Uğur Meleke

Biz artık bir ön elemeler ülkesiyiz

22 Temmuz 2021
Artık tüm organizasyonumuzu bu gerçeğe göre dizayn etmeliyiz.

Dün Eindhoven’daki hezimetten bağımsız olarak Türk futbolunun önünde şu anda çok büyük bir mesele olduğunu hatırlamamız gerek. Biz artık Avrupa ülkeler sıralamasının ilk 11’inde değiliz. Halen 13’üncüyüz. Daha aşağılara da düşebiliriz. Bu da şu demek: Artık hiçbir takımımız gruplara direkt bilet alamayacak. Biz o sıralamada yeniden tırmanana kadar tüm takımlarımız ön eleme oynayacak. Hem de ikişer-üçer ön eleme. YANİ BİZ ARTIK BİR ÖN ELEMELER ÜLKESİYİZ. Artık tüm organizasyonumuzu bu gerçeğe göre dizayn etmeliyiz. Tüm planları baştan yapmalıyız.

BAŞKANLIK SEÇİMLERİ MARTA ALINMALI

Yapılabilecek ilk hamlelerden biri, başkanlık seçimlerini Haziran’dan tekrar Mart’a almak. 10-15 yıl önce zaten kongreler baharda yapılırdı. Sezon içi gidişatı etkiliyor bahanesiyle kongreler yaza kaydırıldı ancak bu kez de yeni başkanlar harekete geçene kadar ön eleme turları kaybediliyor. Galatasaray başkanını seçip, antrenörü işbaşı yapana kadar bir buçuk ay zaman kaybettiler. Süper Lig kulüplerinin acilen tüzük değişikliği yapıp seçimleri tekrar bahara almaları lazım.

GLOBAL İLE YEREL TAKVİM UYUŞMUYOR

TFF’nin de artık “bir ön eleme ülkesi” olduğumuzu dikkate alarak Süper Lig’i “Ağustos ortası-Mayıs ortası” döneminden “Temmuz sonu Nisan sonu” aralığına kaydırması daha gerçekçi olabilir. En azından birkaç yıl için yapabiliriz bu değişikliği. Çünkü olmuyor, bu global futbol takvimiyle bizim yerel takvim uyuşmuyor. Temmuz’a, Avrupa kupalarındaki ön eleme sürecine tüm kulüplerimiz hazırlıksız giriyorlar.

PSV HAZIRDI AMA YA GALATASARAY...

Dün Galatasaray maça üçlü savunmayla başladı, 60’ta Alpaslan’ın çıkışı ve Sekidika’nın sağ beke geçişiyle dörtlüye döndüler. Evet, üç golde büyük bireysel hatalar vardı ama şöyle bariz bir gerçek de vardı önümüzde: Dün PSV resmi bir maça çıkıyor gibi hazırdı. Galatasaray’sa sarsak bir hazırlık maçı görüntüsündeydi maalesef. Şimdi Sayın Elmas’a, Sayın Terim’e ve tüm spor kamuoyuna soruyorum: Dün PSV maçına çıkan Galatasaray 11’inin kaçı Eylül’de ligde ideal 11’de olacaklar? Bu sayı normalde 8-9 olmalı bence. 8-9’un altındaysa, bir şeyler geç kalıyor demektir çünkü.

Yazının Devamını Oku

Acı 55 yılını doldurdu

12 Temmuz 2021
İngilizlerin Avrupa kupası hasreti yine bitmedi.

Wembley’deki yarı final maçı öncesi Danimarka kalecisi Schmeichel, İngiliz gazetecinin futbolun eve dönüp dönmeyeceği hakkındaki sorusunu alaycı bir dille yanıtlamıştı:

“Futbol eve mi dönüyor? Sahi futbol hiç eve gelmiş miydi ki? Siz hiç kazandınız mı bu kupayı?”

Schmeichel bir bakıma haklıydı. 61 yıllık Avrupa şampiyonaları tarihinde İngilizler’in bırakın kupası, tek bir finali daha yoktu düne kadar. Ancak Schmeichel’ın gözden kaçırdığı bir şey vardı. 1996 yazında hepimizi etkisi altına alan o muhteşem şarkı, zaten mutlu bir hikaye değildi ki! İki komedyen Baddiel ve Skinner, futbol eve hiç gelmediği için mutsuzlardı aslında:

“İngilizler formalarını giyiyor Jules Rimet hâlâ ışıldıyor Otuz yıl süren acı Hayal kurmamıza engel olmuyor!”

