Paylaş
TÜRKİYE nefesini tutmuş, çarşamba gecesi Kopenhag'da oynanacak UEFA Kupası final maçını bekliyor.
Sadece Türkiye mi?
Dünyanın dört bir yanında yaşayan Türkler için final karşılaşması, bir futbol maçı olmaktan çıktı, ‘‘ulusal dava’’ haline dönüştü.
EVRENSEL BAŞARI PEŞİNDE
Kulüp ayrımı yapmaksızın Galatasaray'ın başarısını isteyen 7'den 77'ye herkes, gelinen noktayı, özellikle gurbetteki vatandaşlarımızı aşağılayıp onurlarıyla oynayan Batılı'ya karşı, bir kafa kaldırma olarak görüyor.
Atatürk'ten bu yana evrensel başarı hanesine olumlu bir not yazdıramamış olmanın ezikliğini yaşayan insanlarımız, uluslararası arenadaki bu müthiş tırmanışı, ‘‘ulusal dava’’ olarak görmesinler de ne yapsınlar?
Avrupa sahalarında peş peşe sağlanan başarıların ardından Batılı artık ‘‘doğal felaketler ve kanlı terör olaylarının ülkesi’’ olarak tanıdığı Türkiye'ye farklı bir gözle bakıyor.
Maçları izleyen milyonlarca TV seyircisi, Türk dendiğinde ‘‘Geceyarısı Ekspresi’’ndeki korkunç tipler yerine, Fatih Terim'in, Hakan'ın, Okan'ın, Emre'nin ve diğer başarılı futbolcuların fotoğraflarını hatırlıyor.
Türkiye bu nedenle nefesini tutmuş, çarşamba gecesini bekliyor. ARENA ekibi de salı akşamı Kopenhag'da olacak. Tarihi finalden bir gece önce, Fatih Terim'le, başarının öyküsünü konuşurken gerilere gidip, nereden nereye gelindiğini anlatacağız.
İKİ BÜYÜK ADAM
Hiçbir kalıcı başarı ve şöhretin tesadüflere bağlı olamayacağı gerçeğinden yola çıkarak, bundan böyle mutlaka yapılması gerekenleri tartışacağız.
Son günlerde bu büyük röportajın ön hazırlığı için Fatih Terim'le sık sık bir araya geliyorum. Aynı şekilde, gelecek sezondan itibaren Fenerbahçe'yi çalıştıracak olan Mustafa Denizli'yle de görüşüyorum.
Her ikisinde de gördüğüm ortak yan, meslekleriyle yatıp meslekleriyle kalkıyor olmaları. Doğrusunu söylemek gerekirse, 30 yıllık televizyonculuk yaşamımda, işlerini böylesine seven insanlara çok az rastladım.
Gerek Fatih Terim, gerekse Mustafa Denizli'ye, dünyanın her yanından literatür yağıyor. İşin bilimsel yönüne öylesine dalmışlar ki, yakında dünyaya yeni futbol kuramları kabul ettirirlerse hiç şaşmamak gerekir.
Fatih Hoca son dönemde büyük kulüpleri borç batağından kurtarıp, kárlı bir grafik çizdirecek yapısal reform planları hazırlıyor. Ona göre Galatasaray Kulübü'nün bütçesiyle bugün gelinen yer ve sağlanan başarı, bir mucize... Şimdi o, mucizeyi kalıcı kılabilmenin uğraşı içinde. Kafasındakileri káğıda dökmüş bile. İşte birkaç önemli satır:
‘‘Uluslararası piyasalarda üst düzey futbolcular için astronomik rakamlar telaffuz edilmektedir. Kulüpler şirketleşme yoluyla bu kalitede bir futbolcuyu üretebilirse, milyonlarca dolarları katlayarak kár edecek, transfere kalkışırsa o miktarda içeri girecektir. Kurtuluş, futbolcu üretimi yapan şirket modelinden geçmektedir.’’
Fatih Terim, sadece önermiyor, kaliteli futbolcu üretiminin koşullarını ve yöntemlerini de sıralıyor.
Örneğin, futbolcu eğitiminin temel eğitimle birlikte başlaması gerektiğini ve fizik-teknik çalışma yaşının da bugünkü sınırların çok altına çekilmesinin zorunlu olduğunu savunuyor. Klasik öğretiye açıkça karşı çıkıyor.
KOPENHAG'DA BULUŞALIM
Mustafa Denizli'nin de konuya bakış açısı farklı değil.
Hiç kuşkunuz olmasın ki Fatih Terim'in önerileri yaşama geçirilmediği takdirde, Galatasaray, yakaladığı mucizevi başarıyı kalıcı kılamaz. Diğer kulüpler de aynı yolu izlemedikleri sürece, bir arpa boyu yol alamadan borç batağında çırpınıp dururlar.
Eğer aksi mümkün olsaydı, sponsorluk, kombine bilet satışları, yayın haklarından sağlanan büyük gelirler, ürün satışları ve halka açılmayla olağanüstü kaynaklara kavuşan İngiliz Premier Lig kulüpleri, yılda yaklaşık 20 milyon sterlin açık verirler miydi?
Aklın yolu, ülkemizin yetiştirdiği bu iki değerli teknik adamın ‘‘yap’’ dediklerini yapmaktan geçiyor.
Salı gecesi Kopenhag'daki dev röportajda buluşma dileğiyle.
Minik Bora Uğur'dan mesaj
Sevgili anneciğim, bu benim hayatımdaki ‘‘İlk Anneler Günü’’. Senin ve tüm annelerin gününü kutluyor, mutluluklar diliyorum.
Paylaş