Dün gündüz seansında Dolmabahçe’de, akşam da Kasımpaşa’da benzer senaryolar vardı. Beşiktaş’ın kalesinde Ersin’in oynadığını 44’te İstanbulspor nihayet bir korner kazanınca fark edebildi izleyiciler! Fenerbahçe kalecisi Livakovic’i de ilk kez 42’de Gökhan’ın uzaktan cılız şutunda görebildik. İstanbulspor ilk 45 dakikayı 0 (sıfır), Kasımpaşa da 0,08 gol beklentisi ile tamamladılar. Beşiktaş da Fenerbahçe de üçüncü vitese gerek duymadan kazandılar dün.
Beşiktaş’ta bence dünün manşeti, Oxlade Chamberlain’in bu sezon ilk kez 90 dakika sahada kalmasıydı. Beşiktaş’ın mevcut orta üçlüsünde ceza alanına adım atan tek isim o. Fenerbahçe’nin orta üçlüsü İsmail-Fred-Szymanski ise ciddi hücum katkısı veriyorlar takımlarına. Sıkışan Trnava maçı, Fred-Szymanski’nin oyuna girmesiyle çözüldü. Dün de altı numara pozisyonunda oynamasına rağmen İsmail, hem Dzeko’nun golünde ortayı yapan isim. Hem de penaltı öncesi Dzeko’ya pası veren isim.
F.BAHÇE’DE iKi AYRI 11
İsmail Kartal, bu sezon Fenerbahçe’de iki ayrı 11 oluşturdu: Lig 11’i, Alanya, Başakşehir, Rize ve Kasımpaşa maçlarında sahadaydı. İlk 11’in 10’u hiç değişmiyor, tek rötuş Samuel/ Oosterwolde arasında oluyor ligde.
Avrupa’daysa neredeyse tamamen farklı bir 11 kullanıyor Kartal. Crespo’lu, Mert Hakan’lı, Zajc, Kent, Batshuayi’li o 11, Nordsjaelland ve Trnava maçlarını kazandılar. Lig 11’i de Süper Lig’deki 8 müsabakayı...
Dün oldukça düşük tempolu geçen müsabakanın içinden iki isme ayrı bir parantez açılabilir: Dzeko dün akşam yine iki golün de içinde. Bu sezon 12 resmi maçta ‘gol+asist+kazandırdığı penaltı’ sayısı toplamı 15 oldu Boşnak santrforun. Hem bitirici, hem de ikinci-üçüncü hat arasına gelip oyun kurucu katkısını sürdürüyor.
MERT MÜLDÜR’E DiKKAT
Mert Müldür’se lig/Avrupa rotasyonunda yeterince dakika alamayan bir isimdi. Dün son 15’te oynama şansı buldu. Dikkatli sporseverler hatırlayacaklar, 2021 yazında İsviçre maçında sol bek oynamış ve Euro 2020’de belki de en fazla dikkat çeken oyuncumuz olmuştu. Sonra ciddi bir sakatlık geçirdi ama bence daha fazla dakika alabilecek kalitede bir futbolcu Mert.
G.Saray’ın salı gecesi Old Trafford’daki muhteşem galibiyetinin ardından İngiliz medyasında sıkça dile getirilen bir konu şuydu: “Galatasaray, 117 yıllık tarihinde ilk kez İngiliz toprağında kazandı”. Galatasaray gerçekten de İngiltere’de yıllarca unutulmayacak bir geri dönüşe imza attı ve bu zaferin ardından biraz ‘hangover (akşamdan kalmalık)’ yaşadı Antalya’da ilk yarıda.
Antalyaspor ligin en organize takımlarından biri. Özellikle Saric, Van de Streek, Jehezkel ve Safuri transferlerinin tamamlanması sonrası ligde kontağı yeniden çevirdiler. Fenerbahçe’ye 3-2 kaybettiler ama iyi bir futbol oynadılar. O müsabakanın ardından da hem Samsun’u, hem İstanbul’u mağlup ettiler.
