Ben her sene özellikle haziran ayında bölgenin en yeşil olduğu ve tarlaların afyon çiçekleriyle süslü olduğu dönemi kaçırmıyorum. Büyük bir alandan oluşan Frigya’ya birkaç farklı noktadan giriş yapmak mümkün . Eğer üşenmez ve Kütahya’yı da geride bırakarak Afyon’a yakın bir noktadan İhsaniye, Döğer tabelalarını takip ederek Ayazin yerleşiminden gezinize başlarsanız afyon çiçeklerinin süslediği, yemyeşil bir köy, aynı zamanda geçmişte bölgenin en önemli kaya yerleşimi olan “Ayazin” sizi karşılayacak. Kapadokya benzeri oluşumların süslediği vadiden geçip Avdalaz Kalesi’ne giderken esen rüzgarla bir o yana bir bu yana eğilen başaklar ve masmavi gökyüzü sizi büyük bir huzurun içine sürükleyecek. Frigler döneminde de sularından şifa bulunan kaplıca bölgesi Gazlıgöl’den geçip İhsaniye ve Döğer bölgesine devam ederek, Üçler kayasında ilginç kayaların ve köy evlerinin birbiri ile nasıl iç içe yaşadığına tanık olabilir, Döğer’de sizi büyüleyecek kaya oluşumları ve Friglerin önemli Açıkhava anıtlarından Aslantaş’ı görebilirsiniz. Sarıcaova dağ geçidini kullanarak sakin ve huzurlu doğa manzaraları eşliğinde Midas heykelinin sizi karşılayacağı Kümbet köyüne varabilir, tepede bir kayanın arkasına gizlenmiş Aslanlı mezar ve Frig efsaneleri gün boyunca sizinle olabilir. Günün en güzel saatlerinde; akşamüzeri güneşi eşliğinde Frig vadisine ait ilginç köyler ve kaya oluşumlarının arasından geçerek ulaşacağınız Yazılıkaya bölgesini yürüyerek dolaşmak, Frig vadisinde bulunan en önemli anıt; muhteşem “Yazılıkaya- Midas” anıtı önünde eğilmek, bir kaya üzerinde oturarak çevreyi seyretmek benim için haziran ayının olmazsa olmazlarından.. Adeta uçsuz bucaksız bir denize bakar gibi gözünüzün alabildiğine yeşil ovalar vadiler ve kaya yerleşimleri arasında dolaşırken kendinizi keşfedeceksiniz, isterseniz bölgeyi benim rehberliğimde gezin ister kendiniz bu tecrübeyi yaşamaya çalışın diyeceğim ama çok geniş bir alana yayılı olan güzelliklerin vakit kazanmak açısından mutlaka bölgeyi iyi bilen bir rehberle keşfedilmesi şart..! O yüzden siz en iyisi mi beni takip edin birlikte yapalım bu gizemli yolculuğu..!
FRİGLER
Kütahya, Afyonkarahisar, Eskişehir üçgeninde, ‘‘phrygia Epiktetus’’(Küçük Frigya) dağlık yerleşimi olarak tanımlanan bölge, bugün ‘‘Frig Vadisi’’ adıyla biliniyor. Anadolu tarihindeki en farklı uygarlıklardan biri olan ve kökenleri Balkanlar olan Friglerin tarih sahnesinde görünmesi M.Ö 750 yılına denk gelmekte fakat Frigler, yıllar sonra geniş bir alanda egemenlik kuracakları Anadolu’ya M.Ö 1200’lü yıllarda gelmiş o tarihe kadar boylar, gruplar şeklinde bir yaşam sürmüşlerdir.
