Paylaş
Bu yönde ümit veren işaretler var. İşte hem toplumdaki dini yapılanmalar hem çatışmacı siyasi tavırlar gözden geçiriliyor.
OHAL döneminde bile hukuka uygunluk gerektiği ifade ediliyor.
TARİKATLAR, CEMAATLER
Prof. Ali Bardakoğlu hocamızın eleştiri ve uyarıları öteden beri biliniyor, dün akşam CNN Türk’te de anlattı.
Fıkıh profesörü Hayrettin Karaman’ın demokrasi karşıtı fikirlerini eleştiriyorum, bu ayrı bir konu. Karaman hocamız, dün Yeni Şafak’ta tarikatlar ve cemaatler hakkında şunları yazdı:
“Pek azı müstesna, her biri bir şekilde devlete nüfuz etmeye çalışıyor, seçimlerde partilerle pazarlığa giriyor ve oyunu amacı için kullanıyor, güçlendikçe itidalden ve adaletten ayrılıyor, birliğin tutkalı olacak yerde ayrılığın, bölünmenin, didişmenin âmili (etkeni) oluyorlar.”
Elbette bazı istisnalarla, bu güç kavgasını yapanların şeyhleri yahut hocaefendileri evliya sanılan insanlardır!
Ya bir de “devlet” gibi muazzam bir gücü ele almanın kavgası olan siyaset alanında “güçlendikçe itidalden ve adaletten ayrılma” sorununa ne demeli?
Liberal filozof Lord Acton’un “Güç bozar, mutlak güç mutlaka bozar!” sözünü hiç akıldan çıkarmamak lazım.
GÜCÜN BÖLÜNMESİ
İnsanlık bu tecrübeyle kuvvetler ayrılığı, denetim ve denge, basın özgürlüğü gibi demokratik değerleri geliştirdi. Bunlar hürriyetin de adaletin de düzgün yönetimin de olmazsa olmaz şartlarıdır.
Düşünce planında, klasik fıkıh bu kavramlara müsait değildir, artık İslamcılar da bu demokratik kavramları zihin dünyalarına almalıdırlar.
Siyaset planında, İçişleri Bakanı Efgan Ala ve Milli Savunma Bakanı Fikri Işık, ordunun darbeye kalkmasını önlemek için “gücün bölünmesi”nden bahsettiler.
Ordunun sırf askeri alanla sınırlanması, diğer alanlara ve askeri hiyerarşiye de siyasetin müdahale etmemesi şartıyla doğrudur bu.
“Gücün bölünmesi” ilkesinin asıl düşünülmesi gereken alanı, “kuvvetler ayrılığı” anlamında iktidar yetkilerinin bölünmesidir: Yasama, yürütme ve yargı erklerinin ayrı ve birbirlerini denetleyip dengeleyecek konumda olması; tek elde toplanması...
KAYGILARI GİDERMEK
AB Bakanı Ömer Çelik “Jagland Türk dostudur” diye belirtti. Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland, Türkiye’de “gizli ağın devlete sızdığını”, bunu Batı’nın görmesi gerektiğini belirterek diyor ki:
“Benim endişem yargılama kapsamının çok geniş tutulması ve birçok masum insanın bu işin içine çekilmesi... En önemli konu hukukun üstünlüğünün işletilmesi, AİHM içtihatlarına uyulmasıdır.”
Jagland aksi halde Türkiye’nin ileride ciddi sorunlarla karşılaşacağını hatırlatıyor.
Gözaltı ve tutuklu sayısı toplam 38 bini aştı! Hepsi suçlu olamaz fakat bazı yerlerde noterlerin girmesi yasaklanarak avukat tutmaları bile engelleniyor.
CHP ve MHP “cadı avı” ve “ordunun siyasallaştırılması” gibi konularda ciddi olarak endişeliler. OHAL kararnamelerindeki Anayasa’ya aykırılıklar konusunda CHP’nin Başbakan Binali Yıldırım’a verdiği bilgi notunda ciddi tespitler var.
Yarın Yenikapı’da muhteşem bir tablo göreceğiz; her partiden yüz binler demokrasi için birleşecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti, CHP ve MHP liderleri demokrasi için el ele verecekler. Bu muhteşem tablo orada kalmamalı, özgürlükçü demokrasi ve hukukun üstünlüğü yolunda partiler arası ilişkiler kalıcı olarak normalleşmeli, iktidar muhalefetle istişareyi ihmal etmemelidir.
Kutuplaşmayı aşmak ve siyaseti normalleştirmek için Türkiye yeni bir döneme girmelidir.
Paylaş