Schmeichel’ın zannettiğinin aksine, 25 yıldır İngiliz futbolunun ulusal marşı haline gelen bu şarkı bir kazananın değil, kaybedenin öyküsü. Sürekli kaybeden ama buna rağmen her turnuvaya umutla giden, hayal kurmaya devam eden bir ulusun hikayesi.

BU ZAFER MANCiNi’NiN

Dün Wembley’de daha ikinci dakikada Shaw’un süper golü gelince İngilizler’in hayalleri çok daha fazla büyüdü şüphesiz. İlk 45’te Southgate’in önde baskı stratejisi sonuç verdi, İtalyanlar’ı bir devreliğine durdurdular. Ancak 46’ncı dakikayla beraber tamamen değişti tablo. 2018’de dibe vurmuş İtalyan futboluna Rönesans’ı yaşatan Mancini, finalde de doğru oyun ve oyuncu değişiklikleriyle takımının vitesini artırdı her dakika. Maçın ilk yarısında havada Kane’i durdurmakta güçlük çeken Bonucci-Chiellini ikilisi, ikinci devreyle beraber gökyüzünün patronluğunu tekrar ele aldılar. 120 dakikanın sonunda İtalya %65 topla oynama ve 18’e 6 şut istatistiğiyle de ikinci golü çok daha fazla isteyen taraf olduklarını kanıtlamışlardı.

İtalyanlar son 75 dakikada oynadıkları üstün futbolun karşılığını penaltılar yoluyla aldılar. İngilizler’in 55 yıllık acısı yine bitmedi. Futbol eve değil, Roma’ya döndü. Mancini, 2018’de cehennem gününden aldığı İtalya Milli Takımı’nı adeta cennete taşıdı. Bu zafer Mancini’nin.

Yazının Devamını Oku

Yerde İtalya, havada İngiltere

11 Temmuz 2021
Farklı şekillerde gol atan iki takımın zayıf yönleri aynı...

1- Şampiyona tarihinde herhalde ilk kez bir finalden iki galip çıkacak: Southgate de, Mancini de görevlerini harika yaptılar.

2- Mancini topa sadece %52 ile sahip olan, yerden oynayan, sürat ve driplingle rakiplerini çözen takımıyla iddialı.

3- Southgate’se havada başarılı bir takımla finalde. Kafa gollerinde 5-0 üstünlükleri var. üstelik çok da moralliler.

Bundan sadece 3 yıl önce, 2018 yazında İtalyanlar’ın da, İngilizler’in de modları hiç iyi değildi. İngilizler yarı finalde Hırvatlar’a kaybedip 52 yıllık final özlemlerini yine dindirememişlerdi. Yıkılmışlardı.

MANCiNi iLE RÖNESANS

İtalyanlar’sa zaten 2018 Dünya Kupası vizesi alamamış, o durumu bir apokalips (cehennem günü) olarak görüyorlardı. Milli takımları yaşlı ve yavaştı. Hem koç Ventura ile, hem de eskiyen yüzlerle yollarını ayırdılar; bir Rönesans talebiyle Roberto Mancini’yi göreve getirdiler.

Hatta o yeniden doğuş için o kadar isteklilerdi ki, yeşil tonlarda bir Rönesans forması da kullandılar Euro 2020 elemelerinde. Mancini, o talep edilen Rönesans’ı bir adım ileriye taşıdı; kamuoyunun beklentisinin fazlasını yaptı. Hem ulusal takımın yüzünü yeniledi, 35 yeni oyuncuya forma verdi. Hem de 100 yıllık İtalyan yöntemini değiştirdi, katenaçyo (asma kilit) ile bağını zayıflattı.