Anadolu’nun ilk mahir kuyumcusu, bezeme sanatı ustası, müzikte flütün mucidi ; günümüzde Eskişehir, Afyon ve Kütahya’nın bulunduğu topraklarda yaşayan Frigler, aynı topraklarda yaşayan Yunan halkı üzerinde de büyük etki sahibi olmuştur. Bu etkileşim sonucundan Frig kültürü, Roma ve Yunan kültürü içinde kendisini barındırmış, karışmıştır. Bazı kaynaklara göre Trakya, bazılarına göre ise Hint – Avrupa kökenli bir kavimden gelen Frigler, Anadolu’da var oldukları süre içinde Helen, Geç Hitit uygarlıklarının ve bunların yanında Kelt kültürünün de etkisi altında kalmıştır. Hitit İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından kurulan uygarlıklardan biri olan Frigler, Anadolu’daki dağınık boylar ve düzensiz siyasi yapı nedeniyle ancak M.Ö 750 yılında siyasi bir birlik oluşturabilmiştir.
Frigler maden işçiliğinde çok ileri gitmişlerdi ve mimaride kullanılan malzemeyi işlemek için madenden aletler yapıyorlardı. Frigler yüksek yerlere korunaklı kaleler yapar, dörtgen şeklinde küçük evlerde yaşardı.
Koronavirüs salgını nedeniyle uygulanan sokağa çıkma yasağı nedeniyle bayram tatilini sevdikleriyle kavuşamadan, evlerinde geçiren insanlar tatil günlerini bayram sonrası sosyal mesafeli yaz tatili planları ve hayalleri ile geçirdi.
PANDEMİ SONRASI SEYAHAT ACENTELERİ
Seyahat acenteleri ister iç, ister dış turizm ile uğraşıyor olsun yıllar boyu bir çok kriz ile boğuştu. Bu kriz de elbette geçecektir, hatta dayanabilecek olan seyahat acenteleri bu günlerden daha kuvvetli çıkacaktır. Şu günlerde insanlardaki seyahat etme arzusu hiç olmadığı kadar ön planda..
Pandemi sonrası seyahat kavramı, müşteri ile bu işin profesyonelleri arasında yeni bir köprü oluşturabilir. Evde sıkışıp kalan seyahat meraklıları boş zamanlarını okuyarak, izleyerek ve seyahat hayalleri kurarak geçiriyorlar, tam da bu noktada hayalinizdeki gezileri sizler için planlayacak, sizi doğru adreslerle buluşturacak seyahat acenteleri devreye giriyor. Bunu sanal bir sitede, bilgisayar ekranına bakarak yaşayamazsınız. Duygusuz ve insansız etkileşim koronavirüs sürecinde hepimizin dengesini bozdu. Gördük ki karşılıklı etkileşim istiyoruz, ses duymak, bir yüze bakmak istiyoruz. Karşımızdaki insanın sıcaklığını, bilgisini bizimle heyecanla hayal kurup gideceğimiz geziyi yaşamak istiyoruz. Haziran ve Temmuz ayları için gezi talepleri artmaya başladı, yavaş yavaş kendimizi yollara vurmayı hedefliyoruz. Turizm sektörü bir yere gitmiyor aksine çok daha güçlü şekilde geri dönebilir.
SEYAHAT ACENTELERİ DESTEK İSTİYOR
Konumuz turizm olunca, Kültür ve Turizm Bakanı'mızdan tutun seyahat acentaları, otelciler, rehberler birliğine kadar tüm başkanlar, yöneticiler koronavirüs salgını yüzünden temsil ettikleri sektörlerde yaşanan sıkıntılara çözüm ararken yorucu bir süreçten geçiyor.
Peki ya her akşam Tv’de görüşlerini dinlediğimiz, kararları ve önerileri ile hareket ettiğimiz Sağlık Bakanlığı bilim kurulu gibi Turizm sektöründe de sözüne güvenilir, tecrübeli, tarafsız insanlardan kurulu bir bilim kurulu olsaydı neler olurdu?
