Sebebi de; bu işin bugünden yarına bitecek gibi durmuyor olması. Gerekçesini şimdi anlatacağım. Peki gelinen son nokta ne, önce onu aktarayım... Malumunuz TFF Başkanı sayın Nihat Özdemir geçen hafta Kulüpler Birliği toplantısının ardından bizim günler öncesinden duyurduğumuz o 3’üncü ihtarnamenin beIN Sport’a gönderildiğini kamuoyuna resmi olarak açıklamıştı. Bu ihtarnamede özetle; “2020-21 sezonu için şu ana kadar ödenmesi gereken meblağdan ‘eksik kalan’ 83 milyon 300 bin doların tarafımıza ivedi olarak ödenmesine, aksi halde sözleşme gereği yasal işlerin başlatılmasına” yazıyor. Salı günü bu yazı gitti ve 14 günlük süre başlatıldı. Bugün 10’uncu gün.
O PARA GELMEYECEK
Kulüpler bekliyor ki bu süre dolmadan yayıncıdan para gelir. Ama öğrendiğimize göre ‘gelmeyecek.’ Bunu ben değil, beIN Media Grubu’nun CEO’su Yousef Al-Obaidly diyor! Şöyle ki; aldığımız bilgiye göre, bu ihtarnamenin çekilmesinin hemen ardından Katar’lı CEO, TFF Başkanvekili’ni telefonla arayarak; “Bizden böyle bir ödeme beklemeyin. Gelmeyecek. Yasal yollara başvurursanız, biz de başvururuz, bunu bilesiniz” diye noktayı koymuş. Son koydukları nokta da; bizimkilerin yıllık 3 milyarlık taleplerine karşılık 2 milyar 350 milyon TL. Geçtim sözleşmeye göre TEFE-TÜFE artışını; beIN’in teklifi 2019-20 sezonunun da altında. Dahası 18 takıma değil, artık 21 takıma bölünecek. Döviz artışı da cabası. Her neyse... Ama asıl ilginç olan ortada 2016 yılında imzalanmış kapı gibi (!) bir sözleşme olmasına karşılık beIN Sport cephesinin rahatlığı ve tehditkârvari tutumu. Gerçekten ilginç. Demek ki bu konuda ellerinde sağlam bir argümanları var. Durum onu gösteriyor.
İNDİRİM GARANTİSİ VERİLDİ Mİ?
İddiaya göre, bizim de daha önce bu köşeden gündeme getirdiğimiz 2 Ağustos 2019’da imzalanan ‘ek sözleşme ile’ kalan 2 yılın fiyatlarının da revize edildiği yani indirim garantisi verildiği. Yani o yeni protokolün altına, geriye kalan 2 sezonla ilgili ‘günün ekonomik koşullarına göre fiyatın yeniden müzakede edileceği konusunda tarafların mutabık kalarak ek bir madde ilave etmeleri.’ BeIN cephesinin bu tavrı bu iddiayı doğrular cinsten. Sanırım bunu da ancak olay yargıya intikal ederse görüp öğreneceğiz.
YÜZDE 30'CULARA KÖTÜ HABER
Futbolumuzun bir başka gündemi de malum tribünler... O kimsenin akıl sır erdiremediği loca açılımının geldiği nokta ortada. Sanki tüm kulüplerin locası varmışçasına alınan karar çoğunluğu mağdur etmiş durumda. Gelinen nokta; kartondan localar!. Olacağı da buydu zaten. Bunun önüne geçemezsiniz. Yarın da konteynerden prefabrik locaları görürseniz şaşırmayın. Akıl mantık işi değil bu loca açılımı. Sanırım bu işin rafa kalkması da yakındır. Gelelim şu tribünlere yüzde 30 oranında seyirci alınması konusunda Ankara’da yapılan girişimlere... Hem kulüpler hem de TFF cephesi bu girişimle ilgili ‘olur’ bekliyordu. Ama aldığım bilgi tam tersi. Ankara ‘olmaz’ diyormuş.
'KIMIZI ÇİZGİ' MESAJI KİMLER İÇİN VERİLDİ?