Yazının Devamını Oku

Ben Şenol Güneş'e olan inancımı kaybettim

9 Temmuz 2021
Hürriyet yazarlarından Uğur Meleke, Şenol Güneş'in gerçekleştirdiği basın toplantısını değerlendirdi.

“Zaten aslında anlatmaya çalıştığım her denen sebeplerin her denen konuların bir sebebi olduğu düşünülebilir ama yüzde yüz ne kadar etki yapabilir onun cevabı yok onu derken bilmiyor anlamında değil ben diyorum ki işte burada bir kırılma var ondan etkilendi o da diyor ki işte transferi vardı öteki başka bir şey diyor hepsini daha derin yapmak durumundayız çünkü burada önemli olan onların performansını yükseltmek”

YANITTAN BİR ŞEY ANLAMADIM

Yukarıdaki cümle ya da cümleler(!) bire bir Şenol Güneş’e ait. Noktasına virgülüne dokunmadım, zaten nokta-virgül de yoktu! Dün Güneş’in milli takımın başarısızlığı hakkındaki soruya yanıtı tam olarak buydu. Ben kaydettim, tekrar dinledim, bir şey anlamadım. Muhtemelen siz de anlamadınız. İtiraf edeyim, futbolcuların da Güneş’i anladığından endişeliyim.

Dün Şenol Güneş 2 saat 5 dakika kadar konuştu. Hemen hemen her soruya verdiği cevap şuydu: “Biz bu takımı Euro 2020’ye götürdük. O zaman başarılıydık. Şimdi mi başarısız olduk? Turnuvaya gidenler de bu teknik kadro ve bu futbolcular değil miydi?” Sayın Güneş... Bu turnuvaya 1996’da-2000’de-2008’de gitmek başarıydı. Çünkü turnuva 16’lıydı. Sizin bu takımı 2002 Dünya Kupası’na da götürmeniz başarıdır, çünkü Avrupa’nın 15 bileti vardı. Ancak Euro 2020’ye gitmeyi bir zafer olarak addedemeyiz, zira turnuva 24’lü. Yani kaba bir tabirle, yazı-tura atsanız, ülkelerin yarısı zaten alıyor bilet.

SOMUT VERİ DE DATA DA YOK

Biz de 325 milyon değerimizle Avrupa’nın en değerli 10’uncu milli takımıyız. Bu market değeriyle son 24’e kalmamızı zafer kabul edemeyiz. Son 16’ya kalmamız gerekiyordu hatta. Kalamadınız. Ve size sebebi sorulduğunda cevabınız yukarıda! Bu cevaptan sonra ben bir sporsever olarak Güneş’e olan inancımı kaybettim. Dün 125 dakikada ortaya herhangi bir somut veri, data, analiz koymadınız. Bana hiçbir şey geçmedi. Futbolculara da geçtiği konusunda ciddi kaygılarım var. Sayın Güneş... Neden her rakibimiz bizden 5,5 kilometre fazla koştu? Neden as takımımızı sadece FIFA 177’ncisi Moldova önünde denedik? Neden son maçta 3-1 mağlupken son değişikliğimiz Dorukhan oldu? Kenarda Halil-Enes varken amacımız daha fazla gol yememek miydi? Sayın Güneş... İletişim her şey. Haddim değil ama, size bir Ünsal Oskay kitabı önermek isterim. Ya da bir Amerikan komedisi olan Ted Lasso’yu izlemenizi. Ted Lasso, böyle büyük bir kayıp sonrası şöyle diyor bir bölümde: “Kazanmak ya da kaybetmek değil mesele. Bir teknik adamın işi, oyuncunun içinden sahada ve saha dışında en iyi versiyonunu çıkarmak”. Biz neden bu çocukların en iyi versiyonunu ortaya çıkaramadık Sayın Güneş? Keşke alabilseydik bu sorunun yanıtını sizden.

Yazının Devamını Oku

Şenol Güneş'e 10 soru

8 Temmuz 2021
325 milyon Euro’luk kadro değerimiz bizi kıtanın en değerli 10’uncu milli takımı yapıyor. Dolayısıyla Euro 2020 katılımını bir zafer olarak addetmiyoruz ve turnuvanın sonuncusu olarak veda etmemizin sebeplerini öğrenmek istiyoruz. Eğer bu turnuvadaki sorunumuzu doğru teşhis edersek, 2022 elemeleri için gereken tedaviyi de doğru yapacağımıza inanıyoruz.

