Paylaş
MİLLİYET’ten Doğan Heper’in satır aralarına sıkışmış bir önerisini bu köşede yinelemiştim. İstanbul’da trafik sorununun çözümü için çift katlı otobüsler çoğaltılamaz mıydı?
İETT Basın Danışmanlığı’ndan cevap gelmekte gecikmedi.
Mektupta, 'İstanbul trafiğine çözüm olarak üretilen alternatiflerden biri de çift katlı otobüslerdir' deniyor.
Demek ortak bir noktada buluşulmuş. Çok güzel!
Mektupta şu anda 26’sı İETT, 89’u ise özel halk otobüsü olmak üzere, 115 çift katlı otobüsün İstanbulluların hizmetinde olduğu yazılı. Bu da çok güzel.
Ama bu sayı yeterli mi?
İstanbul ulaşımının rahatlaması için getirilebilecek önemli çözümlerden birinin çift katlı otobüsler olduğu konusunda görüş bildirilmesini bir kenara not etmiş bulunuyorum.
Mektupta bundan öte somut bir bilgi yok. Sadece Ali Müfit Gürtuna’nın bu projeleri açıkladığı söyleniyor. Acaba sayın başkan bu görüşlerini bizle de paylaşır mı?
İstanbul’un otobüsleri
BUGÜN konu İstanbul’un kamu ulaşımını yüklenen otobüslerden açıldı bir kere. Yazacaklar bitmek bilmiyor...
Bana yollanan cevabi mektupta 'İETT Genel Müdürlüğü, kaliteli ve güvenli hizmet anlayışı kapsamında bir çalışma programını yürütmektedir. Amaç, İstanbullunun hızlı, güvenli, konforlu olarak seyahat etmesidir' deniyor.
Birkaç satır sonrasında, 'İETT olarak, ülke ve insanlık için güvenilir ve çağdaş yönetim çözümleri üretme çabasındayız' diye eklenmiş.
Bunların hepsi güzel.
Hatta uzun hatlarda ikram bile yapılacağı vaad ediliyor.
Böylesi güzel bir tabloyu karartmak istemem...
Ancak, bir takım şikayetleri dile getirmemek de İstanbullulara haksızlık olacak.
Bazı hatlardaki, belli saatlerdeki yoğunluk ürkütücü denecek kadar fazla. Hele yaz günlerinde, havalandırmasız otobüslerde yolculuk tam bir işkence.
Bir de güvenilirlik ve çağdaşlıktan söz eden İETT yönetimi acaba trafikte kural tanımayan, kırmızı ışıkta gaza basmaya devam eden, diğer araçları sağlayarak geçen şoförlerini uyarmak istemez mi?
Sakın böyle şeyler olmuyor demesinler. Birçok olayın tanığı benim.
Nedense trafik polislerimiz de bu tür olayları görmezden geliyor. O da işin bir başka kötü yanı...
Lacivert’te şarap ve peynir parti
YAZ geldi geliyor dedik. Havaların cilveli hali olmasa, yaz gelecek de. Serin hava, hatta bazen insafsızca yağan yağmur yazı nazlı bir yeni geline döndürdü.
Yine de İstanbul’un yazlıkları tek tek ortaya dökülmekte.
Bunlardan biri de Lacivert Restoran. Burası İstanbullulara ikinci köprünün Anadolu yakasındaki ayağı altında eşsiz bir Boğaz görünümü sunuyor. Üstten geçen köprü ayağı ise ortaya sürrealist br hava veriyor. Hüseyin Usta’nın yemekleri ise gerçekten çok güzel.
Burada geçen hafta Şarap Dostları’nın çoğunluğunu oluşturduğu çok güzel bir şarap ve peynir partisi ile mevsime 'merhaba' dendi. Hemen bütün yerli şarap üreticileri oradaydı.
Ben partiye geç kaldığım için doğrudan yemeğe geçtim. Nefis bir lüfer ızgarası ve Melen’in yeni üretimi Muscat Reine de Vigne (Müskat ren dö viyn, Asma Kraliçesi Müskat anlamına geliyor) şarabı ile Boğaz’ın keyfini çıkardım.