Futbol Federasyonu ile Kulüpler Birliği’nin önceki gün Riva’da gerçekleştirdiği zirvede ana gündem maddesini yayıncı kuruluşun yapmadığı ödemeler oluştururken toplantı esnasında bir ara sinirler hayli gerildi. Fenerbahçe’de başkan Ali Koç’un yerine toplantıya katılan yönetici Alper Pirşen’in federasyon payı ile ilgili sözlerinin ardından TFF yöneticisi Erhan Kamışlı ile arasında tansiyon yükselirken, Kasımpaşalı yönetici Fatih Saraç’ın da yer aldığı tartışmada şu diyaloglar yaşandı: Alper Pirşen: “Sizin yayın parasında yapabileceğiniz kesinti kanunda belirlenmiş. Bu da maksimum yüzde 10. Ama siz neredeyse bizden yüzde 25-27 oranında kesinti yapıyorsunuz. Bu yasal değil, hukuksuzluk yapıyorsunuz.”
Erhan Kamışlı: “Sen kimsin, hukukçu musun? Böyle konuşamazsın, sözünü geri al.”
Alper Pirşen: “Evet hukukçuyum, avukatım ben. Bizim adımıza bunu yapıyorsunuz. Bunu sormaya hakkımız var.”
Fatih Saraç: (Kamışlı’ya) “Bu nasıl bir üslup? Sizleri seçen kulüplerin bunları sorgulamaya hakkı var. Siz kimseye sözünü al diyemezsiniz. Asıl siz geri alın. Alper Bey’in alacağı bir şey yok. (Nihat Özdemir’e) Lütfen sayın başkan bu üsluba müdahale edin. Elbette ki biz paranın neye kesildiğini nereye dağıtıldığını bilmek zorundayız.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJIbFIzb1czNiIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
MEHMET BAYKAN İLGİLİ MADDEYİ OKUDU
Bu konuşmalar üzerine TFF Başkan Vekili Mehmet Baykan, TFF Baş Hukuk Müşaviri Hazer Akil’den kanunu getirmesini istiyor. Ardından da ilgili maddeyi okuyor. Bunun üzerine Pirşen “Biz de aynı şeyi söylüyoruz. Biz sizin yaptığınız kesintiyi ve nereye dağıtıldığını bilmek istiyoruz” diyerek tavrını devam ettiriyor. O ana kadar sessiz kalan başkan Nihat Özdemir “Bu işler can sıkıntısı, En doğrusu bu yayın ihalesini kulüpler yapsın biz de üzerimize düşen yüzde 4’ü alalım” diyerek devreye giriyor. Noktayı ise “Avrupa’da nasılsa biz de öyle yapalım ve tartışmalar son bulsun. Spor yasası ile bu konuşulur. En doğrusu bu işi kulüplerin yapmasıdır” sözleriyle Kulüpler Birliği Başkanı Mehmet Sepil koyuyor. Taraflar daha sonra bir araya gelip konuyu masaya yatıracak
Parayı onlar verecek ama kaymağını kaçakçılar yiyecek. Oh ne âlâ! Para vermeden maçları yayınla. Sanırım bizim o resmi yayıncı kuruluşumuz da onlara benzedi, özendi, şu sıralar!.. Sözleşmeden çok kafalarına göre takılıyorlar. Sözleşme net; “Yayıncı her sezon TFF’ye (kulüplere) yapacağı ödemenin yüzde 25’lik kısmını haziran ayının 20’sine kadar, diğer kalanı da sezonun ilk ayından başlayarak 9 eşit taksitte her ayın 20’sine kadar ödemek zorundadır” der. Peki ödenmezse? Onun da adı konmuş sözleşmeye; “21’inde ihtarname gönderilir ve 15 gün beklenir. Bu 15 günlük sürede ödeme olmadığı takdirde sözleşmenin cezai şart kısmı yürürlülüğe girer.”
