunu söyleyebiliriz. Birkaç pozisyona girdi, direkten dönen bir topu var. Ali Yavuz, U19 Milli Takımının da oyuncusu. 2019’da milli formayla Ermenistan, Karadağ ve Belarus’a gol atmış. Ama dün akşam saatlerinde Bursaspor formasıyla sahada olan bir başka 2001’li Batuhan Kör daha fazla aklımızda kaldı kesinlikle. Yine Bursa’da sonradan oyuna giren 2000’li sol açık Çağatay da dikkat çekiciydi. Kupada gecenin yıldızı Bursaspor’u tebrik ederim bu vesileyle.
Sanal Oyunlar SADECE Misli.com'da! Oyun türünü seç, tahmini yap, tutarı belirle ve hemen oyna...
Dünle ilgili onlarca eleştiri yapabilirsiniz, ama beni en çok düşündüren şeyin şu olduğunu söylemeliyim: Erol Bulut, devre arası yaptığı Sosa/ Sadık değişikliğiyle sahadaki 11’ini (cezalı Serdar dışında) aynen Denizlispor 11’ine dönüştürdü. Yani dün ikinci yarıya başlayan 11, bir mecburiyet dışında Denizli maçına çıkan 11’di.
F.BAHÇELiLER ENDiŞELi
Beni Bulut’la ilgili en fazla düşündüren detay buydu doğrusu. Galiba Erol Bulut, Denizli 11’ini, oradaki organizasyonunu ve oyununu doğru buluyor olmalı ki, Malatya maçında da kurtuluşu o planda aradı. Bence dün Fenerbahçeli sporseveri esas endişeye sevk etmesi gereken konu bu. Hocaları, Denizli maçında her şeyin doğru gittiğine inanıyor!
iNANILMAZ TERCiH
Oysa geçtiğimiz hafta Denizli maçında Fenerbahçe 11’e 11’ken de tatmin edici bir futbol oynamamış, maçın 2-0’a gelmesi yine Caner’in sol kanattaki bireysel ekstrası ve bir duran toptan kaynaklanmıştı. Fenerbahçe o maçı 40 dakika eksik oynadı ama müsabakayı Altay’ın 7, Pantilimon’un 0 kurtarışla tamamlamasını sadece bununla açıklayamazsınız. Ligin en sıkıntılı takımlarından Denizli, Fenerbahçe’yi şutlarda 18-10, kornerlerde 11-4’le sürklase etmişti geçen hafta. Ve Erol Bulut, o Denizli 11’ini, Malatya ikinci yarısında da sahaya sürdü. İnanılmaz.
KLiŞE SÖZLER
Erol Bulut’un hafta içi açıklamalarını izledim. “Beni eleştirenler ne kadar biliyorlar”, “Aralık’ta 23 puanda olacağımızı sezon başı söyleseler herkes kabul ederdi” gibi son derece klişe laflarla cevaplamış soruları. İngilizce’de ‘odada bir fil var’ diye muazzam bir deyim var. Salona giriyorsunuz, televizyonun markasından bahsediyorsunuz, duvardaki boyanın seçiminden, masanın güzelliğinden. Ama bir şeyden bahsetmiyorsunuz ısrarla: Koltukta bir fil oturuyor. Evet, odada bir fil var. Ve siz ısrarla başka şeyler anlatıyorsunuz birbirinize. Sayın Bulut... Odada bir fil var. O da şu: Fenerbahçe’nin bir oyunu yok. Ve siz her şeyin doğru gittiğini düşünüyorsunuz. Detaylarda boğulmayı bırakıp, bence bundan bahsetmelisiniz artık.
PETR CECH’iN MENDY TRANSFERi
Bizse maalesef bu kurayı ve Avrupa’da baharı uzaktan izleyeceğiz. Şu anda UEFA ülkeler sıralamasında 13’üncü basamaktayız.
İLK 11'DE KESİN YOKUZ
Gruplara direkt takım gönderme sınırı olan ilk 11’in dışında kalmamız kesinleşti. Neyse ki turnuvaya birer temsilciyle devam eden Sırbistan, İsviçre, Yunanistan gibilerle mesafemiz uzak. Yani sezonu 13’üncü bitireceğimiz kesin gibi. 2020-21 Süper Lig şampiyonu (Devler Ligi şampiyonunun kendi liginden de bilet alması koşuluyla) gruplara direkt olarak girecek. Ancak bu bizim için son direkt bilet... 2021- 22 Süper Lig şampiyonunu artık iki ön eleme bekliyor.
HERKES ÖN ELEMEYE
UEFA turnuvalarının sayısı bu yıl itibariyle üçe çıkıyor. Bu yılı 13’üncü basamakta bitirmemiz, Şampiyonlar Ligi’ni 2, Avrupa Ligi’ni 1, Konferans Ligi’ni de 2 takımla zorlamamız demek. 2022-23’te Avrupa’daki 5 temsilcimizin hepsi ön eleme oynayacaklar. Şampiyonumuz ve kupa galibimiz ikişer; lig ikincimiz, üçüncümüz ve dördüncümüzse tam üçer ön eleme oynayacaklar artık.
