Süper Lig’de sert bir şubat ayı yaşıyoruz. Dün de Eryaman’da ilk devre futbol oynandı, ikinci yarıdaysa karla mücadele etmek zorunda kaldı oyuncular. Ancak Gençlerbirliği’nin öyle zayıf bir kadrosu var ki, dün Beşiktaş’a maçı kazanmak için Ghezzal’in 20 dakikalık iyi futbolu yetmişti aslında. Cezayirli yıldız ilk 20 dakika içinde bir süper gol attı, 3 tane de asiste dönüşebilecek pas verdi Aboubakar’a. O performans da maçın öyküsünü belirleyen unsur oldu zaten.
Dün golleri atan Ghezzal ve Cenk dışında Ljajic’in de vites artırmaya devam ettiğinin altını çizmek gerek. Sırp orta saha oyuncusu ilk devrede 43 isabetli pas yaptı, arkadaşlarına da iki önemli pozisyon hazırladı. Eğer Gençlerbirliği savunmasında ülkenin en yürekli genç stoperlerinden Arda oynamasaydı, maçın skorunun biraz daha farklı olması işten değildi. Müsabakanın sonucundan bağımsız olarak 1-2 detayın daha altını çizmek isterim:
DÜŞMENiN EN GÜÇLÜ ADAYI
1- G.Birliği’nin ne yazık ki ligin en kötü kadrosuna sahip olmasının sebebi, takıma aynı menajerlik şirketinden 8 oyuncu almak gibi eylemlerle meşgul, başarısız yönetim. Üstelik doz aşırı delege kaydı yaparak koltuklarını da garanti altına almış durumdalar. 100’üncü yılını kutlamaya hazırlanan Gençlerbirliği, maalesef bu sezon küme düşmenin bir numaralı adayı. 2- Hafta içi 16 seansı bence bir felaket. Evet dün hava durumuyla ilgili bir zorunluluk vardı ama son aylarda (mecburiyetler dışında da) böyle bir seans türedi maalesef. Hafta sonu gündüz maç oynanması doğal. Ancak hafta içinde insanlar bu saatte çalışmak zorundalar, farkındasınız değil mi?
NEDEN 19 DAKiKA?
3- Yine 20 dakikalık devre arası alışkanlığına geri döndük. Dün 16:46-17:06 arası tam 20 dakikalık bir ara verildi. Bunun 1 dakikası bir teknik aksaklıkla ilgiliydi. Peki birisi bana kalan 19 dakikanın sebebini açıklayabilir mi acaba?
Malumunuz Süper Lig, sıralı fikstür algoritması kullanan bir turnuva. Bu yüzden de genelde herkes rakipleriyle hemen hemen aynı sırayla oynuyor. Bu da bazen fikstürde sıralı zorluklar ya da kolaylıklar yaratabiliyor. Bu sezon Süper Lig fikstürünün zor dönemeci, takımların Antep, Başakşehir, Fenerbahçe, Kasımpaşa, Alanya ile peş peşe oynadığı bölüm. Bu bölümde Eddie Newton görevini kaybetti mesela. Galatasaray da ilk yarıda bu 5 haftada yalnızca 7 puan toplamış ve ufak çaplı bir kriz yaşamıştı. Ancak ikinci devrede bu 5 maçın 4’ünü oynadılar. Bu dört maçı 12 puanla geçtiler bu kez.
RADÄ°KAL DEĞİŞİKLÄ°KLERÂ
Bu zorlu fikstür içine bir de Türkiye Kupası maçının girmesi, Terim’i kadroda radikal değişiklikler yapmaya itti. Donk, Onyekuru, Belhanda ve Taylan’ın kenarda başladığı günde Etebo, Luyindama gibi fiziksel olarak daha sert opsiyonlara yöneldi Terim. Bu kadar kötü bir zeminde yerden oynamak da akıllıca değildi ve maça da bu stratejiyle girdiler. İlk 10 dakikada fırtına gibi oynadılar, altısı isabetli 8 şut attılar, üç de korner kullandılar. Doğru hava oyununun sonucunu da devreye galip girerek aldılar zaten. Bu bölümde Kerem ve Mohamed’in uyumu ve iyi oyunu dikkat çekiciydi.
