Dünyanın en kısa geniş gövdeli kargo uçuşunu DHL’nin önümüzdeki ocak ayında Almanya operasyonunun başına geçecek Türkiye Genel Müdürü Markus Reckling’den duyduğumda hemen katılmak istedim. Reckling ile birlikte şirketin Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Tonguç’la Atatürk Havalimanı’nda buluştuk.
DHL’in kurduğu tesislerde, İstanbul’da Avrupa yakasından gelen kargolar ayrılıyor ve konteynerlere yerleştiriliyor. Gümrükleme işlemi yapılıyor. Güvenlik çok önemli. Tüm gönderiler x-ray cihazından geçiriliyor. Zaman zaman özel eğitimli köpekler kuşkulu kargoların peşine düşüyor.
DÖRT BACAKLI UÇUŞ
Kargo ile birlikte uçağa geçiyoruz. DHL adına bu seferleri MNG Havayolları gerçekleştiriyor. Kapasitenin yarısı DHL’in. Bu nedenle uçağın kuyruğu DHL’in sarı rengine boyanmış. TC-MCA tescilli A300-600, Airbus imalat hattından kargo uçağı olarak imal edilmiş. Kargo kapasitesi 49 ton.
Çantanızdan laptopunuzu yani diz üstü bilgisayarınızı çıkartıyorsunuz, ayrı bir kutuya koyuyorsunuz. Sonra sıra sıvılara geliyor. Her biri 100 ml’yi aşmayan ambalajlardaki parfümünüzden şampuana, diş macunundan lens solüsyonuna sıvıları şeffaf bir poşete koyuyorsunuz. Bunlar çantanızdan ayrı olarak x-ray cihazından geçiyor. Dakikalar akıyor, sıralar uzuyor ve uçaklar kaçıyor…
Bu dert, yeni nesil x-ray cihazları ile son bulacak. Üç boyutlu, yeni nesil cihazların ilk olarak Amsterdam Schiphol Havalimanı’nda kullanılmaya başlandı. İki yıl süren testlerin ardından hizmete giren cihaz sayesinde yolcuların artık dizüstü bilgisayarlarını çantalarından çıkartıp ayrı tarama işleminden geçirtmelerine gerek kalmadı.
Havalimanlarında tespit edilmesi en zor patlayıcıların başında şekil verilebilen plastik patlayıcılar geliyor. Dizüstü bilgisayarın içine gizlenmiş ince bir tabaka patlayıcı dikkatli bir güvenlik görevlisi tarafından tespit edilebiliyor. Bu nedenle bilgisayarlar çıkartılarak ayrı olarak cihazdan geçiriliyor. Benzer durum sıvılar için de geçerli.
Hedef yüzde 50 zaman tasarrufu
Günümüzde havalimanlarında statik olarak çalışan x-ray yani röntgen cihazları kullanılıyor. Bu cihazların yerlerini üç boyutlu tarama yapabilen, yüksek çözünürlüklü görüntü verebilen ve ‘CT’ olarak adlandırılan tarayıcılara bırakıyor.
Üç boyutlu olarak tarama yapan cihazlardaki her türlü tehlikeli madde hızlı bir şekilde tespit ediliyor. Sistem iş yükünü alırken operatörün de daha uzun çalışmasına imkân sunuyor.
Çantanızdan laptop’unuzu yani dizüstü bilgisayarınızı çıkartıyorsunuz, ayrı bir kutuya koyuyorsunuz. Sonra sıra sıvılara geliyor. Her biri 100 ml’yi aşmayan ambalajlardaki parfümünüzden şampuana, diş macunundan lens solüsyonuna sıvıları şeffaf bir poşete koyuyorsunuz. Bunlar çantanızdan ayrı olarak x-ray cihazından geçiyor. Dakikalar akıyor, sıralar uzuyor ve uçaklar kaçıyor...
