SIR gibi saklıyorlardı. Tıpkı kabin memuru üniformalarında olduğu gibi ciddi bir gizlilikte çalışmalar yapıldı. Önümüzdeki aylarda teslimatları başlayacak Airbus A350-900 ve Boeing 787-9 uçaklarının içi hiçbir havayolunda görüşmemiş bir tasarımla hazırlandı. Dünyaca ünlü tasarımcılar, koltuk imalatçıları, ışıklandırma sistemlerini yapanlar hepsi THY için çalıştı. Aylarca süren faaliyetler sonunda THY’nin yeni Flow, yani akış hareketliliği bütün uçak kabinine yansıdı. Birbirleri ile kavga etmeyen, zıtlaşmayan renkler, üzerine çullanan ama huzursuz etmeyen ışıklar hepsi yeni uçakların kabininde mükemmel bir dans sunuyorlar. Syah, gri, pembe altın rengi (Rose Gold) ve yer yer kırmızılar koltuklar üzerinde tam bir akış yaparak bütünleşiyorlar. Business’da sabit masalarda gerçek taş kullanılmış.
BÜYÜK DEĞİŞİM
Ekonomii sınıfında üçlü koltuklar bir sırada 9 koltuk şeklinde sıralandılar. Ama diğer gövdelere göre bu koltuklar renk ve yapısal incelikleri ile yolcuya daha fazla hareket imkanı sundu. Her iki taraftaki üçlülerde gri daha ağır basarken orta sıralarda kırmızı ile dans yoğunlaşıyor. Gerçi bu bir opsiyon tam tersi denemeler de yapıldı. Birinde karar kılınacak. Ekonomi sınıfındaki aydınlatma elbette uçak içindeki genel aydınlatma ile birlikte hareket ediyor ama bölgesel oynama imkanları da var. Başüstü dolaplarının derinlikleri çok yeterli. Yaratılan onlarca detay yolcunun hayatını rahatlatıyor. Uzun uçuşlarda kullanılacak bu uçaklar koltuklarda daha rahat hareket imkanı ve eğelence sisteminde de büyük ekranlar sayesinde daha keyifli zaman geçirilmesini sağlıyor.
YENİDEN BUSINESS
TÜRK Hava Yolları (THY) son dönemlerde ilişkilerin geliştiği Rusya’ya yaptığı yatırımın meyvelerini toplamaya başladı. İki ülke arasında THY adeta vızır vızır çalışıyor. Bu ülkeye toplamda 10 farklı noktaya uçuyor. Uçakların doluluk oranları yüzde 77’nin üzerine çıktı. Aradaki sorunlar çözüldükçe doluluklar arttı. 2019 yazında doluluğun yüzde 85 üzerinde olacağı tahmin ediliyor.
Eğer bir de vizeler kaldırılırsa bu sayı daha da artacak. İşte böyle bir dönemde THY’nin davetlisi olarak bir grup gazeteci arkadaşımızla birlikte Moskova’ya uçuyorum. Atatürk Havalimanı’ndan tam zamanında kalkıyoruz. Uçak Airbus A320 ailesinden. İkisi de sivilden yetişmiş gencecik pilotlarla uçuyoruz. Kaptan Pilot Tarkan Şahin deneyimli bir pilot. Uçuş güvenliğine, uçuş emniyetine kafa yormuş bir adam. İkinci pilotumuz Çağıl Batu. THY Uçuş Akademisi’nden mezun olmuş bir kimya mühendisi. Uçağımızı kadın pilotumuz yönetiyor.
Güzel bir kalkış ve tırmanışla yükseliyoruz. Hava biraz sert. Türbülanslardan kaçıyor. 2 saat 32 dakika sonra Moskova’ya yaklaşıyoruz ve alçalma başlıyor. Çağıl hanımın bu uçakta henüz 400 saati var. Ama çok uzun yıllardır uçuyormuş gibi geliyor bana. Bunu içeriden anlayabiliyorum. Moskova karlar içinde...
