5 Haziran 2005
Prosper Merimee’nin 1840 yılında yayınlanan kısa öyküsü Colomba’da, İngiliz kadın kahraman Lydia Nevil, Korsika kıyılarını içinde bulunduğu uskunadan (iki veya daha fazla direkli tekne türlerinden biri) seyrederken ‘adı olmayan bir manzaradan daha sıkıcı bir şey yoktur’ der. Gerçekten de insanın adını bilmediği bir yerde dolaşması keyifsizdir.
Dünya, insanların bilgi ve inanç evrenlerinde bir tepsi gibi dümdüzken bile, insanlar kendilerini hep adı bilinen bir nokta ile ilişkilendirmek istedi. Önce ilkel haritalar yapıldı; kıyı kıyı gezen teknelerdeki ilk haritacıların ölçeksiz eserleri. Bu haritalarla denizlere açılan ilk gezginler, deniz bittiğinde aşağı, sonsuzluğa düşeriz korkusuyla kıyılardan pek uzaklaşmadı. Uzaklaşanlar da maceralarını yaz(a)madı. O nedenle örneğin Vikingler’in şimdi Amerika diye adlandırdığımız topraklara tescilli ilk káşiften çok daha önce gittikleri söylenir, bunun mimari kanıtları gösterilir ama bu macera belgelenmediği için altın madalyayı hep Kristof Kolomb takar.
PİRİ REİS MUAMMASI
Deniz haritaları özellikle 15. yüzyılın sonlarından başlayarak çok önemli stratejik belgeler haline geldi. İspanya Kralı’nın en önemli hazinesinin, kilit altında tutulan deniz haritaları olduğu söylenir. 1513’e tarihlenen Piri Reis haritasını da bu belgeler arasında sayabiliriz. Bu haritadan Osmanlı İmparatorluğu’nun ne şekilde yararlandığını bilmiyoruz. Piri Reis’in başı 1554’te vuruldu. Osmanlı gemilerinin okyanuslara sistemli bir şekilde açıldığına ilişkin kanıt yok. Ve bu harita 1929 yılında Topkapı Sarayı’nın Harem Dairesi’nde rastlantı sonucu bulundu. Bu nedenle de padişahların Piri Reis’e, haritasına, ve de açık denizlere pek önem vermediklerini bir kez daha iç huzuru ile söyleyebiliriz.
DENİZ BÖCEĞİ
Polinezyalıların Avrupalılardan binlerce yıl önce yön bulmakta kullandıkları yıldızların yeryüzünün üzerinde, taşları yerinden hiç oynamayan parlak bir kristal avize gibi durduğunu, 1989 yılı Mayıs ayında 11.5 metrelik bir yelkenli ile Southampton’dan Cherbourg’a giderken keşfetmiştim. Evet, itiraf ediyorum, gecikmiş bir keşif. İlk kez denize çıkıyordum; yelkene başladığım günün gecesiydi.
Manş Denizi’nin büyük dalgalarına, akıntısına ve hareketliliğine, hocanın yelken eğitimi amacıyla binlerce tonluk ticaret gemileri arasında tramolalar attırarak (orsa seyrindeydik, zigzaglar çiziyorduk, külfetliydi) tüm ekibi uykusuz bırakmasına ve dişleri titreten soğuğa rağmen, aysız gökyüzünün aydınlığı beni büyülemişti. Sanırım, deniz böceği beynime bu aydınlıktan yararlanarak girdi.
Ve şunu gördüm: Bir su damlası, hep bir diğer su damlasına benziyordu. Bu muazzam su kütlesinin üzerinde hareket ederken kaybolmak kolay, yön bulmak çok zordu. Ve neredeyim sorusu hemen kafasını uzatıyordu bir yerlerden. Ne olur, bilindik bir yerde olayım, dileği ile birlikte.
DÜNYADA BİR NOKTAYIM
Ben dünyanın tüm denizlerinin ve tüm kumsallarının haritalara geçtiği bir dönemde bu kaygıları yaşadığıma göre, kapkaranlık bir denize açılan ilk denizcilerin ruh hali nice olmalı? İşte onların kaygısı, korkusu ve merakı, bizi bugünlere getirdi. Onların cesareti, kısmen bilineni araştıran uzay adamlarının cesaretinden kat kat fazladır; selamlıyorum.