Dün akşam Galatasaray’a karşı üçüncü bölgeye baskıya gitmediler ama ikinci bölgede sert bir blokla karşıladılar sarı-kırmızılıları. Bu karşılama sırasında takım boyları öyle kısaydı, iki blok birbirine öyle yakındı ki, bu hatlar arasında boşluk bulmakta güçlük çekti Buruk’un ekibi.
TETE HAREKETLENDiRDi
Ancak bu sezon defalarca olduğu gibi 46’da yine doğru bir değişiklikle oyuna müdahale etti Okan Hoca. İlk devrede 21 kez topla buluşup 10 kayıp yapan Barış’ı çıkardı, Tete’yi soktu. Tete’yle Galatasaray’ın sağ kanadı hareketlendi, 47’de İcardi ile, 50’de Kerem’le bulunan fırsatlar hep sağdandı. 58’de de bir kornerle dengeyi bozdu misafir ekip. Nuri Şahin kalan bölümde sahadaki yetenekli İsrailli sayısını ikiye çıkararak gol aradı ama Jehezkel’le Safuri’nin etkili futbolu yetmedi geri dönüş için.
SANCHEZ HEP DOĞRU YERDE
G.Saray’da ikinci yarı oyunun hareketlenmesinde önemli rol oynayan Tete’nin yanı sıra ilk golü atan Davinson Sanchez’e da ayrı bir parantez açmak lazım. Sarı-kırmızılı formayı giydiğinden beri özellikle bir konuda olağanüstü katkı sağladı: Galatasaray’ın tamamlayamadığı hücumlarda hep doğru zamanda doğru yerde. Bir buçuk yıldır bu konuda yük neredeyse tamamen Torreira’nın üzerindeydi. Oyunu iyi okuyan ve Ajax-Tottenham günlerinden de bu rolü oynamaya alışık olan Davinson, gerek Avrupa’da, gerek ligde büyük katkı sağladı Galatasaray’a.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/mtP8YckIGaY" title="Zehra Güneş & Gabi kavgası: 'Maç hazırlığımızın bir parçası' | Baklava, Türk tatlısı mı? | Guidetti" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Toplam 23 maçtan galip ayrıldık. Bu 30 müsabakada 33 puan topladık ve çok fazla ön eleme maçı oynadığımız için halen kıtada bu sezonun lideriyiz. Dün Beşiktaş son dakikada o golü yemeseydi şunu yazabilmek için de büyük heyecan duyuyordum: “Gruplarda 1’den fazla temsilcisiyle yer alıp mağlubiyeti olmayan tek ülke biziz”. Ancak maalesef Dolmabahçe’deki talihsiz son dakika golüyle kaybettik bu özelliğimizi.
Trnava çok sertti
Saat 22 sularında Dolmabahçe’den Trnava’ya döndüğümüzde Fenerbahçe’nin Slovak rakibine karşı tam 9 oyunculuk bir rotasyonla sahaya çıktığını gördük. Batshuayi’li, King’li, Kent’li, Mert’li bu kadro, iki hafta önce Kadıköy’de Nordsjaelland’e karşı işi yarım saatte sert presle bitirmişti. Zira Danimarka ekibi bir proje takımı. Bir hedefleri var, stratejileri var. Çok genç bir ekipler ve geriden pasla çıkmak istiyorlardı. Fenerbahçe de Nordsjaelland’in deneyimsiz savunmacılarına sert bir baskı yaparak erken koparmıştı maçı... Ancak Spartak Trnava bambaşka bir takım. Savunmada daha sertlerdi. Özellikle ilk devrede 5-4-1’le sert bir blok halinde durdular ve ikinci 45’i beklediler fırsat kollamak için. Nordsjaelland’in fişini çekmek için pres yetmişti ama Trnava’yı yıkmak için üçüncü bölgede daha fazla kalite gerekiyordu. 60’ta Szymanski ve Fred’in girişiyle kalite arttı; atak sürekliliği sağlanınca galibiyet golleri de geldi zaten.
