Dünkü müsabakayı iki ayrı perdede incelemek gerek. İlk 35 dakikada planlarını sahaya daha doğru biçimde yansıtan taraf sarı kırmızılılardı. Terim’in Berkan’ın önünde merkezde tercih ettiği Cicaldau-Morutan ikilisi de, ilerideki Emre-Halil-Kerem üçlüsü de maça iyi başladılar. Trabzon’un tamamlayamadığı hücumlarda geçişleri akılcı yaptılar ve 33’te 2-0’ı bulmayı bildiler. Bu ilk 33 dakikada birkaç önemli detayın altını çizmek gerek:
1- Trabzon bu sezon Süper Lig’de bulduğu her gol öncesi ortalama 64 saniye topa sahip olmuştu. Her gol öncesi 20 pasla sonuca gitmişti. Bu yıl birinci-ikinci bölgede çok hazırlık pası yapan, sete yerleşerek sonuca giden bir bordo mavili takım var.
2- Ancak bu oyunda Djaniny’nin rolü çok önemli. Zira Afrikalı santrfor statik oynamıyor. Geziyor-dolaşıyor ve oyun kurulumunda hep ana pas istasyonlarından biri oluyor. Dün Cornelius da iyi bir futbol ortaya koydu ama Danimarkalı’yla oyununuz biraz değişiyor. Topu daha fazla kaldırıyorsunuz, daha fazla orta yapıyorsunuz. Bu sezon maç başına 8 orta ortalamasıyla oynayan Trabzon, dün sadece ilk yarıda 15 orta yaptı.
KASIMPAŞA MAÇI GiBiYDi
3- Trabzon gereğinden fazla orta yapınca, tamamlayamadığı hücum sayısı arttı. Üstelik bu tamamlayamamalar savunmada daha da dengesiz yakalanmalara yol açtı. Galatasaray da ilk bölümde bu geçiş fırsatlarını iyi değerlendirip skoru yakaladı zaten. Ancak Galatasaray’ın devrede yaptığı (belki de zorunlu) iki değişiklik, oyununu derinden etkiledi. Emre-Morutan çıkıp Aytaç-Babel girdikten sonra aynı yoğunlukta yapamadı Galatasaray geçişleri. Kasımpaşa maçında Cicaldau’nun çıkışı sonrası düşüşe benzer bir düşüştü bu.
ABDÜLKADiR ÖMÜR VE iSMAiL DEĞiŞiKLiKLERi
İsmail Köybaşı’nın imza töreninde yaşanan bir talihsizlik var. Hani şu “Yabancı sınırı olmasaydı” talihsizliği. Sanki o şanssız diyalogdan sonra (zaten üzerinde ciddi bir baskı olan) İsmail biraz daha fazla baskı hissetmeye başladı sanki. Abdülkadir Ömür de sakatlıklar dönüşü ‘çok fazla şey yapmak isteyip kolayı da yapamama’ hastalığına tutuluyor. Onun hüznü üzdü hepimizi.
TRABZONSPOR DEĞiŞiKLiKLERLE GELiŞTi
Uzun süredir böyle derinlikli kadromuz olmamıştı.
· Türkiye A milli futbol takımı antrenörünü nasıl seçmeli?
Avrupa’nın en değerli dokuzuncu milli takımıyız. Elimizde tarihimizin en renkli jenerasyonu var. Son 11’imizde 4 İtalya, 2 Fransa, 1 İngiltere, 1 İspanya, 1 Hollanda Ligi oyuncusu vardı. Yetmedi, sonradan oyuna 2 Premier Lig, bir de Ligue 1 oyuncusu soktuk. 2000’lerin başındaki altın çağımızdan beri böyle derinlikli bir kadromuz olmadı.
Üstelik de bu oyuncu grubumuz son derece de genç. Burak’tan sonra en deneyimli oyuncumuz 27 yaşındaki Hakan.Bence şu anda futbol tarihimizin en kritik seçimlerinden birini yapıyoruz. Belçika’nın 2016’daki hoca seçimine benzetiyorum bugünkü durumumuzu.
3-4 TURNUVADA İDDİALI OLABİLİRİZ
Çok iyi bir jenerasyon yakaladık, önümüzdeki 3-4 turnuvada iddialı olabilirler. Ve milli takımda bu çocukların en iyi versiyonlarını içlerinden çıkarabilecek hocayı bulmamız lazım.