Neredeyim sorusu kafamı iyice kurcaladığında, çantamdaki GPS’yi çıkartıp bakıyorum emin olmak için. GPS insana yeryüzünde bulunduğu noktayı enlem boylam olarak gösteriyor. Bir de haritalıları var. Seyir halinde harita üzerinde bir nokta hareket ediyor. İşte varoluş bu, gerçekten dünyada bir noktayım. Neredeyim sorusuna GPS’nin kesin yanıtı çok hoşuma gidiyor: ‘Ooooh Marmaris’deymişim gerçekten. Biliyordum ama olsun’ deyip rahat ediyorum.
Tek bir şeyden, yalnızca tek bir şeyden emin olmak istediğiniz anlar için öneririm.
16.5.1968: Kısmet’in dünya turu ile ilgili olarak geçen hafta verdiğim tarihin yanlış olduğunu yazanlar oldu; doğrudur. Düzeltme için teşekkürler. Kısmet dünya turundan 16 Haziran 1968 günü dönmüştür. İşte o günün Hürriyet’i ve muhteşem karşılama.
7deniz, 2 kadın
Yelkencilik, üretim teknolojisindeki gelişmeler nedeniyle, dünyanın her yerinde, giderek orta sınıfların yaşam biçimine dönüşüyor. Tekneler ucuzluyor, şehirlerin kalabalık ve gürültüsünden kaçan milyonlarca kişi için deniz önemli bir kaçış kapısı haline geliyor.
Teknoloji, üretim maliyetlerini düşürüp çok parası olmayanların da denize koşmasını mümkün kılarken, tüm sporların özündeki yarışma ruhunu keskinleştiriyor; artık saatte 50 deniz mili hıza ulaşan yelkenli tekne üretiminin mümkün olduğundan söz ediliyor. Ama hiçbir sporda olmadığı kadar keskin bir ayrışma da söz konusu burada.
Yeni yerler görmek ve denizi yaşamak için sınırlı bütçeleri ile denizlere açılanlar bir tarafa, on milyonlarca dolarlık bütçeleri ile rekorlar kırmak üzere şirketleşenler bir tarafa. Tarafların deniz tutkusu ve onun da ötesinde denizin sürprizleri ile mücadele gücünde ortak yönleri, aradaki bu derin uçurumu kapatıyor.
Yeşim Tokol ve Ellen MacArthur işte bu uçurumun iki yakasında yer alan iki kadın.
Yeşim Tokol
Sınırlı imkanlarla inadına denizci
Kendi inşa ettiği teknesi Yosun ile yıllardır dünya denizlerini dolaşan Eralp Akkoyunlu’nun aradığı kişilerdir Yeşim ve Tonguç Tokol çifti. Akkoyunlu Türkiye’ye dönmek ve teknesini ona en az kendi baktığı kadar iyi bakacak birilerine bırakmak, hibe etmek ister.
Bir diğer dünya gezgini Osman Atasoy’un aracılığı ile 2002 yılının başında Beyoğlu’nda bir meyhanede buluşulur ve söz kesilir. Artık Yosun, Tokol çiftinindir; ancak tekne Tahiti’dedir. Ve bilinir ki, içinde belli bir süre yaşanmamış tekneyi yeniden suya indirmek çok masraflıdır.
Maddi imkanları sınırlı Tokol çifti, Tahiti’ye gidiş için uçak bileti ve teknenin diğer gereksinimleri için maddi destek arayışına girerler. Bir ekip olarak çalışıp, dosyalar hazırlanır; sponsorlar ile konuşulur ve sınırlı da olsa destek bulunur. Tekne Tahiti’den alınır; daha önce tek deneyimleri Marmara Denizi’nde 6 metrelik yelkenlileri ile dolaşmaktan ibaret olan Tokol çifti okyanuslar aşıp teknelerini getirdikleri Bali’de bırakıp, geçici bir süre için Türkiye’ye dönerler.
Hafta içinde konuştuğumuzda işin keyifli yönlerini anlatırken, ‘Herkes bizi dünya tatili yapıyoruz sanıyor ama dört ayda sadece bir kez denize girdim’ diyen Yeşim Tokol, son etap için, İstanbul’da süren ve sonuçlanmayan destek arayışları nedeniyle hayli sıkıntılıydı. Çocuklarını geride bırakarak özlemi de hesaplara katan iki kişilik Tokol Ekibi’nde, 1975 doğumlu Yeşim Tokol, denklemin kararlılık unsuru olarak öne çıkıyor.
