26 Nisan 2008
LİGİN sona yakın dönemlerinde iki ezeli rakibin karşılaşması ülkemizde konuşulan tek konu. Rahmetli Gazanfer Bilge’nin Dereköy’deki töreninden dönerken arabalı vapurda bile bana sorulan soru maçın sonucu idi. Hepimiz bu ezeli rekabete kilitlendik. Futbolcular kadar teknik adamlar, yöneticiler ve de stada gelecek taraftarlar da sorumlu durumda. Ev sahibi G.Saray’ın durumu çok sıkıntılı. Maçı kazanma baskısı seyircinin tribündeki tutumu yönetim kurulunu haklı olarak diken üstünde tutacak. Özellikle yabancı maddelerin sahaya atılmasını önleyici tedbirleri almaları gerekir. Ayrıca taraftarların da kulüp yönetimine yardımcı olması lazım.
Yanlış yoldalar
Gazetelerde çıkan bir habere göre G.Saraylı futbolcular Lincoln ile önceki kupa maçında tatsız bir olay yaşayan Fenerbahçe kalecisi Volkan’ın elini sıkmama kararı almalarını yanlış bir yöntem olarak görüyorum.
Üstelik, bu futbolcular haziran ayından başlayarak Avrupa Şampiyonası’nda Milli Takım’da birlikte olmayacaklar mı? Nasıl birbirlerinin yüzüne bakacaklar? Kanımca önemli olan yol küsme değil, iletişim kurmaktır. Hepimizin başka canlılarda olmayan iki önemli avantajı var. Konuşma ve düşünme. Bu avantajı diyaloğa dönüştürmek en sağlıklı yol olur. Sağduyu ile hareket etmelerini öneririm.
Öfkeyle kalkan
Hani bir atasözü vardır; "Öfkeyle kalkan zararla oturur" diye. Belki bu olay Volkan’ı pozitif yönde motive edebilir. Hele Lincoln bu konuda herkesten daha duyarlı olmalı. Hakemlere ve meslektaşlarına saygı duymalıdır.
Futbol oyunu, sahada oynanır ve sahada sonuçlanır. Maçın verdiği tansiyonla yapılan hareketler unutulmalı. Sportmenliğin temeli buradadır.
Doğrusu çok zor bir maç olacak. Bakarsınız çok kolay bir müsabaka olur. Ancak önemli olan, seyircilerden futbolculara kadar herkesin sportmence davranması ve oyun kurallarına saygı göstermeleridir.
Futbol bir oyundur, savaş değil.
Yazının Devamını Oku 19 Nisan 2008
SAYIN Hıncal Uluç, her zaman olduğu gibi yüksek şekerinin etkisi ile celallenip önüne gelenden hınç almaya çalışmış önceki günkü yazısında. Onun da bildiği gibi, Olimpiyat organizasyonunu deneyimli ve bilgili kişiler yapar. Atletizmde olduğu gibi federasyonlar değil. Milli Olimpiyat Komitesi Genel Sekreteri ve muhasip üyesi bu organizasyonu TMOK adına izlediler. Kaldı ki, eşimin iki kolu da kırık olduğu için kendisini hastaneye götürdüm. Biz sadece davet edildik, organizasyonda sorumluluğumuz yoktu. Ancak, her zamanki alışkanlığınız ile yanlış insanlara saldırıp yalan ifadelerle, asılsız suçlamalarla hınç almaya devam ettiniz. Oysa tembelliği bırakıp bir telefon açsanız, gerçeği öğrenirdiniz. Tabii gazeteci olmak kolay değil.
Olimpiyat Stadı’nın yapılmasında önemli konumdaki değerli spor adamları şimdi ebedi istirahatlarında. Yaşadıkları devirlerde Olimpiyat Komitesi’ne üye olmak için yaptığınız girişimleri ben iyi biliyorum. Kaldı ki, Olimpiyat Stadı, Türkiye’de ilk defa UEFA Şampiyonlar Ligi Finali maçının başarılı bir şekilde yapıldığı stattır. UEFA ve sponsorların malzemelerini getiren 100 tırlık kamyonun gümrüklerden geçişi ve diğer bürokratik sorunları o zamanki Spordan Sorumlu Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin büyük bir özveri ile sabah akşam çalışarak çözümledi.
