Paylaş
- Türkiye’ye gelen ünlü yabancı hocaların ( Aragones, Zico, Rijkaard, Schuster...) burada başarılı olamamasının nedeni ülkemizi ve oynanan futbolu hafife almaları olabilir mi? Örneğin Schuster başarısızlığın ardından “Türkiye Ligi çok kolay” gibi demeçler verebiliyor...
Aragones, Zico, Riijkard ve Schuster...Bu dev isimlerin futbolu bilmemeleri, mesleklerini hafife almaları mümkün mü? Ama Türkiye’ye gelirken kısa sürede işlerine son verileceğini de çok iyi biliyorlar. Bu nedenle sözleşme imzalarken, özellikle kendilerini ödenecek tazminatla ilgili maddeleri sağlama bağlıyorlar. Örneğin Schuster, sözleşmesine öyle maddeler koydurmuş ki, sanırsınız futbol adamı değil de “Brunei Sultanı” transfer ediliyor! Villalar, çifter çifter lüks otomobiller, hizmetçiler kısacası yok yok! Sözleşmeler adeta tek tip ve “minimum hizmet, maksimum para” esasına dayalı! Ünlü yabancı hocalar, kulüp yöneticilerinin futbolu onlardan daha iyi bildiği (!) gerçeğini de bilemiyorlar. Bunu öğrendiklerinde de vakit çok geç oluyor. İlk şoku, yöneticilerin tercihiyle kendilerine sorulmadan alınmış futbolcularla karşılaştıklarında yaşıyorlar. Israr ettiklerinde de, genellikle çaptan düşmüş, kariyerlerinin sonbaharını yaşayan bir iki ünlü futbolcu getirtebiliyorlar. Bizdeki un, şeker ve yağdan, ancak bu kadar helva yapılabiliyor. Kabul edelim ki Türk futbolu derin çöküşte. Hocalar “Abra Kadabra” değiller ki, sihirli değnekle dokunup her şeyi toz pembe gösterebilsinler!
Bülent Uygun artık statlara seyirci olarak bile girmemeli
- Bülent Uygun, Murat Şahin, Koray Avcı profesyonel kariyerlerinin dışında menajerlik yaptıkları için disiplin kuruluna sevk edildiler. Sizce kulüpler ve federasyon bu kişilere karşı tavır almalı mı? Durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bülent Uygun’un yaptığı spor ahlakına hiç de uygun bir davranış değil. Buca’yı bir yığın masrafa sokup birçok futbolcu almış, işler kötü gidince de bırakıp kaçmış. Olacak iş değil! Ağır ceza verilmeli. Hatta bırakın bir takımı çalıştırmayı, stadyumlara seyirci olarak girmesine bile izin verilmemeli. Eskişehirspor yönetiminin bu etik dışı davranışa ortak olmasını da çok yadırgadığımı söylemek isterim. Bu arada Anadolu kulüplerinde oynayan bazı yabancı futbolcuların beceriksizliklerini gördükçe, şunu sormadan edemiyorum. Yanında koşan arkadaşına pas vermekten aciz bu futbolcular, acaba hangi ölçülere göre transfer ediliyor? Herhalde tartılarak, kiloları ve boyları ölçülerek alınıyor olmalılar! Çünkü görünümleri futbolcuya benziyor ama gerisi hikaye!..Elimde belge yok ama, yönetici-menajer ilişkileri nedeniyle burnuma kötü kokular geliyor! Murat Şahin ve Koray Avcı’nın da formalarını hemen kulüp yönetimlerine teslim etmeleri gerekiyor...
Kafa atacağına aklını başına toplasın
- BJK-Sivas maçının ardından Schuster’in Fatih Tekke’ye küfür ettiği ve Tekke’nin de hocasının üstüne yürüyüp kafa atmaya çalıştığı ortaya çıktı. BJK yönetimi olayı yalanladı. Siz de kulüp yöneticiliği yaptınız, BJK yönetiminin tavrı doğru mu? Bu gibi durumlarda ne yapılmalı?
