Dünyanın birçok ülkesinde kontrol programları ile COVID-19 endemik bir hastalık olarak tedavi ediliyor. Bulaş riski aşılamalarda giderek azaldı. Türkiye’de de maske yasakları kademeli olarak kaldırılsa da hâlâ sorun tamamen bitmiş değil. Aşılarını yaptırmamış, ya da üç doz yerine sadece iki doz ile yetinmiş kişiler için bulaş riski çok yüksek. Peki, böyle bir durumda maskeleri tamamen çıkarmak doğru mu? Bu sorunun cevabı ülkelerin sağlık bakanlıklarında, ana sorumluluk yüklenici Dünya Sağlık Örgütü’nde. Geniş bir tartışma içerebilir. Ben daha çok ‘uçakla yolculukta maskeleri kaldırma zamanı geldi mi?’ sorusunun cevabını arıyorum.
Amerika Birleşik Devletleri’nde bazı şirketler iç hat uçuşlarında maske zorunluluğunu kaldırdılar. Ama dünya geneline baktığınızda hala havayolları uçuş boyunca maskenin takılmasından yana tavır koyuyorlar. Sonuçta özellikle dış hat uçuşlarında farklı ülkelerden gelen yolcular yan yana oturuyorlar. Bu ülkelerin hepsinde birden COVID-19 riski tamamıyla geçmiş değil. Örneğin Çin’de bir kentte biten salgın başka bir kentte yeniden ortaya çıkıyor. Uzakdoğu ülkeleri uçakta maske konusunda dirençli davranıyorlar. Havayolları pandeminin darbesini en fazla yiyen sektör olduğu için, aceleci davranmıyorlar. Havalimanlarında ise check-in ve boarding kuyruklarında maske şartı bana göre daha bir süre sürmeli.
YOLCULARIN SABRI BURAYA KADAR
Elbette yolcuların bütün uçuş boyunca bir maske ile seyahat etmeleri hiç de kolay değil. Ama hala uçakla yolculukta farklı ülkelerden gelen yolcuların yan yana uçuşlarında risk var. Hele hepsinin virüsü taşımadığından emin olmak mümkün değil. Ama bir koltukta yan yana oturduğunuzda maske yoksa ve siz ‘nasıl olsa atlattık’ deyip de çok rahat davranırsanız risk altına giriyorsunuz demektir. Örneğin Türk Hava Yolları ciddi bir transit yolcu taşıyıcı. Yolcuların kimi Afrika ülkelerinden, kimi Uzak Doğu’dan ya da Latin Amerika ülkelerinden geliyor. Diğer yerlerden gelenlerin de test istenen ülkelerden bazılarından alınan test sonuçlarının giderek sahtelerinin artması daha da rahatsız edici. Dünya Sağlık Örgütü pandeminin tamamen geçtiği kanısında değil. Kabin ekipleri için de maskeleri indirmek için henüz çok erken.
KORUNMAK SİZİN ELİNİZDE
Aslında araştırmalar dünyanın bu dertten tam kurtulmasının 2024 yılına kadar süreceği görüşündeler. Peki, o zamana kadar maske ile mi uçmak gerekiyor? Bu sorunun cevabı giderek sorumluluğu kitlelerden fertlere devrediyor. Sürekli maske takılması konusunda Uzak Doğu’nun birçok ülkesinde sorun yok. Onlar her şartta maske takmaya alışmış insanlar. Artık kendinizi korumak tamamen sizin ellerinizde. Eğer kısa süre sonra uçaklardaki maske konusu dünyanın her yanında serbest bırakılırsa yeni bir tehlike ortaya çıkacağı aşikar. Ben kişisel olarak ve yaşımla da ilgili maske takmayı sürdüreceğim. Bugüne kadar ikisi Çin, diğer üçü BioNTech olmak üzere 5 aşı oldum. Pimpirikli bir yolcu da değilim. Ama çevremin temizlendiğini sanmıyorum.