Bu ülkenin bakanı da genel müdürü de çalışıyor. Aynı hafta içinde bisiklet, atletizm, halter ve taekwondoda uluslararası turnuvalar var. Niçin hiç araştırmadan insanları suçluyorsun.
İsim ver, ispat et!
80 bin kişilik stat kentin içinde yapılmaz. Böyle bir şey dünyada yok. Ve bu statta İstanbul Belediyesi’nin Süper Lig’de oynayan takımı 15 günde bir maç yapıyor.
Eğer doğru dürüst bir şeyler yazacaksan ithamlarını da ispatlayacaksın. Kimdir eşleri ile deluxe otellerde dünyayı dolaşanlar. İsim ver ve ispat et. Yalan yazma!
Bir ara TSYD Başkanlığı yaparken, yüzmede Türkiye Kulüpler Şampiyonası’nda yarışmaya katılan bir kulübün erken gelip antrenman yapmak istemesi üzerine çocuklarım, eşim ve benim havuzda yüzdüğümüzü yazarak çirkin suçlamalarda bulundun. Sana telefon açıp havuzu hiç kullanmadığımızı, seni hem haysiyet kuruluna hem de mahkemeye vereceğimi söyleyince yalvarmaya başlayıp özür diledin.
Daha sonra aynı şekilde bir suçlamaya şimdiki TSYD Yönetim Kurulu üyelerinin eşleri ve çocuklarının havuzda yüzdükleri şeklindeki klasik suçlamayı yaptın. Şerefli insan gazetede yazarak açıkladığı ithamları ispat eder. İspat edemeyen müfteridir.
Hadi Hıncal Uluç, onurlu bir insan ol ve yazdıklarını belgelerle ispat et.
Bu ülkede Olimpiyat yapacak, organize edecek insanlar var. Senin kompleksin seni ilgilendirir.
Eğer cesaretin varsa birlikte bir televizyona çıkalım ve karşılıklı tartışalım. Hadi Hıncal hodri meydan... Hani Boğaziçi Üniversitesi’nde birlikte yaptığımız konferansta IOC kurallarını bilmeden yaptığın gafları hatırlarsın.
Yazının Devamını Oku 17 Kasım 2007
DENİZLİ kenti sadece bir turizm cenneti değil, aynı zamanda sporumuzun eğitim lokomotifi olacak. Geçtiğimiz hafta içinde Denizli’de Pamukkale Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Fazıl Necdet Ardıç, Belediye Başkanı Nihat Zeybekçi, Vali Yardımcısı Mehmet Çapraz ve TMOK’un Yönetim Kurulu üyeleri ile birlikte "Olimpik Spor, Eğitim ve Kamp Merkezi"ni törenle açtık.
Gerçek bir kültür ve turizm kenti olan Denizli, şimdi de Türk sporuna hizmet için kollarını açtı. Eski Rektör Prof.Dr. Hasan Kazdağlı, Denizli Belediye Başkanı, Vali ve yeni rektörümüzün örnek girişimleri ile de Denizli ve Pamukkale Üniversitesi bir spor merkezi haline gelecek. Avrupa’da bile ender görülen modern yüzme havuzu, atletizm pisti, tenis kortları, spor salonları ile Denizli, Türk sporunda bir ilki yaptı.
Spora yatırımları sadece bu kadarla da kalmıyor. Spor Yüksekokulu ile yetiştirdikleri eğitimciler görev alacaklar. Üniversitenin hastanesinde her türlü spor sakatlıklarını tedavi edecek olanak var.
Barınma sorunu da ortadan kalkınca, bu kez Spor Eğitim Merkezi yurtdışına açılacaktır. Avrupa Olimpiyat Komitelerinin adını da alcak olan Spor Eğitim Merkezi böylece uluslararası nitelik de kazanacak.
Şimdi sıra federasyonlarda
Artık top federasyonlarımızda... Özellikle yüzme, okçuluk, sutopu, basketbol, voleybol, atletizm ve tenis gibi dallarda çalışmalar başlayabilir. Bunun için federasyon başkanlarının Denizli’de Pamukkale Üniversitesi’ne gidip bu muhteşem tesisleri görmeleri gerekir. İaşe ve ibadenin dışında hiçbir ücret ödemeyecekler. Her konuda üniversite yardımcı olacak. Merakla takip edeceğim. Acaba hangi federasyonlar harekete geçecek? Üstelik Denizli’nin Pamukkalesi ve diğer dünyaca ünlü tarihi konumu ile kolaylıkla uluslararası turnuvalar alınması sağlanabilir.
