Adana Demir bu sezon Rize’ye ve Ankaragücü’ne karşı %58, Hatay’a karşı %66 topla oynadı. Pendik önünde de farkı erken buldu. Yani esasında Kluivert’la oyuna hükmetme, domine etme üzerine kodlanmış bir takım hüviyetindeler. Ancak dün 17 dakikada 2-0’ı bulunca pragmatik oyuna döndüler. Beşiktaş 4-0’a kadar tamamen proaktif, Adana Demir reaktifti. Kluivert’ın takımını tebrik etmek lazım, bu alternatif oyunu da iyi oynadılar.
MERT YiNE SAĞDAN!
Adana Demir’in erken 2-0’ını çözümlerken birinci golde Necip’in yediği kolay çalımı not edebiliriz tabii. Mert’in de sağından kötü istatistiği sürüyor, geçen sezon yediği 20 golün 11’i sağdan (4’ü merkez, 5’i sol). Dün de 17 dakikada adeta aynı golü iki kez yedi milli kaleci. Ancak biraz daha büyük resme bakarsak Beşiktaş’ın zaten bu sezonki performansının pek iç açıcı olmadığını göreceğiz: Dün skor 4-0 olana kadar ligde 530 dakikada toplam sadece 6 gol... 530 dakikada yalnızca üç akan oyun golü. Karagümrük maçını bir Gedson sihriyle kazandı Beşiktaş. Pendik maçı ikinci yarısında tamamen kontrol Pendik’teydi. Brugge karşısındaki felaket oyunu da 1-1’lik sonuç sebebiyle halının altına süpürdük. Yani Beşiktaş’ın bu sezon gerçekten bir oyunu, stratejisi, planı var mı, yanıtını göremedik şu ana kadar.
STATÜ TARTIŞILMALI
Dünkü yazıda kısaca değinmiştim, bugün yeri gelmişken biraz daha açayım: Ligi 11 Ağustos’ta başlayan, transfer sezonu 15 Eylül’e kadar süren bir ülke için bu statü gerçekçi değil. Birçok kulüp transferde daha avantajlı sözleşmeler için son günleri bekliyor, haliyle ligin birinci haftasıyla altıncı-yedinci haftası arasındaki kadrolar arasında uçurumlar oluşuyor. Dünkü maç üçüncü haftadan değil de, birinci haftadan iklim koşulları nedeniyle ertelenmiş bir müsabaka olsaydı ne olacaktı? İki takım da o tarihten sonra 10 küsur futbolcu göndermiş, 10 küsur tane de almış. Hangi kadrolarla çıkacaklardı maça?
Hukuk yaşayarak gelişen bir organizma. Bu statü, Ağustos başında sezon açıp, transferi Eylül ortasına kadar süren bir ülke için makul değil. Yeni sezonda değişmesinin tartışılabileceğini düşünüyorum bu statünün.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/KrwQz0LEbPc" title="Salih Uçan 'kral çıplak' dedi | Muslera'ya vefasızlık | Dzeko & Szymanski & Livakovic" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
İstanbulspor için geçtiğimiz sezon “bir buçuğuncu lig” takımı tanımı yapmıştım. Geçen yıl Süper Lig’in en zayıf kadrosuydular, bu sene de o özelliklerini koruyorlar. Fatih Tekke yeni sezona geçen yılki iskeletini bozmadan girmişti. 11 yeni yabancı oyuncu transfer etmelerine rağmen birçoğunu hiç oynatmamıştı. Hazır değillerdi muhtemelen.
Dün İstanbulspor, Fatih Tekke’siz ilk gününe 2 farklı santrforla başladı. Mendy sadece 5 dakika süre almıştı bu sezon. 1,90’lık dev Traore ise ilk kez oynadı dün. İstanbulspor’un sadece kadrosu değil, oyunu da farklıydı:
3. ViTESE GEREK BiLE DUYMADI
Gaziantep önünde ısrarla geriden pasla çıkmaya çalışan ve zorlanan takım, bu kez uzun toplarla oynamayı tercih etti. Ancak oyunları gol için yeterli olmadı yine.
