◊ Durup durup bir şarkıyla sevenlerinin kalbini tam 12’den vuruyorsun.
- Teşekkür ederim. Son iki şarkım “Mendil” ve “Yakarım İstanbul’u”, duygu yoğunluğundan hiç çekinmediğim, “bir kadın olarak bu cümleleri nasıl kurarım” diye hiç düşünmeden yazdığım şarkılardan.
◊ Müzikseverler sadece melodiye takılmıyor, sözlerin de çok konuşuluyor zaten...
- Öyle bir durum var. Hatırlarsın, “Yatsın Yanıma” ilk çıktığında da bazıları “Bir kadın olarak kendini neden böyle ifade ediyorsun?” demişti.
◊ Nasıl ifade etmişsin?
- “Bir gece kalsın benimle, kırk yılım onun olsun, yatsın yanıma, sarılmasın dönsün uyusun” demişim. (Gülüyor) Ben de bunun için beni eleştirenlere diyorum ki “Siz gerçekten hiç âşık olmamışsınız”. Aşk insana her şeyi yaptırır, her şeyi söyletir, azını çok saydırır, yetinmeyi öğretir. Yani öyle bir hissiyatı yaşarken de o cümleleri kurmaktan, o kelimeleri kullanmaktan çekinmemeli insan.
KADERİMİZ BİR SOSYAL MEDYA VİDEOSUNA BAĞLI
◊ İtiraf etmeliyim ki “Nereden Bileceksiniz”i okuyacağınızı duyduğumda tedirgin olmuştum. Çok özel bir şarkı çünkü. Ama başkası tarafından bu kadar güzel okunabileceğini tahmin etmiyordum.
- Gerçekten onore oldum.
◊ Geri dönüşler nasıl?
- Muhteşem. Mesela dün akşam Gezegen Mehmet’in radyo programına konuktum. Mehmet yayında çok güzel bir şey yaptı, dünyanın dört bir yanında yaşayan Türklerden 15’er saniyelik “Nereden Bileceksiniz” videoları hazırlayıp göndermelerini istedi.
◊ Sonuç...
- İnanılmazdı. Video yağdı resmen. O kadar çok seveni varmış demek. Hem çok mutlu oldum hem de gurur duydum.
◊ Bu şarkı sizin için çok özelmiş diye duydum.
- Öyle. Direkt benim hayat hikayem sanki... Tüm yaşadıklarımı barındıran ve çok kalbime dokunan bir eser. Bu hislerim ve enerjim insanlara geçti, o yüzden yorumum bu kadar beğenildi diye düşünüyorum.
◊ Sizde proje çok ama şu son reklam kampanyasından başlayalım. Yeni reklam filminde güldüren değil gülen yüzünüzü gördük nihayet...
- Genellikle fotoğraflarda gülmeyi sevmeyen biri olarak değil mi? O yüzden bu projede olmak benim için ekstra heyecan verici.
◊ Objektife gülümsemeyi sevmeyen birini neden “Gülüşün anlatır seni” başlıklı bir projeye dahil ettiler? Signal ile yolunuz nasıl kesişti?
- Bilmem ki... Teklif geldi, ben de kabul ettim. (Gülüyor)
◊ Gülmek size bu kadar yakışıyorken bunca yıl neden objektife gülümsemekten kaçındınız?
- Babaannem, yani dedemin annesinden dolayı... Elinde büyüdüğümüz, ailenin mihenk taşı bir kadındı. Çok severdim. Ailedeki genç kızlara hep “Gülerken ağzınızı kocaman açmayın” derdi. Biz de gülerken ağzımızı kapatmaya çalışırdık.
◊ Nerelisiniz?
- Kütüğümüz Adapazarı-Hendek... Çerkes kızı gibi durum var ama... Abhaz kızı... Bizde ailelerin en yaşlılarının bu tür bazı geleneksel ricaları olur. Biz de özellikle onların yanında çok dikkat ederdik hareketlerimize...
◊ Mehmet Bey, bir Amasyalı olarak önce size gecikmeli bir hayırlı olsun diyeyim. Amasya’nın yeni belediye başkanısınız.
- Çok teşekkür ederim.
◊ İstanbul’da yaşıyordunuz, sizi yeniden Amasya’ya döndüren ne oldu?
- Ben zaten Amasya’dan hiç kopmadım. Gençlik yıllarımdan beri senede en az 20 kez Amasya’ya gelirim. Zaten köyümde evim var.
◊ “Kıyafetlerimi alır gelirim” diyorsunuz...
- Yok, elbiselerim, kravatım, ayakkabılarım hepsi oradadır. Bağım var, bahçem var. Memleketimden kopmadım ki ben.
◊ “Memleket sevdası” diyorsunuz...
- Amasya’yı çok seviyorum, Amasya’yı seveni de seviyorum. Amasya’nın ırmağının akışını da seviyorum. Amasya’nın ırmağının akışını seyredip zevk alanı da seviyorum. “İstanbul mu, Amasya mı?” deseniz, hiç düşünmez Amasya derim.
◊ Kasımpaşa’daki mahalle nişanlarında şarkı söylemekten assolistliğe uzanan bir yaşam öyküsü sizinki... Kaderci misiniz, yoksa “hedefledim, çok çalıştım ve oldum” mu diyorsunuz?
- Doğru, varlıklı bir ailenin çocuğu değilim. Yokluğun, yoksulluğun, fakirliğin, garipliğin içinden çıkıp geldim buralara. Annem de, babam da çalışıyordu. Annem şimdi Kadir Has Üniversitesi olan yerde, Tekel’in sigara kutularını keserdi. Babam da şofördü. Böyle bir aileden geldim ben.