Evet, şimdi sıra spor federasyonlarında...
Yazının Devamını Oku 21 Eylül 2007
GALATASARAY, Sion karşısında kendi hatalarıyla yenildi. Özellikle ilk yarıda sol kanatta oynayan Volkan'ın yapmış olduğu inanılmaz hatalar, bence bu maçın sonucunu yüzde yüz etkiledi. Feldkamp'ın uluslararası maçlarda deneyimi olmayan Volkan'ı bu şekilde ısrarla oynatması tabeladaki skorun sonucunu meydana getirdi.
Görüyoruz ki, İsviçre'nin yapmış olduğu her maçta, gerek kulüpler olsun, gerekse milli maçlar olsun devamlı FIFA ve UEFA'nın kontrolü altında. Bu bir rezalet. Yani, uluslararası organizasyon İsviçre'de olduğu için bir avantaj mı sağlamalıyız İsviçre'ye? Böyle şey olmaz. Ciddi şekilde bu konu, gerek UEFA gerekse FIFA kongrelerinde tartışılmalı. Hakemler devamlı avantaj sağlıyorlar. İki takımı bir araya getirip, 5 defa oynatsak, Galatasaray 5 kez de galip gelir.
Ama şunu da ifade ederim ki, Feldkamp deneyimli oyuncuların yerine gençleri getirdi. Gençler de bu tansiyona, bu baskıya alışık değil. Galatasaray'ı kurtaran Lincoln oldu. Ama beraberliği sağlayacak golü, altı pasta atamayışı doğrusu bana göre büyük bir hata. Sion'a bakıyoruz, oynayan futbolcuların çoğu Afrikalı. Bunlar ya 100 bin ya da 200 bin dolarlık adamlar. Neden biz hep pahalıları alıyoruz? Ve, enayi gibi pahalı olanlardan bir şeyler kazanamıyoruz.
Yönetim el atmalı
Sonuca gelince, Galatasaray bir kez daha UEFA maçında tıpkı yıllar önce olduğu gibi Sion'a ilk maçta mağlup oldu. Şimdi rövanş Ali Sami Yen'de. Bildiğiniz gibi yıllar önce Galatasaray, Sion'u yenerken, hakeme atılan bir taş az kalsın Galatasaray'ın o elde ettiği Avrupa şampiyonluğunu kazandıramayacaktı. İstanbul'da ne hakeme taş, ne de futbolculara Galatasaraylı oyuncular kötü davranırlar.
İnanıyorum ki, Ali Sami Yen'de Sion'u rahatça eleyecekler. Feldkamp'ın daha deneyimli futbolcuları oynatması gerekir bu maçta. İşte bunun için de Galatasaray Yönetimi'nin devreye girip, bu gibi maçların amatör müsabakalar olmadığını kendisine söylemesi ve etkilemesi lazım. Bu maçı, gençlerin hatasıyla kaybettik. Ama inanıyorum ki, rövanşta biz kazanacağız.
Yazının Devamını Oku 24 Ağustos 2007
DENİZLİ kenti, dünya tarihinin en değerli kültür, sanat ve spor tesislerinin merkezinde ışıl ışıl parıldamaktadır. Pamukkale Üniversitesi’nin girişimleri ile Jeolog Dr. Celal Şimşek’in valiliğinin ve Denizli eşrafının katkıları ile yaptığı kazı sonucunda ortaya çıkardığı Laodikeia Kenti ve Stadyumu ile büyük bir iş başardı. Şimdi Hierapolis (Pamukkale), Laodikeia (Honar) ve Aphrodisias ile Anadolu’nun en değerli tarihi eserleri bir üçgen içinde Denizli’de buluştu. Artık Denizli sadece tekstil sanayi ile değil, bu paha biçilemez sanat, spor ve kültür abideleri ile de Anadolu’nun en değerli turizm merkezlerinden biri oldu.