Galatasaray’ın neredeyse üçüncü vitese gerek duymadan kazandığı maçta manşette Kerem Aktürkoğlu-Mauro İcardi penaltısı vardı haliyle. Sistemin herkesi tek tipleştirdiği, sürüye uymayanı lanetlediği, Martı Jonathan Livingston’lara yaşam hakkı tanımadığı bir çağda, farklı bir şey denedikleri için teşekkür ederim Kerem-İcardi’ye.
BU iKiLiYE YAKIŞAN ZEKiCE BiR iŞ
Bunu daha önce Olsen-Cruyff, Pires-Henry, Messi-Suarez gibi efsaneler denemişlerdi. Kerem-İcardi de bence 3-4 yıl daha birlikte oynarlarsa Süper Lig tarihine geçebilecek potansiyelde bir telepati yakaladılar zaten. Golle sonuçlandıramasalar dahi, bu ikiliye yakıştı böyle zekice bir iş.
GERÇEKLERLE ÖRTÜŞMÜYOR
F.Bahçe hafta içinde Nordsjaelland karşısına Crespo’lu, King’li, Kent’li, Mert’li, Batshuayi’li bir kadroyla çıkınca kamuoyunun büyük kısmı şaşırdı haliyle. Dzeko’suz, Tadic’siz, İrfan’sız, Szymanski’siz o kadro belki yetenek toplamı olarak bir tık eksikti, ama sert presiyle fark yarattı Danimarka ekibi karşısında. Nordsjalleand’ın genç defans hattına sürekli önde baskı yaptılar, zaten ikinci golü de doğrudan hücum presle bulup fişi çektiler.
7 KiŞiLiK SERT ROTASYON
İsmail Kartal Alanya’da da 7 kişilik sert bir rotasyonla başlattı takımını. Bu kez sahadaki amiral sayısı artmıştı, koşucu birkaç oyuncunun yerini üretenler almıştı. İlk 45 dakikada topa sahip olsalar da çok fazla net pozisyon bulamadılar. Lâkin bulduklarının da şöyle bir ortak özelliği söz konusuydu: Tüm tehlikeli pozisyonların içinde orta üçlü İsmail-Fred ve Szymanski vardı. 13’te Fred araya oynadı, Szymanski atamadı. 27’de Dzeko’nun pozisyonunda pas yine Szymanski’den geldi. 43’teki golde de pozisyonu başlatan İsmail, hava topunu alan Szymanski idi. İrfan’ın golü de Polonyalı’nın indirdiği topun ardından geldi.
Bu üçlü skor 1-0’ken de vites küçültmediler. F.Bahçe’nin tamamlayamadığı hücumların dönüşünde geri kazanma konusunda iyi bir akşam geçirdiler. Hafta içinde Nordsjaelland önünde iki asist yapan Fred, dün de iyi çizgisini sürdürdü. 49’da bir şut denedi. 56’da Dzeko’nun kafasında ortayı yaptı. 58’de de soldan bindirip Szymanski’yi pozisyona soktu. Fred yavaş yavaş saha içi yöneticiliğini ele alıyor Fenerbahçe’de.
BEŞiKTAŞ’IN TAM DA iHTiYACI BUYDU
Aslında Beşiktaş’ın da bu sezon tam olarak ihtiyacı buydu: Orta üçlüden hücum katkısı. Dün gündüz saatlerinde Kayseri önünde Salih’in asisti Oxlade Chamberlain’in koşusuyla gelen gol, siyah-beyazlılar için çok önemli. Arsenal’dayken bir kanat hücumcusu olan Oxlade, Liverpool’da merkez orta saha oyuncusuna dönüşmüş ve zaten bu ekstra koşularıyla fark yaratmıştı. Beşiktaş’ta orta üçlünün ceza alanına attığı adım, hücum, asist ve gol katkısının artması siyah-beyazlıların performansı için anahtar şu anda.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/xBP6KcHpjaA" title="Ramos olsa Onuachu vuramazdı | Szymanski'yi Alex'e benzetiyorum | Süper Lig'de play-off iddiaları" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Başakşehir, üç maçlık kâbusun ardından önceki hafta İstanbulspor önünde hem ilk gollerini attı, hem ilk puanlarını aldı, hem de taze bir oyun tesis etti yeni hocasıyla. Çağdaş Atan, geçtiğimiz hafta sağ bekte Karzev sürprizi yapmıştı. Ancak top ayaklarındayken Karzev (Trent-Cancelo-Kimmich gibi oyuncuların yaptığı gibi) orta sahaya eklemleniyor, orada takımına artı bir oluyordu. Dün de benzer bir görevi Dubois’ya verdi. Eski Galatasaraylı oyuncu dün hem kanadında etkindi. Hem de top Başakşehir’deyken orta sahayı kalabalıklaştırdı. Tek golü de onunla buldular zaten.