1.3 MİLYAR YERİNE 500 MİLYON LİRA
Peki gelinen nokta ne? 2020-21 sezonu için kulüplere şu ana kadar ödenmesi gereken para; bu sezon ödenecek toplam ücretin (3 milyar 145 milyon 193 bin 936 TL) yüzde 25’ine denk gelen yaklaşık 780 bin TL. Ve sezonun ilk iki ayı için ödenmesi gereken 522 milyon TL. Yani kabaca şu ana kadar kulüplerin kasasına girmesi gereken toplam para 1.350 milyar TL idi. Hadi diyelim; o 2016’da yapılan ilk sözleşme değil de geçen yıl revize edilen fiyat uygulandı (2 milyar 812 milyon 13 bin 605 TL). Buna göre de; şu ana kadar kulüplerin kasasına girmesi gereken toplam para yaklaşık 1.1 milyar TL filan olmalıydı. Peki giren ne? Topu topu 500 milyon TL. Peki bu durumda sizce yayıncı sözleşmenin edimlerini yerine getirmiş oldu mu? Elbette hayır. Yani?.. Yanisi bir nevi ‘kaçak yayına’ geçilmiş bir durum söz konusu. Çünkü taahhütler yerine getirilmemiş. Bu net. Tabii buna hukuk karar verir. Bizimki sadece düz mantık penceresinden, bir bakış bir yorum! Şimdi beIN Sports yetkililerine soruyorum; Acaba aboneniz olan kafeler ya da kıraathaneler imzaladıkları sözleşme gereği size her ay ödemeleri gereken 10’ar bin TL yerine, bunu 3’e bölüp 3’er bin TL olarak ödese yaparsınız? Kesersiniz yayını değil mi? Peki o zaman bu kulüpler ‘Stadın kapılarını size kapatıyorum’ dese haksız olur mu? Kapatmıyorlarsa yatın kalkın dua edin TFF'ye, kulüplere...
VE EN SON İHTARNAME DE GÖNDERİLDİ
Peki yayıncı krizinde son gelinen nokta ne, söyleyelim... Malumunuz şu ana kadar yayıncıya iki ihtarname gitmişti. Geçen hafta bu köşeden ‘Üçüncü ve son ihtarname yolda’ diye yazmıştık. Nitekim öyle de oldu. Geçtiğimiz salı günü son ihtarname gönderildi yayıncıya ve 15 günlük süre başladı. Şimdi söz sırası Katarlı amcalarda. Son sözlerini söyleyecekler. Bizimkiler bu rakama ya evet diyecekler ya da yayını kesecekler. İşin artık kaçarı yok. Dedik ya, aslında bu sözleşme çoktan fesholmuştu. Şu ana kadar tamamıyla TFF’nin ve kulüplerin iyi niyetiyle sürüyor. Başkası olsa böyle bir kiracıya çoktan ‘boşalt evi’ demişti.
FATİH TERİM BIRAKIRSA ŞAŞIRMAM
Olay ne saha sonuçları ne de transfer sıkıntısıyla sınırlı. Galatasaray’daki problem; kulübün tüm dinamiklerini sarmış durumda. Yönetim de hoca da keyifsiz ve aralarında ciddi bir memnuniyetsizlik var. Bu, yüzlerden okunuyor. Fatih Terim’in süngüsü düşmüş. Hatayı hep dışarda arıyor. Yönetimde, hakemlerde vs. yerlerde. Her zaman olduğu gibi inceden inceye yine üstlerine gönderme yapmayı da ihmal etmiyor Hoca. Arda Turan ile başlayan ilk ciddi çatırdama giderek kendini belli ediyor. Bu birliktelik fazla gitmeyeceğe benziyor. İnanın Fatih Hoca’dan artık Instagram veya Twitter hesabından “Buraya kadarmış” paylaşımını bekliyorum. Ne yazık ki Florya’da artık ‘kol kırılır yen içinde kalır’ geleneği rafa kalkmış. Hazır söz Florya’dan açılmışken yine içerden gelen bir bilgi bizi şaşırtıyor... Meğerse yönetim personelin önemli bir kısmı için kısa çalışma ödeneğinden yararlanılıyormuş. Kulüpte ‘evden çalış’ diyebileceğiniz kişi sayısı belki bir elin parmakları kadar yoktur bile. Antrenmanı, maçı, deplasman pandemi öncesi mesaisi ne ise bugün aynı. Değişiklik yok. Personele ‘geç gel, erken git’ veya ‘iki gün gel, iki gün gelme’ de yok. Ama kısa çalışma ödeneğinden yararlan! Pek anladığım bir şey değil ama bana tuhaf geldi.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJkTTZxdnFncCIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
Bir tarafta 1921 yılında kurulan Kasımpaşa, diğer tarafta 1926’da kurulan Fatih Karagümrük...