Antik Olimpiyat Oyunları’nı unutmayalım. Sadece tarihi kentlerin yapıları ile değil antik olimpik statları ile de çarpıcı bir gerçek ortaya döküldü.
Antik Olimpiyatların sadece Atina’da değil, Anadolu topraklarında da yapıldığı özellikle Laodikeia’nın ortaya çıkması ile ispatlandı. Yaklaşık 40 bin seyirci kapasiteli Laodikeia Artik Stadyumu’nun yanında bir de hamam var. Sporcular yarışmalardan sonra bu hamamda yıkanıyorlar.
Aphrodisias’da sporun önemli bir merkezi
Aphrodisias tarihi kenti içinde bulunan Antik Olimpik Stadyum’da sporun önemli bir merkezi halinde. Yaklaşık 30 bin seyirci kapasiteli stadyumda sadece antik olimpik değil, atlı araba yarışları da yapılmakta.
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi ve Pamukkale Üniversitesi birlikte yaptıkları bir organizasyon ile dünyanın her tarafından spor, kültür ve tarihle ilgili gençleri Olimpiyat Komiteleri kanalıyla Denizli’ye davet etmekte, konaklama ve Türkiye içindeki tüm ulaşım iaşe ve ibade masraflarını karşılayarak bu muhteşem kültür,spor ve tarih hazinelerimizi dünyaya tanıtmaktadır.
Sadece bu değil
Gençler; kültür, tarih ve sporun yanı sıra ülkemizi; insanlarımızı ve o başka hiçbir ülkede olmayan konukseverliğimizi ve candan sevgimizi de tanıyorlar. Olimpiyat Komiteleri’nin yetkilileri arkadaşlarımı ve beni görünce ilk söyledikleri şey gönderdikleri temsilcilerin ne kadar mutlu olduğuydu. Öğrendiklerini ülkelerindeki gençlere anlatmakta ve tanımakta olduklarını öğrendik.Aralarında bir kaç defa gelenler var.
Tabii her zaman olduğu gibi Turizm Bakanlığımızın bu konuda fazla bir katkısı olmuyor. Oysa Bakanlık bu muhteşem kültür, sanat ve spor hazinelerinin çıkartılması ve dünyaya duyurulmasında başrolü oynamalı.
Ve yukarıdakilere de soruyoruz. "Neredesiniz?" Bu kazılara neden destek vermiyorsunuz? Neden bu müthiş üçgende bulunan kentlere ve Denizli’ye kollarınızı sıvayarak, heyecanla bu olguyu yaşayarak katkıda bulunmuyorsunuz?
Bunların yanıtını bu ülkenin bir vatandaşı olarak bekliyorum...
Bende sadece Turizm Bakanlığı değil hepimizin bu konuda duyarlı olması gerekir. Anadolu çeşitli zaman dilimlerinde yaşayan medeniyetlerin tarihi hazinelerine sahiptir. Bunları dünyaya duyurmak ve göstermek hepimizin görevidir.
Yazının Devamını Oku 21 Temmuz 2007
FUTBOL Federasyonumuz ilk kez gençliğe ve Türk futboluna ivme getirecek bir projeyi başlattı. UEFA tarafından "Gratsroots" olarak isimlendirilen bu projede Türkiye’nin birçok kentinden gelen çocuklar, Van’da Gevaş Futbol Köyü’nde bir çoğunu tanıdığımız ve takdir ettiğimiz eski futbol yıldızları tarafından eğitilmektedir. Koordinatörlüğünü Gündüz Tekin Onay dostumuzun yaptığı bu projeye davet edilince adeta koşarak Van’a gittim.
Futbol Federasyonumuz bu proje ile iki ilke temel attı. Birincisi, ilk kez "Güreşin ülkemize doğduğu yer" olan Van’dan, yani doğudan bu işe başlaması, ikincisi ise bu girişimin bir ilk olması. Bilimsel eğitim sistemi ile çocuklar daha işin başında doğru yapmayı öğrenecek. En önemli faktör de bu.
Açılışta yapılan protokol konuşmalarından sonra iki sporcu ayrı ayrı konuşma yaptılar. Bir ara, rüya mı görüyorum diye irkildim. Çocuklar kazanmanın ne olduğunu bildikleri gibi, dürüstçe kaybetmenin saygısının da unutulmaması gerektiğini söylüyorlardı. Ve devamlı hem kazanmanın mutluluğunu hem de kaybetmenin olgunluğunu öğrenmemiz gerekir diyorlardı. İşte sadece bu gençler değil, hepimiz bu olgun ve erdemli anlayışa ulaşmamız gerekir.