BURUK’TAN 2 KEREM HAMLESi
Galatasaray ise 22 günde 7 maçlık yoğun bir sürecin içinde...
Okan Hoca dünkü Başakşehir, salı akşamki İstanbulspor, cumartesi Ankaragücü, sonra Manchester United ve Antalyaspor müsabakalarını bir arada ele almak zorundaydı. Ben doğrusu dün kadroda büyük bir değişiklik beklemiyordum, bir-iki rötuşla yetineceğini ve esas rotasyonu İstanbulspor-Ankaragücü maçlarında yapacağını zannediyordum.
Ki maça 5 kişilik rotasyonla başlamanın çok da kusursuz bir sonuç vermediğini düşündü ki, devreye 1-0 önde girmesine rağmen ikinci yarıya iki Kerem’i oyuna sokarak başladı Buruk.
ZENGiN HÜCUM HATTI
İki tarafın da maç içinde kopukluklar yaşadığı, bölüm bölüm parlasalar da etkinliklerini uzun süreye yayamadığı müsabakada sonucu bireysel performanslar belirledi. Galatasaray’ın gerçekten zengin bir hücum hattı var:
İlk bir buçuk ayda skor yükünü İcardi ve Kerem Aktürkoğlu çekiyorlardı, artık Tete, Zaha ve Ziyech de girdiler devreye. Zaha hafta içi asist yaptı. Tete çarşamba Kopenhag’a attı, dün attırdı. Ziyech de Samsun önündeki asistinden sonra dün bir gol ekledi hanesine.
G.Saray 1994’te Şampiyonlar Ligi’nde Göteborg’la eşleşmişti. 1998’de Rosenborg’la, 2013’te Kopenhag’la yarıştı Devler Ligi’nde. 4 dekat boyunca, 90’larda, 2000’lerde, 2010’larda, 2020’lerde defalarca karşılaştı bu seviyenin şampiyonlarıyla. Sanırım 30 yıldır ilk kez G.Saray’la bir İskandinav ligi şampiyonu (ve lideri) arasında bir devrede bu kadar fazla kalite farkı vardı. Icardi ve arkadaşları, İstanbul’da ilk 30 dakikadaki beş net pozisyonu değerlendiremediler, çok erken 2-0 ya da 3-0 olabilecek bir maçın hikayesi, cömertçe harcanan fırsatlar nedeniyle terse döndü.
TEMSiLCiMiZ MAÇA ÇOK iŞTAHLI BAŞLADI AMA...
Galatasaray maça çok iştahlı başladı. Mertens, aynen Samsun karşısında olduğu gibi yer değiştirerek, mobilitesiyle Kopenhag savunmasının dengesini bozdu. Dönen topları Torreira ve Kerem Demirbay topladılar. Aktürkoğlu yine canlıydı. Ziyech de zaman zaman sağdan attığı uzun metrajlı paslarla katıldı oyuna. Ancak tek eksik goldü. Normalde bulduğu yarım pozisyondan bile bazen 2 gol çıkarabilen Icardi, bu kez yararlanamadı net fırsatlardan. Ve 35’te, Kopenhag takımı gerçekten de bir kez gelip golü buldu Galatasaray kalesinde.
G.SARAY GERiYE DÜŞÜNCE BiR SÜRE TELAŞA KAPILDI
Galatasaray, Ağustos ve Eylül’de oynadığı 9 maçta sadece bir kez, Molde’de 15 dakika mağlup oynamış, o durum da Oliveira’nın frikiğiyle değişmişti hemen. Dün Kopenhag önünde 35’te geriye düşünce, o ilk yarım saatteki sakin ve efektif oyun bir süreliğine yerini telaşa bıraktı. Hızlı oynamakla, acele etmek arasında ince bir çizgi var. Dün Galatasaray geriye düşünce bir süre telaşa kaptırdı kendini.