Faul değil gol
Joshua King, dün 60’la 70 arasında iki benzer dripling yaptı. Spartak Trnava savunması onu indirmek için elinde geleni yaptı ama Norveçli santrfor faulü değil golü istedi her ikisinde de. Sonunda da buldu hak ettiği golü.
Galatasaray bir Şampiyonlar Ligi takımı. Dünyanın kulüpler düzeyindeki en prestijli futbol turnuvasına 17’nci kez katılıyor. Dün de tam 117’nci maçını yaptı bu arenada. Zaten genlerinde Old Trafford’da iyi işler yapmak var, dün de atak denediği her anda zor durumlara düşürdü Manchester savunmasını. Ekim 1993’te Galatasaray yine Old Trafford’da 2-0’dan 3-2’ye maçı getirmiş, o tarihi geri dönüşü Eric Cantona bozmuştu. Bu kez Cantona manşeti çalamadı; Zaha, Kerem Aktürkoğlu, Mauro İcardi attılar dün gece Avrupa gazetelerinin tüm manşetlerini.
2 KEZ GERiYE DÜŞTÜ AMA BiR AN BiLE MAÇTAN KOPMADI
Dün başından sonuna son derece açık bir futbol vardı Old Trafford’da. Orta sahalar rahat geçildi, iki takım da birçok pozisyon üretti, defalarca gitti geldi maç iki ekip arasında. Ancak Galatasaray’ın genlerinde vazgeçmemek var, iki kez geriye düşmesine rağmen müsabakadan bir an bile kopmadılar. Zaha’yla Dalot’nun, Kerem-İcardi ile Onana’nın üstüne cesaretle gitti sarı kırmızılılar. Doğru baskıyla Onana’yı hataya zorlayacaklarına inanıyorlardı belli ki. Başardılar da.
G.SARAY ONANA’NIN BiLETiNi KESTi, ALTAY HAZIRLANMALI
Dün gece Şampiyonlar Ligi yayıncısı İngiliz TV’lerindeki yorumcuların iki ana başlığı vardı: Birincisi, Saka’nın erken sakatlığı. Arteta’yı zaten yüzde yüz fit olmayan Saka’yı riske ettiği için suçluyorlardı. Hedefteki ikinci adam da Onana idi. Manchester’a geldiğinden beri yaptığı ekstra bir kurtarış yok. Ten Hag onu ayakları iyi olduğu için Old Trafford’a getirdi ama o konuda da büyük fark yaratmadığı ortada. Milli kaleci Altay’ın kendini hazır tutmasında fayda var. Galatasaray bence kesti Onana’nın biletini.
HAKEM KRUZLiAK AKIŞI KESMEDi, ÖRNEK OLMALI
Benim çok dikkatimi çeken bir başka detay da, 55’te Manchester’ın hızlı hücumunda top sırtına çarpan hakem Kruzliak’ın acele edip oyunu kesmemesi. Top tekrar Manchesterlılar’a geçtiği için devam ettirmesi. Ben zaten son kural değişikliğini anlamsız buluyorum, hakem gol-asist yapmıyorsa ya da ceza alanı içinde topa dokunmuyorsa devam etmesi gerekiyor bence oyunun.
Oyunun doğasına aykırı bir kesinti bu. Dün Kruzliak akışı kesmeyerek Süper Lig’de benzer pozisyonlarda anında oyunu durduran hakemlere bir örnek teşkil etti bence.
Rizespor, Süper Lig’in enteresan takımlarından. Kadrolarının yaş ortalaması sadece 23,9... Dün de Fenerbahçe karşısına 24,5 yaş ortalamalı genç bir 11’le çıktılar. Sezon başından beri dakika alan 30 yaş üstü tek oyuncuları Shelvey. Süper Lig’de bir tür Salzburg modeli benimsemişler. Transferde de genç ve potansiyelli yabancılara yönelmişler. Ki içlerinde Macar milli Mocsi gibi, Boşnak milli Varesanovic gibi, bir kez Arjantin milli takımına çağırılmış Gaich gibi, Özbek Ligi’nde bir sezonda 5 gol atan stoper Alikulov gibi isimler var. Şüphesiz ki zaman lazım bu genç kadroya.