Rus havayolu şirketleri geçtiğimiz yıl ve öncesinden başlayarak hem Amerikan Boeing hem de Avrupalı imalatçı Airbus’a birbiri ardına uçak siparişi verdiler. Büyük kısmı geniş gövdeli, çift koridorlu uçaklardan bazılarının imalatına bile geçilmişti. Ancak Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile birlikte önce Boeing çok ciddi bir adım attı ve siparişi verilen 90 uçağı hemen listesinden kaldırdı. Airbus ise 2 adet A350 geniş gövdeli uzun menzilli uçağı teslim etmeyeceğini açıkladı. Jeopolitik nedenlerle yapılan listeden kaldırma, sipariş iptalleri, imalatçıları mali açıdan zorlasa da kararlarından vazgeçmeyeceklerini de açıkladılar. Elbette bu jetlerin muhasebe belirsizliğine yerleştirilmesi, ABD ambargosundan kaynaklanıyor. Ama hiçbir zaman bu uçaklar verilmeyecek anlamına da gelmiyor. Bir barış sonrası oluşabilecek ambargo kaldırma kararından sonra yeniden siparişler için üretim başlayabilir. Uçak siparişlerinde ödemenin büyük kısmı uçağın tesliminden hemen önce yapıldığı için, başlangıç için verilen paralar çok ciddi bir yekün tutmuyor. Zaten fabrikalar Ruslar’dan aldıkları kaparo türündeki paraları da iade etmek zorunda değiller. Siparişlerin büyük kısmı Utair ve Volga-Dnepr içindi. Ayrıca Ukrayna’nın SkyUp Airlines’ı için bugüne kadar teslim edilemeyen 7 uçak bulunuyor.
YEDEK PARÇA VERİLMİYOR
Ülkenin hava taşıyıcıları, tüm filolarının neredeyse yüzde 10’unu oluşturan 79 ticari jetini kaybetti. Bunun temel nedeni, uluslararası uçak kiralama şirketlerinin uçaklarına el koymalarını gerektiren yaptırımlar. Rusya dışında bulunan birçok uçağa el konuldu. Ancak buna cevaben Moskova, Rusya içinde hava kiralama şirketlerine ait uçakları ‘millileştirdi’ ve bu şirketlerin uçaklarını nasıl geri alabileceklerini belirsiz hale getirdi. Rusya bu uçakları sadece iç hatlarda kullanıyor.
Boeing ve Airbus gibi Batılı uçak üreticileri de Rus hava taşıyıcılarına artık yedek parça gönderemiyor. Bu da beraberinde parça sorunu nedeniyle uçakların tehlikeli hale gelebileceğini gösteriyor.
AEROFLAT KÜÇÜLECEK
Gelecek 8 yılda ciddi büyüme planları yapılan ve neredeyse tüm filosu batılı uçaklarla düzenlenen Aeroflat, Ukrayna savaşı ile birlikte kilitlendi. Dünya lideri bir havayolu olma hedefi ise hayali olarak kaldı. Birçok noktaya uçamayan, elindeki uçakların bir kısmına yurt dışında kiralama şirketlerin talimatı ile el konulan şirketin geleceği uzun yıllar yok gibi görünüyor. Ekonomik yaptırımlar yüzünden yedek parça sıkıntısına da düşen havayolunun yoğun iç hatlar operasyonu için bazı uçaklardan parça söküp diğerlerine aktararak sefer yaptıkları bilgileri de yoğunlaşıyor. Şirket, son alınan kararla Türkiye dahil 17 noktaya uçuş yapacak. Ancak bu ülkelerin çoğu para kazandırmayan hatlar. Ayrıca yaptırım kararına katılma ihtimali olan ülkelerde her an uçaklara el konulması endişesi de var.
İŞTE FİLOSU
Pandeminin pençesinden kurtulan uçak imalatçıları yeni nesil uçaklar için gizli bir yarışa girdiler. Elbette bu yarışta hız büyük öneme sahip. Şimdilerde uçtuğumuz yolcu uçakları maksimum 960 km yapabiliyorlar. Bazen arka rüzgârla sürüklenerek seyir hızının saatte bin kilometreyi aştığı oluyor. Böyle bir sürat İstanbul-New York arasının ortalama 9-9.30 saatte kat edilmesi anlamına geliyor. Artık bu sürat havacılık sanayisi için yetmiyor. Yolcular da bu kadar uzun uçmaktan şikayet etmeye çoktan başladılar.
