Paylaş
Samatya, eskiden bir şenlikmiş. 60'lı yılların ortalarına doğru taşındığımızda, ne yazık ki semte ‘‘Küçük Paris’’ dedirten özellikleri, çoktan gerilerde kalmıştı.
Sahil yolunun yapımı sırasında Narlıkapı'daki gazinolar, nezih eğlence yerleri yıkılmış, ekmeklerin bozulmasıyla birlikte, bizim semti de afyonlu şarap ve kaçak rakı kokularının, lodosta bile deniz havasını bastırdığı batakhaneler istila etmeye başlamıştı.
SAMATYALI YILLAR
İçki ve uyuşturucu tuzaklarının hızla çoğalması karşısında biz, üniversite öğrenimi yapan bir avuç genç, kurtuluşu tren istasyonunun biraz ötesindeki ‘‘Samatya Deniz Kulübü’’ne koşmakta bulmuştuk.
Ya spor yapıp bu tuzaklardan kendimizi kurtaracaktık, ya da lise yıllarındaki başarılarını gıptayla izlediğimiz bazı arkadaşlarımız gibi, afyonlu şarap alışkanlığını, esrarlı sigarayla sürdürüp şizofreniyle son bulacak bir yolda hayatımıza yazık edecektik.
Hiç unutmuyorum, limonata keyfindeki bir bahar akşamı, idman sonrasında kendi aramızda konuşurken, avuç içi kadar semtte 50 civarında içkili lokanta, açık şarap satılan batakhane ve ayakçı meyhanesi olduğunu tespit ettik.
O günden sonra ‘‘Samatya Deniz Kulübü’’ gözümüze bir mabet gibi görünmeye başlamıştı. Üyelerin çoğu, bizden önce spor yapmış ve daha sonra doktor, avukat, bürokrat ya da esnaf olarak kendi çaplarında başarı sağlamış iyi kalpli örnek insanlardı. Artık nesli tükenen bu ‘‘eski İstanbul efendileri’’, sporcuların dertlerini dinler, sorunlarımızın çözümünde içtenlikle yardımcı olurlardı.
Yusuf Elver'i de orada tanıdım. Yusuf Ağabey, Santral Mensucat Fabrikası'nda desinatörlük yapıyor, boş zamanlarda da kulüpte sosyal ve sanatsal etkinlikler düzenliyordu. Hani iyi kalpli, dost insan denilince hepimizin aklına gelen örnek modeller vardır ya, işte Yusuf Elver böyle biriydi.
Çok sürmedi, Türkiye'ye damgasını vuran göç dalgası, bizim semti de kasıp kavurmaya başladı. Önce iki katlı, cumbalı ve bildik yüzlü insanların yaşadıkları ahşap evler yıkıldı, sonra tüm güzellikler...
Mahallede kendimizi yabancı gibi hissetmeye başlayınca, başka bir semte taşındık. Yedek subaylık görevimin ardından TRT'nin prodüktör sınavını kazanarak Ankara'ya gittim ve böylece Samatyalı yıllara veda ettik.
Yusuf Elver de semti terk edenler arasındaydı. Fabrikadan emekli olunca, bir süre Dostlar Tiyatrosu'nda oynadı. Sonra da Levent Kırca-Oya Başar ikilisinin ‘‘Olacak O Kadar’’ ekibinde yer aldı. Bizim bebekliğini bildiğimiz oğlu Dost da, ekibin gelecek vaat eden oyuncuları arasındaydı.
ÖLDÜREN İHMAL
Geçen yıl, Magazin Gazetecileri Derneği'nin başarı ödüllerinin dağıtıldığı gece, onca kalabalık arasında, Levent-Oya Kırca'ların masasında oturmayı tercih ettim. Yusuf Ağabey de oradaydı. Konuşurken, ‘‘Hepatit-C’’ye yakalandığını öğrendim. İçim cız etmişti. Hastalığının nedenini anlatırken, gönüllü kan vermek için gittiği bir merkezdeki, inanılmaz ihmalin kurbanı olduğunu söyledi.
Kan almakta kullanılan enjektör, ‘Hepatit-C’ virüsü taşıyan bir donörden hemen sonra onun koluna takılmış, böylece amansız hastalığın pençesine düşmüştü.
Yusuf Ağabey'i bu yıl kaybettik... Levent Kırca dostum, eşsiz bir vefa örneği göstererek, onun adını ‘‘Olacak O Kadar’’ programının jeneriğinden çıkarmadı. Belki de hiç çıkarmayacak ve Yusuf Elver adı, hep yaşayacak.
Çarşamba günü, Dost Elver'in düğünü vardı. Levent telefon açıp haberi verdi. Kanal D Haber Merkezi, Dost'la güzel eşi Şirvan'ın düğünlerindeki mutluluğu, seyircilerimizle paylaştı. Levent de, Dost'un tanıklığını yaptı.
Düğünden sonra Dost, teşekkür etmek için aradığında ona şunları söyledim:
‘‘Bana değil, babanın aziz ruhuna teşekkür et sevgili Dost... Çünkü biz dostluğu ve yitirilmemesi gereken bazı duyguları, onlardan öğrendik. Sana ve eşine sonsuz mutluluklar dilerim kardeşim.’’
Samatya'nın şenlik dönemine yetişemedik ama, iyi insanları tanıma şansını orada yakaladık.
Türkiye seninle gurur duyuyor!
Malatyaspor Kulübü Başkanlığı'na Oral Çelik seçilmiş! Hem de ‘‘Türkiye seninle gurur duyuyor’’ sloganları arasında!.. Kamuoyu Malatyaspor'un yeni başkanını, adliye koridorlarından tanıyor. Türkiye'yi ve dünyayı sarsan olayları yakından izleyenlerse, Abdi İpekçi cinayeti ve Papa II. Jean Paul'e karşı düzenlenen suikast girişiminden...
Anlaşılan Malatyaspor'da ‘‘ünlü başkan’’ alışkanlığı sürüyor. Daha önce de ‘‘hayali ihracat kralı’’ Turan Çevik'le, ‘‘müthiş eroin kaçakçısı’’ Nurettin Güven de başkanlık yapmışlardı.
Malatyaspor'un öyküsüne bakınca, Oral Çelik'ten sonra gelecek ünlü başkanı tahmin etmek pek zor değil:
Hapisten çıkınca Mehmet Ali Ağca!
Yakışır değil mi?
Paylaş