Ellen MacArthur
Denizle devleşen küçük kadın
71 gün 14 saat 18 dakika 33 saniye... Bu, 1976 doğumlu Ellen MacArthur’un trimaran (üç gövdeli) teknesi ile tek başına çıktığı dünya turunda bu yılın şubat ayında kırdığı rekor. Jules Verne’in 1873 yılında yazdığı 80 Günde Devr-i Alem kitabına nazire...
Ellen ufak tefek bir kadın. Ama günde 4 saat uykuyla, 72 gün yarışabilen bir kadın. Seyir sırasında zamanının yüzde 70’ini 2 metreye, 1.5 metre boyunda bir kabinde geçiren bir modern zaman keşişi. Ağırlığının 2.5 katı ana yelkeni rekor denemesinde en az 1000 kez basıp indiren ya da camadan vuran (küçülten) bir kararlılık anıtı.
Bu büyük başarısından sonra dünyanın en önemli sporcuları arasındaki yerini alan MacArthur, büyük sponsorların desteğini alarak çıktığı rekor denemelerini sürdürüyor. Atlas Okyanusu’nu en hızlı geçen yelkenci unvanını almak için 1 Eylül 2005’den itibaren uygun hava koşullarını bekleyecek.
‘Gezegenin en hızlı yelkencisi olma’ misyonunu üstlenen Ellen MacArthur, ‘Okyanusu ve denizi her zaman çok sevdim. Üç gövdeli tekneler hızlı ve hep tam eşikte. Yüksek teknoloji kullanılsa da bu teknelerin içine girdiğinizde doğayla başbaşa kalıyorsunuz; bu tekneler yüzmüyor, bir kuş gibi uçuyor’ derken yaptığı işi biraz azımsıyor sanki; ama bu biraz yanıltıcı bir alçakgönüllülük.
Provezza şampiyon
‘Shop&Miles Bosphorus Cup 2005’ yelken yarışlarını genel klasmanda Provezza kazandı. İstanbul Boğazı ve Kadıköy kıyılarını geçen hafta sonunda renklendiren yarışların ödül töreni, 29 Mayıs Pazar günü Marmara Yelken Kulübü’nde yapıldı. Genel klasmanda Idefix ikinci, Oğuzhan Too üçüncü oldular. Yarış kapsamında, 5 kategoride daha ödül verildi. Kadınların oluşturduğu Belle de Jour ekibi ise özel ödül kazandı.
Yeni ürün
i-Pod’a güneş pili
İsveç şirketi Silva şarj edilebilir piller için yeni bir güneş panelini piyasaya sürdü. 4.75 Watt enerji üretebilen bu güneş paneli her türlü hava şartında kullanılabiliyor ve güneşli bir havada iki adet kalem pili şehir şebekesine bağlı cihazlar kadar hızlı şarj ettiği belirtiliyor. Küçük boyunun enerji çıkışı ise 1.2 Watt. Fiyatları: 59.95 ve 29.95 İngiliz Sterlini. www.silva.ltd.uk
Geliştirilmiş ürün
C-Map’ten Max
Elektronik haritacılığın lider markalarından C-Map yeni ürünü Max’i piyasaya sürmeye hazırlanıyor. Haritalara belli bir açıdan bakılmasına olanak sağlayan, haritada görülen deniz fenerlerinin gerçekleri gibi yanıp sönmesine olanak veren ve tüm dünya denizlerindeki akıntı modellerini yansıtan bu yeni yazılım multi-medya olanaklarını da kullanıcının hizmetine sunuyor. www.maxnavigator.com
haldun sevel
Rüzgar baba
Meltemden daha özgür
Sevgili teknem... Sen ve ben birlikte isek... Biliyorsun değil mi? Bir yunustan daha uzaklara gidebiliriz. Bir meltemden, fırtınamsı rüzgardan daha özgür ve mutlu olabiliriz. Çünkü beni o sonsuz maviliğin koynuna ulaştıran sensin sevgili teknem. Haydi bak, bahar geldi, seni bir gelin, bir denizkızı gibi süsledim. Gel süzülelim koylar boyunca uzaklara doğru; nereye gittiğimiz önemli mi? Açalım bembeyaz yelkenlerimizi; gök ile denizin birleştiği yerlere götür beni.