NASA VAZGEÇTİUzay Taşımacılığı adlı Çinli şirket NASA’nın hipersonik deney uçağını örnek aldı. Ve sivil amaçlı uçuşlar için önce 12 koltuklu bir hipersonik uçak geliştirmeye başladı. Tasarım aşamasındaki uçak Şangay-New York arasını 2 saatte uçacak. Kesin olarak açıklanmamakla birlikte uçağın saatteki hızı 5500 km’den az olmayacak. Bu, İstanbul-New York arasını bir saatten biraz fazla zamanda uçması anlamına geliyor. Yani Concorde’un iki katından daha hızlı bir seyahat imkânı sunacak. Bu yeni nesil hiporsenik uçak saniyede bir mil hızla uçacak. Çin’de Şanghay’ın PVG Havalimanı’ndan New York JFK Havalimanı Boeing 777 geniş gövdeli bir uçakla yaklaşık 15 saat sürüyor. Elbette saniyede bir mil hızla (yaklaşık 1:6 km) seyahat ederken, uçmak için mevcut sivil havacılık ile benzer bir yaklaşım yapılamaz. Uzay Taşımacılığı sınıfına giren, hipersonik uçak, seyir irtifasına ulaştıktan sonra ayrılacak olan iki güçlendirici kullanarak dikey olarak fırlayacak. Güçlendiriciler, delta kanat benzeri bir yapıda asılı olacak. Uçak, SpaceX roketlerinde kullanılana benzer bir üç ayak yapısı kullanarak inmeden önce dikey olarak son inişini yaparken, iniş sırası da oldukça benzer olacak. Çinli Uzay Taşımacılığı şirketi, bu konsepti görselleştirmeye yardımcı olan bir animasyonlu video yayınladı. Videoda belirtilen irtifaya ulaştıktan sonra delta kanadından ayrılan 12 kişilik yolcu bölmesi tipi bir araç gösteriliyor. Ayrıldıktan sonra yolcu bölmesi kendi tahrik sistemini çalıştırıyor ve kıtalar arasında son derece kolay bir şekilde yol alıyor.
Dünyanın dört bir yanındaki birçok şirket, onlarca yıldır ticari havacılık kullanımı için süpersonik ve hipersonik seyahat yetenekleri geliştiriyor. Ancak proje gerçekleştirmeye her zamankinden daha yakın gibi görünüyor. Uzay Taşımacılığı, 2023 yılına kadar yörünge altı hipersonik uçağının ilk uçuşunu gerçekleştirmeyi hedefliyor. Bu test uçuşunun temel amacı, tüm teknolojik yönleri büyük ölçekte doğrulamak olacak.
Her şey yolunda giderse, ilk insanlı test uçuşunun birkaç yıl sonra 2025’te yapılması planlanıyor. Ancak bu uçuşların her ikisi de ticari kullanım için geliştirilmekte olandan daha küçük uçaklar kullanılarak yapılacak.
Şirket, tam boyutlu bir hipersonik aracın 2030’dan önce hazır olmasını beklemiyor. Uzay Taşımacılığı veya Çin’de bilindiği gibi Lingkong Tianxing Ltd. şu anda ülkede hipersonik ticari havacılık üzerinde çalışan tek şirket olduğunu iddia ediyor. Şirketin merkezi Pekin’de. Hipersonik ticari uçuşlar mümkün olduğun da en azından ilk dönemde ultra zenginler tarafından erişilebilir olacak.
HAVACILIK sektöründe yakından tanıdığın, hayat hikâyelerinin büyük kısmına tanığı olduğum insanlar bir bir yükseliyorlar. Ben yaşlandıkça onlar kariyer merdivenlerini hızla tırmanıyorlar. Dikkatimi çeken, önlerindeki insanlar, ‘Bir gün benim yerimi kapar’ endişesi yaşamadan yolları açıyorlar. Yani bu benim sektördekilerin bir bölümünde izlemekten en fazla keyif aldığım bir şey. Elbette gurur verici bir durum. TAV CEO’su Sani Şener’i uzun yıllardır tanırım. Atatürk Havalimanı ihalesini kazandıklarında bana işi 22 ayda bitireceklerini söylediğinde çok da inandırıcı bulmamıştım. Ama yanıldım. Bitti. Açıldı ve sonra Ankara Esenboğa, İzmir Adnan Menderes derken dünyanın çok yerinde yeni havalimanları yaptı. Savaşlar, ayaklanmaların yaşandığı bölgelerde bile ayakta durdu. Büyük bir başarı hikâyesinin kahramanı oldu. Başarısını yine büyük bir sorumlulukla sürdürdü. Çok mu yoruldu bilmem. Başarıdan beslenen insanlar kolay yorulmazlar. 1 Mayıs itibariyle daha yukarı çıkıyor. TAV Yönetim Kurulu Başkan vekili olarak çalışacak. Yukarıdan daha az detayla uğraşarak büyük projeksiyonları ilgi alanına çekecek. Ve yeni CEO Serkan Kaptan. O da tırnakları ile tırmanmış, Sani Şener korumasında büyümüş bir yetenek.