RiZESPOR’A BiR AN BiLE PUAN UMUDU VERMEDi
Tabii ki bu denli genç bir takım olmanın dinamizm, tutku, iştah avantajı getirdiği kesin. Trabzonspor’a karşı müthiş bir tempoyla kazandılar. Konya deplasmanında 90’dan sonra iki gol atarak galip geldiler. Ama Süper Lig’de bu sezon şöyle çıplak bir gerçek de var: Fenerbahçe ve Galatasaray, tarihin en pahalı ve derin kadrolarını kurdular. Orta sınıfla oynadıklarını o kalite farkı belirginleşiyor haliyle. Dün de Fenerbahçe, Rize’ye bir an bile puan umudu vermeden kopardı maçı.
HAZIR OYUNCULAR TRANSFER ETMENiN ÖDÜLÜ
Fenerbahçe’nin bu sezonki transferlerinden Becao Udinese’nin, Djiku da Strasbourg’un as oyuncularıydılar. Geçen sezon kaptanlık da yaptılar takımlarına zaman zaman. Tadic geçen sezon Ajax’ta 34 maç ilk 11 oynadı. Szymanski takımından son 10 maç sürekli oynayarak geldi, Cengiz’in de ligde ikinci yarıda 18 karşılaşmaya ilk 11 çıktığını görüyoruz. Tabii ki çoğu 90 dakika olmasa da Fred Manchester’dan bir sezonda 56, Dzeko İnter’den 52 müsabaka oynayarak geliyorlar. Fenerbahçe yazın hazır oyuncular transfer etmenin ödülünü, sezonu yüksek standartta açarak aldı bu sezon.
9,5 NUMARA ROLÜ OYNADI
Dün Fenerbahçe’de İsmail’le Dzeko arasında oynayan dörtlü “İrfan-Szymanski-Fred-Tadic” yine başroldeydiler. Ama birçok hücumda ikinci hatla üçüncü hat arasına gelerek 9,5 numara rolü oynayan Dzeko’nun hakkını ayrıca teslim etmek lazım. Dzeko’nun bu katkısını, Beşiktaş’ta oynadığı tek sezonda etrafındaki Olcay, Oğuzhan, Gökhan Töre gibilerin hepsini yıldızlaştıran Mario Gomez’e benzettim ben.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/KrwQz0LEbPc" title="Salih Uçan 'kral çıplak' dedi | Muslera'ya vefasızlık | Dzeko & Szymanski & Livakovic" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Galatasaray, dün gece sezonun belki de en yoğun, en konsantre 45 dakikasını oynadı: Birinci dakikadan 45+3’e kadar her an aktiflerdi, iştahlılardı, dinamiklerdi. Kerem’le, Zaha’yla, Tete’yle, İcardi’yle pozisyonlar buldular, muhteşem Bahadır’ı geçemediler sadece. İlk devreyi %71 topla oynama, 18 şut, 8 kornerle tamamladı sarı-kırmızılılar. Ancak tüm bu istatistiklerden daha önemlisi bence şuydu: Tamamlanamayan hücumlarda geri kazanma konusundaki başarı.
DAViNSON MÜTHiŞ OYNADI
Galatasaray’da bu konuda genelde Torreira’nın üzerine çok fazla yük binerdi. Ancak dün ilk 45’te Torreira kadar, hatta belki Uruguaylı’dan daha fazla katkı yapan bir isim oldu bu alanda: Davinson Sanchez. Kolombiyalı stoper, tamamlanamayan hücumların dönüşünde öyle doğru pozisyon alıyor, öyle etkili müdahaleler yapıyor ki ister istemez şunu düşündürdü bana bu performans: Eğer Kopenhag maçında Davinson sahada olsaydı belki de Galatasaray daha güçlü bir atak sürekliliği sağlayıp ilk golü atabilirdi. Kopenhag’a karşı ilk golü atabilseler hikaye de farklı gelişebilirdi haliyle.
