◊ Biz senden yeni tasarımlar, yeni programlar falan beklerken “İmalat Hatası” adlı single’la çıkageldin. Açıkçası sürpriz oldu.
- (Gülüyor) Bana da sürpriz oldu.
◊ Nereden çıktı bu iş? Şarkı söylemek aklında hep var mıydı?
- Tamamen tesadüf oldu. Bir mekanda Murat Yeter’le karşılaştım. Yanında da bir arkadaşı... Sohbet ediyoruz. Orada bana dedi ki “Ivana’cım sana güzel bir şarkı yapalım”.
◊ Sen de “Haydi o zaman” mı dedin?
- Biraz öyle oldu. “Tamam yap. Hele de bir Balkan melodisi olursa, mesela Goran Bregovic tarzı, çok güzel olur” dedim.
◊ Ve çalışmalar başladı...
- İşin aslı ben konuşmanın o masada kalacağını düşünüyordum. 15 gün sonra arayıp da “Şarkı hazır. Çok güzel oldu, gel de bir dinle” deyince şaka yapıyor sandım. Gittim dinledim, resmen âşık oldum şarkıya. Sözlerini de Şehrazat yazmış. Çok beğendim. Seve seve de söyledim.
◊ Müziğe yıllarını vermiş bir çiftsiniz... Geride yüzlerce proje, devam eden de onlarcası var. Öncelikle onlardan bahsedelim. Metin Bey, siz bu sezona çok hızlı başladınız.
- Metin Özülkü: Evet. En çok zamanımızı alan, Kanal D için hazırladığımız “Benimle Söyle”. İlgi büyük, verdiğimiz emeklerin karşılığını aldığımız için keyfimiz yerinde.
◊ Sizin bu programdaki göreviniz tam olarak ne?
- Metin Özülkü: Programın müzik direktörüyüm. Orkestrasından tutun şarkıların belirlenmesine, çocukların çalıştırılmasından ses kaydına her şeyinden sorumluyum yani... Aynı zamanda yedek jüri üyesiyim, bazen çekimlere katılamayan jüri üyelerinin yerine geçiyorum. Bana kalırsa bu dizi yoğunluğu arasında mutlaka olması gereken müzik kıvılcımları bunlar. Aslında sadece yarışma değil müzik, eğlence ve şov programlarının da artması gerek artık.
◊ Böyle bir açık olduğu, yarışmaya gösterilen ilgiden belli zaten...
- Metin Özülkü: Evet. Ekipteki herkes çok önemsiyor bu projeyi. Bir de şöyle bir şey var, sonuçlar gerçekten çok adil oluyor. Bir nevi kamuoyu yoklaması gibi...
◊ Hangi sebeple?
- Metin Özülkü:
◊ Uzun zamandır yeni şarkılar bekliyoruz sizden. Bayramın ilk gününde sevenlerinize bir müjde vermek ister misiniz artık?
- Ben de kurtlarımı dökemediğim için olağanüstü rahatsızım aslında (gülüyor). Bir an evvel çıkarmak istiyorum albümü. Üzerinde çalışıyorum ama notaları hâlâ bitiremedim. Gönül dostlarına karşı vicdanen suçlu hissediyorum.
◊ Neden bir türlü bitmiyor?
- Şu veya bu nedenle bayağı zorlandık. Bundan evvel bir albüm yapmıştık, onun da etkisi oldu. Hatırlarsanız bir tribute çalışması yapmıştık, eserlerimi 32 sanatçı okumuştu. Yeni albüm bazı görevlerimden dolayı gecikti ama artık eli kulağında.
◊ Tamamı yeni şarkılardan mı oluşacak?
- Evet, hepsi yeni.
◊ Yeni şarkı üretme aşaması mı beklenenden uzun sürdü?
- Yok yok. Dağarcığımda her zaman çok şarkı vardır. Yarım yarım duran 500-600, bitmiş 70 kadar şarkım var. Hepsini okuyacak değilim ya, 10 tane seçeceğim.
