Tufan Türenç: Efsane Adam'la söyleşi

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Tatlı serin bir Kıbrıs akşamında Rauf Denk-taş'la, Bella Pais Manastırı'nın bahçesindeki Kybele Lokantası'nda bir akşam yemeğinde söyleşiyoruz.

Ömrünü halkının kutsal davasına adamış olan bir efsaneyle aynı masada olabilmek bir gazeteci için bulunmaz bir şanstır.

Konuşmanın bazı bölümleri yazılmamak koşuluyla olsa bile...

Bu büyük mücadele adamının anlattıklarından bazılarını aktaralım.

Bir gün Amerikan temsilcisi gelmiş. Adam başlamış akıl vermeye.

Denktaş bakmış ki Amerikalı'nın kendisini dinlemeye niyeti yok, sözünü kesmiş, ‘‘Bak ben sana bir fıkra anlatayım’’ demiş. Fıkra şöyle:

‘‘Missouri bir gece Akdeniz'de seyir halinde. Radarında bir gemi görünmüş. Suvari hemen telsizle karşı tarafı uyarmış.

‘Ben Missouri. Lütfen 10 derece kuzeye dönün.'

Karşıdan yanıt gelmiş ‘Ben dönemem, siz dönün.'

Missouri kaptanı kızmış ve uyarısını tekrarlamış. Yanıt yine aynı. Bir kez daha, bir kez daha, değişen bir şey yok. Yanıt hep aynı.

‘Ben dönemem siz dönün.'

Amerikalı küplere binmiş ve hiddetle bağırmış: ‘Ben Missouriyim.'

Karşıdaki aynı sakinlikle yanıt vermiş: ‘Ben de deniz feneriyim.'

Fıkra bitince adam mesajı aldı ki, kalktı gitti.’’

* * *

1960 öncesi Menderes, Dr. Fazıl Küçük ile Denktaş'ı çağırmış.

Gerisini Denktaş'tan dinleyelim:

‘‘Doktor bu işe çok memnun oldu. Neyse, gelen özel uçağa bindik. Bir askeri Dacota. Oturacak koltukları bile yok. Yerlere lastik koymuşlar, onlara oturduk. Uçak kalktı. Hava buz gibi. Tir tir titriyoruz. Doktor yanındaki viskiyi çıkardı başladık içmeye.

İstanbul'a gelince bizi aldılar ve doğru Park Otel'e götürdüler.

Menderes bizi çok nazik karşıladı. Sorunları konuştuk. Sonra bana ‘Siz İnönü ile görüşmüşsünüz' dedi.

‘Evet görüştüm. Hükümetin uyguladığı Kıbrıs politikasına destek vermesini istedim. Çünkü bu politikanın doğru olduğunu söyledim. Paşa olumlu karşıladı ve destek sözü verdi.'

Menderes çılgına döndü. O kibar adam gitti, yerine sanki bir canavar geldi.

‘Hiç yardım eder mi? O çiyanın başıdır, çiyanın başı...' diye bağırdı.

Sonra da ‘Ben 6 aya kadar ona göstereceğim' dedi.

Ben şaşırdım ve o zaman şunu anladım ki birbirine düşman olan liderler varsa o ülkede demokrasi yürümüyor.

6 ay sonra da 27 Mayıs oldu ve Menderes yıkıldı.’’

* * *

Bir ara Denktaş'a ‘‘Bunca uzun savaşta hiç sabrınızın taştığı an olmadı mı?’’ diye sordum.

‘‘Böyle bir hakkım olmadığını biliyorum. 1963'te Rum katliamlarının en azgın olduğu günlerde bunalmışız, sabrımız taşmış.

İnönü bana ‘Bir Türk'ün sabrı tükenmemeli. Buna hakkı yok. Sabrı bittiği yerde yeniden başlamalı. Bunu unutmayın' dedi.

İşte ben de onun bu sözünü hatırlayıp hep sabrediyorum.’’

Masada Denktaş'ın doktoru da vardı. Prof. Temel Yılmaz cumhurbaşkanının diyetini düzenliyor.

Yemek sonunda tatlı isteyip istemediğini soran garsona Denktaş doktoruna yan gözle bakıp ‘‘Sade bir kahve’’ dedi.

Ama biraz sonra doktorun önüne koca bir kase dondurma geldi. Masadaki herkes gülmeye başladı.

Denktaş yan gözle doktora bakıp bize döndü ‘‘Doktorun yaptığını değil, dediğini yapacaksın’’ dedi.

Daha yazacak çok şey var ama yerimiz bu kadar.

Dedim ya, bir efsane adamla bir şöyleşi ortamında bulunabilmek bir gazeteci için çok büyük bir talihtir...



Yazarın Tüm Yazıları