Sayın Güneş... 2002 Dünya Kupası başta olmak üzere ülke futboluna yaptığınız katkılara minnettarız. Mesleki kariyerinize, sporcu ve antrenör kimliğinize büyük saygı duyuyorum elbette. Ancak gazetecilik nosyonum gereği, kamuoyunun en çok merak ettiği soruları size yöneltmek, benim temel vazifem

24 TAKIM İÇİNDE OLMAK OLAĞAN

24 takımla düzenlenen Avrupa Şampiyonası’na katılmamızı artık büyük bir başarı olarak algılayamayız, zira zaten kıtanın ilk 24’ü içinde yer almamız olağan. Hatta 325 milyon euroluk kadro değerimiz bizi kıtanın en değerli 10’uncu milli takımı yapıyor

Dolayısıyla Euro 2020 katılımını bir zafer olarak addetmiyoruz ve turnuvanın sonuncusu olarak veda etmemizin sebeplerini öğrenmek istiyoruz. Eğer bu turnuvadaki sorunumuzu doğru teşhis edersek, 2022 elemeleri için gereken tedaviyi de doğru yapacağımıza inanıyoruz.

1- A MİLLİ TAKIM'IN EURO 2020'DEKİ BAŞARISIZLIĞINI NEYE BAĞLIYORSUNUZ?

Euro 2020’nin en değerli 10’uncu kadrosuna sahiptik. Bu da normal şartlarda son 16’ya kalabilmemizi gerektirir. Ancak 24’üncü olarak turnuvaya veda ettik. Uluslararası kamuoyunun tümü, turnuvanın hayal kırıklığı olarak Türkiye’yi gösteriyor. Siz bu başarısızlığı neye bağlıyorsunuz?

2- 'BÜTÜN SORUMLULUK' BENİM DEDİNİZ, KENDİ ADINIZA BUNUN BİR BEDELİ VAR MI?

Sıfır puan ve -7 averajla 61 yıllık turnuva tarihinin en kötü beşinci performansına imza attık. Bu başarısızlıkta oyuncuların ve sizin payınız nedir? Basın toplantısında “tüm sorumluluk benim” demiştiniz, bu sorumluluğun kendi adınıza bir bedeli var mıdır? Ne yapmayı planlıyorsunuz?

Yazının Devamını Oku

Güzel oyun değil doğru oyun kazandı

7 Temmuz 2021
İki teknik adamın taktiksel savaşını izlediğimiz bu tarz kapışmalar için zaman zaman “satranç müsabakası” benzetmesini kullanırız ama dün Wembley’deki maç biraz daha farklıydı sanki.

Kenarda yine iki taktik ustası vardı, yine bir tahta vardı ortada. Ama hocalardan biri satranç, biri dama oynuyordu sanki dün. Farklı iki felsefenin kapışmasını izledik Londra’da.

Luis Enrique bir dama oyuncusu gibiydi, gözüpek ve direktti, savunmasını olağanüstü önde kurdu. Bence çok da harika bir turnuva geçirmeyen kalecisi Simon’u libero gibi kullandı. Olmo’yu sahte dokuz başlattı, 4-6-0 dizildi sahaya. Geriden pasla çıktı, topu rakibine bırakmamaya çalıştı, önde baskı yaptı ve tek bir ülküsü vardı: O da İtalya’ya oyunlarını kabul ettirmek... Mancini ise daha tutucuydu. Umutlarını driplingcilere bağladı, İspanya’nın tamamlayamadığı hücumlardan fırsat yaratmayı seçti. Zaten 60’taki Chiesa golü de böyle geldi. İspanya’nın tamamlayamadığı ve Donnarumma’ya teslim ettiği bir geçiş hücumu fırsatıydı golü doğuran.

Futbolda 2021’in öyküsü bu sanırım: Şampiyonlar Ligi finalinde de, Avrupa Ligi finalinde de, Euro 2020’nin dev yarı finalinde de kazanan direkt oyun oldu. Geçiş hücumu oldu. Fırsat futbolu oldu. Güzel oyun değil, doğru oyun kazanıyor 2021’de. Benim gibi, Guardiola ve Luis Enrique gibi güzel oyun romantikleri için talihsiz bir sezon olduğunu söyleyebiliriz sanırım şimdilik.

Yazının Devamını Oku

İtalya’nın direkt oyunu İspanyol tiki-takasına karşı

6 Temmuz 2021
Wembley’de farklı felsefelerin kapışması...

İtalya yarı finale yüzde 56, İspanya’ysa yüzde 67 topla oynamayla geliyorlar. İspanya, İtalya’dan maç başına ortalama 14 fazla hücum, 260 fazla pas yapıyor ki olağanüstü bir fark bu. Ancak İspanya’nın tiki-takasındansa İtalya’nın direkt oyunu daha fazla kalp kazanmış durumda. Bugün kazanan sadece bir takım değil, bir felsefe olacak belli ki.

