Paylaş
Müslüman Kardeşler’in 2012’de ülkede iktidara gelmesinin ardından basın kuruluşlarında yapılan değişiklikleri anlattı. Hükümetin kontrol ettiği gazetelerde neredeyse bütün yöneticilerin tasfiye edildiğini, kendisi gibi orta yaşlarına gelmiş alt kadrolardaki gazetecilerin birdenbire yönetici pozisyonlarına atandığını vesaire... İhvan sayesinde terfi etmiş bir gazeteci olduğundan darbeye karşı çıkanlardan biridir herhalde diye düşünüp “Sen ne düşünüyorsun” dedim ben de. 2013’teki 3 Temmuz Darbesi’nden sonra başa gelen Sisi Yönetimi’ni sordum. “Biz 3 Temmuz sayesinde ülkeyi geri aldık” dedi. Konuşmalarından demokrasi yanlısı biri olduğu izlenimi edindiğiniz halde... “Darbe” demiyordu Mısırlı gazeteci. Sadece “3 Temmuz” diyordu.
*
BU anlattığım, Mısır’da halkın sadece bir bölümünün görüşünü yansıtıyor elbette. Ülkede Müslüman Kardeşler hareketinin de azımsanmayacak bir destekçi kitlesi var. Ancak Ankara Yönetimi’nin, sanki Mısır’da hiç böyle tartışma yokmuş gibi, Mısırlılardan daha iyi bildiğini düşünüp olayları “Kabul edilemez” olarak nitelendirmesi ve Mısır’ın yeni yönetimi ile üst düzey diplomatik ilişki kurmayı reddetmesi ise uluslararası ilişkiler açısından anlaşılması güç bir durum yaratıyor. Zira Ankara, bu politikasıyla, 80 milyonluk nüfusuyla Arap dünyasının en büyük siyasi gücü Mısır’ın alenen içişlerine karışıyor. Hem de dramatik bir biçimde, bunu bir zamanlar Avrupa’yı PKK konusunda suçlamasına neden olan politikalara benzer biçimde yürütüyor.
*
ARTIK çok net. Katar’ın da devreden çıkmasıyla Müslüman Kardeşler’in dünyadaki tek belirgin destekçisi Türkiye kaldı. Ayrıca Ankara, Filistin’deki Hamas’tan Yemen’deki El Islah’a hareketin bütün küresel uzantılarının hamiliğini üstlendi. Bunun elbette Ankara’ya politik bir maliyeti olacaktır. Müttefik ve ortaklarla ilişkilerde iktidarda kim varsa onunla çalışabilmeyi şiar edinen, bu nedenle Sisi’ye de alan açan Washington’la ilişkilere kadar uzanan bir diplomatik fatura Türkiye için mutlaka çıkarılacaktır. Ancak ondan daha önemlisi, Erdoğan Yönetimi, bu politikasıyla Türkiye’ye yönelik derin düşmanlıklar da yaratacaktır. Tıpkı bugün Türk toplumunun geniş bir kesiminde Avrupa’ya karşı PKK meselesi yüzünden beslenen husumetin bir benzeri Ortadoğu coğrafyasında da Müslüman Kardeşler yüzünden Türkiye’ye karşı oluşacaktır.
*
PKK yayın organı Roj TV’nin Danimarka’dan yayın yapmasının yarattığı krizi hatırlıyor musunuz? Aynısını şimdi Türkiye yapıyor. 28 Aralık 2014’te Arapça yayın organı “Yedinci Gün” yazdı. Ve Müslüman Kardeşler’in kontrolünde olduğu belirtilen, Türkiye merkezli “Misr Alaan” televizyonunun yayınlarının durdurulması için Mısır’da dava açıldığı öğrenildi.
Ondan önce, 24 Aralık 2014’te Tahrir News de benzer bir hikâye yayınladı. Ve Katar’ın Müslüman Kardeşler’e aktardığı fonları kesmesinin ardından İhvan’la bağlantılı üç yayın kuruluşu Mekameleen Live TV, Elsharq TV ve Rabia TV’nin finansal krize girdiği ve geriye sadece Türkiye’den gelen desteğin kaldığı belirtildi.
Ya da Belçika, Hollanda ve Almanya gibi ülkelerle PKK’nın finansal kaynakları yüzünden yaşanan gerginlikleri hatırlıyor musunuz? Aynısını şimdi Türkiye tekrarlıyor. Yine 24 Aralık’ta Almogaz’da çıkan bir haberdi bu. Ve İhvan’ın Katar’dan çıkardığı fonlarını Doğu Asya ve Avrupa ülkelerinde yatırıma dönüştürdüğü, yeni medya kanalları yaratıp Türkiye’ye ait uydularla yayına başlayacağı aktarılıyordu.
*
BU işin bir tarafı tabii. Müslüman Kardeşler konusunda Türkiye ve Katar arasında yaşanan devir-teslimin bir ayağı. Ama onun ötesinde bir durum var ki... Avrupa’nın geçmişte PKK konusunda aşmaktan kaçındığı bir sınır. Türkiye, Müslüman Kardeşler meselesinde başlattığı angajmanı, çok riskli bir mecraya taşıyor. Onu da 16 Mayıs 2014’te “Yemen Şimdi” yazdı. Ve Türkiye ile İran arasında bölge hâkimiyeti için süren başka bir perde arkası savaşın yaşandığı yer Yemen’de Şii grup Husilerin başkent Sana’yı eylülde ele geçirmelerinin ardından Müslüman Kardeşler’in Yemen kolu Al Islah’ın bütün fonlarını Türkiye’ye aktardığını söyledi. Ve aynı hikâyenin sonunda da hatırlattı. “Türkiye’den Yemen’e yapılan kuru sıkı silah sevkıyatları da vardı.”
Eskiden PKK konusunda Avrupa’dan şikâyet ediyordu Türkiye. Konu Müslüman Kardeşler olunca Avrupa’yı da geçti.
Paylaş