-16 DERECEYİ GÖRDÜ
Pisti görüyorum. Kardan temizlenmiş ama şöyle böyle. Biraz ay yüzeyi gibi. Hem yapısal bozukluklar var. Hem de pist üzerinde donmuş karlar var. Vnukova havalimanı pistinin teker koyduğumuzda neredeyse pistin tamamı önümüzde duruyor. Uçak kayar mı? Endişesini hep taşırım bu havalarda. Ama çok yumuşak bir iniş gerçekleşiyor. Zamanında ve doğru reverse açıyor. Frenleme o kadar güzel ki, altımızdaki pistin pusularına düşmüyoruz. Köprüye yanaşıyoruz. Kapı açıldığında arada köprüde olsa dışarıdaki –16 derece uçağın içindeki 23 dereceye çullanıyor. Ve titremeye başlıyoruz. Kabin Amiri İzlem Güvercin’e veda ediyoruz.
Moskova hala yılbaşı havasında. Her yer ışıl ışıl. Aralardaki atlı karıncalar yeni sökülmeye başlanıyor. Her taraf buz gibi ama kente özgü bir sıcaklık var. Otele yerleşiyoruz. Otelin binasını Stalin yaptırmış. Mimarlara projeyi hazırlatmış. Ama mimarlar korkudan iki ayrı proje çizip Stalin’in seçimine bırakmışlar. Proje onaya gönderilmiş, Stalin ikisini birden imzalamış. Kimse korkudan birinin imzalanması gerektiğini söyleyememiş. Bu yüzden binanın bir yüzü bir proje, diğeri de ikinci projeye göre yapılmış. Ortaya yine de sanatsal bir yapı çıkmış.
Otelde bir soluk alıp dışarı fırlıyorum. İçimdeki termal kıyafetinde pek bir faydası olmuyor. Yürüyüp kentin dokusuna katılıyorum...
Ciddi araştırmalar bildiklerimizin sıralamasını değiştirdi. Biz daha çok yemek masalarının kirli olduğunu, yapısal nedenlerinden dolayı mikrop yuvalarının daha kolay oluştuğunu düşünüyorduk. Dökülen yemekler, sıçrayan yağlar, içecekler hep açılıp kapanan yemek masalarının hareketli kolları arasına ve girdikleri bölgelere yerleşiyorlardı. Elbette bu durum tüm temizlik standartlarının yükselmesine rağmen devam ediyor.
Ama asıl mikrop yuvası birinci liginde koltuk arkasındaki cepler ilk sırayı alıyormuş. İkinci sırada ise başımızı koyduğumuz yerdeki başlıklar. Sonra diğerleri geliyor. Koltuk arkası yani oturan yolcunun önündeki cepler tam bir felaket. Bu cepler iki tür yapıya sahipler. Bir kısmı tamamen deri ile kaplı biçimde bir kısmı ise dışı file ile yapılmış olanlar. Fileli olan koltuk cepleri diğerlerini göre biraz daha temiz.
ŞAŞIRTAN SONUÇ
Kanadalı bir grup Porter Airlines, Air Canada ve WestJet’in toplam 18 uçuşuna katıldılar. 100’den fazla numune aldılar. Ottowa-Montreal arasındaki uçuşlarda alınan numuneler üzerinde ciddi bir inceleme yapıldı. Uçakta çok sık dokunduğumuz ama temizlik ekiplerinin kolayca ulaşabildikleri yerlerde bile ciddi tehlikeli bakterilere rastlandı. Koltuk ceplerinde akıl almaz türden mikropların kol gezdiği ortaya çıktı. Bu kısa uçuşlarda koltuk ceplerinde dışkıya bile rastlandı. Yolcuların koltuk ceplerine kirli çocuk bezi, kullanılmış tampon, yarısı yenilmiş sandviç, prezervatif koydukları gözlendi. Akıllı telefonlarda üzerlerindeki mikropları hızla konuldukları koltuk cebiyle paylaşmışlardı. Araştırma yapılan her uçuşta emniyet kemerleri, tepsi tablası yani masalar, koltuk başlığı koltuk önü cebi ve tuvalet sifon basma düğmesi temizlendi.