BU KEZ YANLIŞ YAPMAYALIM
Bir yanlış hoca tercihi, şu anda bize harika bir jenerasyon fırsatını kaybettirebilir. O yüzden bu seçimi yaparken masada güçlü olmamız gerek. Bu milli takımı dünyadaki 10 teknik adamın 8’i-9’u çalıştırmak ister. Bu gücümüzün bilincinde oturmalıyız masaya.
Uluslar Ligi’nde küme düştük. EURO 2020’ye sonuncu olarak veda ettik. Katar elemelerinde de artık ipler bizim elimizde değil. Büyük takımlara 10 dakikada beyaz bayrak çekiyor, nispeten zayıflara karşı da aşırı kaygıdan maçların sonunu getiremiyoruz. 1 Ocak 2020’den beri yaklaşık 600 gündür milli takım bizi sadece 4 gün mutlu etti; o da 24-27 Mart’taki Hollanda-Norveç süreci... Futbol saha dışında kurgulanıp, saha içinde uygulanan bir oyun. Bizim kurgucumuz yetersiz. Ve acilen yeni bir kurgucuya ihtiyacımız var.
GEÇMİŞLE YAŞAYAMIYORSUNUZ
Şenol Güneş, Türk futbol tarihinin yapıtaşlarından. Hem futbolcu olarak hem teknik adam olarak tarihi başarılara imza attı. Ancak futbol rekabetçi bir oyun. Sürekli değişiyor, gelişiyor. Geçmişle yaşayamıyorsunuz, Alex Ferguson bugün Manchester United’ı tribünden takip ediyor; Arsene Wenger evinden izliyor Arsenal maçlarını. Bizim de Şenol Güneş’e acilen teşekkür edip, bir ay sonraki Norveç karşılaşmasına yepyeni bir teknik ekiple çıkmamız gerektiğini gösteren çok sağlam gerekçelerimiz var.
KURGUDA SORUN VAR
Şenol Güneş döneminde başarı hanemizde yazılı 4 müsabaka var: İki Fransa, bir Hollanda ve bir Norveç maçı. Dördünde de yüzde 40’ın altında topa sahip olmuşuz, oyunu kendi yarı alanımızda kabul edip geçiş hücumları ya da duran toplarla sonuca gitmişiz. Sonra EURO 2020’de Roma’da İtalya, bize geçiş fırsatı vermeyince hüsrana uğradık. Aradan 3 ay geçti, Van Gaal bire bir aynı stratejiyle bizi mat etti.
Birinci dakikadan itibaren önde baskı yaptılar, tamamlayamadıkları hücumlarda hemen kalabalıklaşıp hızlıca geri kazandılar. Biz topu birinci bölgeden ikiye geçiremedik. Sebebi basit: Çünkü çalışmışlar. Çünkü video analiz yapmışlar. Futbol saha dışında kurgulanıp, saha içinde uygulanan bir oyun. Bizim saha dışı kurgumuz yok gibi. Ya da tek bir planımız var en fazla. O işlemeyince havlu atıyoruz.
İYİ OYUNCULARA SAHİBİZ AMA...
Geniş kadromuzda dört Serie A, dört Ligue 1, üç Premier Lig, iki La Liga, bir Eredivisie oyuncusu var. Futbol tarihimizde beş büyük ligin kaynaklarından bu denli faydalandığımız başka bir dönem yok. EURO 2020’ye katılan 24 takım içinde kadro değeri bakımından dokuzuncuyduk. Yani uluslararası veriler de milli takımımızın iyi bir jenerasyona sahip olduğunu doğruluyor. Ama bu harika oyuncuların hemen hiçbirinin kulüplerinde yakaladığı seviyeye milli takımda ulaşamadığını görüyoruz. Bunun da sorumlusunun teknik adam olduğu çok açık.
Bugün gerçekten çok üzgünüz. Üzüntümüzün sebebi Hollanda’ya yenilmek değil. Böyle yenilmek... Sadece Hollanda’ya böyle yenilmek de değil, son iki yılda (2020 ve 2021’de) oynadığımız 15 resmi müsabakada yalnızca 4 kez kazanmamız. Mart 2021’deki aldığımız Hollanda-Norveç galibiyetleri dışında sevinecek hiçbir şey bulamıyoruz doğrusu iki yıldır.