Federasyonu kutluyorum
Sporda başarılı olmanın en gerçek ve inandırıcı yolu daha çocuk yaşta eğitime başlamaktır. Temel bilgiler manzumesi içinde toplanan her şeyin öğretilmesi ve bilinçlendirilmesi böyle başlar. Bu çocuklar bizim gelecekteki en güçlü kaynaklarımızdır. Başta Futbol Federasyonu Başkanı ve yönetimi olmak üzere, AR-PEG Genel Koordinatörü Gündüz Tekin Onay ve arkadaşlarını kutlarım.
Çok kısa bir süre sonra bunun pozitif sonuçlanmasını Türkiye olarak yaşayacağız. Futbol Federasyonu eğitimde sağlıklı yolu buldu. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı olarak, daima böyle gerçekçi projelerin destekleyicisi olacağız.
İçimden gelerek söylüyorum; "Ne mutlu Türküm diyene". Bir günlüğüne Van’a gitmekten öyle memnun oldum ki, ayrıca herkesin Van’ı ziyaret etmesini öneririm. Van Gölü’nün güzelliği, Akdamar Kilisesi’nin muhteşemliği ve kentin büyüsü ile Doğu’nun incisini her yıl binlerce yabancı ziyaret ediyor. Neden biz de gitmiyoruz? Türkiye’nin bu tarihi güzelliklerle dolu beldesini görmeyen, bence Türkiye’yi tanımıyor demektir.
Yazının Devamını Oku 13 Temmuz 2007
BÖYLESİNE bir skandal, böylesine acımasız ve insan haklarına aykırı bir olayın eşine benzerine spor dünyasında hiç ama hiç rastlanmadı. İngiliz takımı Luton Town, Çetinkaya ile maç yapmak için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne geliyor ve İngiliz Futbol Federasyonu, Rumlar’ın tehditleri sonucu bu karşılaşmayı oynatmıyor. Halkı, seyircisi, futbolcuları, cumhurbaşkanı ve bakanları ile tüm Kuzey Kıbrıslılar üzüntü içinde bu utanç sahnesini izliyorlar. Yazık, çok yazık.
Faroe Adaları bağımsız bir ülke mi?
Peki, FIFA üyesi Faroe Adaları bağımsız bir ülke mi? Eğer olsaydı, IOC (Uluslararası Olimpiyat Komitesi) Faroe Adaları’nı başvurusuna rağmen üye olarak kabul ederdi. Kısaca dünyanın en büyük spor örgütü IOC, Faroe Adaları’nı bağımsız olmadığı için üye olarak almıyor ama FIFA, bu adaları üye yapıyor. Bu bir çifte standart ve anlamsız bir ikilem değil mi?
KKTC’nin en kısa zamanda yapacağı girişim önce İngiliz Futbol Federasyonu’nu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne vermek olmalı. Düşünün, KKTC ile ticari ilişkiler kuran, hava uçuşunu sağlayan, vatandaşlarının bu adada yaşamasını onaylayan İngiltere’nin futbol federasyonu, korkak ve acizce bir karar alarak Luton Town yöneticilerini tehdit ediyor. Kısaca hukuka, adalete ve insan haklarına aykırı bu olayın kötü ve utanılacak kahramanı oluyor. Üstelik İngiliz Futbol Federasyonu’nun başkanı, UEFA’nın da asbaşkanı. İngiltere’de insan hakları ve demokrasi böyle mi yürütülüyor?
İngiliz basını susacak mı?