18 kısa mesafeli uçuşlarda toplanan örnekler, farklı bakteri türü için maya, küf, E. coli ve diğer patojenleri test eden mikrobiyolog Keith Warriner tarafından Guelph Üniversitesi’ndeki bir laboratuvarda analiz edildi. Warriner, sürtünen yüzeylerin neredeyse yarısında, bir kişiyi enfeksiyon riskine sokabilecek bakteri veya maya ve küf içerdiğini belirtti. Warriner’in yüzeylerin iyi temizlenemediğini öne sürdüğünü söylediği 18 uçuşun uçaklarının çoğunda maya ve küf tespit edildi. Warriner için en ilginç bulgu, hem koltuk cebinde hem de koltuk başlığında tespit edilen E. coli bakterileriydi. E. coli’nin varlığı fekal kontaminasyonu gösterir ve bakteriler ishal, kusma ve karın ağrısı gibi semptomları olan bağırsak enfeksiyonlarına neden olabilir. Araştırmacı, koltuk ceplerinde rastlanan dışkı kirliliği ciddi bir biçimde izlenmeli ve uçuş ekipleri özellikle bebekli yolcuların kirli bezleri atması için yönlendirme yapmalarının gerekli olabileceğini vurguladı.
Sonuçta; uçakların bütün çabalara rağmen, operasyonel nedenlerle yeterince temizlenmediği ortaya çıkarken, her havayolunun bunu ciddi bicimde gözden geçirmesi gerektiği fikri ağırlık kazandı. Hijyenik uçak olamayacağı ama en yakın şartların sağlanması konusunda Dünya Sağlık Teşkilatının da IATA ile işbirliği yaparak yeni denetim formülleri üzerinde çalışması gerekiyor. Bu kirliliğin bir cezası olmadığı sürece de işletmeciler sorunu göz ardı etmeyi sürdürecekler gibi görünüyor.
SON yılların havacılıktaki en büyük icadı büyük ihtimalle drone’lar. Aklıma daha başkası gelmiyor. Geçtiğimiz yıl drone’larla paket servisi, kargo yapılırken, drone taksi uygulamalarında da büyük yol alındı. Gelecek belki de erkek arı olan drone’larda... Hayatımızı inanılmaz bir biçimde kolaylaştıracaklar. Dubai semalarında bir drone taksi uçalı hayli zaman oldu. Ticari bir gerçeğe doğru gidiyor. Öyle geniş bir yelpazesi var ki, çocukların en kıymetli oyuncaklarından büyüklerin önemli bir iş alanı haline de geldi. En güzel görüntüler drone’lardan geliyor. Üstelik maliyeti çok ucuz. Tanesi 100 liradan az modellerden başlayarak gelişmiş, kaldırma gücü yüksek yüzbinlerce dolarlık drone’lar ne yazık ki kuşlardan sonra uçakların başına bela oldu. Tabii suç drone’larda değil, onları kontrolsüz biçimde uçuranlarda. Oysa çoğu uydu bağlantılı Drone’lar iyi bir bicimde kontrol edilebiliyorlar, sahibine geri dönüyorlar. Geçtiğimiz yıl dünyada 5 binden fazla drone’un uçaklara kontrolsüz bir biçimde yaklaştığı rapor edildi. Uçaklara çarpan drone’ların sayısı da küçümsenmeyecek kadar çok.
YENİ TERÖR ARACI
Londra’da önce Gatwick, ardından Heathrow Havalimanlarında ortaya çıkan drone tehlikesi havacılık güvenliğini kara kara düşündürüyor. Bu Dorene’lar yüzünden Yüzlerce uçak seferi iptal edildi, on binlerce yolcu perişan oldu. 30 milyon dolarlık bir zarar oluştu. Kontrolsüz drone’lar artık güvenlik güçleri tarafından terör aracı sayılıyor. Gatwick’teki olayla ilgili olarak 47 yaşındaki Paul Gait ile 54 yaşındaki eşi Elaine Kirk-Gait gözaltına alındı. 5 yıl hapis cezası istemiyle yargılanacaklar.
Anlaşılan o ki drone’lara karşı önlem alınması gerekiyor.
NEDEN TEHLİKELİ
“Minik bir drone, koskoca uçağa ne yapabilir ki” diye sorabilirsiniz. İnişte veya kalkışta motora vuracak bir drone büyük bir kazaya neden olabilir. Veya üzerinde patlayıcı olan drone’un havalimanı apronunda veya terminalinde oluşturabileceği kargaşayı düşünmek bile istemiyorum.