Franck Mereyde, Sani Şener, Serkan Kaptan, Burcu Geriş (soldan sağa)
BEN SEBEP OLDUM
Eğitimi, yaşam şekli, terbiyesi, kültürü her şeyi ile bu görevin adamı Serkan Kaptan. Şöyle de bir hikâyesi var; çok yıllar önceydi. TAV Primeclass diye bir özel yolcu sistemi oluşturdu. Ben de Kokpit programını yapıyordum. Temsili olarak bu sistemin yeni açtığı salona girecek bir çift oluşturduk. Çekim yapıyorduk. Serkan fotoğrafa da iyi geliyordu. O zamanlar tam çömez değildi ama böyle bir şeyi kabul etti. PrimeClass’da görev alan genç kadınlardan Zeynep hanımı yakıştırdık. Birlikte bir çift olarak salona giriş yaptılar. Çok da güzel oldu. Sonra sanırım aylar sonra Serkan Kaptan’ın evleneceğini duydum. Evet Zeynep hanımla evlendi ve 16 yaşında Selin, 12 yaşında Mina adlı iki kızları var. Sebep olduğum en güzel şeylerden biri bugün karşıma bir lider tabloda çıkıverdi.
DAHA YUKARIYA TAŞIYACAK
Mayıs başından itibaren Serkan Kaptan CEO ve çok şanslı, şirketin Murahhas Azası Franck Mereyde yakınında. Franck uzun süredir TAV bünyesinde. Onu da tanırım, çok sakin bir adamdır. TAV partneri Fransız ‘Aéroports de Paris’ şirketi adına görev yapıyor. Ama herkesten daha fazla TAV’cı. Ve bir kişi daha, şirketin CFO’su Burcu Geriş’de İcra Kurulu Başkan yardımcısı oldu. Zaten hepsi uzun süredir birlikte çalışıyorlar. Hepsinin iyi eğitimleri, yüksek tecrübeleri ve en önemlisi kriz yönetim kültürleri var. Bu kenetlenme TAV Havalimanlarını elbette çok daha yukarı taşıyacak En son alınan Antalya ihalesi gibi yolcu garantisi olmayan, büyük mali yüklenme gerektiren işlerden göreceksiniz hızla yeni bir başarı hikâyesi yakalayacaklar…
Havacılık pamuk ipliğine bağlı bir iş. Bazen bir ekonomik kriz, bazen terör ya da pandemi gibi nedenler uçuşların belini iyice kırıyor. Ama eğer sağlam bir yapı varsa bunlar gelip geçiyor. THY’nin yeni Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat İstanbul’da yaşanan 2. ve 3. kar ile karşılaştı. Mümkün olduğunca az uçuş iptal ederek, sistemi ayakta tuttu. Bu arada Ukrayna- Rusya savaşı tırmanmıştı. Yakıt fiyatları arttı. Ama şirket önceden zamanında yaptığı yakıtı hedge etmesiyle, yani fiyatı belirli bir yerde dondurmasıyla ciddi bir zarardan kurtuldu.
İSTANBUL’DA BİR GECE
Prof. Dr. Bolat’la sohbetimizin başlıkların bazıları şöyle:
Şirketin en büyük sorunlarından biri özellikle Boeing’in 787-9 uçaklarını teslim edememesi. Şimdilerde birçok şirket için 50’den fazla sipariş var. Eğer Boeing uçak verebilirse THY’nin büyüme hızı da artacak.
Eldeki yedek motorlar satıldı iddiaları da yalan çıktı. Başkan hiçbir motoru satmadıklarını söyledi. Ayrıca biliyorum ki, özellikle Prof. Dr. Bolat’ın motor tercihlerindeki doğru kararları bugün THY’yi birçok havayolunun düştüğü duruma düşmesini engelledi. Motor tercihi hatası gibi bir neden olmadığı için uçuş operasyonları aksamadan sürdü.
