Havacılık dünyası ilginç bir davaya tanıklık etti. Hakkında yolsuzluk suçlaması nedeniyle Nissan’ın eski CEO’su Carlos Ghosn Tokyo’daki evinde göz hapsinde tutuluyordu. Bunun için yargılandığı mahkemeye de 18 milyon dolar gibi bir kefalet ücreti yatırılmıştı. CEO bu davanın bitmeyeceğini ve sonunda mahkum olacağını düşünerek Japonya’dan kaçmaya karar verdi. Amerikalı eski özel kuvvetler görevlisini Michael Taylor ve George Antone Zayek’i kaçırma operasyonu için tuttu. Artık onlar mafya tipi işler yapıyorlardı. Bu yaygın bir durumdu.
2 KİŞİ BİNDİ, 3 KİŞİ İNDİ
İşi organize ettiler ve iki Amerikalı MNG grubundan kiralanan TC-TSR tescilli ultra uzun menzilli Global Express XRS uçağına Dubai’den binip Osaka’ya uçtular. Geç saatlerde aynı yolcular benzeri kargolarla tekrar uçağa geldiler. Uçakta iki yolcu vardı. Yanlarındaki müzik ekipmanları olan koca kutu Osaka Kansai Havalimanı handling (yer hizmetleri) şirketi ekiplerince bütün güvenliklerden geçirilerek uçağa yüklendi. Uçak İstanbul Atatürk Havalimanı Genel Havacılık apronuna indiğinde pilotlar ofise çağırıldı ve karanlık bir bölgeye park ettirilen uçaktan inen iki özel kuvvetlerden ayrılmış kişi hemen pasaporta gidip işlemlerini yaptırıp Atatürk Havalimanı Genel Havacılık Terminali’nden ayrıldılar. Uçakta pilotlar ve kabin ekibi yoktu. Uçağa Ticaret Müdürü Okan Kösemen gelip CEO Carlos’u alıp bir başka MNG işletmesindeki TC-RZA yani Reza Zarrab’ın eski uçağına bindirilerek Beyrut’a götürdü. İki kişinin getirildiği uçaktan üç kişi inmişti. Sadece CEO alınıp ikinci uçağa geçirildi. Öyle yapılmasının nedeni, uçağın Osaka-Beyrut uçuşu için uçuş planı doldurması Japon Sivil Havacılığı’nın dikkatini çekebilirdi. Bu yüzden aktarma yapıldı. Savcıda bunu böyle belirtmiş.
TİCARET MÜDÜRÜ YÖNETTİ
Operasyonun uçuş kısmını MNG’nin işine son verdiği Ticaret Müdürü Okan Kösemen yönetti. İddiaya göre o da eşi ve çocuğunu kaçırma tehdidinde bulunan Amerikalıların baskısı ile yapmıştı. Elbette ücretini aldığı da iddia edildi. Ama duruşmalarda hesaplarında rastlanan paraların şirketinin ikramiye olarak verdiği paralar olduğunu söyledi. Toplam 6 ay süren tutuklu yargılamalar sonucu MNG eski Ticaret Müdürü Okan Kösemen, kaptan pilot Noyan Pasin ve ikinci pilot Bahri Kutlu Sömek göçmen kaçakçılığından 4 yıl 2’şer ay hapis ve 31 bin 40 lira para cezasına çarptırıldılar. Elbette istinaf yolu açık. Diğer uçağın ekibi yani kaçağı doğrudan Beyrut’a götüren ekibin tamamı beraat etti. Duruşmalar bittiği için yazıyorum. Gerçi henüz kesin sonuca gidilmedi ama gelinen nokta havacılık hukuku için çok ilginç sorularla dolu.
Dünyanın en hızlı uçağı gelecek yıl tezgâha konacak. Şirketi ile birlikte tam adı: Boom Overture Supersonic Transport Airliner. Yolcu kapasitesi 65 ile 88 arasında değişiyor. Kalem gibi bir uçak, 60 metreden biraz daha fazla uzunluğa sahip. 7 bin 868 km öteye uçabiliyor. Saatteki hızı 2.2 Mach. Yani 2 bin 695 km. Şu anda uçtuğumuz bütün ticari havayolu uçaklarının süratinin iki katından da fazla. Örneğin 7 saatlik uçuşla gidilen Singapur-Dubai uçuşu 4 saate düşecek. İstanbul-New York uçuşu da 10 saat yerine yaklaşık 5 saat gibi olacak. Overture, süpersonik uçuşta kalıcı yeni bir çağın ilk yolcu uçağı olacak. Daha hızlı, daha verimli ve sürdürülebilir teknolojiyle Concorde’un mirasını geliştirecek.