15 DAKİKADA FİŞİ ÇEKTİLER
Güneş döneminde oynadığımız 25 yarışmacı maçta (Yani Euro elemeleri-finalleri, Uluslar Ligi ve DK elemelerinde) 6 kez %45’in altında topla oynamışız: İki Fransa, iki Hollanda, Norveç ve İtalya maçları. Bu 6 maçın 4’ünü zafer kabul ediyoruz. Fransa’ya, Hollanda’ya ve Norveç’e topu bırakıp geçiş hücumları ve duran toplarla sonuca gittik hep.
Ancak 11 Haziran’da İtalya, tamamlayamadığı hücumlarda bize geçiş fırsatı vermeyince ‘kral çıplak’ dedi. Van Gaal’in de bizim 4-2 kazandığımız ilk maçı ve İtalya müsabakamızı izleyip çalışacağı aşikardı. Kurt hoca ve ekibi, İtalya’yla aynı yöntemi uygulayarak 15 dakikada çektiler fişimizi.
ORTADA BiR EKiP YOK!
Maalesef Şenol Güneş ve ekibi diye bir cümle kuramıyoruz. Çünkü ortada bir ekip göremiyoruz. Şenol Hoca milli kadroyu aylardır kapalı devre bir kulüp hüviyetine çevirdi. Sürekli aynı oyuncular oynuyor, rekabet yok, yeni isim yok. Büyük maçları daha santrada kaybediyoruz, nispeten kolay gözüken maçların da sonunu getiremiyoruz! Karadağ maçına neden (23 yerine) 22 kişiyle çıktık?
Zeki neden Cebelitarık maçında oynatıldı ve sakatlandı? Milli takıma neden ikinci bir sağ bek çağırılmadı? Yanıtsız sorular hep bunlar.
YENiLiK ZAMANI GELDi
Yedi kilometrekare yüzölçümlü, 32 bin nüfuslu, FIFA 194’üncüsü Cebelitarık’ı yenmekten başka bir alternatifimiz olamazdı. 54 dakikalık dirençlerini oyuncu değişiklikleriyle kırdık. Şimdi kalan 5 maçımızda 11 puan toplarsak grup ikinciliğimiz garanti. Eğer Hollanda ve Norveç’e yenilmez, diğer üç maçı da kazanabilirsek, 22 puan bize en azından ikinciliği garanti hale getiriyor. Bizim için çok kolay geçmeyen gecenin sonundaki matematik bu. Ancak dün kazandığımız galibiyete rağmen Şenol Güneş’in yanıtlaması gereken birkaç önemli soru olduğunu düşünüyorum bugün.
1- Neden ısrarla milli takım kadrosunu dar tutmaya devam ediyoruz? Karadağ maçında 23 kişilik esame listemizde 22 kişi vardı, çünkü kadroda başka oyuncumuz yoktu! Dün çift santrfor oynuyoruz ama geniş kadroda sadece 3 orijinal santrforumuz var. Bir kadroda 6 stoper (Çağlar, Merih, Ozan, Kaan, Alpaslan, Abdülkerim) varken 3 santrfor olması garip değil mi?
ADEM, UMUT BOZOK VE ALi...
2- Madem Cebelitarık’a karşı sürekli orta yaparak gol bulmayı deneyecektik, Adem Büyük’ü sadece bu maçta kullanmak üzere kadroya dahil edemez miydik? Adem’in dışında Umut Bozok ve Ali Akman gibi formda santrforlarımız da var üstelik.
3- Enes bu tip maçların adamı değil. Getafe, İspanya Ligi’nde maç başına 0,67 xG ile pozisyon üretmede 20 takım içinde 19’uncu... 3 maçta sadece 7 isabetli şutları var. Enes’in bu sezon isabetli şut sayısı sıfır. Getafe’nin Enes’i kullanma sebebi golcülüğü değil, diğer tüm işleri, savaşmayı, didinmeyi, top indirmeyi iyi yapması.
İKİNCİ SAĞ BEKİMİZ KİM?
4- Zeki, Kaan ve Mert, Karadağ maçından sonra burada da ilk 11’de başladılar. Şimdi bu 3 oyuncumuzu Hollanda’da kullanacak mıyız? Kullanırsak 7 günde 3 müsabaka oynamış olacaklar. Bunların dinlendirilmesi gereken yer Cebelitarık maçı değil miydi?