Pilot konusunda başkan şimdilerde 5 bine yakın pilotları olduğunu söyledi. Elbette kaptan olacak pilotlar için kurallar neyse o uygulanıyor. Tip eğitimlerini tamamlamış pilotlarda süreleri içinde First Officer yani ikinci pilot olarak uçacaklar. Yani sistemin eğilip bükülmesi mümkün değil. Bu arada Türk Hava Yolları’nda halen 405 yabancı pilot uçuyor.
İstanbul’a inerken yolculara İstanbul tanıtılacak. Kültür Bakanlığı’nın çok güzel videoları var. Adam yolculuktan gelmiş, inmeye yakın transit yolcu da olabilir ona İstanbul tanıtılacak. Yolcu çok ilgilendi. Onun için ‘Stop Over’ var. İstanbul’da bir gece geçirirse oteli THY ödeyecek. İkinci, üçüncü geceler kalmak isterse günlük 50 Euro kadar bir fark verecek. Yani transit giden yolcuya ‘Bir daha ki sefere ben İstanbul’a direkt geleyim’ dedirtilmeye çalışılacak. Transit yolcu otele giderken bavulunu bile almasına gerek olmayacak. Sonraki gün uçuşa giderken her şey hazır olacak. Yeter ki bu kültür, gastronomi ve alışveriş başkenti İstanbul daha fazla tanınsın. Hedef, şirket koltuklarını doldururken, kentin otel odaları, turları da para kazansın. Bir zincir bu.
THY, geçtiğimiz günlerde bir turizm şirketi ile de anlaşma yaptı. Uygun fiyatlara tatil satılacak.
HAYATI felç eden birinci kardan sonra göreve geldi. Yani üç ay, bile olmadı. THY’nin yeni Yönetim Kurulu Başkanı ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat personel yapısını hallaç pamuğu gibi attı.
Kimi müdürlükler şefliğe indirildi, kimi ilerlemesi donmuş yöneticiler yukarı çıktı. Kimileri ile de yollar ayırıldı. Ben yıllardır THY’yi izlerim bu kadar kısa sürede bu kadar büyük değişim görmedim. Genellikle birini yerinden oynatınca çeşitli yerlerden baskılar gelir, bazen geri adımlar atılır. Bunlar da olmadı. Prof. Dr. Bolat, değişimin süreceğini söylüyor. Yani henüz bitmedi.
17 yıldır şirket içinde olmanın verdiği iyi tanıma sayesinde başkan hızlı değişimi sürdürüyor. Uçak alımı-kiralaması, filo yapısı gibi onlarca konuda zaten uzman. Bu işi iyi bilen bir adam. Rahat, yarın endişesi yok. ‘ İşimden olurum’ korkusunu hiç tatmamış.
UZUN UZUN KONUŞTUK
Atatürk Havalimanı çevresinde bulunan THY Genel Yönetim binasında buluştuk. Yanımızda sistemin gözlemcisi olarak Basın Müşaviri Yahya Üstün vardı. Başkan olarak ilk röportajını benimle yapıyordu. Ama ben daha çok bir sohbeti tercih ettim. Liyakatli çalışan peşindeydi. Şirketini seven, sisteme küsmek gibi eğilimleri olmayan insanlarla yoluna devam etmek istiyordu. Galiba öyle de olmaya başladı.
Sohbetimizin ana başlıklarından neler yer aldı:
Filo büyüyecek. Genellikle finansal kiralama öne çıkacak. Büyük gövdede Airbus A350XWB ve Boeing 787-9 Dreamliner uçakları ile yola devam edilecek. Dar gövdede, tek koridorda Boeing 737 MAX8-9 ve Airbus 321 NEO gibi yeni nesil uçaklar sisteme girecek. Şimdiden 7 adet 737 MAX8 kiralandı. Önümüzdeki iki ay içinde gelecek. Ne yazık ki özellikle B787 uçaklarının teslimi hızlı yapılamıyor. Bu yüzden Seattle hat açılışı da gecikti. THY Filosunda uçak sayısı şimdiden 373’e ulaştı.