Türkiye’de daha ulusal lig kurulmadan İstanbul Ligi’nde rekabet etmeye başlayan iki köklü kulüp, pazar günü Kadıköy’de yıllar sonra karşılaşacak. Hem de geçmişte yaşanan bazı tatsızlıkların üstüne sünger çekerek sahaya çıkacaklar. Taraftarlarının ‘efsane derbi’ diye adlandırdığı büyük maç her iki kulübün ortak organize ettiği dostluk ve kardeşlik mesajı ile tarihe geçecek.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJuNnlCWHFtViIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
İki takımın oyuncuları maç öncesi sahaya, aynı mesajların yer aldığı tişörtlerle çıkacak. Göğüs kısımlarında iki kulübün logolarının yer aldığı tişörtlerde ‘2 dost, 2 komşu semt, 2 büyük takım’ ve ‘Karagümrük-Kasımpaşa kardeşlik’ ibareleri yer alacak.
Bir tarafta 1921 yılında kurulan Kasımpaşa, diğer tarafta 1926’da kurulan Fatih Karagümrük...
Türkiye’de daha ulusal lig kurulmadan İstanbul Ligi’nde rekabet etmeye başlayan iki köklü kulüp, pazar günü Kadıköy’de yıllar sonra karşılaşacak. Hem de geçmişte yaşanan bazı tatsızlıkların üstüne sünger çekerek sahaya çıkacaklar. Taraftarlarının ‘efsane derbi’ diye adlandırdığı büyük maç her iki kulübün ortak organize ettiği dostluk ve kardeşlik mesajı ile tarihe geçecek.
İki takımın oyuncuları maç öncesi sahaya, aynı mesajların yer aldığı tişörtlerle çıkacak. Göğüs kısımlarında iki kulübün logolarının yer aldığı tişörtlerde ‘2 dost, 2 komşu semt, 2 büyük takım’ ve ‘Karagümrük-Kasımpaşa kardeşlik’ ibareleri yer alacak.
'Türk futbolu için güzel ve yeni bir buluşma'
Karagümrük Başkanı Süleyman Hurma, Ülker Stadı’nda oynayacakları maçta sporun güzelliğini sahaya yansıtacaklarını belirterek, “Kasımpaşa ve Karagümrük ülkemiz siyasetine, sanatına ve iş dünyasına sayısız insan yetiştirmiş iki mucize semttir. Tarihin her yerinde var olan bu iki semtin tekrar maç oynamasından herkes keyfini almalıdır” derken, Kasımpaşa yöneticisi Fatih Saraç, “Bu iki güzide semtin kulüplerinin karşılaşması Türk futbolu için güzel ve yeni bir buluşmadır” yorumunu yaptı.
Karagümrük ile Kasımpaşa resmi olarak son kez 3 Ekim 2013’te kupa maçında karşı karşıya gelmiş ve lacivert beyazlı takım, 2-0 geriye düştüğü maçı 3-2 kazanmıştı.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJuNnlCWHFtViIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
Faruk Ilgaz Tesisleri’nde gerçekleşen bu buluşmaya başkan Koç, genel sekreter Burak Kızılhan ve hukuk işlerinden sorumlu yöneticiler Fethi Pekin ve Alper Pirşen ile katıldı. Fenerbahçe’de transferlerden çok hukuki ve mali işler konuşuluyordu. Transferin kalitesinden çok bunun nasıl yapıldığı konuşuluyor. ‘Yapılanlar usule, limite uygun mu?..’ Başkan bence tam zamanında noktayı koydu.
ZiHNiYET DEĞiŞMiŞ
Yaklaşık 2 saat 15 dakika süren ve basın buluşmasından çok adeta bir brifingi, sunumu andıran bu zirveden benim çıkardığım sonuçlar şunlar:
Hem takım değişmiş hem Ali Koç değişmiş. Fenerbahçe’de takımda da zihniyette de büyük bir değişim söz konusu.