ÇOK YÜKSEKTEN UÇACAK
Yeni nesil süpersonik yolcu uçağı 60 bin feet yüksekten uçacak. Yani seyir yüksekliği 20 bin metrenin üzerine çıkacak. Oysa yolcu uçaklarının çoğu 10-11 bin metre ya da biraz üzerinde uçarlar. Bazı özel jetler yani business jetler çok daha yükseğe çıkar. Ama hiç birinin uçuş tavanı 20 bin metre değildir. Bu uçakla tepeye çıktığınızda pencereden bakınca Stratosferik görünümler ortaya çıkar. Tavan yüksekliğinde seyir halindeyken yukarıdaki uzayın karanlığını ve aşağıdaki dünyanın eğriliği görülür. Yani dünya portakallaşır.
Geniş pencereleri olan uçağın içi bir hayli gün ışığı da alıyor. Koridorun iki tarafında pencere önlerinde business koltuk olan Booom Overture, özel eğlence sistemlerinin en gelişmişleri ile donatılacak. Uçağın dış yüzeyine konacak çoklu kamera sistemi ile aşağı ya da yukarı bakış seçilerek seyir doyumsuz hale gelecek. 2 pilot ve 5-6 kabin memuru standart uçuşlar için yeterli ekip sayısı olarak açıklandı.
Aylardır tartışılıyor ‘sağlık pasaportu’ ya da ‘aşı pasaportu’. Aşı pasaportu konusunda şiddetli itirazlar var. Ayırımcılık yapılacağı söyleniyor. Haklı bir yanı var mıdır bilmiyorum. Uzun uzun düşününce evet. Bir ayırımcılık oluyor. Ama sağlık pasaportu olursa, elbette içinde aşılamalarla ilgili tarihlerde yer alacak. Havayolu yolculuğundaki düşüş sürüyor. 2019’a göre yolcu düşüşü birkaç ay öncesi yüzde 61 idi. Şimdilerde bu rakam yüzde 65.9’a yükseldi. Yani uçuşlar artsa bile yolcu sayısı düşüyor. Uçakların doluluk oranları düşüyor. Bu hiç hoş bir durum değil. Havayolları arasında yeni iflasları gündeme getiriyor.
TESTLER UZUN SÜRÜYOR
Koronavirüs testlerinin sonuçlarını almak uzun sürüyor. Güvenirlilik azalıyor. Yani uçağa binmeden önce bir test yapılsa ve sonucu 1-2 dakikada çıksa her şey daha hızlı ilerleyecek. Ama şu an yaygın durum bu değil. Sağlık pasaportları ile ilgili geniş bir araştırma yapan Daniel Martinez Garbuno şöyle diyor: “Sağlık pasaportları, seyahat eden halk arasında güveni yeniden kazanmanın bir yolu olarak seyahat endüstrisinin en son gelişmesidir. Muhtemelen sağlık pasaportları, salgın sona erdikten sonra bile seyahat deneyimimizin kalıcı bir parçası olacak. Seyahat endüstrisi, hava bağlantısını yeniden sağlamak için sağlık pasaportlarının kullanılmasını teşvik etmek zorunda. Koronavirüs krizi nedeniyle, birkaç havayolu ve kuruluş farklı sağlık pasaportlarını deniyor. Yakın zamanda, British Airways ve American Airlines Verifly sağlık pasaportunu başlattı. Bu arada, Uluslararası Hava Yolculuğu Birliği (IATA), IATA Seyahat Geçişini tanıtıyor. Aslında, hepsi gezginler için ‘dijital pasaportlardır’. Yolcuların seyahat planlarını varış noktalarının koronavirüs sağlık gereksinimleri ile eşleştirmelerine izin verir ve bu uçuş hareketini hızlandırır.”
MOBİL UYGULAMA
MAALESEF pek de hoş bir cümle değil ancak bu senenin gerçeği, ‘Bu yazı unutun’. Belki iç hat uçuşlarında ciddi bir sorunla karlılaşılmayabilir ancak uzaklara gitmek bu yaz da hayal olacak. Havayolu şirketleri uçuş programlarını tamamen hayali olarak yapıyorlar. Kesin olarak uçuşa kapalı olan ülkeler için bilet satışları yapılmıyor ama testler şart koşulan birçok ülke için uçuş garantisi verilmeden iyi niyetli satışlar yapılıyor. Ağırlıklı olarak Amerikalı bilim insanlarının sık aralıklarla yaptıkları global uçuş projeksiyonlarında yapılan açıklamalar her seferinde, ‘Aşıya rağmen’ gibi sözcüklerle başlıyor. Kimi uçağa çift maske ile binmenin daha garanti olduğunu söylüyor, kimi ise çift maskenin havaya doyumunu çok düşüreceği için sakıncalı buluyor.