TEMPOYU HiÇ DÜŞÜRMEDi
Dün Seyrantepe’de ikinci yarının başında bu riskli oyunun bedelini ödedi sarı kırmızılılar. Kerem Demirbay hücumda hem kolay bir top kaybedip, hem de geri koşmayınca 1-0 geriye düştü Galatasaray. Ancak yedikleri golden sonra da demoralize olmayan, temposu düşmeyen bir takım vardı sahada. Bu yoğun futbolun ödülünü de gollerle aldılar zaten.
TESCiLLi BiR ZAHA GOLÜ iZLEDiK
Dün Galatasaray’da tamamlanamayan atakların dönüşünde müthiş müdahaleleriyle göz dolduran Davinson Sanchez’in yanı sıra ilk kez ilk 11’de oynayan Zaha’ya da ayrı bir parantez açmak lazım. Kerem Aktürkoğlu’nun merkezde, Zaha’nın sol kanatta başladığı bu maçta Fildişili süperstar, Crystal Palace’taki şaşaalı günlerinden pasajlar sergiledi. Üç farklı pozisyonda iki kişinin arasından sihirle çıktı adeta. İyi futbolunu tescilli bir Zaha golüyle de süsledi. Hem Davinson’un hem Zaha’nın Salı akşamı Manchester United’a karşı başlayacaklarını düşünüyorum ben. Salı gecesi verilecek Old Trafford sınavı için umut vaat eden bir performans vardı dün sahada.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/KrwQz0LEbPc" title="Salih Uçan 'kral çıplak' dedi | Muslera'ya vefasızlık | Dzeko & Szymanski & Livakovic" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Şu anda Avrupa’nın top 30 ligi içinde 20 takımla oynanan sadece 4 turnuva var: İngiltere, İspanya, İtalya ve Türkiye... Avrupa kupalarına biz 4 takım gönderiyoruz, seneye 5 olacak. İngiltere ve İspanya 8, İtalya 7 ekiple gidiyor Avrupa’ya. Yani onların hem futbolun devleri olmaları, hem de Avrupa’ya 7-8 takım göndermeleri sebebiyle 20’li turnuva yapmaları normal. Bizimse değil. Bizim ligimiz acilen 16 takıma düşmeli.
Süper Lig'in 19 takımla oynanacak olması küçük çaplı bir skandaldır
En az bunun kadar önemli bir konu da, yeni sezonda Süper Lig'in 19 takımla oynayacak olması. Sezon başında Türkiye Futbol Federasyonu, Süper Lig’den 4 takım düşeceğini, 1.Lig’den de 3 çıkacağını açıkladığına göre 2024-25 sezonu 19’lu oynanacak. Ki bence küçük çaplı bir skandal bu. Bakın iddia ediyorum, Dünya üzerinde tek sayıda takımla oynanan başka tek bir saygın turnuva yok! Maç sayıları eşitlenmiyor, her hafta bir takım bye geçiyor, korkunç bir model. Bunu 2 sezon önce 21 takımla deneyimlediğimiz halde nasıl tekrar aynı hataya düştük, inanamıyorum gerçekten...
Bizim için en ideali Süper Lig'deki kulüp sayısını 16'ya indirmek
Süper Lig'in futbol kalitesi anlamında bir tık üstünde ya da bir tık altında sayabileceğimiz ülkelerden Portekiz ve Hollanda 18, Belçika, Ukrayna, Rusya, Norveç ve Sırbistan 16, Yunanistan 14, İskoçya, İsviçre, Danimarka ve Avusturya 12 takımla oynuyorlar liglerini. Bizim de yurt sathına yayılmış futbol ilgimizi, oyun kalitemizi ve Avrupa kupalarına katılım sayımızı esas aldığımızda Süper Lig için ideal takım sayısı 16 gibi gözükmekte...