İSTANBUL Atatürk Havalimanı’na giren ‘Business yolcu’ ya da ‘özel yolcu’ salonunu kullanma hakkı kazanmış yolcu ‘Check-in’ işlemlerinden sonra doğruca ayrı bir girişe gidiyor. Orada, özel güvenlikten geçiyor, sonra pasaport kontrolü. Hepsi yan yana ve sadece bu özel yolcular için. Sonra hop kendisini CIP salonda buluyor. İki katlı, yiyecek içecek ve konfor cenneti. Hepsi kısa mesafeler içinde, yorulmadan salona ulaşıyorsunuz. İçinde masajdan yataklı dinlenme bölümlerine, çok geniş yelpazede yiyecek alanlarına kadar her şey var. Çocuklar ve büyükler için eğlenceli noktalar, otomobil yarışı ya da dev ekranda golf gibi onlarca aktivite.
Yeni havalimanında dış hatlar THY CIP salonları ise üst katta. Biri 9 bin 200 metrekare. Diğeri daha sonra yapılacak olan Exclusive Lounge ise 1800 metrekare. Atatürk Havalimanı’ndaki İstanbul Lounge’da ne bulunuyorsa hepsi var. Artı olarak çocuklar için seviyesi düşürülmüş, kolay ulaşılabilir yiyecek deskleri gibi ayrıntılar da dikkat çekiyor. Alabildiğine yeşillikle donatılacak. Pideden, simide kadar çok geniş bir yelpazede fırınlar çalışacak. Kütüphane, yatak odaları mükemmel görünüyor. İç mimari tasarımı İngiliz Softroom firması tarafından yapılmış. Daha sonra THY ve DO&CO temsilcileri yorumlarını katmışlar, projede revizyon yapılmış. Yaklaşık maliyetin 45-50 milyon Euro civarında olacağı tahmin ediliyor. İnşaat hızla sürüyor. 3 Mart diye ilan edilen açılışa yetişir mi bilemiyorum.
GENEL GÜVENLİK GEÇİŞİ
İdeal olan ve THY’yi daha yukarı taşıyacak tasarım aslında bu bölümlerin girişlerinin terminalde ayrı bir kapıdan direkt yapılmasıydı. Ama bu olmadı. Yer tahsisleri yapılırken hiç dikkate alınmadı. Bu olsaydı özel yolcu sistemi gerçek bir konfora sahip olacaktı. Paranın da tam karşılığı olacaktı. Yani business bir yolcunun Los Angeles’a gidiş gelişi 45 bin TL’den fazla. İstediği lükste elbet fazla. Ama şimdi bu salonlara ulaşmak için check-in yapıldıktan sonra genel güvenlik alanlarına giriliyor. Sonra belki ayrı bir hat olsa da pasaport kuyruklarına geçiliyor. Sonra Duty Free alanlarından dolaşılarak yolcu özel salona ulaşıyor. Mesafeler uzun. Alışveriş yapsınlar diye formüller çoğaltılmış. Transit yolcular için de mesafe sorunları var ama direkt dışarıdan gelecek yolcular için konfor çok düşük.
Yeni salonda en önemli ayrıntılardan biri sanat galerisi. İstanbul Modern tarafından organize edilecek galeri çok hoş oluyor. Özellikle yabancı yolcular için büyük sürpriz. Uçaklarını uzun süre bekleyecekler için de bir soluk alma noktası. Tablolar, heykeller satılacak mı? Bu nasıl organize edilecek bilmiyorum. Belki belli zamanlarda müzayede bile düzenlenir. Güzel olur. Galerinin geleneğinde var mı bilmiyorum ama Oya Eczacıbaşı’nın deneyimli dokunuşları mutlaka burayı çok farklı bir galeri yapacaktır.
ELBETTE yine üzülmüştük. 2017 yılı havacılık kazalarındaki can kaybı sadece 59 kişiydi. Bu bütün zamanların en az kaza olan yılının rakamıydı. 2017 yılında 14 uçak kazası meydana gelmişti.
Ama 2018 yılında öyle olmadı. Toplam 16 uçak kazası yaşandı. Bu havayolu uçaklarında toplam 555 kişi hayatını kaybetti. 2015 yılında kaza sayısı 14, can kaybı 186 yolcu idi. 2016 yılında ise bu sayı kaza sayısı 3 artarak 17 ve hayatını kaybeden yolcu sayısı 258 olmuştu. 1985 yılında ise diğer birçok yıldan daha az kaza olmasına rağmen can kaybı 2010 kişi ile en acı yıl olarak kayıtlara geçmişti.
189 kişi hayatını kaybetti.
