Bu işin sonu kötü

Haberin Devamı

TEKEL'in özelleştirilmesi traji-komik bir öyküye dönüşmekte

TEKEL'in özelleştirilmesi ile ilgili geçen haftaki yazım, içimi dökmeme yetmedi. Açıkcası, kanun tasarısını hazırlayanlardan ve bunu süsleyen (!) komisyon üyelerine söyleyeceklerimi kağıda yeterince dökemedim.

Sözkonusu özelleştirme kanununu çok ciddiye alıyorum. Çünkü bu kanunla Türkiye'de bir dönem kapanacak ve bir yenisi açılacak. Tıpkı, 1940'ların başında içki tekelinin konduğu günlerdeki gibiyiz. Bir bayram sabahındaki çocuklar kadar şen olabileceğimiz kadar, hayalkırıklığına uğramış bir çocuk kadar küskün de olabiliriz. İkisi arasındaki fark, öylesine birbirine yakın ki!

ESKİ GÜZEL GÜNLER

Önce 1940 öncesi eski güzel günleri anımsayalım biraz.

Barmenlerin piri, 'Adabıyla Rakı ve Çilingir Sofrası' kitabının yazarı Vefa Zat üstadımız bakın bu yılları nasıl anlatıyor: 'Evliya Çelebi, 'seyahatname'sinde o dönemdeki rakı üreticilerine, Arakçıyan esnafına da yer vermiş... Muzlu rakı, hardaliye rakısı, nar rakısı, saman rakısı, tarçın rakısı, karanfil rakısı, ıhlamur rakısı, anason rakısı gibi değişik türde rakılardan bahsetmiş.

Anason rakısı bugünkü rakımızın ilklerinden biri olmalı. Bir de 'rakı şarabı'ndan bahsetmiş. Rakı şarabı ya rakılık şarap, ya da yaş üzüm şarabından çekilmiş anasonsuz rakı olabilir. Yani düz rakı.'

Vefa Zat, aynı eserinde, Refik Halid'in 'Memleket Hikayeleri'nde sözünü ettiği pembeye yakın bulanık renkli bir tür 'şefteli rakısı'ndan da söz ediyor. Bir de Refik Halid'in kuruüzümden iki kez çekilmiş yirmi iki grado -yani bugünkü 45 veya 50 derecelik rakıların yarıdan daha düşük alkollüsü- bir rakıdan bahsediyor.

Beni, 'TEKEL özelleşecek' denince bir rüya alemine götüren satırlar bu ve benzeri tarihi hatırlatmalar oldu.

Ancak geçen hafta da yazdım. Bir milyon litrelik yıllık üretimler bu tür butik rakılar için asla mümkün değil. Bu güzellikler, dünyanın her yerinde ancak küçük ölçekte ve yalnız meraklıları için yapılır. Aynı şey yalnız rakı için değil, bütün ağır alkollü içkiler için, şnaps için, konyak için, armanyak için, grappa için de geçerli.

Yeryüzünü keyifli kılan gerçeklerden biri de çeşitlilik. Eğer öyle olmasaydı Evrenin Ulu Yaratıcısı birbirinin benzeri insanlar, bir çeşit kuş, bir çeşit, balık, bir çeşit ağaçla donatırdı dünyayı. Oysa çeşitlilik yaradılışın bizzatihi kendisinde mevcut. Bunu kim inkar edebilir? İnkar edenler varsa, onları hergün bir çeşit yiyeceğe ve içeceğe mahkum ediyorum. Bakalım bu tekdüzelikten hoşlanacaklar mı?

KOMİSYON DEĞİŞİKLİKLERİ

Hükümet tasarısına bu kadarla değinip gelelim komisyonlardaki değişikliklere.

Bundan böyle 'Adı Uzun Komisyon' diye anacağım TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, bilgi ve Teknoloji Komisyonu ağustos ayının altıncı günü toplanıp 1-443 esas numaralı 15 sayılı bir karar almış. Bu kararda hükümet tasarısına bazı ekler yapılmış.

Komisyon burada 'Gümrük Birliği kararına uyum sağlamak, ticaretin tamamen serbestleştirildiği (ve) uluslararası ticaret üzerindeki miktar kısıtlamasının ve diğer engellerin yasaklandığı günümüz'den söz ediyor.

Ancak, rapora eklenen görüşler hiç de bu anlayışı yansıtır görünmüyor.

Mesela 'ithalatçı firmaların ülke genelinde, kuruluş yeri nerede olursa olsun, her satıcının sipariş verdiği ürünleri yerinde teslim etmeleri' diye bir fıkra var. Bunun anlamı, ithalatçı firmalara Türkiye genelinde müthiş büyük ve bir o kadar da gereksiz bayilik teşkilatı kurma zorunluğu. Şampanya ithal eden bir firma, Kars'ta ve Hakkari'de niye bayı bulundursun?

Bir başka dikkat çeken nokta, içki üretiminde 'entegre tesis' kurma şartı. Burada deyim doğru kullanılmışsa bağından taktir mahalline, oradan da şişelemeye kadar dev bir yapı öneriliyor. Oysa bunun mantıki hiçbir gerekliliği yok. Varsa, biri açıklasın da anlayalım.

