Paylaş
Nefis bir sonbahar sabahı Ayşenur Arslanoğlu ile sohbetteyiz, Çin’den 7. Uluslararası Slow Food Kongresi’nden haberler ve güzellikler ile döndü, kucağındakileri döktürüyorum ona.
Slow Food, iklim değişikliği ve gıdanın ilişkisi üzerine kendine yakışacak bir kampanya başlatacak önümüzdeki günlerde. Dünyadaki tüm Slow Food birliklerinin de bir parçası olacağı bu hareket, gene umut dolu.
Gıda çeşitliliği, küçük üretici, biyoçeşitlilik, mevsimsel beslenme, yerel beslenme. Bize bu başlıkların hayatımızdaki yerini sorgulatacak ‘Menu for Change’ yani ‘Yarının Menüsü’ kampanyasından bahsediyorum.
Beni çok heyecanlandırıyor bu hareket, bu kampanya, hatta öyle ki küçük büyük hepimizin bir parçası olacağına inanıyorum.
Slow Food, iklim ve gıdaya kendi pratiğimiz üzerinden yaklaşarak, bizlerin günlük alışkanlıklarımız dahilinde, evimize, dolabımıza, mutfağımıza yani gıdamıza bir kez daha bakmaya ve yerel ürünler ile beslenmeye davet ediyor bizi. Takiben de birlikte neler yapabileceğimize…
Yerel beslenme ile kendi soframızdan kendi ailemizden başlayarak yakınlarımıza, tanıdıklarımıza bulaştıracağız bu kampanyayı. Mutluluk bulaşıcıdır ya zaten.
Yerel derken kaç kilometreden bahsediyoruz diye soruyorum Ayşenur’a… Her ülke kendisi belirleyecek sonuçta, o da tüm Türkiye diyor bana. Yerel gıda diyerek küçük bir bölge değil, tüm coğrafyamızı kapsayacağını söylüyor bu kampanyanın. Oldukça cömert buluyorum, ve tabii işimizin daha da kolaylaştığını düşünüyorum.
Bizler gibi İstanbul’da yaşayıp gıdasını tüm Türkiye’den elde eden tüketiciler için başka yolu yok çünkü.
Kendi mutfağıma bakıyorum sonra eve dönünce hangi şehirler beni besliyor, üreticilerim, çiftçilerim nerede diye, Konya, Çankırı, Çanakkale, Gaziantep, Şanlıurfa, Samsun, Mardin, Erzincan, Bursa, Balıkesir, İzmir, Muğla gibi geniş bir harita çıkıyor. Yıllardır kurduğum düzenek, gıdaya yaklaşımımım ‘Yarının Menüsü’ kampanyasına hazırlıklı olduğumu gösteriyor. Mevsimsellik benim için zaten normal beslenmek demek, küçük üretici de, biyoçeşitlilik de.
Mevsimin, topraklarımızın bize verdikleriyle yapabileceğimizin sınırı yok! Yemek tariflerimizi paylaşıp, birbirimize ilham olabiliriz. Sosyal medya hesaplarımızdan bu hareketi yayıp, elimizdekinin aslında ne kıymetli olduğunu gösterebiliriz. Çok değil az, ama kaliteli ürün ile hayatımızın daha anlamlı olabileceğini bir kez daha kavrayabiliriz. Hatta başlamışken gıda israfını da azaltabiliriz.
Eğer biz bunun zaten bu yoldaysak, seçimlerimizi tesadüfen değil, özenle düşünerek yapıyorsak, o zaman da ailemiz, arkadaşlarımız ve mikro topluluklarımızı etkilemek için bir adım daha atmak ekliyor bizi. Onları da Yarının Menüsü’nü uygulamaya davet edeceğiz.
Dünya Gıda Günü’nde yani 16 Ekim’de bu yüzleşmemiz başlayacak ve 6 Kasım’a kadar sürecek. 6 Kasım itibari ile de şeflerle yemekler düzenlenecek. Evimizde başlayan bu değişiklik, lokantalarda ne seviyede uygulanabilir, hep beraber göreceğiz, tadacağız. Şefler bize nasıl ilham olacak heyecanla bekliyorum.
İklim değişikliğinin en büyük nedenlerinden biri ne biliyor musuz? Seralardaki gaz salınımı. Yani, mesela, o her mevsim yediğiniz domates, hıyar, biber var ya, onun üretildiği seralardan salınan gazlar… Ve tabii iklim değişikliğinin yarattığı sel, kuraklık, çölleşmelerin sonucunda da gıdamız en kötü etkilenen oluyor. Denklemin iki ucunu da çözecek olan biziz. Evimizden başlayarak, hani derler ya önce kendi evinin önünü süpür diye.
Basit birşeye davet ediyorum aslında sizi. Birlikte düşünüp, birlikte yaratmaya, birbirimize örnek olmaya. Bir öğreti diktesiyle değil, hayatımızdaki günlük alışkanlıklarımız üzerinden, bugünden, yarına yatırım yapmaya, evet, ufak da olsa endüstriyel gıda patronlarına biz de varız demeye davet ediyorum hepinizi.
Biz tüketiciler olarak, bu hareket üzerinden üreticilere de onlarla aynı tarafta durduğumuzu bir kez daha hatırlatmak, onlara verebileceğimiz geri bildirimler ile birbirimizi daha iyi anlamak ve bu ortak süreç içinde, yani hayatımız boyunca, birbirimizin ayrılmaz parçaları olduğumuzu hatırlamak…
Gıda algımızın da değişeceğine inanıyorum. Değişmesi gerektiğine de.
Mutluluk bulaşıcıdır, #menuforchange #eatlocal #slowfood
Ne yapalım, dünyayı kurtarmak gene bize kaldı!
Not: Joker hakkımı kullanacağım, kahve için, inanın yoksa çekilmez olurum!
İLLA Kİ!
Tarhana!
Dünyadaki süper gıdaların başında gelir tarhana, bir kasesi hem karnını doyurur, hem ruhunu. Tok tutmaktan öteye aslında, ihtiyacın olan besinleri de alırsın tarhanadan aynı zamanda.
Memlekette tarhana hemen hemen tüm kentlerde yapılıyor, bazısı ekşi, basızı biberli, bazısı acı, bazısı topak, bazısı domatesli, bazısı tarhana otlu, yoğurtlu, döğmeli, bazısı bazısı…
Bir kış hazırlığıdır tarhana, kış sofrasında yaz güneşinin açmasıdır, sabahtan da ısıtır mideni, akşamdan da. Ekmek de doğratır içine, turşu da ısırtır yanında. Dumanı tütmelidir kasede, ağzım yana ya belki de…
Eğer şanslıysanız vardır bir yapan yakınınız, hatta belki de siz yapıyorsunuzdur. Evimin vazgeçilmez gıdasıdır tarhana. Ekşisi, acısı ise en sevdiğimdir.
Tarhananız bol olsun diliyorum…
Paylaş