TETE-ZAHA OYUNA GiRDiKTEN SONRA HAREKET GETiRDi
Dün sonradan giren Tete de, Zaha da süper bir hareketlilik getirdiler sahaya. Tete ilk golde Boey’e topu ulaştırdı. İkincide de Zaha’nın süper ortasını asiste çevirdi. Ancak Angelino’da garip bir düşüş var. Hafta sonu Samsunlu Dimata’nın direkten dönen topunda uyumuştu. Dün ikinci golde ceza alanına yetişmesine rağmen golü atan Gonçalves’i marke etmek yerine gölge gibi kalıyor orada. 90+4’te de Galatasaray rakip yarı alana yerleşmişken verdiği bir tembel pasla orada bitmesine neden oldu maçın. Yazık oldu kaybedilen 2 puana.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/xBP6KcHpjaA" title="Ramos olsa Onuachu vuramazdı | Szymanski'yi Alex'e benzetiyorum | Süper Lig'de play-off iddiaları" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Futbolun basit kaidelerinden biri şu: Oyuncu kaliteniz ne kadar yüksek olursa olsun, koşmak-mücadele etmek zorundasınız. Dün gündüz seansında Kadıköy’de oynanan müsabakanın ilk bir saatinin özeti, “askerler vs generaller” idi. Asker Antalyalılar çok koştular, önde bastılar. İştahlıydılar, organizeydiler, kolektif bir bilinçle savaştılar. Bunun sonucu olarak da daha 5’inci dakikada öne geçeceklerdi, Van de Streek’in topuğu çizgiden çıktı. 30’da bir tane attılar, 38’de bir tane daha atabilirlerdi.
A.GÜCÜ’NDEN ESiNLENMiŞTi
Antalyaspor’un Kadıköy’deki bu stratejisinin aslında Fenerbahçe’nin bir önceki rakibi Ankaragücü’nden de esinlendiğini söyleyebiliriz. Ankara’da da ev sahibi ekip daha çok koşmuş, daha fazla savaşmış, özellikle İsmail Yüksek’e baskıyla önde çok top kazanmıştı. Tolunay Kafkas’ın o maçtan sonra yaptığı açıklama harikaydı: “Kalite, performansı yendi” demişti Tolunay Hoca. Dün de Kadıköy’deki ilk 45 dakikada, en azından Edin Dzeko golüne kadar istediklerini sahaya yansıtan taraf Antalyaspor’du.
F.BAHÇE 2. YARI DAHA ÇOK KOŞTU
İsmail Kartal dün ikinci devrede önce oyun, sonra oyuncu değiştirerek müdahale etti sahaya. Sarı lacivertliler ikinci devrede daha fazla efor sarf ettiler ve Antalyalılar kadar koştular en az. Sallanan Zajc’ın yerine oyuna dahil olan Crespo’yla bu sezonun yıldızları İrfan ve Szymanski’nin devreye girmeleriyle, Fenerbahçe 10’uncu resmi maçında 10’uncu galibiyetini aldı dün.
F.BAHÇE 2. YARI DAHA ÇOK KOŞTU
Akşam seansında Trabzon’da da farkı belirleyen teknik adam kararlarıydı. Şenol Güneş’in sol bekte (orijini o bölge olmayan) Onur, önünde de (net bir pozisyonu olmayan, çok yönlü ama klasik bir sol açık diyemeyeceğin) Rebic’le başlamasının faturasını oradan üretilen gollerle ödedi Beşiktaş. İlk gol öncesi Mendy topu orada kazandı. İkinci gol öncesi de Visca faulü... Şenol Güneş, takımı Sivas önünde 2-0 galipken, ipler kopmuşken önce Zaynutdinov’u sola koymuş, sonra da Rebic’i oraya alıp Kazak futbolcuyu sağa kaydırmıştı. Tabii 2-0 olmuş Sivas maçında pozisyonlarla bu kadar oynamakla, Trabzon’da müsabakaya başlamak farklı şeyler.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/tCjlTz6_PFs" title="Rakip takımdan hangi oyuncuyu alarak transfer çalımı atardınız? | Icardi & Szymanski & Zaha & Tadic" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
UEFA’nın 55 üyesi içinde transfer dönemi en geç biten ikinci ülkeyiz (İsrail’den sonra). Bence ülke futbolu açısından doğru bir strateji bu. Çünkü acele edip Afrika ağırlıklı transfer yapmaktansa, beş büyük ligden daha fazla oyuncu getirme şansımız oluyor böylece.