ROBERTO MANCİNİ’NİN İTALYA’SI ÇOK İŞTAHLI

İtalya turnuvada beşte beş yapan tek takım. Çok zor gol yiyorlar, şu ana kadar akan oyunda kalelerinde sadece 1 gol gördüler. Zaten tarihsel olarak buna alışığız. Ancak Mancini, İtalya’ya pek alışık olmadığımız başka özellikler de kazandırdı; artık hücumda iştahlı bir takım izliyoruz. 61 yıllık Avrupa Şampiyonaları tarihinde 3 gol attıkları tek bir maç yoktu, bu turnuvada bunu iki kez başardılar.

5 MAÇTA 83 DRİPLİNG İLE FARKLI OYUN VADEDİYOR

Yüzde 56 gibi azımsanmayacak bir topla oynama yüzdeleri var ama esas fark yarattıkları alan bu değil: İtalya, 5 maçta 83 driplingle İspanya’dan çok farklı bir oyun vadediyor. Kaleye oyalayarak değil, direkt gitmeyi seviyorlar. Merkezden Verratti ve Barella, kanatlarda Chiesa ve Insigne ile çok daha pragmatik bir hücum anlayışları var. Son iki maçta kaleci ve savunmanın basit hatalarından birer gol
yiyen İspanya’yı da muhtemelen ürkütüyor bu driplingler.

İSPANYA 2008 VE 2012’İN KOPYASI GİBİ

İspanya ise turnuvanın belki de tanımı en kolay takımı. 2008 ve 2012’nin kopyası gibiler, topu alıp eve götürmeye razılar. Yüzde 68 topla oynama, maç başına 861 pasla (en yakın rakiplerinden 226 fazlayla) rakibini bunaltma ve hatayı bekleme odaklılar. Önde baskıyı da seviyorlar ki Avusturya maçında gördüğümüz kadarıyla İtalya önde prese karşı arıza yaşayabiliyor. İspanyol hücumunun bir başka önemli parametresi de kenar ortaları. Maç başına 28 orta denemesiyle yine turnuvanın açık ara lideri konumundalar. Eğer Morata ve Moreno biraz daha formda olsalar, daha fazla tabela yapacakları da kesindi.

Yazının Devamını Oku

Teknik adamların turnuvası

4 Temmuz 2021
Turnuvanın gizli ev sahibi İngiltere için yarı final sürpriz değil.

Zaten sonuna kadar gidebilirlerse 7 maçın beşini Wembley’de oynamış olacaklar. Ancak İngiltere’nin son 4’e nasıl geldiğini incelediğinizde Southgate’e saygı duyuyorsunuz: Hem inandığı doğrularda ısrar var: Turnuvaya gelirken kalede Pickford tercihi, çift ön libero konusunda eleştirilmesine rağmen Rice-Phillips’ten hiç vazgeçmemesi, herkes Kane’i dinlendirmesini söylerken koruması gibi... Hem de değişebilme becerisi söz konusu.

ÜÇLÜ SAVUNMAYA DÖNEBiLMEK

Almanya’yı üçlü, Ukrayna’yı dörtlü savunmayla geçiş. Sol bekte devşirme Trippier ile başlayıp gerektiğinde Shaw’a dönüş. Ve Shaw’un son 2 maçta 4 gole katkı yapması. Gruplarda 5 dakika oynattığı Sancho’dan dün aldığı harika verim. Net bir antrenör başarısı bu. Son 3 maçta 10 gol atan Danimarka’nın da turnuvaya iki yenilgiyle başladığını anımsıyorsunuz değil mi? Peki şu anda takımın en önemli yıldızları olan Damsgaard ve Dolberg’in ilk maçta süre bile almadıklarını, aslında Hjulmand’ın turnuvaya gelirken kafasındaki 11’in bambaşka olduğunu hatırlıyor musunuz? Zaten turnuvalara 11 değil 26 kişiyle gelme sebebi de bu. Bravo Hjulmand, doğrularına tapmadığın, dörtlü savunmadan üçlüye dönebildiğin, bir futbol ulusunun kaderiyle oynamadığın, her oyuncuya adil davrandığın için. Kadro değeri Türkiye’nin altında olan Danimarka yarı finale çıktıysa bunun bir numaralı mimarı da Hjulmand’dır kesinlikle.

Yazının Devamını Oku