Geçen yılı en acı kazalarından biri Endonezya’da meydana geldi. Lion Havayollarına ait yeni nesil Boeing 737 Max 8 tipi 200 yolcu kapasiteli uçak kalkıştan 13 dakika sonra denize çakıldı. 189 kişi hayatını kaybetti. Jakarta-Pangkalpinang seferini yapan JT610 sefer sayılı uçağın kalkıştan sonra bir alçalıp bir yükselerek anormal duruma girdiği açıklandı. İrtifada kalamayan uçağın bir gün önce bir arıza verdiğini ama onarıldığını söyleyen Lion havayolu Yetkilileri Boeing’i suçladılar. Bir yazılım hatası olduğu tartışmaları sürüyor.
29 Ekim de meydana gelen kazadan sonra Lion Air’de ölümle sonuçlanmayan bir kaza daha yaşandı. Sabıkası çok havayolu ile ilgili bir sürü hata ortaya çıktı. Boeing suçlamaları kabul etmiyor, yine de B737 Max kullanıcıları uyarıldı ve bazı değişiklikler yapıldı.
2019 kazasız bir yıl olur umarım.
Evet, umutlarımız 2017 yılında çok artmıştı. Geçen yılı belki de hiç kazasız ama can kaybı olmadan geçecek bir yıl olarak düşlemiştik. Belki 2019 kazasız bir yıl olur. En güvenilir yolculuk olan havayolu yolculuğu bu yıl umarım bütün zamanların rekorunu kırar ve hiç can kaybı olmadan çok çok uçarız.
STEWARD, yani erkek kabin memuru. Host da deniyor. Hostesin erkek olanı. Cenk Öcal’ı Singapur’da yol ortasında tanıdım. Yanında üçü kadın ikisi erkek Sofya’da bilet satış rekoru kıran acente sahipleri ile geziyordu. Sebebi onlara başarılarından dolayı bu geziyi planlamış ve Singapur uçuş noktasını tanıtıyordu. Konuşurken öğrendim ki, Sofya’daki yabancı acenteler Sofya’dan İstanbul’a oradan da Uzakdoğu’dan Amerika’ya kadar geniş bir yelpazede THY bileti satıyorlarmış. Uzun uzun sohbet ettik. O zaman THY Sofya Müdürü’ydü. Görüşelim dedik. Ben espri olsun diye ‘New York Müdürü olmadan pek fazla görüşmeyiz’ dedim. Sadece şakaydı. İki ay sonra Cenk New York’dan aradı. THY New York Müdürü olmuştu. Ne çok güldük...
YOLCUYU ARTTIRMA PLANI
İşte onun hikâyesi: 1978 yılında İstanbul’da doğmuş. Henüz 40 yaşında. Bir erkek, bir kız babası. Ömrünün yarısını THY’de geçirmiş. Tam 20 yıldır çalışıyor. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde okurken 1999 yılında part-time kabin memuru olarak THY’de uçmaya başlamış. Sonra uluslararası ticaret üzerine master yaparken mesleğini bırakıp, eşinin de ısrarıyla THY’de yoluna devam etmiş. Kabin memurluğundan sonra Genel Müdürlükte Gelir Yönetimi Birimi’nde görev almış. Kabin memuruyken ‘Yolcu az olsa da biraz rahat etsek gibi‘ geleneksel düşünce yerini bu geçişle, ‘ne yapsak da yolcuyu arttırsak‘ fikri öne çıkmaya başlamış. Dört yıl süren bu görevden sonra yönetim onu ilk yurtdışı görevi olan Bulgaristan-Sofya Satış Müdürlüğü’ne atamış. 5 yıl Sofya’da görev yapan Öcal sonunda ülkedeki ikinci noktası olan Varna’yı uçuş ağına katmış. Başarısı ile birlikte yolu New York’a uzanmış. Şimdi THY New York Müdürü. New York’da THY’nin tanıtımında ciddi bir başarı yakalamış, iyi ilişkileri nedeniyle Birleşmiş Milletler’den başlayarak her kuruluşta THY’nin temsilini sağlamış. New York Borsası’nda açılış gongunu çalmış. THY’nin ofisinin de bulunduğu ünlü Empire State Building’de THY adına kırmızı-beyaz ışıklandırmayı da gerçekleştirmiş. Slotlar elverdiğinde New Jersey’deki Newark Havalimanı’na da uçuşları başlatacak. Şu andaki JFK Havalimanı’nda THY için bir özel salon açılmasına da uğraşıyor. Hayalleri çok heyecanı çok bir adam...