Yeni tekne
Island Packet 440
Dünyanın en büyük tekne üreticisi Amerika Birleşik Devletleri’nin önde gelen yelkenli tekne yapımcılarından Island Packet, 44 feet boyundaki yeni teknesini satışa sundu. İnce işçiliği ve konforu ile dikkat çeken Island Packet yatlarının bu son modeli, kardeş ve ağabeylerinin özenini taşımayı sürdürüyor. Havuzluğu kardeşlerinden farklı olarak teknenin kıçında olan IP 440’ın iç hacim kullanımı açısından çok başarılı olduğu ve uzun seyirler için tasarlandığı belirtiliyor. www.ipy.com
Yazının Devamını Oku 29 Mayıs 2005
Her ilk yazıda ‘Merhaba’ demek adettendir. ‘Merhaba!’ Köşenin adı orsa; orsa rüzgara karşı yelken seyri demektir. Yelkenle haşır neşir olmayanlar, rüzgara karşı gidilmeyeceğini düşünebilirler ama iyi seyirlerden biridir orsa; külfetli olsa da gidilemeyen yerlere götürür insanı. Bu sayfada biraz da orsa seyri yapacağız. ‘En iyi tekne başkasının teknesidir!’ ya da ‘Tekneyi bir alırken, bir satarken mutlu olursun!’ türü iki özlü sözün amatör denizciliğe damgasını vurduğu, devletin denize çıkmayı lüks saydığı ama bir yandan milyarlarca turist dolarının deniz kenarında kazanıldığı bir çelişkiler ülkesinde Deniz başlıklı bir sayfa, orsa seyri değil ise nedir? ‘Üç yanı denizlerle çevrili şu cennet vatanımızda!’ lafı beylik klişelerimizden biridir. Denizleri iyi kullanamasak da, denize yüzümüzü döndüğümüzde tatil sitelerinin balkonlarını yeğlesek de severiz Türkiye’nin her yanının denizlerle çevrili olduğunu söylemeyi. Türkiye’nin resmi tanımlarından biridir; üç tarafın denizle çevrili olması iyidir.Öyle yedi deniz fatihi Kaptan Paşa gibi durduğuma bakmayın; Sebati öyle istedi. Birinci Körfez Savaşı sırasında 15 yıl kadar önce İngiltere’de başlamış, sonra unutulmuş ama içten içe yanan bir meraktı benim denizciliğim. Eylül ayından bu yana kor alevlendi ama yine de siz okurlar kadar acemi ya da bilgiliyim bu konuda. Bunun bir avantaj olduğunu düşünüyorum doğrusu; denizcilerin zaten bildiği küçük keşiflerimin en az benim kadar sizlerin de hoşuna gideceğine eminim.Yüzen kayıklar denizleri bizim denizimiz kılar. ‘Bizim’ sözcüğünü ulusal sahiplenme anlamında değil, denizi, kendimizi rahat hissedeceğimiz, geleneklerimizi, ilişkilerimizi güçlendireceğimiz özgür ve sivil bir alan olarak görme anlamında, yani denizleri ‘bizleştirme’ anlamında kullanıyorum.Geçenlerde Kalamış’tan açıldığımızda, gazeteci arkadaşım Sebati Karakurt’un yanısıra Ustura Kemal dizisinden tanıdığınız yazar-çizer şimdi münzevi denizci Haldun Sevel ile Namık Kaptan vardı Halki’de. Hava iyiydi; yani rüzgarlı, yelkene elverişli.Saatler sonra dönüş yolunda fotoğraflar çekilmiş, bu sayfanın çatısı da ortaya çıkmaya başlamıştı. Bu sayfa herkesi denizlere çağıracaktı. Deniz yaşamının karada yaşamaya kıyasla verimli sürprizler sunduğunu anlatacaktı. Bu işi herkesin yapabileceğini söyleyecekti. Yeni ürünler, yeni tekneler, denizcilerin çok canlı geçen tartışmaları, öne çıkan isimler bu sayfada buluşacaktı. Haldun Sevel ‘Ben ve eşim iki emekli maaşı ve arada yapılan işlerle yıllardır teknede yaşıyoruz. Deniz her şeyi verir adama’ diyordu teknesi Maviş’le menevişli deneyimlerini anlatırken. Haldun Sevel’in sizleri denize çağıran, belki de biraz romantik cümlelerini, güzel resimleriyle birlikte bu sayfada bulabileceksiniz.Türkiye’de denize ilginin arttığına, kendi tekneleri ile dünyayı gezenlerin sayısı işaret ediyor. Tam sayıyı çıkartmaya çalışıyoruz ama değişik boylarda en az 7 tekne, farklı olanaklara sahip kaptanları ile -ki buna Rahmi Koç’a ait Nazenin de dahil- şu anda dünya denizlerinde. Ulaşabildiklerimize zaman zaman ‘Neredesiniz?’ diye soracağız; öykülerini anlatacaklar ki o öykülerde, 1969 yılında varını yoğunu satarak yaptığı teknesi Kısmet ile Hürriyet’in desteğini alarak dünya turuna çıkan Sadun Boro’nun ve kitabı Pupa Yelken’in de tuzu vardır.Kısmet’in dünya turuna çıkmasından iki yıl önce, yani 1967 yılında İngiliz Sir Robin Knox-Johnston’un Suhaili adlı teknesi ile tek başına dünyayı gezdiğini düşününce, Sadun Boro’nun o yıllarda Türkiye’nin ne kadar önünde olduğunu, Sadun Boro’yu ne kadar az payelendirdiğimizi ve dahası onun başarısından ne kadar az yararlandığımızı hep anımsamak gerekiyor; ne yazık ki...Bu sayfada dünyanın ve Türkiye’nin deniz efsanelerini de bulacaksınız.Hoşgeldiniz.Balıkçı denizciye bunu yaparsaYunanistan ile ilişkilerin bozuk olduğu yıllarda, sınıra yakınlığı nedeniyle turistik açıdan gelişemeyen Saros Körfezi bugünlerde dalgıçlar ile balıkçılar arasında tehlikeli bir gerginliğin sahnesi oluyor. Keşan ilçesine bağlı Mecidiye’de, önceki hafta sonunda esen ve hızı zaman zaman 17 deniz miline çıkan sert rüzgara rağmen, bir dalgıç eğitim teknesinin balıkçı barınağına alınmaması, turizmin girdiği yörelerde başlangıçta hep yaşanan, yerel halk - dışardan gelenler çatışmasının boyutunu ortaya koydu.Dalış teknesini işleten Kadıköy Dalış Merkezi Başkanı Savaş Yapman, çıkan rüzgar nedeniyle, çoğu ilk kez çıkan dalış kursiyerlerini deniz tuttuğunu, bu nedenle eğitimi iptal edip herkesi kıyıya çıkartmak istediklerini anlatıyor. Daha önce hep geldikleri İbrice Balıkçı Barınağı’na, burayı işleten Mecidiye Balıkçılar Kooperatifi Başkanı Nizamettin Özçınar’ın yanaşma izni vermediğini belirten Yapman, ‘Barınak yönetmeliğine göre sığınma hakkımız zorla gasp edildi; barınak boştu ve oradaki teknelerin üzerine aborda olmamıza (yanaşmamıza) engel olmak için halatları kullandılar. Ne yazık ki oradaki yetkililerden hiçbiri bu keyfiliğe dur diyemedi’ dedi. Kursiyerleri şişme botla tahliye ettiğini anlatan Savaş Yapman, ‘Şişme bota o havada binmek zordur. Kursiyerlerden biri yalpalayan teknede ayağını basamağa vurup incitti; ya kafasını vursaydı, ya da birkaçı denize düşseydi? Hiç kimsenin insan hayatı ile oynamaya hakkı yok’ dedi.Kooperatif Başkanı Özçınar, giriş izni vermediğini doğruluyor ama aktif olarak engelleme yaptığını reddediyor: ‘Yalan söylüyorlar. Barınak doluydu. Rüzgar da o kadar sert değildi. Bir şey olmazdı açıkta.’Görüştüğümüz Edirne Valisi Nusret Miroğlu, ‘Dalgıçların başlarına gelenleri kabul etmemiz mümkün değil; insanlık dışıdır. Yetkimi kullanarak gerekenleri yapacağım’ dedi.Saros’un hızlı gelişmesi bölgeye büyük bir refah getirecek. Bunun farkında olanlar var; örneğin iki dönemdir seçilen Mecidiye’nin bağımsız Belediye Başkanı Rıfat Güler, ‘Dalgıçlar ve diğer turistler büyük ekonomik