DONK VE LUYINDAMA BAÅžROLDE
Ancak ikinci devre zeminin daha da ağırlaşmasıyla hikâye değişti. Bu kez devreye doğru oyunla başlayan taraf Kasımpaşa’ydı. Sağ açığa Varga’nın girişi, sola Hajradinovic’in geçişiyle misafir ekip de orta sayısını artırdı. Muslera’nın hatasıyla golü de buldular. Ancak Galatasaray gerçekten fiziksel olarak güçlü bir takım. 70’te böyle havalarda fark yaratacağı kesin olan Donk girdi, sahada zaten bir başka dev Luyindama da vardı. Onların başrolde olduğu yüksek toplarla galibiyete uzandı sarı kırmızılılar.
Ä°LK DEVRE DÄ°NAMÄ°KTÄ°LER
G.Saray’ın dün bir başka kazancı ileri altılısının gençleşmesiydi. Babel dışında Etebo (25), Kerem (22), Mohamed (23), Gedson (22) ve Emre (26), dinamik bir ilk devre oynadılar dün. Eğer Babel’in yerinde Onyekuru başlamış olsaydı G.Saray’ın ileri altılısının yaş ortalaması 23 seviyesinde olacaktı hatta.
Fenerbahçe’nin son 10 yıldaki 4 yerli hocasının istatistikleri karşılaÅŸtırıldığında Erol Bulut, maç başına 1,39 organize hücum sayısıyla son sırada. Ersun Yanal’ın 2,77 ile lider olduÄŸu listede, Kartal ve Kocaman da takipteler. Ayrıca direkt hücum istatistiÄŸinde de Yanal’ın 1,65’lik, Bulut’un 1,91’lik skorları var.
ERSUN YANAL’IN YARISI KADAR
Yani OPTA verilerine göre Erol Bulut hem organize hücum sayısında Yanal’ın ancak yarısını üretebilmiÅŸ. Hem de direkt hücumda önemli bir fark yaratamamış. Evet, futbolda illaki her hücumda rakip kaleye 10+ pasla gitmek zorunda deÄŸilsiniz.
Pragmatik oyunda iyisinizdir ve bu hücumlarla kapatırsınız bu farkı. Ancak Erol Bulut Fenerbahçe’si maalesef farkı böyle de kapatamıyor.
2 GOLDE DE MESUT’UN PAYI VAR
Dün aslında ilk 53 dakikada iÅŸler yolunda görünüyordu. Fenerbahçe topa daha fazla sahip oluyor, geriden pasla akılcı çıkıyordu. Geriden çıkışlardaki baÅŸarının artışında Mesut’un rolü büyük. Mesut dün santrada belki klasik 10 numara rolündeydi ama oyunun gidiÅŸatı onun topla çok daha derinde buluÅŸmasına neden oldu. Ä°lk yarıda 45/48 pas isabetiyle oynadı. Takımda Serdar’dan sonra en fazla topla buluÅŸan oyuncuydu ve iki golde de direkt katkısı var.
BULUT SANIRIM ÇOK UYKUSUZDU!
Yalnız 53’üncü dakikada tribünden bir düdük sesi duyuldu. Erol Bulut da sanırım çok uykusuzdu ve o sesi, maçın bitiÅŸ düdüÄŸü sandı(!). Yani herhalde öyle bir ÅŸey yaÅŸanmış olmalı, zira Fenerbahçe’nin 53’üncü dakikada kontağı kapatıp oyunu tamamen rakibine bırakmasını baÅŸka türlü açıklayamıyorum ben.
O biletin de Türkiye Kupası’ndan verilmesi... Belli ki bu bilet için büyük takımlar çok istekli deÄŸillerdi; yarı finalde Alanya, Antalya ve BaÅŸakÅŸehir’in yanına BeÅŸiktaÅŸ’ın da ancak penaltılar sonucu eklemlenebilmesi biraz da tutku barometresiyle ilgili. Ancak Avrupa Ligi ödülünün de etkisiyle, Türkiye Kupası’nın her geçen sene daha izlenilir hale geldiÄŸini düÅŸünenlerdenim. Önce dünyada eÅŸi benzeri olmayan grup uygulaması garabetinden kurtulduk. Sonra da (pandemi sebepli olsa da) tek maçlı eliminasyon heyecanı geldi turnuvaya. KeÅŸke TFF, bu tek maçlı eliminasyon düzenini kalıcı hale getirse...