Bu dert, yeni nesil x-ray cihazlarıyla son bulacak. Üç boyutlu, yeni nesil cihazlar ilk olarak Amsterdam Schiphol Havalimanı’nda kullanılmaya başladı. İki yıl süren testlerin ardından hizmete giren cihaz sayesinde yolcuların artık dizüstü bilgisayarlarını çantalarından çıkartıp ayrı tarama işleminden geçirtmelerine gerek kalmadı. Havalimanlarında tespit edilmesi en zor patlayıcıların başında şekil verilebilen plastik patlayıcılar geliyor. Dizüstü bilgisayarın içine gizlenmiş ince bir tabaka patlayıcı dikkatli bir güvenlik görevlisi tarafından tespit edilebiliyor. Bu nedenle bilgisayarlar çıkartılarak ayrı olarak cihazdan geçiriliyor. Benzer durum sıvılar için de geçerli.
Günümüzde havalimanlarında statik olarak çalışan x-ray yani röntgen cihazları kullanılıyor. Bu cihazlar yerlerini üç boyutlu tarama yapabilen, yüksek çözünürlüklü görüntü verebilen ve ‘CT’ olarak adlandırılan tarayıcılara bırakıyor.
Un gibi incecik beyaz kum sahil... Palmiye ağaçları... Alabildiğince yeşillik ve mercan resifleriyle oluşmuş bir deniz... Hint Okyanusu’nun popüler noktası Seyşeller’e ilgi giderek artıyor. Bunda son yıllarda artan uçuşların da etkisi var: Körfezdeki havayollarının bağlantı sağladığı adaya artık Türk Hava Yolları da uçmaya başladı. İstanbul’dan 7 saat 50 dakikada saat farkı yaşamadan Seyşeller’e iniyorsunuz.
ISSIZLIĞIN ORTASINDA
VİZE YOK: Seyşeller’e girerken vizeyi kapıdan alıyorsunuz. En az 6 ay geçerli pasaportunuz, kaldığınız otelin bilgileri ile uçak biletinizin kâğıt çıktısı yanınızda olsun.
Havalar soğuyor ve siz şimdiden sıcak yaz günlerini özlediniz. Bembeyaz kumsallarda güneşlenmek, Hint Okyanusu’nun sularında keyifle yüzmek, kıtaları aşıp ‘jetlag’ olmadan yani saat farkı yaşamadan tatil yapmak için Seyşeller sizi bekliyor. THY’nin uçuş ağına yeni kattığı adalar ülkesine uçuş İstanbul’dan 7 saat 40 dakika sürüyor.
Uçaktan indikten sonra ana ada Mahe’de kalıyorsanız, 30-45 dakikada otelinizdesiniz. Çevre adalara 19 koltuklu Twin Otter tipi pervaneli uçaklarla 10 dakikada ulaşabilirsiniz veya denizyoluyla da gidebilirsiniz. ‘Balayı Adaları’ olarak da bilinen Seyşeller’e yılda 270 bin turist geliyor. Nüfusu ise 70 bin. THY’nin bu hatta uçmaya başlaması adadaki turizmin gelişimi için önemli bir fırsat. Seferlerin kapasitesi yılda 43 bin 680 yolcu...
HAFTADA 3 GÜN SEFER VAR
THY, Seyşeller’e Airbus A330-300 tipi uçaklarla haftanın üç günü uçuyor. Salı, cuma ve pazar günleri saat 20.55’te kalkan uçak, ertesi gün saat 05.45’te Mahe Adası’ndaki Seyşeller Uluslararası Havalimanı’na iniyor. Aynı uçak saat 07.10’da havalanıp saat 13.55’te Atatürk Havalimanı’na teker koyuyor. Doluluk şimdiden yüzde 70’i yakaladı. Türk yolcuların yanı sıra Orta-Doğu Avrupa ile Rusya’dan adalara ilgi büyük. THY’nin Seyşeller operasyonunu Mauritus ve Madagaskar Müdürü Fatih Mehmet Kurşun yönetiyor. Yolcu trafiğiyle birlikte Seyşeller kargo açısından da önemli bir nokta haline gelecek. Türkiye’den sebze-meyve gidecek. Seyşeller’den Türkiye’ye de balık ve çiçek taşınacak.