Sarı lacivertli kulübün başkanı ve idarecileri Türk futbolu konusunda en çok ders çalışan yönetim olmuş.
Spor Bakanı’nın yaptığı çalıştaya da oldukça kalın klasörle gelmişlerdi. Dün de dolu bir klasörle şekilde geldiler.
ARTIK MUSTAFA AĞABEY!
Ali Koç’un iyi bir ekonomist olması ve yanında alanlarında uzman yöneticilerin bulunması sonrası 20 basın mensubunun kafasında soru işareti bırakacak hiçbir konu kalmadı.
Halil Dervişoğlu serbest atış kullanmak için topu yere koyuyor, Marcao topa hamle yapıyor. Halil sağ eliyle Marcao’yu sert bir şekilde itiyor. Marcao da tokatla karşılık veriyor. Sendeleyen Halil, Marcao’nun üzerine giderken, G.Saraylı futbolcu ikinci kez vurmaya yelteniyor. Diğer oyuncular ve teknik heyet araya girip ayırmaya çalışıyor.
Milli maçı bile gölgede bıraktı” dersek belki abartmış oluruz ama şu Florya’daki tokat meselesi gündemi bir hayli meşgul etti. Malum severiz böyle polemikleri!.. Hem G.Saray’ın hem de Ümit Milli Takım’ın resmi ağızları “Kesinlikle tokat mokat yok” diyor. Var arkadaş, var. Bal gibi var. Buyurun bana bunun aksini ispatlayın. Elinizde iddiamızın aksini ispatlayabilecek argümanınız da var; eğer saha kenarında görev yapan analiz ekibi ve GS TV kameraları gökkuşağını görüntülemek için orada değillerse!
iSTEKSiZ ‘ÇAK’
Ümit Milli futbolcumuz Halil Dervişoğlu topu yere koyuyor, serbest atış kullanacak, Marcao topa hamle yapıyor. Halil sağ eliyle Marcao’yu sert bir şekilde itiyor. Marcao da milli oyuncumuza tokat atarak karşılık veriyor. Sendeleyen Halil, Sambacı’nın üzerine giderken Marcao 2. kez vurmaya yelteniyor. Bu defa kenardaki oyuncular, teknik heyet ve tercüman Mert Çetin araya girip kavgayı ayırmaya çalışıyor. Marcao zar zor zaptediliyor. Halil’in karşılık vermesi vs. 2-3 dakika süren kargaşanın ardından Belhanda iki futbolcuyu barıştırmaya çabalıyor. Gönülsüz de olsa iki oyuncu elleriyle ‘çak’ yapıyor.
TERİM ÇOK SİNİRLENİYOR
Maçın o anlarını aşırı yağmurdan dolayı tesislerin camından izleyen Fatih terim oyuncusuna sinirlenerek, Levent Şahin’den Marcao’yu çıkarmasını istiyor, oyuncusuna da “Out, out (dışarı)” diye öfkeyle çıkışarak. Hakem arkadaşımız da kırmızı kartlık bu hadiseyi sarı kartla geçiştiriyor. Ve raporunda da tokattan filan bahsetmiyor. Bahsetse MHK, “Kırmızı kart nerede?” diyecek. Her iki takımda da sinirler geriliyor, 10 dakika süren maç iki teknik heyetin ortak talebiyle sona erdiriliyor. Arkadaşlar bu bilgiler her iki cepheden teyit edilen bilgiler. Tabii enteresan olan; söylediklerini görüntülü bir şekilde ispatlama imkanı olan G.Saray’ın her ne hikmetse bu yola başvurmaması. Bu bile tokadın varlığının bir göstergesi açıkçası. Peki kulüp bu görüntüleri neden yayınlamaz? Bunun tek bir sebebi olabilir. O da; görüntülerin ortaya konmasıyla takımın bazı disiplin ihlalleriyle ve disiplin sevkiyle karşı karşıya kalma ihtimalinin bulunması.