BU işi en iyi bilen insana danıştım. İstanbul Conrad Otel’de belki de yılın en büyük çekinin teslim töreni yapıldı. Antalya Havalimanı büyüme ihalesini kazanan TAV-Fraport ortaklığı ilk ödemeyi gerçekleştirdi. İhale şartnamesindeki günde 1 milyar 800 milyon Euro’luk ödeme çeki TAV ve Fraport CEO’ları Sani Şener ile Dr Stefan Schulte tarafından Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ile Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürü (DHMİ) Hüseyin Keskin’e teslim edildi. Evet ne demiştik, ben de çekin değerini, en iyi bilen kişiye, DHMİ Genel Müdürü Hüseyin Keskin’e sondum. Parayı alacakları için genel müdür çok mutlu görünüyordu. Bir kenara çekildik. Hüseyin Keskin cep telefonunun hesap makinesini açtı. Baz olarak Tokat Havalimanı’nın kamulaştırma dahil maliyetini aldık. Rakamlar yazdı, rakamlar çıkardı. Türk Lirasını o saatlerdeki kurdan Euro’ya çevirdi. Verilen çek KDV dahil 2 milyar 138 milyon Euro ediyordu. Elbette KDV’yi de işin içine kattı. O para da kendi hazinemize ödenecekti. Sonuç da 30 havalimanı yapılacak kadar bir rakam çıktı. Yani alınan ilk çekle Antalya Havalimanı tam 30 havalimanı doğurmuştu. Elbette bazıları biraz daha küçük ya da büyük yapıldığın da, pist sayıları arttığında bu rakam 25 havalimanına düşer ya da 35 havalimanına çıkabilirdi.
Düşünün yolcu garantisi olmadan alınan bu para bir kira taksiti. Bunun içinde havalimanı için yapılacak yatırım yok. O rakamda ayrıca çok büyük bir rakam. Akdeniz rivierası, bütün bölgeye kafa tutacak bir havalimanı için hızla büyüyecek. İçinde devasa yeni bir dış ve iç hat terminalleri de olacak, genel havacılık terminalleri de. Çok sayıda park pozisyonu için apronlar inşa edilecek, gelen her uçak yanaşacağı bir köprü bulacak. İhaleye dört büyük grup katılmıştı. Ama TAV-Fraport ortaklığı işi aldı. Onlar zaten uzun süredir birlikte hiç sorunsuz çalışıyorlardı. TAV’nın ardındaki Fransız güçü de bütün yetkileri onlara bırakmıştı. Kazanılılan ihale sonrası finansçılar hiç huzursuz olmadan parayı bastırdılar. Gelecek, yakın gelecek Türk Rivierası hava ulaşımının en büyük merkezi Antalya ile yeni bir şöhrete yolculuk yapacak…
TAV-FRAPORT 2052’YE KADAR İŞLETECEK
HALEN havalimanının işletmesini yürüten TAV ve Fraport ortaklığı, Antalya Havalimanı’nın kapasitesinin artırılması ve var olan anlaşmanın sonlanacağı Ocak 2027’den, Aralık 2051’e kadar olan 25 yıllık dönemi kapsayan işletme hakkı için 1 Aralık 2021’de düzenlenen ihaleyi 7 milyar 250 milyon Euro artı KDV ile kazandı.
Sözleşme kapsamında bu bedelin yüzde 25’inin Mart 2022 sonuna kadar ödenmesi öngörülüyordu ve ödendi. Kira bedelinin kalan kısmı yeni işletme döneminin başlayacağı 2027’den itibaren yıllık baz da ödenecek. TAV Havalimanları ve Fraport tarafından kurulan ortak girişim, bu işlemle birlikte Türkiye’de ödenmiş sermayesi en yüksek şirketleri arasına girdi.
TAV ve Fraport ortak girişimi, ilk etapta yaklaşık 600 milyon Euro olmak üzere toplamda yaklaşık 765 milyon Euro yatırımla havalimanının kapasitesini yıllık 80 milyon yolcuya çıkaracak. Yatırım kapsamında, ilk etapta dış hatlara terminal alanı 142 bin metrekareden 267 bin metrekareye, iç hatlar terminal alanı da 37 bin metrekareden 75 bin metrekareye çıkacak. Böylece yıllık yolcu kapasitesi 65 milyona yükselecek. 2040 yılında da 70 bin metrekarelik yeni dış hatlar terminali açılacak ve kapasite 80 milyon yolcuya ulaşacak. Yaklaşık 1.2 milyon metrekarelik apron alanı eklenerek park pozisyonu sayısı 106’dan 181’e, terminallerdeki köprü sayısı 20’den 38’e yükseltilecek. Yeni inşa edilecek kapalı otoparkın üzerinde sekiz helikopterlik bir heliport alanı yer alacak. Havalimanında yeni bir devlet konuk evi inşa edilecek. Yeni yapılacak genel havacılık ve kargo terminallerinin girişleri düzenlenerek havalimanının ana girişinden ayrılacak. Üç yıl içinde tamamlanması planlanan çalışmalar mevcut operasyonu etkilemeden gerçekleştirilecek. 1960 yılında hizmete giren Antalya Havalimanı toplam alanı 178 bin metrekareye ulaşan iç ve dış hatları terminalleri ve iki paralel pistiyle 2021’de 22 milyon yolcuya hizmet verdi.