Bir de ÅŸu herkese ekstra yük olan 30 dakikalık uzatma uygulamasından da vazgeçmek gerek sanki. Bu ekstra 30 dakika, hem yorgun futbolcuların, hem de sakatlık endiÅŸesi yaÅŸayan teknik adamlarının kabusu. Oysa normal süre berabere bittiÄŸinde direkt penaltı atışlarına geçilse sanki kupanın heyecanı bir kademe daha artacak.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiI0QmZPZ2VYbSIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
KONYASPOR BU KEZ FARKLIYDI
Dün Ä°lhan Palut’un yönettiÄŸi Konyaspor, Ä°smail Kartal’ın son günlerindeki o tutukluÄŸu üzerinden atmıştı sanki. Belki Skubic-Guilherme çok çıkmadılar ama göbekte önce Hadziahmetovic, sonra Diomande, saÄŸda Shengelia ve en uçta Cikalleshi’nin çabalarıyla daha inançlı bir Konyaspor vardı sahada. BeÅŸiktaÅŸ’sa Montero sahadayken geriden daha iyi oyun kuruyor, Welinton oynarken de havada daha güvenli. Maçın normal süresindeki iki golün de temelinde bu gerekçeler vardı zaten.
CENK FÄ°ZÄ°KSEL OLARAK GERÄ°DE
Dün herkesin ne vereceÄŸini merakla beklediÄŸi Cenk istekliydi. Bir tane de etkili kafası var. Ama fiziksel olarak geride gibi. Özgüven depolamaya ihtiyacı olan Cenk’in yanı sıra Nkoudou-Hasic-OÄŸuzhan gibi günlük performans beklenen isimler çıkıp Aboubakar-Ghezzal gibi esas yük taşıyıcılar girince oyunu daha fazla rakip yarı alana yığdı BeÅŸiktaÅŸ. Ancak zaman zaman Abdülkerim-Ahmet ikilisi, zaman zaman da ÅŸanssızlık engel oldu siyah beyazlılara. Ancak deÄŸiÅŸiklikler sonrası artan oyuncu kalitesi, penaltılarda da farkı yaratan faktördü bence. BeÅŸiktaÅŸ, sezonun son 3 ayına iki cephede de ÅŸampiyonluk hedefleyen tek takım olarak giriyor böylece.
Bunun da iki temel sebebi var: Birincisi, tek maçlı eliminasyon düzeni her bir müsabakanın nabzını artırdı. Ä°kinci önemli sebep de, Türk futbolunun tek Avrupa Ligi biletinin bu kupadan alınacak olması. Yeni sistemde ligden Avrupa Ligi bileti hakkımız yok. Avrupa Ligi’nde gruplara kaldığınızda 3 milyon Euro, bir galibiyet aldığınızda 570 bin Euro ödül söz konusu.
Günün ekonomik koÅŸulları içinde gayet iyi ödüller bunlar. O yüzden de bu sezon bu kupayı kazanmak bir derece daha deÄŸerli.
TIPKI GALATASARAY MAÇI GiBiYDi
Dün iki takımın 120 dakikalık mücadelesinde de bu tutkuyu hissettik doÄŸrusu. Erol Bulut maça as/yedek karması güçlü bir 11’le baÅŸladı, en uçta Cisse’yi, arkasında Thiam’ı kullandı. 11’e 11 olan bölümde Fenerbahçe oyuna biraz daha fazla hükmeden taraftı ancak bu 40 dakika özelinde bir detayın altını çizmek gerek:
BaÅŸakÅŸehir dün ısrarla geriden pasla çıktı. DoÄŸal olarak da Fenerbahçe’nin önde baskısını beklediler. Ancak enteresandır, Fenerbahçe önde baskı konusunda pek istekli deÄŸil. Galatasaray karşısında 1-0 geriye düÅŸtükten sonra da aynı ÅŸeyi düÅŸünmüÅŸtüm.
BÜYÜK TAKIM GiBi OYNAMAYI BiLMELiSiNiZ
Siz bir büyük takımsanız, gole ihtiyacınız varsa, belli bölümlerde de olsa önde istekli bir baskı yapmalısınız. Ancak Erol Bulut takımları öne organize baskı yapmak için gelmiyor, sadece en uçtaki ikiliyi iki stopere gönderiyor göstermelik olarak. Galatasaray karşısında Mert-Samatta, Donk-Marcao’ya göstermelik bir baskıya gidiyorlardı. Dün de Cisse-Thiam verdiler bu görüntüyü. Öndeki ikili baskıya giderken arkalarındaki dörtlü asla yaklaÅŸmıyor, dolayısıyla o pres göstermelik olmaktan da öteye gitmiyor. Erol Bulut gerçekten enteresan bir teknik adam. Hayatımda bir büyük takım teknik direktörünün, bölüm bölüm dahi olsa önde baskıya oyuncu göndermekten bu kadar çekindiÄŸine ÅŸahit olmamıştım.