Bence 2023-2024 yaz transfer döneminde Süper Lig kulüpleri, her zamankinden daha iyi işler yaptılar. Bu lige her zaman beş büyük ligde bir miktar gözden düşmüş yıldızlar geliyorlardı, ancak çoğunluğu 30 yaşından sonra tercih ediyordu bu rotayı. Bu sezon alınanların önemli bir kısmı 30 yaş altı. Son şampiyon Galatasaray’ın transferlerinden Tete 23, Ndombele ve Angelino 26, Davinson 27, Zaha, Ziyech, Kerem Demirbay 30 yaşındalar. Bu oyuncuların büyük ihtimalle son sahibi olmayacak sarı kırmızılılar. Ki bu Süper Lig için önemli bir gelişme.
BU KADAR ÇOK TRANSFER HOCALARIN iŞiNi ZORLAŞTIRIYOR
Ancak elbette bu kadar çok transfer, teknik adamların işini kolaylaştırmıyor. Okan Buruk’un 12-13 oyuncusu ayrılmış, bir o kadar yeni transfer yapmış. Galatasaray, 22 gün içinde ikisi Devler Ligi’nde olmak üzere yedi müsabaka oynuyor. Okan Hoca bence bu süreci şu ana kadar doğru yönetti, şampiyon iskeleti koruyup sadece Angelino, Kerem Demirbay ve Tete rötuşlarıyla devam etti yoluna. Molde, Gaziantep ve Samsun maçlarını aynı 11’le kazandı. Hazır olmayan oyuncu riskini minimize ederek... Güvenilir ve başarmış omurgasıyla.
KEREM AKTÜRKOĞLU’NA AYRI BiR PARANTEZ AÇMAK ŞART
Bu süreçte, geçen sezon olduğu gibi Galatasaray’ın sarı omurgası, Nelsson, Torreira, Mertens, İcardi yine başroldeler. Kerem Demirbay dün tamamlanamayan hücumların dönüşünde daha fazla katkı yaptı. Ziyech iştahlı başladı, onun varlığı çarşamba için önemli. Ancak sezonun ilk bir buçuk ayında müthiş performansıyla gol-asist yükünü sırtlayan Kerem Aktürkoğlu’na da ayrı bir parantez açmak lazım. Geçen sezon İcardi’nin de katkısıyla kolektif oyun becerisini artırmıştı. Bu sezona da ceza alanına ikinci santrfor koşularını geliştirmiş olarak girdi. Aktürkoğlu’ndaki bu çıkış, Eylül-Ekim’deki Şampiyonlar Ligi ve Euro 2024 eleme maçları öncesi Türk futbolu için çok sevindirici.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/tCjlTz6_PFs" title="Rakip takımdan hangi oyuncuyu alarak transfer çalımı atardınız? | Icardi & Szymanski & Zaha & Tadic" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Bu borçları kapatmanın önemli bir yolu da genç ve potansiyelli futbolcular bulmak, onları oynatmak, Arda, Kim Min-Jae ve Altay Bayındır gibi ihraç etmek. İsmail en üst ligde henüz geçen sezon oynamaya başlamış, milli takıma yükselmiş, özgüven sorununu çözerse daha da ileri gidebilecek bir sporcu.
Crespo-Arao varken formaya tutunmuş. Yabancı meslektaşını geçmiş, ilk 11 oyuncusu olmuş. Bu tarz sporcuları kazanmalı, oynatmalı, geliştirmeli ve ihraç etmelisiniz.
ÇIKIŞINI DEVAM ETTİRMELİ
İsmail için bir fırsattır bu. Son haftalarda bir sallantısı oldu ama bunun biraz da moralle ilgili olduğunu düşünüyorum. Mental seviyesini yüksek tutup çıkışını sürdürmeli.