BU NOKTAYA NASIL GELDİK?
UEFA ülkeler sıralaması, yalnızca son 5 yıllık performansları dikkate alan bir tablo. 2016 ve 2017’yi 10’uncu sıradan bitirmiştik. Zaten ne olduysa son 3 sezonda oldu. Bazı antrenörler anlaşılmaz bir şekilde Avrupa Ligi’ni önemsememeye ve B takım hüviyetinde kadrolarla sahaya çıkmaya başladılar. Bu da özellikle son 3 yılda düşük puan toplamamızın ve 13’üncü basamağa düşmemizin 1 numaralı sebebi.
Bu ne Sivasspor için, ne UEFA için, ne izleyen için iyi bir şey. Öncelikle UEFA’nın bu pandemi sezonu için kadro kısıtlamalarını hafifletmesi gerekirdi bence.
Turnuvanın başında 25 değil 30 oyuncuya izin verilebilirdi mesela. Ya da 17+4+4 modeli esnetilebilirdi. Tabii ki işin bir de Sivasspor boyutu var. Sivas altyapısında hiç mi yeterli oyuncu yok ki en azından yedek kulübesi tamamlanamıyor? Temsilcimizin 3 haftadır 14-15 oyuncuyla maçlara çıkması garip gerçekten.
ŞİMDİ DÜŞÜNME ZAMANI
Tabii ki bu gruptan çıkamamak için tek başına yeterli bir bahane değil bu. Maccabi’yi iki kez yenememek üzücü. Bu maça galibiyet mecburiyetiyle çıktığımız için Maccabi şemasına çok sadık, tutucu bir futbol oynadı doğal olarak. Hücum aksiyonları sadece soldan Saborit ve Cohen’le gelişiyordu. Golü de Bilbao kökenli sol bek Saborit’le buldular.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJVRVZxVG92eiIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
Türk futbolunun Avrupa’da berbat geçen sezonunun can sıkıcı finali oldu bu gol. 12 Aralık 2020 itibariyle ülke futbolu olarak bir dibe vurma anı yaşıyoruz. 2022’de gruplara hiçbir takımımız direkt giremeyecek, tüm temsilcilerimiz ön eleme oynayacak. Başımızı ellerimizin arasına alıp düşünme zamanıdır bu. Süper Lig’de beraberliğe galibiyetin yarı ödülünü değil, üçte birini vererek, oluşacak 100 milyonluk bütçeyi Avrupa’da maç kazanan takımlarımıza dağıtabiliriz bence. Ya da TFF’nin Avrupa’da ayağa kalkmamız için daha iyi fikirleri varsa onları uygulamaya koymalılar bence acilen.
Dün Denizli’de 16’ncı dakikaydı. Caner sağdan ortaladı, Serdar kafayı vurdu, direk dibinde Cisse buldu gol şansını. Ancak değerlendiremedi Senegalli oyuncu.
Dört dakika sonra bu kez Caner soldan bindirdi, yerden kaleye paralel olağanüstü bir top attı. Ön direkte Pelkas, arka direkte Cisse ıskaladılar bu topu.
23’te serbest vuruş kazanıldı. Yine Caner topun başına geçti. Yerden, ceza yayı üzerine çok akıllı bir pas attı yine. Mert Hakan neredeyse penaltı hükmündeki bir topu auta attı.
41’de köşe atışı kazanıldı. Mert kullanmaya gitti ama Caner yetişti ve korneri bırakmadı arkadaşına. Ön direğe koşu yapan Gökhan’a yine o tescilli ortalarından birini yaptı. Maçı kazandıran gol geldi Gökhan’dan.
1990’larda-2000’lerde bir maçın vitesini elinde tutan, takımını yöneten-organize eden oyuncularla ilgili bolca ‘maestro’ benzetmesi yapılırdı. Bu maestrolar genelde Sergen gibi, Hagi gibi, Alex gibi ofansif orta saha oyuncuları olurdu. Caner bir sol bek. Ama bazen öyle dominant oynuyor ki, maestro sözcüğünü sonuna kadar hak ediyor. Dün de öyle bir gündü Caner için...
iKi PERDELi OYUN
Dün iki perdeli bir oyundu aslında. 11’e 11 oynanan 50 dakikalık bolümde Caner’di maçın lideri. Kırmızı kart ve penaltı gelince bu kez oyunun kontrolü Denizlispor’a, kahramanlık rolü de Altay’a geçti. Oyunun renginin değişmesinde kırmızı kart kadar Denizlispor’un yeni teknik direktörü Kenan Atik’in de hakkını teslim etmek gerek. Dün ilk devrede gerçekten etkisiz bir futbol ortaya koyduktan sonra 46’da ön libero Bakalorz’u çıkarıp Mesanovic’le hücumu kalabalıklaştırması çok önemli hamle. Elbette kader anı kırmızı karttı; ancak aynen geçen haftaki Başakşehir müsabakasında olduğu gibi tam maç kaybedildi derken yaptığı doğru değişikliklerle oyuna tekrar ortak oldu Kenan Hoca.
MERT HAKAN VE PELKAS ÜZERiNE