Kısaca kabinden THY New York Müdürlüğü’ne ulaşıp bulunduğu yeri doldurmuş, taşmaya devam ediyor...
30 YILDIR NEW YORK’A UÇUYOR
- TÜRK Hava Yolları New York JFK Havalimanı’na ilk uçuşunu 26 Ağustos 1988 yılında gerçekleştirdi. O zamanlar A310 ile uçuluyordu. Uçak önce Brüksel’e iniyor orada yakıt ikmali yaptıktan sonra JFK için havalanıyordu. A340 uçaklarının gelişi ile direkt uçuşlar başladı. New York uçuşları yaz aylarında günde 3 yani haftada 21, kış aylarında günde 2 yani haftada 14 sefer olarak icra ediliyor. 2018 Ocak-Kasım döneminde toplam 580 bin yolcu taşındı. Aylık ortalama 41-42 bin yolcu THY ile New York’a gidip-geliyor. Doluluk oranı yözde 89.5 gibi, müthiş bir oran. Karşı rüzgara göre değişmekle birlikte ortalama 11 yada biraz fazla süren New York uçuşunun kış tarifesi şöyle:
PETROL fiyatları düzensiz bir şekilde oynadıkça, havayolları fiyat sabitlemek için farklı önlemler alıyor. Bunlardan biri de ‘hedge’ yöntemi. Yani fiyatın sabitlenmesi. Ancak yakıt fiyatları, ani değişikliklere açık. Siyasi ve ekonomik krizler, savaşlar, coğrafi koşullar petrol fiyatlarını sık sık olumsuz etkiliyor. Tedarik kesilebiliyor. Bu da havayollarının ana maliyetleri arasında yakıt giderleri için artış demek. Havayolları da bundan kaçınmak önceden yapılan antlaşmalarla yakıt fiyatlarının sabitliyor. Bu sayede havayolları uzun vadeli yakıt fiyatlarını önceden belirlenen bir fiyatta sabitliyor. Yakıt fiyatları artsa da bu fiyattan alım yapıyor.
ARTIŞTAN ETKİLENMİYOR
Yakıt giderleri bir havayolunun toplam giderinin yaklaşık yüzde 15’ini oluşturuyor. Artışlarla bu oran bazen yüzde 20 hatta 25’e kadar da çıkabiliyor. Havayolları hedge anlaşmaları yaparak, toplam maliyetlerini sabit tutmuş oluyorlar. Yakıt fiyatlarında olan ani bir artış maliyetleri arttırıyor, bu da öngörülen kâr oranlarında da düşüş demek. Hedging kâr oranlarının da azalmasının önüne geçmiş oluyor. Havayolları genelde 6 ay ile 1 yıl arasın da hedging anlaşmaları yapmakta. Bu konuda şirketlerden danışmanlık alınıyor. Örneğin yakıtta artış ön görülüyor. Şirketler alacakları yakıt
miktarını belirleyip fiyat pazarlığı yapıyor.
SATIN ALMA HAKKI
Havayolları isterse pazarlığını satın alarak farklı bir boyuta da taşıyabiliyor. Bu sistem sayesinde havayolları belirtilen bir zaman içinde belirtilen miktarda yakıtı, önceden sabitlenen fiyatlarla satın alma hakkını elde ediyor. Bu sayede yakıt fiyatları kontratta belirlenen miktarı aşarsa, şirket eski fiyattan ödeme yapıyor. Eğer yakıt fiyatlarında ön görülenden daha fazla bir düşüş ortaya çıkması durumunda ‘Collar Yöntemi’ devreye giriyor. Taban fiyat belirleniyor. Bu sayede şirket piyasa fiyatlarının üzerinde ödeme yapmamış oluyor. Yapı olarak satın alma hakkı işlemine benziyor. Ancak Swap işlemi daha katı kurallara sahip. Satın halka hakkı, havayoluna belli bir süre için de belli bir fiyattan yakıt alma hakkı verir. Swap işlemi havayolunu belirtilen miktar yakıtı, belli bir süre içinde, sabit bir fiyatla satın almaya yükümlü kılıyor. Yani havayolu yakıtı satın almaktan cayamaz.
HANGİ HAVAYOLU NE KADAR HEDGİNG YAPIYOR?