◊ Sizin Türkiye’de profesyonel anlamda DJ’liği başlatan kişi olduğunuz söyleniyor. Doğru mu bu? Kaç yıl oldu set başına geçeli?
- 1983’te başladım. İlk demeyelim, bizim de abilerimiz vardı. Ama bu meslek ben başladıktan sonraki süreçte gelişti. O jenerasyonun, o dönemin öne çıkan ismi oldum.
◊ Ya öncesi?
- Öncesinde eğlence hayatı çok dar bir çerçevedeydi. Kaliteli ama dar bir çerçeve.
◊ Dar bir çerçeve derken, daha küçük kapasiteli mekanları mı kastediyorsunuz?
- Çok küçük mekanlar, küçük zümreler yani... Avrupa ve Amerika’da 50-60 yıl öncesine dayanan önemli bir meslektir bu ama benim başladığım dönemde Türkiye’de pek bilinmiyordu.
◊ Türkiye’deki en popüler diplomatlardan birisiniz. Bu noktaya kaç yılda geldiniz?
- Temmuz 2017’de geldim. Hemen hemen 2 yıla yaklaşıyor.
◊ Çok yeni yani...
- Evet, yeni sayılır. Zaten bizim mesleğimizde insan bir yerde ancak 3-4 yıl kalıyor.
◊ Ankara’dan önce nerelerdeydiniz?
- 7 sene boyunca merkezdeydim. Hollanda Dışişleri Bakanlığı’nda yani... Ondan önce Moskova’da görev yaptım, daha da önce Berlin’de.
◊ 2 yıldır Türkiye’de olmanıza rağmen bu kadar tanınmanızı, sosyal medyada bu kadar takipçinizin olmasını neye bağlıyorsunuz?
- Ben insanlarla diyalog halinde olmayı çok seviyorum.Onun için doğal bir şekilde sosyal medyada da insanlarla sohbet ediyorum, güzel bir iletişim doğuyor. Ondandır herhalde.
◊ “Steril Sevda”dan yaklaşık üç yıl sonra “İçimde Fırtınalar” adlı yeni single’ınızla müzikseverlerin karşısına çıktınız. Önce bir hayırlı olsun diyeyim.
- Çok teşekkürler.
◊ Yanlış hatırlamıyorsam 2 ay önce çıktı yeni şarkı... Nasıl tepkiler?
- Umduğumdan daha iyi gidiyor açıkçası, bu kadarını beklemiyordum. “Vaaay, bu şarkı hit olur” gibi bir düşüncem yoktu. Ama kaliteli bir şarkı sonuçta. Sözleri kaliteli, eli yüzü düzgün.
◊ Her single’dan sonra birkaç yıl ara veriyorsunuz, uzun değil mi bu es’ler?
- Bazıları çok uzun buluyor. Tek şarkı ya, üç ayda bir yenisini istiyorlar. Ama bence normal... 5 senede 9 şarkı yapmışım, az değil.
◊ Neden son yıllarda herkes single’a yöneldi?
- Aslında haklılar. Niye derseniz, şarkıcı kendi şarkılarından birini ötekinden ayırmaz. Ama albüm söz konusu olduğunda bazen çok güzel eserler arada kaynayıp gidiyor. İnsan üzülüyor tabii. Hangisi parlar, hangisi sevilir bilemiyorsun ki... Mesela benim için “Hal Hal” öyleydi.
◊ Türkiye’de yemek, mutfak ve lezzet denildiğinde ilk akla gelen isimlerdensin. Yemek işine ne zaman merak sardın? Mutfak kaç yaşlarında seni kendine çekti?