Sonra küçük (!) yani yılda 1 milyon litrenin altında üretim -ya da ithalat- yapan firmaların bu kanuna göre, 'ürettikleri veya ithal ettikleri alkol ve alkollü içkilerin fiyatlandırılması, satış ve dağıtımı TEKEL Genel Müdürlüğü eliyle yapılır' deniyor.

Böyle bir düzenlemeye, komünizmin cari olduğu ülkeler hariç, dünyada bir tek örnek göstersinler, dişimi kırayım!

Saçmaliklar bunlarla bitmiyor.

Adı Uzun Komisyon'da bir değişiklik de şöyle: 'Alkol ile, bira ve şarap dahil, her çeşit alkollü içkinin perakende satış yerlerinde ve her türlü görsel ve yazılı yayın araçları yoluyla reklamı (...) yasaktır.'

Bu ara cümle, iğrenç bir Şark kurnazlığıyla, içkinin 18 yaşından küçüklere satılmasının yasaklandığı maddenin içine sıkıştırılmış.

Bu memlekette bira üretimi zaten yeni yeni çeşitlenmekte. O da meraklısına hitap edecek çok az miktarda bazı özgün biraların ithaliyle oldu. Türk tüketicisi Meksika'nın Corona, İngilizlerin ve İskoçların stout tipi, Amerika'nın Bud biraları ile birkaç yıl önce tanıştı. Şimdi buna çok güzel ve kaliteli Alman biraları eklendi. Bira dünyamızda bir çeşitlilik oluştu. Bunları bilen kaç kişi vardı? Bu biraları üretenler veya ithal edenler, bunları içki meraklılarına tanımazsa nasıl satarlar?

Ya da Kavaklıdere, Doluca, Sarafin, Kutman, Sevilen gibi firmalar son birkaç yıldır birbirinden hoş yeni denemeler yapıyor ve piyasaya sürüyorlar. İthalatçılar da Fransa'dan, Kaliforniya'dan, İtalya'dan yeni şaraplar getiriyorlar. Türk insanı bunları daha dün bir bugün iki görmekte. Bu şaraplar tanıtılamadığında içeni olur mu hiç?

ASIL NiYET

Bence bütün bunların asıl nedeni, Türkiye'de yeni yeni filizlenen içki sektörünü ve buna bağlı olarak da bazı çevrelerce 'para getirip ahlak götürdüğü' iddia edilen turizm sektörünü batırmak.

Nitekim bunun ipuçları yine Adı Uzun Komisyon'un değişiklerindeki satır aralarında gizli. Mesela kanuna aynen şu sözler eklenmiş: 'Ruhsatlı bayiler, tüketici talepleri doğrultusunda, üretici ayrımı yapmaksızın alkollü içki bulundurmak ve bunlara satış mahallinde adil teşhir imkanı sağlamak zorundadır.'

Merak etmeyin, böyle bir saçmalık bu hükümet döneminde kanunlaşsa bile uygulanmaz. Ama takunyalı muhteremler iktidara ortak olduğu gün bütün bu yasal zorlamalar kanırta kanırta uygulanır. İçkiyi üretenin de, satanın da bu yaptığı iş burnundan fitil fitil getirilir. Sektörün köküne kibrit suyu ekilir. Suudi Arabistan görünümlü bir yere de siz zor turist getirirsiniz.

Bu konuda üreticilerden, ilgililerden sayfalar dolusu mektup aldım. Hepsine maalesef burada yer vermem mümkün olmadı. Ama mektuplar elimde. Merak eden olursa onları da açıklarım.

Tek tesellim ise Nev'i'nin bir beytinde gizli.

Şair, bir gazelinde şöyle demiş:

'Bu baht-ı sernigunum habdan bidar olur bir gün

Bu devlet böyle kalmaz mestken hüşyar olur bir gün'

Şairin dilediği gibi umarım bu uğursuz talihim uykudan uyanır bir gün, bu devlet böyle kalmaz mestler ayılır bir gün!

Çilekli dondurma

Bu acı ve sıcak günlerde, tatlı ve iç ferahlatıcı bir tarif sunuyoruz sizlere:

Malzeme: (4 kişilik)

* 1/2 Kg. çilek

* 400 gr. şeker

* 2 adet limon

* 1 bardak vişne likörü

* 125 ml. yoğurt

Hazırlanışı:

Bir tencereye yarım litre su doldurduktan sonra şekeri ilave edin ve kaynamasını bekleyin. Şekerli su iyice kaynadıktan sonra tencereyi ateşten alıp soğumaya bırakın. Dondurmayı süslemek için çileklerden bir miktar ayırın ve geri kalanını mikserle çırpın. Çırparken kaynattığınız şekerli suyu, yoğurdu ve limon suyunu yavaş yavaş ekleyin. İstediğiniz kıvamı elde ettikten sonra dondurma kaplarına boşaltın ve ayırdığınız çileklerle vişne likörünü ekleyin. Servis yapmadan önce en az bir saat buzlukta bekletin.

Yazarın Tüm Yazıları