VERDİ’nin, Mozart’ın, Puccini’nin, Rossini’nin ve Çaykovski’nin ünlü operalarının en güzel aryalarını seslendiren altı genç, geceyi doruğa taşıyan sanatçılardı.
Gençlerin hepsini de tanıyorum. Daha beş yıl önce hiçbiri opera dünyasının bilinen isimleri değildi.
Hepsi Siemens’in düzenlediği Şan Yarışması’nda dereceye girerek Türk operasının pırlantaları oldular.
Örneğin, Soprano Burçin Çilingir...
Üç yıldır İstanbul Devlet Operası’nda başroller oynuyor.
Soprano Perihan Nayır da öyle. Pek çok operanın başrolünde başarılı bir performans sergiliyor.
Geçen yılın birincisi Soprano Hale Soner ise yurtdışında çalışmalarını sürdürüyor ve önemli operalarda roller üstleniyor.
Tenor Erdem Erdoğan yurtiçinde ve dışında pek çok konserler verdi, önemli roller üstlendi. Halen Salzburg Mozarteum’da çalışmalarını sürdürüyor.
Bariton Nejat Işık Belen yurtiçinde ve dışında çeşitli operalarda rol aldı, halen İtalya’da yüksek lisans programına devam ediyor.
Bariton Melih Tepretmez... Çeşitli operalarda önemli roller üstlenen sanatçının yurtdışında başarılı bir kariyeri var.
* * *
Bu altı genç operacıyı Türk operasına kazandıran Siemens oldu.
Hepsi de Siemens Şan Yarışması’nda aldıkları derecelerden sonra dikkat çektiler ve önlerinde önemli ufuklar açıldı.
Çarşamba gecesi Aya İrini’de bu genç yetenekler gerçekten de dorukta olduklarını, kiliseyi dolduran operaseverlere kanıtladılar.
Dakikalarca alkışlanan altı sanatçı, Türk operası için büyük kazanç olduklarını gösterdiler.
Ben bu gençlerin önümüzdeki yıllarda Türk operasını uluslararası platformlarda temsil edeceğinden en ufak bir kuşku duymuyorum.
Önümüzdeki yıllarda onlara yeni yeni yetenekler de katılacak.
Siemens, düzenlediği şan yarışmasıyla Türk operasına daha çok pırlantalar kazandıracak.
Bu nedenle sanata önem veren, opera, bale ve klasik batı müziği kurumlarının gelişmesi için katkılarda bulunan firmalara bir sanatsever olarak minnet duyduğumu özellikle belirtmek istiyorum.
Bu kurumları bir kez daha burada özellikle yazmak istiyorum ve onlara bir sanatsever olarak teşekkürlerimi yineliyorum:
Borusan, Eczacıbaşı, ENKA, Siemens ve Ülker...
Alfebetik sırayla yazdığım bu beş kuruluş, Türkiye’deki sanat kurumlarının ayakta kalmasına, sanatın ve kültürün gelişmesine çok ama çok büyük katkılarda bulunuyorlar.
Borusan, Eczacıbaşı, ENKA ve Ülker bilsinler ki Türk sanat ve kültürü için kutsal bir görev yapıyorlar.
* * *
Sanat ve kültür adına beni mutlu eden önemli bir gelişmeyi de burada belirtmek istiyorum.
İstanbul Devlet Opera ve Balesi’nin başına, uluslararası üne sahip balerinimiz Meriç Sümen getirildi.
Meriç Sümen, baleseverlerin yıllarca hayranlıkla izlediği, gurur duyduğu uluslararası bir sanatçımızdır.
İstanbul Opera ve Balesi’ni ayağa kaldıracağına ve kalite çizgisini Batı normlarına yükselteceğinden eminim.
Gerçek bir sanatçının bu kurumun başına gelmesiyle İstanbul Opera ve Balesi’nin Aydın Gün ve Yekta Okur dönemlerindeki görkemli günlerine döneceğine inanıyorum.