BAKAN KARAİSMAİLOĞLU: MUHTEŞEM BİR COĞRAFYADAYIZ
ASLINDA kurulduğu gün çok merak etmiştim. Görünün oydu ki, bu havayolunun yolu hiçbir zaman İstanbul’a düşmeyecekti. Yani Türkiye’nin havayolu yolculuğunun kalbi olan ve iki büyük havalimanın olduğu İstanbul devre dışı bırakıldığında başarı şansı var mıydı? Üstelik düşük maliyetli bir havayolu şirketi, nerelere uçup para kazanacak ayakta duracaktı. Antalya ve sonra İzmir’den kalkıp kaç yolcu bulacak ve kanatları üzerinde tutunabilecekti? Aklımdaki sorular çok hızla kayboldu. Türk rivierası’nın gözde havayolu oldu, 2021’de 8 milyon koltuk sundu. 6 milyon yolcu taşıdı.
47 UÇAĞI VAR
Türk-Alman ortaklığı ya da doğrusu THY ve Lufthansa ortaklığı, düşük maliyetli bir havayolu Anadolu’dan Avrupa’nın uzak noktalarına kadar hızla yayıldı. Kimsenin uçmadığı Anadolu şehirlerimizi hiç akla gelmeyecek başka şehirlere ya da Avrupa’daki noktalara bağlayıverdi. Yapısal olarak işin en tepesinde THY’nin Yönetim Kurulu ve İcre Komitesi Başkanı olacaktı. Şimdi Prof.Dr. Ahmet Bolat var. Şirketin CEO’su Lufthansa içinden yetişmiş bir yönetici ve pilot Dr. Max Kownatzki. Genel Müdür Yardımcısı ise bir Türk, ismi Ahmet Çalışkan. Şirketin şimdilerde 47 adet Boeing dar gövde uçağı var. Bunlardan 9 tanesi en yeni nesil B737 MAX 8, diğerleri Boeing 737-800 NG . Ayrıca, 12 adet Boeing 737-800 ile AnadoluJet wet lease operasyonu yapılıyor. Bu filo hava sahamızda ve Avrupa’da geniş bir bölgenin kılcal damarları gibi. Uç verdiği her destinasyon doğru destinasyon.
ÇEKİRDEKTEN GELİYOR
Uzun süredir bir araya gelmek istiyordum. Dr. Max ile buluştuk. Yanında Genel Müdür Yardımcısı Ahmet Çalışkan da vardı. Max ilginç bir insan. Üstelik filosunu yenilerken de 737 MAX’leri seçmiş. Hoş bir ortak yan. Almanya’da doğmuş İsviçre’de iş yönetimi okumuş. Ama Amerika Boston’da büyümüş. 2002 yılında New York ve Münih merkezli strateji danışmanlığı firması Oliver Wyman’da çalışmış. 2013 yılına kadar, kıdemli ortak olarak havayolu sektöründen müşterilere stratejik birleşmeler ve ticari operasyonlar konularında danışmanlık vermiş.
2013 yılında Qantas’ın yan kuruluşu olan Avustralya Jetstar Group’a Strateji sorumlu üst düzey yönetici olarak atandıktan iki yıl sonra 2015 yılında Lufthansa’da Eurowings Avrupa Ticaret Müdürü olarak göreve başlamış ve daha sonra Wings Project kapsamında şirketin kurulmasına ve geliştirilmesine öncülük etmiş. Ardından Eurowings’te İş Geliştirmeden sorumlu Kıdemli Başkan Yardımcısı görevini üstlenmiş. Lufthansa Grubu’ndaki son üç yılında, Hub Havayolları Lufthansa, Brüksel, Swiss ve Avusturya Havayolları ağ planlaması ve stratejik birleşmelerinden sorumlu olmuş. Bu arada zaman bulup bir de pilot olmuş. Sonuçta işin çekirdeğinden gelen bir adam.