ÜLKELER GÜVENMİYOR
Hem bir ülkeye giderken hem de dönüşte PCR testi isteniyor. Test yaptırmış olsanız bile bazı ülkelere girişinizden itibaren değişik gün sayılarında karantina şartı koyuluyor. Avrupa ülkeleri koydukları kuralları her gün ağırlaştırıyorlar. Oturma izni olanların bile Avrupa’ya uçuşları çeşitli kurallarla zorlaştırılıyor. İnsanlar yurtdışına gittiklerine gideceklerine pişman oluyorlar. Eve dönmek de gerçek bir eziyet haline dönüşebiliyor. Bunun sebebi ise ülkelerin birbirlerine güvenmemesi.
İÇ HAT CAZİP HALDE
Yurtdışında yaşanması muhtemel bu zorluklar sebebiyle iç hat uçuşları yolcular için hala çok cazip. Tatil için şimdiden milyonlarca insan kendi ülkelerinde programlar yapıyorlar. Bu konuda ise en şanslı ülkelerden bir tanesi Türkiye. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde gidecek çok yer var. Gerçi gittiğimiz yerlerde sosyal mesafeyi, hatta hijyen şartlarını hiçe sayıp maskeler fora durumuna da giriyoruz. Havalimanlarında ise sıkı tedbirlere rağmen uçaktan inen yolcular pasaport açıklarında bir anda sosyal mesafeyi sıfıra indiriyorlar ve bulaşıcılığın etkisini de tavana çıkarıyorlar.
SAHTE TEST SONUÇLARI SORUN YARATIYOR
HAVAYOLLARININ durumu giderek zorlaşıyor. Uçuşlarda yolcular maskelerini ekiplerin müdahalesi korkusu ile çıkartmasalar da ülkelere girişlerde istenen test sonuçlarına dahi kuşkulu bakılıyor. Bunun sebebi ise sahte test sonuçları. Sahtekârların hazırladığı sahte test sonucu belgelerinin havada uçuşması sebebiyle gidilen ülkelerdeki kontrollerden geçişler giderek zorlaşıyor. Ülke girişlerinde her belgeyi titizlikle incelemek de ciddi zaman aldığı için pek mümkün değil. Sonuç olarak, başka ülkelere, uzak diyarlara uçmayı bu yaz unutacağız gibi görünüyor. Programlarınızı buna göre yapın. Birkaç ucuz bilete kanıp şimdiden yapacağınız yaz programları tatillerinizi iki kat daha fazla rezil edebilir.
Durum hiç iç açıcı değil. Salgın şeklini, biçimini değiştirerek artıyor, yaygınlaşıyor. Her hafta bir ülkenin kapılarını kapattıkları haberleri geliyor. Salgının beklenmedik yaşlarda da görüldüğü ihbarları çoğalıyor. Ülkelerin sağlık bilim otoriteleri kararlarında sürekli değişiklikler yapmak zorunda kalıyorlar. Kısıtlamalar artıyor, toplumsal tepkilerde çoğalıyor.
Havayolu şirketleri uzun süredir içinde kıvrandıkları durumdan çıkmayı hedefleyemiyorlar. Geçici tedbirlerle yollarına devam ediyorlar. Kimi zaman uçulan hatlar iptal ediliyor, kimi zaman uçaklar yüzde 30-40 gibi maliyetleri kurtarmayan yolcu dolulukları ile uçuyorlar. Havayollarının toplam zararı 118 milyar doları çoktan aştı. Yolcu kaybı bir türlü durmuyor. Nakit zorunluluğu artıyor. Bu yüzden birçok havayolu şirketi, bu yazı geçtik, gelecek sonbaharı, kışı kurtarmak için kampanyalarla uzun vadeli bilet satışlarına başladılar. 2022 yazını bile kampanyalara katan şirketler var. Bilet fiyatlarını sadece Business sınıfında yükselten şirketler ekonomi sınıfında ise indirimler yapıyorlar.
KÂRLI GÖRÜNÜYOR
Bu durum geleceğin yolcuları için de fırsatlar yaratıyor. Tabii çok uzun vadeli seyahat planlamaları yapanlar için kârlı görünüyor. 1 Euro’dan başlayıp 29.90 gibi fiyatlara satılan uçak biletlerinin sayıları da arttırılıyor. Genellikle kampanyalarda dış hat uçuşlarından nakit sağlamak hedefleniyor. Çünkü birçok ülkede iç hat uçuşlarında sabit tutulan bilet fiyatları ile giderek artan bir hareketlilik sağlandı. Dış hatlarda her gün ortaya çıkan yeni kurallar, koronavirüs testlerinin karşılıklı arttırılması gibi nedenler yolcuyu ürkütüyor. Uzaklara gitme planlarından hızla vazgeçiliyor. Bu durum uçak tiplerini de etkilemeye başladı. Geniş gövdeli, çift koridorlu, uzun menzilli uçaklara olan ilgili de azalıyor.