20'li ligde Avrupa'ya sadece 5 takımın gitmesi hedefsizleri çoğaltıyor
20'li lig yapıp, Avrupa kupalarına yalnızca 5 takım gönderebiliyor olmanın tabii önemli bir handikabı, hedefsiz basamak sayısının fazlalığı. Mesela bu sezon ilk 4 ve son 4 sıra dışındaki 12 basamak anlamsız durumda. Yani lig 5’incisi olmakla 16’ncısı olmak arasında teknik olarak pek bir fark yok. Bu da özellikle sezon sonuna doğru hedefsiz takım ve maç sayısını fazlalaştırıyor, eğlenceyi düşürüyor ve şaibe söylentilerine mahal veriyor. Zaten bizim gibi baş altı ligler de bu yüzden zaman zaman play-off uygulamasına ihtiyaç duyuyorlar. Ben de Türk futbolunun ligdeki hedefli basamak sayısını artırmak için küçük çaplı bir play-off’a ihtiyacı olduğunu düşünüyorum ama büyük bir revizyona değil asla.
2011-12'deki model fazla büyüktü ve ölü doğmuştu
Ligin ilk 59 müsabakası sonunda orta sınıf içinde organizasyonu iyi olan, sahaya doğru yayılan, bir teknik direktör dokunuşu hissettiğiniz takımlar bunlar. Belki puan tablosunda farklı farklı yerlerdeler, belki kiminin galibiyeti yok, ama o bence bu farklar oyuncu kaliteleriyle ilgili. Bu altı takımın bir planı-projesi, kolektlf bir amacı olduğunu hissediyorsunuz sahada izlediğiniz zaman.
TOZ ŞEKER GİBİ DAĞILDILAR
Ancak eylül sonu gelmiş olmasına rağmen enteresan bir şekilde bazı olağan şüphelilerin oyunu oturmamış durumda. Geçen sezonun flaş takımlarından Kayserispor, Beşiktaş karşısında çok dağınıktı mesela. Her sezon üst grubu zorlayan Başakşehir, hem Galatasaray hem de Fenerbahçe önünde deyim yerindeyse “toz şeker” gibi dağıldı. Bir intizam içinde hareket edemiyorlar, kopuk oynuyorlar, pozisyon sadakati konusunda ciddi sıkıntıları var. Dün de Fenerbahçe’ye karşı sadece 20 dakikada 3-0 geriye düşmeleri sürpriz değil bence.
TÜM DEPARTMANLARDA ZAYIFTI
Büyük takımların zaten oyuncu kaliteleri yüksek. Orta sınıfın büyüklerle baş edebilmesi için doğru organize olması, fiziksel seviyesini yüzde yüzde tutması, ikili mücadelelerde direnç göstermesi lazım. Başakşehir dün tüm bu departmanlarda çok zayıftı. Yönetimden bir teknik adam hamlesi geldi, dün erken oyuncu değişiklikleri de yaptılar ama hâlâ sezonu açamamış gibiler bence.
TATİLDEN HENÜZ DÖNEMEDİLER
Fenerbahçe'yse Nordsjaelland’a karşı ne yaptıysa, Alanyaspor’a karşı ne oynadıysa onu yansıttı Kadıköy’de sahaya. Maça kuş sürüsü gibi başladı, organize bir şekilde ön alanda baskıya gitti. 20 dakikada üç golle aldı ödülünü. Fenerbahçeliler bu sezon daha önce Zimbru’ya karşı 13’te 2-0 yapmışlardı skoru. Gaziantep 18’de yine iki gol görmüştü kalesinde. Maribor 17’de çözüldü. Nordsjaelland da yarım saatte iki farklı geriye düşmüştü. Fenerbahçe’nin kadro kalitesi zaten yüksek. Bir de yüksek şiddetli baskıyla başladıklarında erken sonuç alma ihtimalleri de artıyor. Hele de rakipleri dünkü Başakşehir gibi tatilden henüz dönemediyse...