Bu grup belki kâğıt üzerinde 6 takımdan oluşuyor ama esasında mücadeleyi 3+3 takım olarak okumak lazım. Yarışmacı üçlünün (Türkiye, Hollanda ve Norveç’in) kalan üçlüye puan vermemesi gereken bir mini turnuva bu. Düne kadar zaten tepe üçlünün diğer üçlüye tek kaybını maalesef biz Letonya’ya karşı yapmıştık. İkinci kaybı da yine biz yaptık. Bu iki maçta kaybettiğimiz 4 puanı Hollanda ve Norveç’e karşı telafi etmemiz gerekecek ki hiç kolay bir iş değil bu.
Karadağ, belki Cebelitarık-Letonya kadar zayıf değil, ama tüm kadrolarının market değeri toplamı da Hakan’ın yarısı kadar! Yıldızları Jovetic sakat. İlk 11’lerinde beş büyük ligde oynayan iki oyuncu var (Savic ve Marusic). Bizimse ilk 11’imizin 9’u beş büyük ligden. Ayrıca Karadağ yaşlı bir takım. Dün 5 tane 30 yaş üstü oyuncuyla sahadalardı. Bizse çok genç ve dinamik bir ekibiz, 27 üstü tek oyuncumuz kaptanımız Burak’tı dün. Bu denli yaş ve kalite farkına rağmen maçın sonuna kaygıyla girmemiz de acı verici tabii.
GÜNEŞ BANA UMUT VERMİYOR
Aslında ilk devrede Cengiz’in sürüklediği kanat hücumlarıyla yaşlı Karadağ savunmasını bayağı hırpalamıştık. Merkezden kros paslarla oyunu çizgilere taşıma ve oradan yerden orta stratejimiz etkiliydi. Bence sağda Cengiz’in yaptıklarını solda Kerem ile de başarabilirdik. Ancak Güneş’in sol açıkta Kenan tercihi tek kanada mahkum etti bizi hücumda.
Defanstaki basit hatalarımız da dün iş açtı başımıza. Daha önce kadro derinliğimiz ve yıldız oyuncularımızla övündüğümüz savunmamız bu kez maalesef takımlarında oynamayanlardan kurulu. İki bekimiz Zeki-Mert ve ön liberomuz Okay bu sezon ligde dakika almadılar. Kaan 1 dakika oynadı. Merih de yeni takımıyla 1 maça çıktı sadece. Dün bolca alan paylaşımı ve pozisyon hatası yapmamızın altınca bence bu oyuncularımızın müsabaka eksikliğinin etkisi de vardı. Şenol Güneş, 22 kişilik dar kadro seçimiyle, ilk 11 konusunda tutuculuğuyla, milli takımı bir kulüp darlığında ele almasıyla bana umut vermiyor. Son altı aydır milli takımda iyiye giden hemen hiçbir şey yok maalesef.
Hemen Misli.com'a üye ol, ilk 25 TL'lik sanal bahis kuponuna 25 TL hediye! Yeni üyelere özel...
Altay, Süper Lig’in ilk iki haftasının flaş takımıydı. Yalnızca aldıkları farklı galibiyetler ve liderlikleri sebebiyle değil. Neredeyse tüm olumlu istatistiklerde de zirveyi işgal etmeye yeten olumlu oyunları sebebiyle. Dün geceye kadar Süper Lig’de şut, rakip ceza alanında topla oynama ve net pozisyon kategorilerinin hepsinde zirvedeydi Altay.
Ancak İzmir’deki Fenerbahçe müsabakasına ilk iki haftadaki Kayseri ve Alanya maçlarının bayağı dışında bir stratejiyle çıktılar. Beşli savunmalarını neredeyse hiç bozmadılar, iki ön liberonun da katılımıyla yedili bir blokla karşılamayı tercih ettiler. Amaç belli ki Fenerbahçe’nin tamamlayamadığı hücumlarda Kappel ve Bamba’nın hızından faydalanmaktı. Ancak Vitor Pereira’nın Fenerbahçe’sinin iyi olduğu konulardan biri, topun kay bedildiği alanda verdikleri reaksiyon. Dün de yitirdikleri anlarda iyi tepki verdiler ve Altay’a kontratak fırsatı tanımadan götürdüler maçın büyük bölümünü.