◊ Kader mi, hırs mı taşıdı sizi bugünlere?
- Vakit... Her şeyin bir vakti, bir saati var, ben ona inanırım. Vakti gelmeden hiçbir şey rayına oturmuyor, yürümüyor. Ben Kasımpaşa’da, sokaklarda yapılan nişanlarda, kına gecelerinde, sünnet düğünlerinde şarkı söylüyordum. “Sesin güzel, sesin güzel” diye diye beynime işlediler, ben de girdim bu işe... E vakit, saat de gelince rabbim yolumu açtı, yürüdüm gittim.
KASIMPAŞA SOKAKLARINDA YALINAYAK KOŞTURURDUM
◊ Nasıl hatırlıyorsunuz çocukluğunuzu, ilk gençliğinizi?
- Kasımpaşa’nın sokaklarında ayağımda terliklerle, tokyolarla, hatta yalınayak koştururdum. Biz öyle büyüdük. Şimdiki çocuklar bunları yapamıyor artık. Sokaklara bile çıkamıyorlar. O açıdan bakıyorum da biz daha şanslıymışız.
◊ Rifat Bey, bugün sizinle ekonomi yerine gençlik, teknoloji, kadın ve genç girişimciler üzerine sohbet etmek istiyorum. Mesela dünyadaki değişimle başlayalım.
- Geçtiğimiz yüzyılda amaç, zengin doğal kaynaklara, mesela petrole ulaşmaktı. Şimdi amaç, insan kalitesini artırmak. Zira zenginlik, doğal kaynakla değil fikir üreterek geliyor.Fikri üreten de insan. O yüzden artık dünyanın en güçlü insanları, en çok takip edilen, en çok rol model alınan kişileri, girişimciler.Çünkü dünyayı, iş yapma biçimini, muazzam bir şekilde değiştiriyor, alıştığımız ezberleri bozuyorlar.Sürücüsüz otomobiller, asistan robotlar, yapay zeka, dünyanın yeni gerçekleri. Eskiden dünyanın en büyük kurumları petrol şirketleri, büyük bankalar ve dev sanayi kuruluşlarıydı.
◊ Şimdi teknoloji şirketleri...
- Evet. Genç teknoloji şirketleri bunların yerini alıyor. İçinde bulunduğumuz bu çağ aslında bizim gibi sanayileşmede geride kalmış ülkeler için büyük fırsat sunuyor.Eskiden zengin olmak için milyarlarca dolar yatırım yapmak, tesis inşa etmek gerekirdi.Artık bir bilgisayar ve iyi bir fikir kafi. Eskiden kaynak bulma büyük meseleydi.Şimdi hem kamu büyük maddi destek veriyor hem de pek çok özel fon mevcut. Eskiden “bir şey üretsem, nerede pazarlarım” derdi vardı. Şimdi 10 bin kilometre öteden bir tıkla sipariş veriyorsun, geliyor.
BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİLERİ GİRİŞİMCİLİĞİ DEMOKRATİKLEŞTİRDİ
◊ İnternet, iş yapma biçimini nasıl değiştiriyor?
- Aslında internetle birlikte yeni bir dünya kuruldu. Bangkok, Manhattan, Moskova ve İstanbul’da yaşayanlar, bir anda birbirlerine komşu oldular. Yaklaşık 2 milyar insan bir anda aynı platformda buluştu. Akıllı telefonlar süreci bir adım ileri taşıdı.
◊ 25 yıldır bu sektörde ve dolayısıyla hayatımızdasınız. Öncelikle sormak istiyorum, yıllar içinde neler değişti? Takipçi kitleniz aynı mı, insanlar hâlâ aynı şeylere mi gülüyor örneğin?
- Yıllar içinde neyle ve nasıl eğlendiğimiz değişti tabii. TRT arşivlerini internet ortamında açtı, orada ilginç şeylere rastlıyorum.
◊ Ne gibi?
- Geçmişte izlerken çok eğlendiğim, güldüğüm şeylere bakıyorum, şimdi bana sadece eski ve kibar geliyorlar mesela. Herkes birbirine karşı daha dikkatli.
◊ Sonra ne oldu?
- Birtakım aşamaları çok hızlı kaydettik. Çok kanala geçişimiz, radyoların ortaya çıkması... Bütün formatları hızla tükettik. Bugün gördüğüm şey şu, gösteri dünyasında tepetaklak yuvarlanıyoruz. Buna doz aşımı da diyebiliriz.
◊
Fotoğraflar: Selçuk ŞAMİLOĞLU
◊ “Kral Şakir”in ikinci sinema filmi hayırlı olsun...
- Çok teşekkür ederim. “Kral Şakir: Korsanlar Diyarı” dediğiniz gibi ikinci sinema filmimiz. Geçen sene “Kral Şakir: Oyun Zamanı” vizyona girmişti. Bu filmi de ilkinde olduğu gibi BKM ile gerçekleştirdik.
◊ “Şakir” bu sefer nasıl bir maceraya atılıyor...
- Bu sefer korsanların arasında... Bermuda Şeytan Üçgeni’nde... Hani şu gemi ve uçakların kaybolduğu gizemli yer... Tarih öncesi bir yaratık şehirlerine doğru geliyor. Dünyayı kurtarmak için bir şekilde Bermuda Şeytan Üçgeni’ne gitmeleri gerekiyor ve orada korsanlarla karşılaşıyorlar. Macera dolu bir film oldu. Ama en büyük özelliği işin içinde yine mizahın olması. Dizimizin de en önemli özelliği o.
◊