Daha önce Türkiye turizminin gelecek beş yıl içinde karşılaşabileceği riskler üzerine çalışmalar yapılsaydı, salgın hastalık, deprem, terör vs. getirebileceği ekonomik sıkıntılara yönelik hazırlıklar yapılsaydı neler olurdu düşündünüz mü? Bir şeyler değişebilirdi, en azından sektör bu kadar hazırlıksız yakalanmazdı, riskli yatırımlardan kaçınırdı. Kredi almazdı, Nakit veya hızla paraya döndürülebilir yatırımlarda kalırdı. Moral olarak bu kadar düşük seviyelere inmezdi.
*
Oteller, tur operatörleri, uçak şirketleri, turist rehberleri, ulaştırma şirketleri ve turizm ile ilgili olan diğer sektörler ilk haftalarda liderlerinden destek aradı; şimdi herkes kendi gücü yettiğince ayakta kalmaya çalışıyor. Sektör arayış içinde, umut verecek ve dik durmalarına yardımcı olacak sözler duymak istiyorlar. Sektörel Liderlik zor iş, hele bir de sektörünüz her şeyden ilk etkilenen sektörse.. Turizmin bir bilim kurulu olsaydı, Turizme liderlik konumundaki STK’lar, bu krizi çok önceden tahmin etmiş olabilirdi. Mesele biraz da yerel gündemler kadar, dünyadaki gelişmeleri de takip etmek, ülkemize olabilecek etkilerini öngörmekle ilgilidir.
Son otuz yılını krizlerle boğuşarak geçirmiş olan Türkiye turizmi, bu krizlerden edindiği deneyimlerle, bu krize de hazırlıklı girebilirdi. Olmadı. Geçmişte yaşanan Sars, Ebola, Domuz Gribi gibi örneklerden yaşadığımız coğrafyadaki savaşlardan, doğal felaketlerden turizm adına bir gelecek planı çıkarmalıydık. Bir bütün olarak sektör profesyonelleri, kıtalar arası seyahatin bu kadar yoğun ve kolay olduğu bu çağda, Dünyada virüsün kısa sürede yayılacağını tahmin edebilirdi. Olan oldu.. En azından bundan sonrası için; Turizm Bilim kurulu oluşturmak için kolları sıvamalıyız.
UÇAĞA BİNER MİSİNİZ?
Havacılık endüstrisi uzmanları, “Uçakta sosyal mesafeyi korumak için iki yolcu arasında bir koltuk boş bırakmak gibi ciddi kısıtlamalar uygulanırsa, yolcu sayısı düşer, havayolu şirketleri ayakta kalamaz” diyor. TOBB Sivil Havacılık Meclis Başkanı Teoman Tosun, “Tüm dünyada koltuk aralıklarının boş bırakılması önerisi somut fayda sağlamayacağı ve bilet fiyatlarını seyahat edilemez boyutta artıracağı için gündemden çıkartıldı” diyerek durumu netleştirdi.
Aslına bakarsanız tüm halkımız, tüm sektörler koronavirüs salgını sonrası hangi yoldan nasıl gideceğini değerlendiriyor.
Birçok sektörün olumsuz etkilendiği süreçte herkes yeni bir yol haritası çizerek olabilecek en kısa sürede ayağa kalkma çabasında.
“Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” cümlesini kullananlara kızıyorum; fakat muhtemelen önümüzdeki birkaç ay, daha önce alışkın olmadığımız tedbirleri alarak, yeni seyahat aksesuarımız olan maskelerimiz ve dezenfektanlarla yollara düşeceğiz gibi görünüyor.
Görünüyor diyorum, çünkü son yıllarda hızla artan iç turizm hareketliliği ve alışkanlığının insanlarımız tarafından dikkat edilecek tedbirlerle devam edeceği düşüncesindeyim.
*
Turizm sadece Türkiye’nin değil tüm dünya ülkelerinin bacasız sanayisi ve sektörün her alanında milyonlarca insan ekmek yiyor, aile geçindiriyor.
İçinden geçmekte olduğumuz süreçte herkesin merakla cevap aradığı soru bundan sonra turizmin nasıl olacağı?