Elektrikli otomobiller yeryüzünün kirliliğinin çehresini değiştirecek. Hele büyük kentlerde egzoz dumanı ve çıkan kurşun hepimizin yaşamına giriyor. Metaller vücudumuza saplanıyor. Ama şimdi çok ağır olsa da elektrikli otomobiller yeryüzündeki büyüyen felaketi değiştirecekler. Avrupa ve Amerika da elektrikli otomobil kullanımı katlanarak artıyor.
EN AZ 7-8 YILI VAR
Bizde henüz çok ağır. Şarj istasyonları dahil sistemin birçok eksiği var. İnsanlar hala dizel otomobiller alıyorlar. Bizdeki değişimin nereden baksanız 7-8 yılı var. Tümüyle değil tabii. Elektrikli uçaklar gökyüzüne de çıktı. Ama sayıları az. Menzilleri düşük. Hala pil sanayii ya da bataryalar yeterince uzun enerji vermiyorlar.
BU İŞİN ÇÖZÜMÜ NE?
Pandemi nedeniyle uzak düşsek de, telefonda çok hoş sohbetler yaparız Sani Şener’le. TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı Şener büyük çalışan ordusunda her zaman kadın yöneticilere gözünü kırpmadan büyük sorumluluklar vermiştir. Diyor ki, “TAV’da her zaman doğru koltuklara doğru insanları oturttuk. Nüfusun yüzde 50’si kadın. Bu yüzde 50’den yararlanmayan hiçbir ülkenin veya şirketin başarıya ulaşabileceğine inanmıyorum.”
PARA AKIŞININ BAŞINDA
Geçen hafta konuşurken şirketin bütün para akışının başına 1999 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde mezun olmuş, Burcu Geriş’i getirdiğini anlattı. London Business School ve Columbia Business School’dan MBA derecesi alan Geriş henüz 2005 yılında şirkete katılmış. TAV Havalimanları Holding bünyesine 2005 yılında katılan Geriş, şirketin Proje ve Yapılandırılmış Finansman Bölümü’nün başında yer almış. 2012 yılında şirketin CFO’su ve Başkan yardımcısı olmuş. 2015 yılında Dünya Ekonomik Forumu tarafından Genç Küresel Lider unvanına ve 2013 yılında Women’s Forum tarafından Rising Talent unvanına lâyık görülmüş. Thomson Extel’in Avrupa Yatırımcı İlişkileri Anketinde 2015 ve 2018 yıllarında Türkiye’nin En İyi CFO’su seçilmiş. Daha uzun bir başarı hikâyesi var.
Dünyanın en önemli Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği (IATA) salgın ile birlikte muhtemel aşıların nasıl taşınacağını ve işin hacmini belirlemeye çalıştı. Yeni nesil aşıların beklenenden çok daha fazla soğukta taşınmaları gerektiği ortaya çıkınca bu iş için en az 8 bin adet jumbo uçak kargoluk bir taşıma gerekeceği ilan edildi. Her uçağın 100 ton kargo alacağı hesaplandığında 80 bin tonluk kıymetli kargo hesap edildi. Ancak bu gerçeği yansıtmadı.
50 BİN TON
Bugün dünyada 80’den fazla, faz 3 çalışması başlamış koronavirüs aşısı var. Bunlardan kabul görenlerin sayılı 4-5’i geçmiyor. Ama şimdilik. Böyle bakıldığında, imal hızı da hesaplandığında yıllık 50 bin tonluk bir aşı kargosu ortaya çıktı. Bu da ortalama kilosu 4-5 dolardan 250 milyon dolarlık bir pazar oluşturdu.
YARIŞA GİRDİLER
Havayolu kargo şirketleri bu taşımadan pay alabilmek için elbette bir yarış içine girdiler. Aşı taşımanın başlangıçta soğuk zincir şartlarını çok zorlayacağı sanıldı. Özellikle Pfizer-Biontech aşısının -70 derecede saklanması ortaya çıkınca soğuk konteynerlerin beslenmesi ciddi sorun yarattı. Ama Pfizer bu arada Cool Box (Soğuk Kutu) oluşturdu ve aşıların çok daha sağlıklı ve kolay taşınmasını sağladı. Geleneksel üretimdeki aşılar, örneğin Çin aşıları için böyle bir sorun çıkmadı. Soğuk zincir aralığı çok düşüktü. Böylece nakli daha kolay oldu. Birçok havayolu kargo uçakları yerine zaten pandemi nedeniyle yerde bekleyen yolcu uçaklarını da kullandılar.