Maç 11’e 10’a döndükten sonra pek tabii ki kolay deÄŸildi Fenerbahçe’nin iÅŸi. Harun iki golde de hatalıydı. Sosa, Gökhan, Mesut fiziksel olarak üst seviyede deÄŸiller.
Dünkü müsabakayı iki ayrı perde olarak el almak gerek. Birinci perdede, yani ilk 45 dakikada aslında müsabaka öncesi beklenen tabloyu izledik aşağı yukarı. Konyaspor, kâğıt üzerinde İstanbul takımları için ciddi bir tehdit olarak duruyordu. Tamamen savunma arkasına sarkma odaklı bir oyunları var, bu yüzden de 59’la Süper Lig’in en fazla ofsayta düşen takımı konumundalar. İki bek Skubic ve Guilherme’nin toplam 11 gol katkıları var ve özellikle büyüklere karşı çok etkili oynamıştı bu iki adam. Sergen Yalçın da belli ki ligin ilk yarısında farklı kaybettikleri müsabakanın da etkisiyle dengeli başlamayı hedeflemiş.
KONTROLLÃœ BAÅžLADILARÂ
Alışık olduğumuz gibi tek ön liberolu 4-1-4-1 değil, Souza-Necip’li 4-2-3-1’i tercih etti dün. Muhtemelen maça biraz daha kontrollü başlayıp, ilerleyen dakikalarda vites artırmayı düşünüyordu ama 21’de gelen kırmızı kart hesapları bir miktar bozdu tabii. Yalnız kırmızı kart sonrası çok da beklenmedik bir şey oldu, Konyaspor oyun anlayışını, kompakt dizilişini, topun arkasında 10 adamla bekleyişini hemen hemen hiç değiştirmedi. Topu neredeyse tamamen Beşiktaş’a bıraktılar ve ilk şutlarını da ancak 46’da attı Konya ekibi.
SERGEN YALÇIN’IN iKiLEMi
Bu noktada Sergen Yalçın’ın önünde bir ikilem vardı: Ya Konya ekibi tümüyle kapandığı için bir-iki oyuncu değişikliğiyle galibiyet hedefleyecekti. Ya da 10’a 11 oynadığı gerçeğini kabullenerek 1 puanı riske etmeyecekti. O, ilk şıkkı tercih etti. Bence Atiba-N’Koudou 70. dakikada oyuna girdikten sonra o dakikaya kadar nabzı hiç yükselmeyen maçın nabzı değişti. Galibiyeti de bu nabız değişikliği getirdi zaten.
ROSiER’Yi KAÇIRMAYIN
Maçta topu her ayağına aldığında tempoyu artırma çabası içinde olan Rosier’ye ayrı bir parantez açmak lazım. İstanbul’da kendini mutlu hissettiği ve daha verimli oynadığı ortada. Beşiktaş’ın da onun bonservisini alma konusunda erken davranması faydalı olabilir sanki.
Sosa, geçen sezon Süper Lig’in rakip ceza alanında en fazla isabetli pas yapan oyuncusuydu. Mert Hakan, sezonu 10 gol ve 5 asistle bitirmişti. Ozan Tufan, bu sezonu milli takımın en iyisi olarak açtı. Cisse geçen yıl 22 golle oynadı. Caner, 201920’yi 14 gol katkısıyla bitirdi. Mesut Öziller, Samueller, Nazımlar, Samattalar, iki transfer penceresinde de iyi futbolcular aldı gerçekten Fenerbahçe.
HEP REAKSiYONA DAYALI
Çok yönlü bir kadro kurdular. Ama hissettiğim şu: Fenerbahçe’nin bu çok yönlü kadrosunun başında tek yönlü bir teknik adam var. Ve eğer müsabakalar onun istediği yönde gelişmiyorsa, o kaliteli kadrodan çok az ürün alabiliyor bu hoca. Erol Bulut’un tavrı hep reaksiyona dayalı... Rakibin hamle yapmasını ve oradan ekstra bir fırsat oluşmasını umuyor sürekli. Elbette reaksiyoner futbol da saygıdeğer bir fikir.