İstanbul uzun ve güzel yaz gecelerinde ve özellikle Boğaz kıyısında insanın gözüne çok güzel mi görünüyor nedir?
İstanbul’dan Atina’ya türküler
ŞUBAT ayının ortalarıydı. İstanbul Teknik Üniversitesi Türk (İTÜ) Musikisi Vakfı yöneticilerinden Osman Simav kapıdan uğrayıp bir konser davetiyesi verdi. 'Mutlaka gelin' diye de ısrar etti. Şimdi neydi hatırlamıyorum, ama yakın bir arkadaşımla olan randevumu iptal ederek konsere gittim. Ne iyi etmişim!
O akşam Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda keyfine doyamadığım bir müzik ziyafeti ile karşılaştım.
İTÜ Türk Musikisi Devlet Konservatuarı mezunu bir şancı, TRT İstanbul Radyosu sanatçılarından Melihat Gürses ve saz arkadaşlarının Türkçe ve Rumca İstanbul türküleri beni adeta büyülemişti. Sanatçı ve arkadaşları, İstanbul’u bir ses gergefine işlemişlerdi. Öyle bir gergef ki, insan bakmaya doyamıyordu. Sesler uzun süre kendi gökkubbemde uçuşmaya devam etti.
Hemen sıcağı sıcağına o gece konser üzerine bir yazı yazdım. Keyfi okuyucularımla paylaşmaya gayret ettim.
Gelin görün ki, bir şairin bile böyle bir ses ziyafetini başkalarına aktarması kolay değil. Aktarılan daha çok bir keyif anının akılda kalan şirinlikleri oluyor.
* * *
Aynı akşam, fuayede Koç Holding’ten Cengiz Solakoğlu ile karşılaştım. Koç Holding’in katkısından ancak o zaman haberim oldu. Kendisine teşekkür ettim.
Cengiz Bey bu konserin Atina’da da yineleneceğini anlattı.
Çok sevindiğimi söyledim. Bir de dilek ilettim. 'Ne olur, bu güzel konseri CD’ye kaydettirip başkalarının eline de ulaşmasını sağlayın' dedim. Doğrusu o anda içimden bir dilek tutmuş ve bunu yüksek sesle söylemiştim. O kadar!
* * *
İyi bir günde olmalıyım ki, dileğim tuttu.
Şu anda bu yazıyı Melihat Gülses’in sıradışı bir güzellikteki yorumuyla seslendirdiği eski İstanbul türkülerini dinleyerek yazıyorum.
Dilerseniz İstanbul’un ses hazinesinden küçük bir bölümüne çok yakında siz de sahip olabilirsiniz. Yerinde bir kararla Koç Holding sponsorluğunu yaptığı bu CD’yi belli kişilere dağıtmakla kalmamış, D&R’lar ile yapılan özel bir anlaşma sayesinde İstanbul türkülerinin herkese ulaşmasını sağlamış.
Cengiz Solakoğlu’nun iş dünyasıyla sanat dünyasını birleştiren bu girişimine ise teşekkür etmekten başka bana ne kaldı acaba?
Konforlu ulaşım
BASIN danışmanlığı aracılığıyla gönderilen mektupta bir araştırmadan söz ediliyor.
İETT çift katlı otobüslerin İstanbul trafiğindeki rolünü belirlemek amacıyla bir araştırma yaptırmış.
Bu araştırmaya göre çift katlı otobüsler, özellikle ayakta yolcu almadıkları için tercih ediliyormuş.
Bir de ilginç not var. Bu otobüs servisleri ile seyahat etmeye başlayan yolcuların yüzde 13’lük bir kısmı, daha önce özel araçlarını kullanmaktaymış. Yüzde 27’lik bir kesim ise, daha önce dolmuşu kullanmaktaydı deniyor. Böylece ortaya yüzde 40 gibi ciddi bir oranı bulan yolcu kesimi çıkıyor.
Daha güzeli de şu: Özel araç sahipleri arasında yapılan soruşturmaya göre, bunların yüzde 64’ü, konforlu bir seçenek sunulması halinde, toplu taşımacılığı tercih edeceklerini belirtmişler.
Paylaş