KATAR GARANTİLİ TEMİNAT MEKTUBU İÇİN BEINSPORTS’A SON İHTARNAME GÖNDERİLECEK
Hâlâ acemilik var, yanlış uygulama var. Belki de dar zamanda VAR’la birlikte 4 farklı MHK görmemizdendir, bilemem. Örneğin kitap “VAR; manşetleri durdurmak yani büyük skandalları önlemek için var” derken, biz ise onu, bir ‘büyüteç’ gibi satır aralarında dahi kullanıyoruz. Hâl böyle olunca da: ‘minimum müdahale, maksimum fayda’ şeklindeki VAR protokolünün o ana felsefesi ülkemizde ‘maksimum müdahale, minimum fayda’ya dönüyor. “Eğer bir pozisyonla ilgili ekrandan iki üç tekrarla net bir kanaatiniz olmuyorsa, anlayın ki o pozisyon VAR’lık bir pozisyon değildir” demişti, UEFA Hakem Komitesi Başkanı Roberto Rosetti bizimkilere, daha ilk eğitimde. Ama nerede!
'OYNAT BAKALIM'
Bu hafta yine gördük. En üst düzey hakemlerimiz bile, geçtim 2-3 tekrarı, 2-3 dakika hâlâ ‘oynat bakalım’ modunda. Pozisyonu tekrarlattıkça tekrarlattırıyor! Tartışılır o ‘gri’ pozisyonu VAR kararıyla daha da tartışılır hale getiriyor. Yine bir başka eğitimde Danny Makkelie de, “VAR, en doğru kararı değil, açık ve bariz hatayı arar. VAR’ın görevi maçı yönetmek değil” diye tarif etmişti bizimkilere. Ama bizimkiler, 3. yılında, maşallahları var, ne varsa her şeyi VAR’a sokuyor. Kısacası; kitapta yazılıp anlatılanla, sahadaki uygulama neredeyse 180 derece farklı hale gelmiş burada.
<div style="margin: 0 auto; max-width: 100%; min-width: 300px;"><div style="position: relative; padding-bottom: 56.25%; height: 0; overflow: hidden;"><iframe style="width: 300px; min-width: 100%; position: absolute; top: 0; left: 0; height: 100%; overflow: hidden;" src="https://embed.dugout.com/v2/?p=eyJrZXkiOiJuNnlCWHFtViIsInAiOiJzcG9yYXJlbmEiLCJwbCI6IiJ9" width="100%" height="400" frameborder="0" scrolling="no" allowfullscreen="allowfullscreen" data-mce-fragment="1"></iframe></div></div>
ÇELİŞKİLİ UYGULAMALAR
Mesela geçtiğimiz sezon Süper Lig’de oynanan Göztepe-Galatasaray maçı... Ev sahibi ekibin Halil’le bulduğu gol, Göztepeli oyuncunun topa vurduktan sonra ayağının rakibine temas etmesi gerekçesiyle VAR tarafından iptal ediliyor. O hafta Jaap Uilenberg ve MHK, VAR’ın bu müdahalesini ve hakemin iptal kararını yanlış bularak, “Burada rakibe müdahale direkt bir müdahale değil, topa vurmanın neticesi bir aksiyonun devamı, faul değil” demişti.
UYARIYA RAĞMEN
Benzer pozisyon geçen hafta Gaziantep-Trabzonspor maçında yaşandı. Konuk ekibin savunma oyuncusunun topa müdahale sonrası rakibe teması faul olarak yorumlanıp penaltı noktası işaret edildi. Geçen yıl hem Ali Palabıyık hem de Koray Gençerler’in yaptığı bu yanlışlar eğitimlerdeki onca uyarılara rağmen bu yıl da tekrarlanabiliyor. Sadece yanlış olan bu değil elbet... Ne Gaziantep’teki VAR uygulaması Saracoğlu’na, ne de Saracoğlu’ndaki VAR uygulaması Kasımpaşa maçına uyuyor. Hepsi birbiriyle çelişkili. Tıpkı 2 yılda gördüğümüz 4 farklı MHK’nın birbirinden farklı ‘VAR görüşü’ gibi... Çocuklar da bir nebze haklı. Beyinleri sulandı!