Yüzde yüz gollük topu kafayla ağlara gönderemeyen Fatih Tekke, Schuster’e kafa atmak yerine, aklını başına toplamalı ve kafayı sadece ve sadece topa vurmakta kullanacağını unutmamalı! Aksi takdirde Beşiktaş tarihinde, adeta bir yaz imbatı gibi, hiçbir iz bırakmadan gelip geçen isimler arasındaki yerini alır. Bu nedenle Fatih Tekke, kariyerinin son kredisini kullandığını görmeli. Ayrıca Beşiktaş yöneticileri Tekke’yi alırken geçmişte iyi futbolcu olduğunu, ama adının karıştığı futbol dışı olaylar yerine, milli takımdan dışlandığını bilmiyorlar mıydı? Şimdi ayıklasınlar pirincin taşını!
Emre kötü hakemlere bile saygıda kusur etmiyor
- Fenerbahçeli Emre Belözoğlu’ndaki değişimi nasıl yorumluyorsunuz.
Emre yenilgiyi kabul edemeyen bir yapıya sahip. Özel hayatında son derece sakin, hatta başı önde biri olmasına rağmen, sahada çok hırçın, agresif ve antipatikti. Maçlardaki kontrolsüz davranışları başarısına pranga olduğu gibi, onu sevimsizleştiriyordu. Zamanla olgunlaştı, evlenmesi ve baba olacak olması da, sanırım hayat felsefesini olumlu yönde etkiledi. Artık sahada eski Emre yok. Tam tersine, o artık Fenerbahçe’nin dinamosu, gizli kaptanı ve Alex’in ağırlaşmasıyla boşalan yeri bileğinin hakkıyla çok iyi dolduran bir lider. Öylesine değişti ki, kötü hakemlere bile saygıda kusur etmiyor!
Çifte standartlar ülkesi
- Mersin İdman Yurdu teknik diretörünün bıçaklandığı Mersin İ.Y- Samsunspor karşılaşmasının kaldığı yerden devam edilmesine karar verildi. Hakemin kafasının çakmakla yaralandığı Gaziantep-Bursa maçındaki karar ise Gaziantepspor’un hükmen yenik olması yönündeydi. Hangisi doğru?
Deveye sormuşlar “Boynun niye eğri?” Deve cevap vermiş, “Nerem doğru ki!” Türk futbolunda doğru giden ne var ki, bu olaylarda da doğru karar alınabilsin. Burası çifte standartlar ülkesi!
Aklını kaçıracağına Türkiye’den kaçtı
- Trabzonspor’lu Teofilo, geçtiğimiz hafta sağlık sorunlarını bahane ederek zor da olsa(!) Türkiye’yi terk etti. Dün ise doktoru tarafından “tercümanının kendisini anlamadığı için oyuncuda anksiyete bozukluğu oluştuğu” açıklandı. Bunun dünya üzerinde birçok örneği var. Profesyonel bir oyuncu gittiği her ülkeye uyum sağlamalı mıdır?
Genellikle Anadolu kulüplerinde futbol tercümanlarının tercümana ihtiyaçları olduğu muhakkak! Bir futbolcu düşünün ki, söyledikleri anlaşılmıyor, kendisine söylenenleri de o anlayamıyor! Dayanılması çok zor bir durum. Anksiyete ile kalsa iyi, adam akıl hastanesini bile boylayabilir!.. Demek ki Teofilo eskilerin “Tebdili mekanda ferahlık vardır!” sözünün doğruluğuna inanmış ve aklını kaçırmak yerine, Türkiye’den kaçmayı yeğlemiş! Eğer iletişim ve uyum sorunu yaşamamış olsaydı, bence Teofilo, hayatının en güzel yıllarını Trabzon’da geçirebilirdi. Çünkü Trabzon hem doğasıyla çok güzel, hem de başarılı oyuncuların baş tacı edildiği, futbola aşık bir kent. Üstelik bu kent, Şenol Güneş gibi, iyi kalpli ve saygın bir futbol filozofuna sahip. Bakın Şenol Hoca, Serkan Balcı ve Selçuk İnan’ı, adeta yeniden yarattı. İkisi de süper oynuyor ve milli takıma banko girmeyi hak ediyor.
Çok iyi olur ama...
- G.Saray’da uzun zamandır sakat olan Baros, Arda ve Kewell üçlüsünün tedavileri tamamlanmak üzere. Döndükleri zaman ne olur?
Vallahi çok iyi olur. Çünkü üçü de iyi futbolcu. Tabii bu arada diğer iyiler sakatlanmazsa!
Paylaş