- Yemeğe olan ilgim çocuk yaşlarda başladı. Aile apartmanında büyüdüm. Üst katımızda anneannem otururdu ve nefis yemekler yapardı. Okuldan gelip onu izlerdim. Babamın da mesleği otelcilikti ve bu merakımı babamın yöneticisi olduğu otelin mutfağına giderek, oradaki ustaları izleyerek geliştirdim. Anlayacağınız bol yemekli ortamlarda büyüdüm ve bu durum yemeğe olan ilgimi günden güne pekiştirdi.
◊ Yani çocukluğundan beri aklında yatan bu muydu, “Hayallerimi gerçekleştirdim” diyebiliyor musun?
- Aslında çocukken baba mesleği olan otelcilik yapmak isterdim. Hemen her çocuk gibi ben de babamı rol model alırdım. Her sabah hazırlanıp işe gitme ritüelini hevesle izlerdim. Diğer taraftan çocukken futbolcu olmak da istiyordum. Hayat bu şekilde aktı, okulumu bırakmadım. Şimdi çocukken hayalini kurduğum iki meslekten birini profesyonel, diğerini hobi olarak yapıyorum.
◊ Yemek için yaşayanlardan mısın, yoksa yaşamak için yiyenlerden mi?
- Bazıları yemek için yaşar, bazıları yaşamak için yer. Ben hangisiyim aslında bilmiyorum. Bazen yemek için yüzlerce kilometre gidecek kadar meraklı oluyorum, bazen dolaptaki en basit malzemeyle o öğünü geçiştiriyorum. Aslında yemek benim için anıları biriktireceğiniz bir banka hesabı gibi. Gittiğim yerlerde yediğim özel bir tat, bir lezzet varsa, benim için o yeri, o mekanı hatırlamak için bir araç oluyor.
◊ Yemeğin hayatındaki yeri ne tam olarak?
- Hayatımı yemekten kazanıyorum, insanlarla iletişimi yemek üzerinden yapıyorum, “Arda’nın Mutfağı” programıyla ve 9 sezon boyunca yaptığım yemeklerle milyonlarca insanla bağ kurdum. Şu anda işlettiğim 3 lokanta sayesinde ayda binlerce misafiri sofralarımda ağırlıyorum. Bütün bunları düşününce aslında yemek benim hayatımın oldukça büyük bir parçası durumunda.
◊ Gül Hanım, sahip olduğunuz resim koleksiyonunu dahil tüm mal varlığınızı Darüşşafaka’ya bağışlamışsınız. Sizi kutluyorum.
- Teşekkür ederim. Olması gereken buydu.
◊ O konuyu detaylarıyla konuşacağız ama öncelikle bu resim merakınız nereden geliyor, bu özel koleksiyon nasıl oluştu öğrenmek istemiyorum.
- Bu tutku babamdan geliyor aslında. Babam subaydı ama onu hiç askeri kıyafetiyle hatırlamıyorum. Çok erken emekli olmuş. Sonrasında zamanını müzik, şiir ve güzel sanatlara ayırmış. Resim koleksiyonunu da daha annemle evlenmeden oluşturmaya başlamış zaten.
◊ Şair, müzisyen ve koleksiyoner Sabahattin Ergi...
- Evet. Müzik ve nota derslerini Yesari Asım Arsoy ile Safiye Ayla’nın eşi Şerif Muhittin Targan gibi çok önemli isimlerden almış babam. Yayınlanmış şiir kitapları da var tabii. Zor durumda olan ressamlara sergi açmalarında yardım ederdi. Hiç resmi satılmayanların sergisine gider, tablolarını alırdı. Çok geniş bir çevresi vardı. Yahya Kemal Beyatlı da çok önemli bir simaydı babamın hayatında. Sırf onun mezarı Aşiyan’da diye, aile mezarlığımızı Aşiyan’dan almıştı düşünün, o derece.
◊ Ama bildiğim kadarıyla güzel sanatlarla bu kadar ilgili olmasına rağmen kendisi resim yapmıyordu.
- Doğru. Hiç resim yapmadı babam.