Aralarında çok değerli arkadaşlarımızın da bulunduğu İngiliz spor basını, bu konuda susacak mı? Sanmıyorum. Böyle utanç verici bir olay dünyada yaşanmadı. İki takım da sahaya çıkacak ama İngiliz Futbol Federasyonu’nun baskısı ve tehditleri sonucu maç oynanmayacak. Nerede kaldı sporun barış, dostluk ve kardeşlik olduğu. Bu utanç verici durumu yaşatanlara yalnız KKTC değil, Türkiye de tepki göstermeli. E-mail ile İngiliz Futbol Federasyonu’na, FIFA ve UEFA’ya, İngiliz basınına, yapılan utanç verici olayın anlatılması gerekir. En kısa zamanda paraya çok düşkün İngiltere Futbol Federasyonu Başkanı görevinden ayrılmalıdır.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı da bu konuda İngiltere hükümeti nezdinde girişimde bulunmalıdır. İnsan hürriyetini kısıtlayan bu acımasız ve bağnaz düşüncelere karşı AB’nin yapacağı bir şey yok mu? Dünyada hiç yaşanmamış bir olayın çirkin sorumluları hakkında vicdani bir kamuoyu oluşturulmalı ve her konuda Kıbrıs’ı tek başına temsil etme bağnazlığına son verilmelidir.
Yazının Devamını Oku 3 Mayıs 2007
DEFALARCA gerek teknik adamlarımız gerekse değerli spor yazarlarımız Atatürk Olimpiyat Stadı’na ait ağır eleştirilerde bulundular. Bunların odak noktası ise tribünlerin sahaya uzak olması ve bu nedenle ev sahibi takımların baskı kuramaması şeklinde idi. Teknik adamlar her başarısızlıkta bunu öne sürdüler. Spor yazarları ise renk dayanışması içinde teknik adamları bu konuda desteklediler.
Oysa bunun teknik ve mantık açısından hiçbir bilimsel dayanağı yoktu. Ama hurafelere inananlar veya işlerine böyle geldiğinde bu savı öne sürenler hep haklı gösterildi. İşte bu çağdışı beyin yıkama, 80 bin kişilik Türkiye’nin en modern ve insani olanaklara sahip stadının kenara itilmesine neden oldu.
İBBS nerede futbol oynuyor?
İkinci Lig’in lideri ve muhtemel şampiyonu veya ikincisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü acaba maçlarını nerede oynuyor. Herhalde uzayda değil. Peki bu yöneticiler ve teknik adamlar bilgisiz ve cahil mi? Hayır, yüz bin kere hayır... Atatürk Olimpiyat Stadı’nda takır takır maç kazanıyorlar. Seyircisi az olmasına rağmen, rüzgara rağmen her müsabakadan başarılı çıkıyorlar. 1. Lig’e terfi ettiklerinde de gene Atatürk Olimpiyat Stadı’nda oynayacaklar. Acaba bu stadı kötüleyenler hiç oraya gidip İBBS’nin nasıl futbol oynadığını izlediler mi?
Hayır, ama yarın Atatürk Olimpiyat Stadı’nda başka bir maç oynansa hemen eleştiriye başlarlar.
Nerede Fair-Play nerede dürüstlük
Türk futbolu hiçbir devirde bu kadar kaos içine girmedi. Her taraftan pis kokular geliyor. Şike, teşvik, şiddet ve hakaret gündemde. Medyada spor programları ve spor sayfaları bu çirkinliklerle dolu. Oysa söylenecek tek cümle "Tencere yüzün kara, seninki benden kara" dememiz gerekir.
Beyler kendinize gelin. Spor; dostluk, kardeşlik, birbirini tanıma ve arkadaşlık demektir. Spor bir eğitim aracıdır. Sportmen insan sporu bilen, dürüstçe uygulayan ve hayat boyu bu dürüstlükle devam eden sporcu, hakem ve yöneticiler için kullanılır. Var mı şimdi böylesi? Tabii futbol için konuşuyoruz. Bu kaosun sonu kötü görünüyor. Bu kadar güvensizlik, bu kadar hakaret ve bu kadar kavganın içinde spor yapılmaz. Birileri Türk futbolunun altına dinamit fitili koydu. Çok yakında patlamak üzere. Eğer herkes sağduyulu olmaya dönmezse futbolun geleceği çok kötüye doğru gidiyor. İşin trajik yönü ise arkadan diğer sporlar gelebilir. Bayanlarda voleybol maçında bile kavga edenler savımı ispatlamıyor mu... Birileri bir şeyler yapmalı. Siyasette kriz, futbolda kriz... Diyojen gibi lamba ile bir kurtarıcı arayacak hale düştük.
Yazının Devamını Oku