İLK DEVRE VERİMSİZ OYNADILAR
Fenerbahçe bu sezon oynadığı 5 resmi maçın 4’ünü gol yemeden tamamladı. Helsinkili Riski kardeşler dışında Fenerbahçe’ye gol atan başka bir futbolcu yok resmi maçlarda! Defansif duruş gelişiyor her geçen gün. Ofansif olaraksa Pelkas, İrfan gibi kaliteli ayakların eksiklikleri hissediliyor elbette.
Dün ilk 45 dakikanın tamamında Fenerbahçe topa sahipti. Altay, Süper Lig’de sezonun en az pas yapan takımı oldu ilk devrede. Ama sarı lacivertliler hiçbir şey üretemedikleri verimsiz bir devre oynadılar. Ta ki ikinci yarının ilk 10 dakikasındaki Ferdi şovuna kadar.
UMARIM HOLLANDA'YA KAPTIRMAYIZ
Genç Ferdi, son iki sezonda neredeyse tamamı yenilenen Fenerbahçe kadrosunun en deneyimlilerinden artık. Sorumluluğu büyük. Sol kanat beki rolünde koca bir koridor ona emanet. Ancak bu büyük koşu sorumluluğunun dışında kalitesini de sergiliyor her fırsatta. Şenol Güneş, Ferdi’nin milli takım seçimi için bir garanti istediğini söylemişti. Umarım çözülür her neyse o konu. Güneş’in metotlarıyla(!) şu ana kadar Yusuf Demir ve Ercan Kara’yı Avusturya’ya kaptırdık. Umarım Ferdi’yi de kaptırmayız Hollanda’ya.
Dün Beşiktaş’ta oynanan eğlenceli maçı iki ayrı perde olarak değerlendirmek lazım. 11’e 11 oynanan 48 dakikalık bölümde Beşiktaş’ın eylül ortasında başlayacak Devler Ligi macerası için umut veren yüksek bir vitesi vardı doğrusu.
Karagümrük’ün kendine özgü bir metodu var. Farioli metodu bu. Süper Lig’in ilk iki haftasında ‘45 saniye ve üzeri pas serisi’ istatistiğinde lider konumdaydılar. Sebebi de basit: Geriden ısrarla ve sabırla pasla çıkıyorlar. Rakiplerinin kontrolsüz bir prese gelmesini bekliyor ve o dengesiz baskı geldiği anda kilit pasla ikinci bölgeyi transit geçiyorlar. Ahmed Musa’nın geçtiğimiz haftalarda o kadar rahat alan bulmasının sebebi de buydu zaten.
BEŞİKTAŞ İYİ ÇALIŞMIŞ
Ancak Beşiktaş belli ki Farioli’nin stratejisine iyi çalışmış. Öne baskıya gittiler ama çalışılmış bir organizasyonla yaptılar bunu. Bloklar arasını boşaltmadan gittiler. Ersin’in dünkü iyi libero performansında da bu hazırlığın etkisi hissedildi kesinlikle. Beşiktaş önde baskıyı planlı yapınca, Farioli’nin oyununu bozunca süper de bir 48 dakika oynadılar. Libero Ersin yıldızlaştı. Rıdvan-Musa eşleşmesinde genç sol bek göz doldurdu. Rachid Ghezzal geçen sezonun devamı gibiydi. Teixeira tescilli gollerinden birini attı. Batshuayi de biri direğe, biri çizgiye takılan tam 5 pozisyona girdi. Her şey doğru görünüyordu siyah-beyazlılar için.
İKİ BENZER KARŞILAŞMA
Sonra Salih’in kırmızı kartı geldi ve ikinci perde başladı maçta... İlginçtir, dün bu maçtan 2 saat önce Tuchel de Sergen Yalçın’la benzer bir pozisyona düşmüş, doğru oyuncu değişiklikleriyle Liverpool’u etkisizleştirmişti. Yalçın da kırmızı kart sonrası ivedilikle Necip’i sokup sayısal dengeyi sağladı orta sahada. Son bölümde sol bekte Necip’le, stoperde Mehmet’le maçı bitirmek zorunda kalmasına rağmen Sergen Yalçın’ın da 10’a 11 performansı iki saat önceki Tuchel’i aratmadı doğrusu.