“Asos’a uçalım. Bizim evin iskelesine ineceğiz” dedi. Çok uzun zamandır bu uçuşu istiyorduk. Gri İstanbul’dan kaçmak için harika bir teklifti. Ali helikopteri hazırladı. Ömer, ben, Ali’nin karting şampiyonu oğlu zeki ötesi bir çocuk Kerim ve bizim mimar Bulut Atatürk Havalimanı’ndan kalktık.
Sabah saat 09.30.
Uygun bir irtifa ile Atatürk Havalimanı trafiğinin alt katmanından sıyrıldık. Grinin içinde 800 metreden fazla bir görüş vardı. Bizim Ali baştan söylemişti, görüş düştüğü an dönecektik. Ama alınan meteoroloji bütün uçuş boyu doğru çıktı.
Havalandıktan sonra güney batıya döndük. Marmara’dan çıkarken, aralanmış bulutlar arasından güneş ışıkları kokpit camında yansıdı. Sonra bizi bir ışık şelalesinin altına aldı. Görüş 10 kilometre ve üzerindeydi.
Erdek hizalarından geçerken bir biri ardına tepeler, çam ormanları çıkmaya başladı. Birçok yerde yanmış ormanlarda sonradan dikilmiş ağaçlar farklı renkleri ile büyümüşlerdi. Belli ki Orman Bakanlığı bizim pek de göremediğimiz müthiş bir görevi kusursuz yapmıştı.
Yaklaşık 1000 feet yani 330 metreden karaya çıkıp ormanlık arazinin üzerine gelince 4 bin feet yani 1330 metreye yükseldik.
İSKELE HELİPORTA İNİYORUZ
Ali helikopteri hazırladı. Ömer, ben, Ali’nin karting şampiyonu oğlu zeki ötesi çocuk Kerim ve bizim mimar Bulut Atatürk Havalimanı’ndan kalktık. Sabah saat 09.30. Uygun bir irtifa ile Atatürk Havalimanı trafiğinin alt katmanından sıyrıldık. Grinin içinde 800 metreden fazla bir görüş vardı. Bizim Ali baştan söylemişti, görüş düştüğü an dönecektik. Ama alınan meteoroloji bütün uçuş boyu doğru çıktı.Havalandıktan sonra güneybatıya döndük. Marmara’dan çıkarken, aralanmış bulutlar arasından güneş ışıkları kokpit camında yansıdı. Sonra bizi bir ışık şelalesinin altına aldı. Görüş 10 kilometre ve üzerindeydi.
Erdek hizalarından geçerken birbiri ardına tepeler, çam ormanları çıkmaya başladı. Birçok yerde yanmış ormanlarda sonradan dikilmiş ağaçlar farklı renkleriyle büyümüşlerdi. Yaklaşık 1000 feet yani 330 metreden karaya çıkıp ormanlık arazinin üzerine gelince 4 bin feet yani 1330 metreye yükseldik.
İSKELE HELİPORTA İNİYORUZ
Terminalde bavulunuzu check-in kontuarında teslim ettikten sonra bir sonraki buluşmanız indiğiniz havalimanında. Aradaki süreçte, bagaj bantlarında başlayan bavulunuzun yolculuğu, yer hizmetleri çalışanlarının ellerinden geçip uçağa gidiyor. Gittiğiniz yerde de tam tersi işlem yapılıyor.
Zamana karşı yarışta bir bakıyorsunuz, bagaj römorkundan düşen bavullar, apronda eziliyor. Hızla atılan çantalar hasar görüyor. Bunu önlemenin yolu var mı? İşte bu sorunun cevabını Conde Nast Traveller havalimanında çalışan bagaj yükleme işçilerinde aradı. Verdikleri yanıtların bazıları şöyle...
- Yer hizmetlerindeki işçilerin en sevdiği bavullar, altlarında tutma yeri olanlar. Bu tür tasarımların iki elle kavranması kolay. Bavullar uçağın altına yüklenirken tek bir noktadan tutulmuyor. Güç farklı noktalara yayıldığı için daha az hasar görüyor.
- Bavullarının fermuarlarını tam kapatmadan teslim eden çok sayıda yolcu var. Yükleme sırasında açılan, içindekilerin dışarı saçıldığı bavullardan çalışanlar nefret ediyor. Bazen tüm operasyon duruyor. Çanta toparlanmaya çalışılıyor.