Balyoz’dan Babacan’a Washington empatisi

Obama’yı neden sevmiyorlar? Türkiye’de kimi başbakan görmek istiyorlar? Ve Balyoz’daki kritik ay, aralık...

Haberin Devamı

Mitt Romney pazartesi günü dış politika prensiplerini açıkladı. Ertesi gün Cumhuriyetçilerin ideologlarından William Kristol ile ofisinde konuşuyoruz. Weekly Standart dergisinin yayıncısı. Kim olduğunu şöyle anlatmaya çalışayım: 2008 seçiminde Sarah Palin’i Alaska’dan bulup John McCain’in yanına başkan yardımcısı adayı yaptırtan adam.
“Nasıl buldunuz konuşmayı” dedim. “Bizi geleneksel Amerikan dış politikasına döndüreceğine eminim. Güçleneceğiz” dedi. Romney’yi Amerika’nın dünyada liderlik üstlendiği Truman, Reagan, Clinton, Bush ekolünün devamı saydıktan sonra da Obama’ya ağzına geleni söylemeye başladı:
“Kahire’de bir konuşma yaptı. 30 yıl boyunca Müslüman dünyasına yaklaşımımızın yanlış olduğunu iddia etti. Kendisini kırılma noktası gösterecek kadar kendine dönük.”
“Şimdi daha az ütopik olsa da bizi zayıf gösterdi.”
“Esad gitmeli, deyip bunun için hiçbir şey yapmayan aciz bir başkan.”
“Henüz bir felakete dönüşmedi. Ama dört yıl daha kalırsa çok tehlikeli.”

Haberin Devamı

BİRBİRLERİNE BENZİYORLAR

Sadece Demokrat Partili olduğu için değil… Amerikan dış politikasında temel paradigmaları değiştirdiği için sevmiyorlar Obama’yı. “Karışmayın, bırakın başkaları yapsın” demesinden nefret ediyorlar. Üstelik örnek verdiğim Kristol, iç politikaya meraklı olanlardan. Bir de bunun Washington’daki dış politikacılar faslı var ki… Bana kalırsa üç aşağı beş yukarı hepsi birbirine benzeyen… En liberalinden en neo-con’una… Bir think tank masasının etrafında buluştuklarında aynı reflekslerle çoğu zaman aynı çözümlere ulaşabilen Washington insanları… Hiçbiri hoşlanmıyor. Niye? Çünkü kendilerini ellerinden oyuncakları alınmış çocuk gibi hissediyorlar.

BAŞBAKAN KİM OLACAK

Tek bir örnek… Bugün Washington’da Türkiye meseleleriyle haşır neşir olan, hükümet dışı çevrelerin en büyük merakı ne biliyor musunuz? Hayır! Suriye krizi değil. 2014’ten 2015’e kadar Türkiye’de yaklaşık bir yıl boyunca başbakanın kim olacağı.
Biliyorsunuz, büyük ihtimalle Türkiye’de üç yıl üst üste seçim olacak. Ve soru: 2014’te Erdoğan cumhurbaşkanı seçildiğinde, 2015 genel seçimlerine kadar Türkiye’yi kim idare edecek? Türk basınında bir sürü isim yazılması da pek etkilemiyor bu arada. Washington’da hiç o kadar seçenek yok. Çünkü tartıştıkları asıl soru şu: Başbakan Ahmet Davutoğlu mu olacak, Ali Babacan mı? Ve dedim ya, dış politika uzmanı denilen Washington insanlarının ortak noktaları, partilerinden bağımsız, tahmin edebileceğinizden çok daha fazla diye. Her seferinde söyledikleri isimse istisnasız aynı: Babacan.
Bu anlattığımın, Ali Babacan’la ilgili haksız bir izlenim yaratmasını istemem. Söylemek istedim. Çünkü Washington’da insanların çoğunun dünyaya yaklaşım biçimlerini bilin istedim. Bir de başka bir ülke için lider önermenin siz eğer o ülkedeyseniz sizde nasıl bir algı yaratacağını size değen bir örnekle aktarmaya çalıştım.

Haberin Devamı

HERKES GÜCÜ YETTİĞİNE

Değişir mi? İster Obama, Amerika’yı dünyada her olayda rol üstlenme geleneğinden koparmaya çalışsın. Ya da ister ülkeler buna karşı içe kapansın. O klişe lafla, dünya bu kadar globalleşmişken elbette değişmez. Ona da başka bir örnek…
Türkiye’de Balyoz Davası sonuçlandı. Hüküm açıklandı. Ama Balyoz sanıklarının aileleri, Türkiye’de temyiz süreci işlerken geçen ay ayrı bir kanaldan Washington’da da bir dosya açtı. Ve kentin insan hakları alanında en etkin hukuk firmalarından Perseus Strategies ile anlaşıp Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi tarafından oluşturulan Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu’na bir başvuruda bulundu. Balyoz Davası’nda delillerin incelenmesine dayalı sorunlu noktalara dikkat çeken ve sanıkların serbest bırakılmaları yönünde mütalaa verilmesini talep eden bir başvuru.
Hafta içi başvuruyu hazırlayan Perseus’tan Jared Genser ile ofisinde buluştuk. Süreci sordum. Ve bağlayıcılığı olmasa da beş üyeli çalışma grubundan çıkacak lehte bir mütalaa ile Türkiye’nin üzerinde Balyoz Davası için uluslararası bir baskı yaratmayı hedeflediklerini öğrendim. “Ben üstlendiğim davaları seçerim ve sadece inandığım dosyaları kabul ederim” diyen Genser, Afrika’dan Güney Amerika’ya farklı ülkelerden son 10 yılda buraya 30 başvuruda bulunmuş. Ve hepsinde de sonunda hükümetler tutukluları serbest bırakmış. “Burada da kazanacağız” diyor. Ve Aralık ortası halka açıklanması beklenen son raporun ardından da, içerideki herkes çıkıncaya kadar işin peşini bırakmayacağını söylüyor. Kongre’den Beyaz Saray Yönetimi’ne bu durumu herkese anlatarak…
En başa dönersek… Türkiye’nin de Suriye’ye yaklaşımına bakınca… O zaman acaba şöyle mi demek en doğrusu: Herkes gücünün yettiğine mi?

Yazarın Tüm Yazıları