destek sağlıyor. Aylardır yetkisi olanları uyarıyorum; kimse adım atmadı. İşler bu noktaya gelmemeliydi’ dedi.Anlaşılan Mecidiye, tutucu eşrafın direnişine sahne oluyor. Tehlikeli olan ise eşraf-devlet görevlisi ilişkisinin, ‘dışarıdan’ gelenleri, sert havada dışarıda tutmaya varacak ölçüde cesaretlenmesi...Gündemİstanbul yelken açıyor‘Shop&Miles Visa Bosphorus Cup’ yelken yarışlarının dördüncüsü bugün sona eriyor.Dün İstanbul Boğazı’nda yarışan tekneleri bugün Caddebostan parkurunda izlemek mümkün olacak.İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından da desteklenen bu yarış etkinliği ile İstanbul’un bir ‘deniz kenti’ olma özelliğinin vurgulanması hedefleniyor. Yarışa uluslararası ekipler de tekneleri ile katılıyor.DenedikHavayı CruiserMate’den öğrenCruiserMate, yeni nesil cep telefonlarını birer meteoroloji istasyonu haline getiriyor. Ufak tekne sahipleri düşünülerek hazırlanmış bu hizmet, Türkiye çevresindeki denizlerde hava durumunu, 5 güne kadar ulaşan sürelerle 7 gün 24 saat cep telefonlarınıza indiriyor. GPRS veri aktarımı maliyetini düşük tutan bu hizmet, teknelerinden meteoroloji sitelerine ulaşamayan amatör denizciler için biçilmiş kaftan. Yıllık aboneligi 70 YTL artı KDV. www.cruisermate.comDenemedikCep doktoru hizmetinizdeMobi Medic: Bu da bir cep telefonu hizmeti. İskoçya’da bir yazılım şirketi tarafından geliştirilen bu programı 9.99 İngiliz Sterlini ödeyerek cep telefonunuza indirdiğinizde, ilk yardım gerektiren ve tıbbi destek alınamayacak durumlarda yapılabilecekler interaktif bir şekilde anlatılıyor. Bir kere indirdikten sonra bir daha bağlanma gereği yok. Teknede karşılaşılan düşme, yanık, boğulma, alerji, güneş yanığı gibi en çok rastlanan 21 acil yardım durumu ile baş etmek için basit el kitaplarının pabucunu dama atmasa da çok yararlı olacağı kesin. İngilizce.http://www.thehopstop.co.ukDeniz modası Türkiye’deAmerika’nın önde gelen yelken markasıyken yelken bezlerinden şık giysiler üreterek sektör değiştiren ve ağırlıklı olarak bir deniz giysisi markasına dönüşen Murphy & Nye ürünleri artık Türkiye’de de satılacak. Rahat ve sportif giysilerin yanı sıra ayakkabı ve çanta da üreten Murphy & Nye’in ilk mağazasını Bodrum’da açacağı belirtiliyor. http://www.murphynye.comAstronomiGözlerinizde yıldızlarBu küçük teleskop ile gökyüzüne baktığınızda tüm gökadaları ve yıldızları oldukları yerlerde, etiketlenmiş olarak görebiliyorsunuz. Kuşkusuz seyir için değil; ama şehirlerin aydınlığından uzakta karanlık gökyüzünün büyüsüne kapıldığınızda saatler geçirmenizi sağlayacak güzel bir oyuncak. Arkadaşlarınızı derin astronomi bilginizle şaşırtabilirsiniz de. Fiyatı 19.95 İngiliz Sterlini. www.nauticalia.comRüzgar baba Haldun sevelŞükürler MavişBak sevgili teknem. Dante gibi sonuna yaklaşıyoruz artık ömrün. Şunun şurasında 30-40 yıl bir ömrümüz kalmış en fazla. Belki de sıfırları yoktur ama... O muhteşem baharları, yazları bize sayı ile verdin; yaşamlar neden bu kadar kısa Tanrım. Cennet koylar, mürekkep gibi denizler, şu ilahi denge ve armoni için; bunları görebilenlere akıl, cesaret ve özgürlük duygusu ve seni bana verdiği için şükürler olsun sevgili Maviş.
button
Yazının Devamını Oku