“Playing For Change” (Değişim İçin Çal) adlı bir oluşum...
Bir süre önce, tüm müzisyenlerin yaratıcılığı kışkırtıp, dünyaya barış getirmeleri gerektiği hayalini kurarak kendini tanımlamış bir hareket. Müziğin sınırları kaldıracağına, insanlar arasındaki mesafeyi kısaltacağına inanıyorlar.
Mobil bir stüdyoları var ve dünyayı dolaşıyorlar. Coğrafi, politik, dini, ideolojik hiçbir önyargı taşımadan, dünyanın tüm müzisyenlerine ulaşmaya, inandıkları değerleri müzik yoluyla anlatmaya çalışıyorlar. Yaptıkları konserler vesilesiyle elde ettikleri gelirleri aktardıkları fon da yine aynı amaçlar uğruna kullanılıyor. Oturduğunuz yerden “çok klişe” bulmanız da mümkün tabii. Ama bu hareket, kısa sürede büyük yol kat etti. Internet ortamında yaptıkları projeler, çektikleri videolar binlerce kere tıklanıyor. Sosyal ağlarda bir o kadar paylaşılıyor.
Geçtiğimiz günlerde Popstar Alaturka yayını sırasında yapımcı ve sunucu Osmantan Erkır’ın; “Elime bir klip geçti sizlerle paylaşmak istiyorum. Kırk beş genç bir araya gelmiş ve harika bir iş çıkartmış” diyerek ve gözleri dolarak sunduğu bir başka proje daha var. Onun adı da “Doğa İçin Çal”. Acaba ortada bir taklit mi var diye düşünmeyin hemen. Aslında organik bir bağı olmasa da bu proje “Değişim İçin Çal”ın ruhen devamı. Bizim projeyi yaratan beyin takımının oralardan esinlendiği kesin, evet. Ancak o projenin amaçlarına uygun olarak Türkiyeli bir ruh yaratmış olmaları da ayrı bir güç katıyor “Doğa İçin Çal”a.
İşin başında o projeye entegre olmaya çalıştıklarını ancak hak ettikleri ilgiyi görmediklerini de biliyorum. Mecburen hayal ettikleri iş için başka bir çıkış noktası buldular; doğa.
Tıpkı “Değişim İçin Çal”da olduğu gibi bir dolu genç müzisyen bir arada bir şarkı söylüyor. Hem de bir türkü, bir Karadeniz türküsü; “Divane Aşık Gibi”. Rock’çısı, popçusu, operacısı, türkücüsü, gitarcısı, davulcusu bir arada. Kırkbeş iyi müzisyen tek bir şarkıyı hakça bölüşerek ve tüm dünyaya hakça bölüştürmek maksadıyla söylüyor.
Sizin ismini bilmediğiniz birçok iyi müzisyen olduğu gibi, başta projenin yaratıcısı Fırat Çavaş olmak üzere; Can Şengün, Ozan Tügen, Serdar Öztop, Bilge Kösebalaban, Aslı gibi rock piyasasından tanıdığınız bir sürü de isim var işin içinde.
O kadar güzel bir sonuç çıkmış ki ortaya, bir kere izlemek, dinlemek de yetmiyor ve gerçekten gözlerinizi öyle bir dolduruyor ki... Internet üzerinden ya da denk gelirseniz bir TV programında yakalayıp mutlaka izleyin derim. Ve müzisyeni, sponsoru, müzikseveri; elinizden geldiği ölçüde destek olun bu projeye, çünkü gerisi gelecek.
Bu arada, önceleri burun kıvıran “Değişim İçin Çal” ekibi de bizimkilerin ortaya çıkardığı işi görünce methiyeler düzmeye başlamış, laf aramızda.
HOŞGELDİN DENİZ
Deniz Seki’nin çıkış yaptığı yılları dün gibi hatırlıyorum. Aradan uzun zaman geçti, onca güzel şarkı yazdı, onca güzel şarkı söyledi. Özel hayatında iniş çıkışları oldu. Magazin malzemesi de oldu doğal olarak, kötü şarkılar yazdığı da...
Hem bu kadar güzel bir kadın, hem bu kadar iyi bir yorumcu hem de üstüne şarkı yazabiliyor olacaksın, gerçekten az bulunur. Ama Deniz o malzemeyi, bir iş kadını gibi yönetebildi mi geçen onca yılda, bence hayır.
Öte yandan bu durumu yadırgıyor değilim. Böyle bir ülkenin müzik piyasasının göbeğinde, bu özelliklere sahip bir kadın olacaksın, bu yeteneklerini de, duygularını hiçe sayarak iş kadını gibi yöneteceksin. O zaman da o samimiyetsizlik belli oluyor işte.
Belki daha çok para kazanıyorsun, belki el pençe divan duruyorlar önünde ama sen o aynı sen olmuyorsun.
Ama ne yazık ki sadece duygularınla hareket ettiğinde de büyük hatalar yapabiliyorsun. Deniz Seki’nin başına kötü şeyler geldi. Onun duygusallığında birinin bu olaylardan çıkardığı dersin sonuçlarının bundan sonra yapacağı ve söyleyeceği şarkılarda içimizi titreteceğine eminim. Hoşgeldin Deniz!