Ergenekon curcunası

YAŞANAN komediyi özetleyelim.Avukatlar:

Davada adil yargılama koşulları sağlanamadı.

Bu koşullarda adil savunma yapamayız.

Türkiye’de birçok kez toplu yargılamalar yapıldı ama ilk kez böyle bir rezaletle karşılaşıldı.

Davanın aleniyeti kalmadı.

53 yıllık avukatım. Bu şartlarla hiç karşılaşmadım. (Uğur Alacakaptan)

(Aslında avukatların söyledikleri kitap olacak kadar çok ama ben gözüme çarpanları yazmakla yetiniyorum.)

Yabancı basın:

İddianame Da Vinci Şifresi’ne benziyor. 86 sanık Erdoğan hükümetini güce başvurarak ortadan kaldırmakla suçlanıyor.

Gazeteciler:

Tam bir kargaşa. Sonuç ise fiyasko.

Cezaevinin önü panayırdı.

Doğu Perinçek:

Ben parti lideriyim, beni ancak Anayasa Mahkemesi yargılayabilir.

Kemal Alemdaroğlu:

Örgütün lideri diyorlar ama içeri giremiyorum.

* * *

Ergenekon’un böyle bir komediye dönüşeceği ta başından belliydi.

Adalet Bakanlığı’nın bu konudaki tutumu tam bir skandaldı.

Soruşturma süreci, mahkemenin sorgulamaları, tutuklama kararları tereddütler uyandırdı.

Savcıların aylarca süren hazırlıklardan sonra yazdıkları iddianame ise tam bir kara mizahtı.

Şimdi bu utandırıcı durumdan ülkemizi, yargımızı kurtarmak yargıçlarımıza düşüyor.

Onların yapacakları yargılama hukuk devletinin saygınlığını sağlayabilir.

Yargının üzerinde oluşan kuşkuları, güvensizliği ortadan kaldırabilir.

Yaratılan korku toplumu psikolojisini dağıtabilir.

Bir dava düşünün ki, 17 aydır hapiste tuttuğu sanıklar ve avukatları nelerle suçlandıklarını bilmiyor.

Ergenekon davası, suçluyla suçsuzu aynı sepete koyan belki de dünyadaki ilk dava olarak tarihe geçecek.

Bu davada yargıçların en büyük görevi gerçek suçlularla, davaya zorlamalarla dahil edilen muhalifleri ayırmak olmalı.

Bugün demokrasiye, hukuk devletine inanan milyonlarca insan, davayı yürüten yargıçlardan dosta düşmana birçok onurlu meslektaşları gibi "Türkiye’de yargıçlar vardır" dedirtmelerini umutla bekliyor.

* * *

Adalet Bakanlığı adına bir rezalet de "Deniz Feneri" dosyasının Almanya’dan bir türlü getirtilememesi.

Geçen gün gazetelerde bir haber vardı.

Bir TIR şoförü "Bize söyleselerdi iki günde getirirdik" diyordu.

Bu komik olay dün de Vatan’ın manşetiydi.

Vatan aradan 15 gün geçmesine karşın dosyadan bir haber alınamadığını yazıyordu.

Gazete bir de kutu yapmış.

Kutuda "Eğer bu yazı bir postacıya verilseydi o da bunu Frankfurt’a yürüyerek götürseydi 10 günde yerine ulaştırırdı" deniyor.

Devletin gücü işte. İstediğini anında yakalayıp içeri tıkıyor. Aylarca yargılamadan yatırıyor.

Kiminin de yargılanmasını geciktirmek için elinden geleni yapıyor.

Hiç kimse kuşku duymasın, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin Türk Adalet tarihinde hiç de parlak olmayan bir yer işgal edecek.
Yazarın Tüm Yazıları