Ama bir büyük takımın ana planı olamaz bu. Büyük takım proaktif olur. Ritmi belirlemeyi dener. Önlem alan değil, önlem aldıran olmaya çalışır. Erol Bulut’un yönetim tarzında bu duyguları ben göremiyorum doğrusu. Dün ev sahibi olan tarafın, yani Fenerbahçe’nin golü yiyene kadar tempoyu artırmak gibi bir düşüncesi yokken, mesela Galatasaraylı Mostafa Mohammed’in bu gidişe isyan ettiğini gözlemledik çoğunlukla. Belki çok süratli bir oyuncu değil. Ama kuvvetli, istekli.
Dün güzel bir gol attı ama benim onda gördüğüm başka bir şey golden daha değerliydi: 65’te Serdar’la olan ikili mücadelesinde yüzüne bir darbe almasına rağmen bırakmadı kendini. Devam etti. Ben çok sevdim bu oynama isteğini. Mohammed, belki geniş alanda etkili olmayacak. Ama Galatasaray’ın rakip yarı alana yığdığı maçlarda iş yapacak gibi duruyor Mısırlı forvet.
YAÅžAYAN EFSANE MUSLERA
Galatasaray’da ayrıca bir yaşayan efsaneye, çok fazla pozisyon yaşanmayan maçta Ozan ve Sosa’nın iyi şutlarında konsantrasyonunu koruyan Muslera’ya da bir parantez açmak gerek. 19992000’de Galatasaray Fenerbahçe’yi Kadıköy’de yendiğinde o takımın kalesinde bir başka efsane, Taffarel vardı. Son iki yılda da Muslera geçiyor tarihe. Son 10 yıldır, Süper Lig’in kader belirleyen adamı o.
YENi NESiL GÜÇLÜ GELiYOR
Akan oyun üretiminin kısıtlı olması halinde de ÅŸüphesiz ki duran toplar hayati önem kazanacak... Gaziantep, kornerlerde ÅŸaÅŸkın bir alan savunması yapan Galatasaray’ı zor durumlara düÅŸürmüÅŸtü. Ankaragücü ve Hatayspor da Fenerbahçe kalecisi Altay Bayındır’ın önünü perdeleyerek gole yaklaÅŸmıştı kornerlerde. Bir duran topun, bir duran toptan fazlası olabileceÄŸi bir derbi izleyebiliriz Kadıköy’de.
FENERBAHÇE
Üstünlük: Kaliteli kulübe
Fenerbahçe'nin gerçekten kaliteli, derin ve çok yönlü bir kadrosu var. Ama tek yönlü bir teknik adam tarafından yönetiliyor. Aziz Yıldırım, Anelka-Alex-Appiah’lı kadronun başına Daum’u getirince, “Ferrari’sine LPG taktıran bilge” diye eleÅŸtirmiÅŸtim onu. Bugün de Ali Koç için benzer bir tanımlama yapabilirim. Ancak Fenerbahçe’nin tek yönlü teknik adamı Erol Bulut’un da 0-0’ı oynama konusunda bir uzmanlığı ve gerçekten güçlü bir kulübesi var. EÄŸer maçın ilk bir saatini 0-0’lık skorla geçerse, gerek o maç kazandıracak tek bir golün hayallerini kuran pragmatik mantalitesi, gerekse Mesut Özil’le daha da zenginleÅŸen kulübesiyle Bulut’un dakikaları gelebilir.
Zayıflık: Gustavo'nun alternatifsizliği
Hatayspor, Fenerbahçe’ye karşı ikinci 45’te ÅŸutlarda 15’e 2, rakip ceza sahasında topla buluÅŸmada 28’e 3 gibi inanılmaz bir üstünlük kurdu. Ve maçın iki devresi arasında bu denli fark oluÅŸmasında ÅŸüphesiz Erol Bulut’un taktiksel hataları kadar Luiz Gustavo’nun sakatlığının da önemli rolü vardı. Gustavo’nun sakatlandığı karşılaÅŸmadan 2 gün önce Tolga CiÄŸerci’nin BaÅŸakÅŸehir’e gönderilmiÅŸ olması da kaderin garip bir cilvesi. Orası, geniÅŸ Fenerbahçe kadrosunun belki de alternatifsiz tek yeri çünkü.
Fırsat: Alan savunması